19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

İranlı yönetmen Rıza Mir Kerimi: Eser vermek için başka türlü bakacaksınız!

İLAYDA DEMİROK20 Mayıs 2018 Pazar 07:00 - Güncelleme:
İranlı yönetmen Rıza Mir Kerimi: Eser vermek için başka türlü bakacaksınız!

Tahran Üniversitesi Grafik Bölümü mezunusunuz. Grafik eğitiminden sinemaya, özellikle sufi sinemaya olan yolculuğunuz nasıl gerçekleşti?

İlk uzun metrajlı filmim Çocuk ve Asker’i 2000 yılında yaptım. Tesadüfi olarak başladım İrfan sinemasına. Abbas Kiyarüstemi gibi büyüklerin sinemasını görerek ve onu kendi zihnimde olgunlaştırarak film ve sinemaya başladım. Eğer filmlerimi izleyenlerde manevi hisler oluşuyorsa bu benim irademin dışında gerçekleşen bir hissiyattan, tasavvufumdan veya şeriatımdan kaynaklı bir durum. 

Sizce tasavvuf ve irfani bakış sinema için nasıl anlatım olanakları sunuyor?

Sinemanın en önemli amacı, insanlarda var olan hayal gücünü zenginleştirmek ve kuvvetlendirmek. Tasavvuf noktasından baktığımızda hayal gücü olmayan insanın, arif olamayacağını söylemek yanlış olmaz. İnsan, hayal gücüyle kendisini başkasının yerine koymayı öğreniyor. Tasavvuf ehli, hayal gücü aracılığıyla aşkla, bağ ve muhabbet kuruyor. Sinema, insanlardaki bu hayal gücünü zenginleştiriyor. Tasavvuf da sinemanın gücüyle halkın içinde yeniden yeşeriyor. Bizler de Hz. Mevlana gibi, insanların daha irfan sahibi ve tasavvuf ehli olmalarını istiyorsak birbirimizi sevmeli ve birbirimizle çok sade bir lisanla konuşmalıyız. Bu noktada dinin en güzel cevherlerinden biri hâline gelmiş Hz. Mevlana’yı örnek alabiliriz.

İran sinemasını “öteki”lerden, Batı’dan ayıran özellikler nelerdir?

İdrak, şuur, düşünce. Batı’yla aramızdaki temel farklar bunlar. Biz seyirciye bunu vermek istiyoruz. Yine Batı sinemasından farklı olarak filmlerimizde detay vermek istemiyoruz. Böylesi bir anlatım insani hislerimize daha yakın. Filmlerimdeki kahramanlar, Batı şampiyonlarına, kahramanlarına hiç benzemiyor. Mesela Bugün filmimde, ana karakter başkasının ne düşündüğünü hiç umursamıyor. Kendini ön plana çıkarmadan, kahramanlaştırmadan mesleğini yerine getiren sıradan bir karakter. Tabi ki bunun bir irfani anlamı var. 

Sanatçıların diğer insanlardan daha farklı bir bakış açısına sahip olduğunu söyleyebilir miyiz?

İnsanlar, bir kuş gördüğünde hemen aklına kuşun ilk çağrıştırdığı standart imge gelir: özgürlük. Ancak bir sanatçı için, arif için her şey farklı bir anlama sahip ve her şey bir işaret. Yönetmenin vazifesi, seyircisi için çok basit bir hikâyeden, eşyadan çok özel bir yapıt çıkarmaya çalışmaktır. “Bakmak”, başlangıç noktanız olsun! Sanat ürünü ortaya koymak için etrafınıza başka türlü bakmanız gerekiyor. Çevremizdeki bütün yüzler, bütün insanlar, bütün nesneler ayrı bir hikâyeye sahip. Kendimden örnek verecek olursam, “Şeker” filmim, İran halısı üzerine bir belgesel yapma düşüncesinden doğdu. Halılara bakınca hepsinde tek başına anlamı olmayan nakış nakış desenler görülüyor ancak o nakışlar, bir bütünde anlam kazanıyor.