25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Sergül Kato: Japonlar ne samimi ne de geleneklerine bağlı

‘Yolun Neresindeyim’ adlı bloğunda ve YouTube kanalında yaptığı Japonya tespitleriyle ünlenen Sergül Kato yani nam-ı diğer Serrose’den bu kez kibarlıklarıyla bilinen Japonlar hakkında ezber bozan iddia geldi: Kızım öldüğünde ne başsağlığı dileyen oldu ne de Türkiye’de annemlerin yanında tatil yapanlardan teşekkür telefonu geldi!

Bahar Erdoğan19 Mart 2017 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Sergül Kato: Japonlar ne samimi ne de geleneklerine bağlı

Blog yazılarından ve YouTube kanalından sıkı takipçisi olduğumuz blogger Sergül Kato’yu yakından tanımak istedik. Çünkü o Japonya’daki Türk elçimiz gibi... Japonya ve Japonyalılar ile ilgili bir şey sormak isteyen herkes ona ya mail atıyor ya da onun kapısını çalıyor. Öyle ki büyük Van depreminde ölen Japon gazeteci Miyasaki ile ilgili aranan ilk kişi yine oydu. Tokyo’daki YouTube ‘100k Partisi’ne katılan tek Türk Kato ile Japonya’ya serüvenini, Japon kültürüne ait doğru bildiğimiz yanlışları konuştuk.

Japonya’da yaşama fikri nasıl çıktı?

Ablam Japonya’da yaşıyordu, onu ziyarete gitmiştim. O sırada bir arkadaşlık sitesine üye oldum. Türkiye’ye geri döndükten üç ay sonra o arkadaşlık sitesinden eşimden mail geldi. Tamamen arkadaşça ve Türkiye-Japonya ilişkileri üzerine. Hatta o kadar ki Ertuğrul Fırkateyni, 2003 Dünya Kupası gibi konulardan konuştuk çok uzun süre. Sonra Japonya’ya gittim ve yüz yüze tanışma fırsatımız oldu. O günden sonra bir daha dönemedim ve Japon eşimle evlendim.

Bu ülkede en çok ne zorladı sizi ve hâlâ alışamadığınız bir şeyler var mı?

Ablam orada yaşadığı için şanslıydım. Ama ona rağmen yemek konusunda zorlandım. İki sene neredeyse hiç yemek yiyemedim. Hala alışamadığım şey ise ‘insan ilişkileri’.

Nasıl Japonya’daki insan ilişkileri?

Japonlar utangaç, sözlerinin arkasına saklanıp her şeyi haklı çıkarmaya çalışıyorlar. 10 yıldır Japonların ilişkilerini ve de yabancılara bakış açılarını çözemedim. Ama kafamızda oluşturulan ‘samimi’ ve ‘geleneklerine bağlı’ sözleri yanlış ne yazık ki. Kızımı kaybettikten sonra hiçbir Japon arkadaşımdan ‘baş sağlığı’ dileği almadım. Evime gelen yemek yiyen, Türkiye tatilini annemlerin evinde geçiren hiçbir Japon arkadaşım arayıp “Nasılsın” diye sormadı. Bu noktadan sonra bir daha Japonları anlayabileceğimi sanmıyorum.

Peki o kültüre dair öğrendiğiniz en önemli şey nedir?

Sanırım o kültüre dair öğrendiğim en iyi şey ‘nefret’ kelimesini hayatımdan çıkarmak oldu. Japonlar Türkçe’de nefret anlamına gelen ‘kirai’ sözcüğünü kullanmazlar. Kullanılan ortamda hemen herkes buz keser. Kelime güçlüdür burada ve son noktada kullanılır. Biz hemen her şeye “Nefret ederim” diyoruz. Kelimeyi kullanmamaya başlayınca daha sakin ve anlayışlı bir bakış açım oluştu.

Japonlar iyi ahlaklarıyla bilinir.

Yanılıyor muyuz?

Din hayatlarında hem var hem yok. Yaşamları boyunca hem Budist hem Şinto adetlerini yerine getiriyorlar ama bir dine bağlı hissetmiyorlar kendilerini. Ahlaklı olduklarını düşünmemiştim ama dışarıdan nasıl göründüklerine aşırı önem verdikleri doğru. Bu onları ahlaklı yapar mı emin olamadım.

Dışarıdan nasıl göründüklerini önemsiyorlar derken kılık kıyafet anlamında mı?

Genç kadınlar ve erkekler bu konuda çok dikkatli. Yani sezon trendi kısa paça pantolonla işe giden erkeklere sık sık rastlayabilirsiniz. 

Peki o trenlerde, sokaklarda sürekli kitap okudukları doğru mu?

Hayır. Hatta artık trende bile kimse okumuyor. Eskiden ulaşım araçlarını kullananların yüzde 50’si kitap okurdu. Sanırım o oran şimdilerde yüzde 20’lere düştü. Ayrıca bizde her sene açıklanan o istatistiklere de güvenmiyorum. Kitap okumayan ve okumayı sevmeyen o kadar çok Japon ile tanıştım ki... Bu konuda hâlâ kafam karışık. Acaba mangalar yani karikatür kitapları mı bu istatistikleri yanıltan diye düşünmeden edemiyorum.

Japonya’da sürekli deprem olduğunu biliyoruz. Bu oradaki yaşamı ve insanları nasıl etkiliyor?

Japonya ve Japonlar bu duruma düzenli tatbikatlarla alıştırılmış. Büyük yıkıcı depremler olmadıkça konusu edilmiyor. Dün gece deprem oldu ya da ‘ay deprem oluyor’ gibi bir gündemleri yok.

Bir de sokakta maske ile dolaşma meselesi var. Neden dışarıda sürekli maske ile geziyorlar. Hava mı çok kirli, salgın mı çok yoksa hepsi hastalık hastası mı?

Ben ilk geldiğimde bütün Japonları kanser hastası sanmıştım ama değillermiş. Öncelikle sebepleri kendilerini korumak. Hem alerjiden hem de gripten. Sonrasında ise hastalığı başkalarına bulaştırmak istemiyorlar. Bir de amacından çıkmış kullanılma sebepleri arasında yüzdeki sivilceler, makyajsız sokağa çıkmış olma, ünlülerin paparazziden kaçma gibi nedenleri var.

Banyo kültürlerinin de oldukça farklı olduğunu biliyoruz. Ailece aynı küvetteki suyun kullanıldığı bir banyodan bahsedilir. Hala bu gelenek devam ediyor mu?

Evet ona ‘ofuro’ kültürü deniyor. Önce duşunuzu alıyorsunuz sonra küvet içerisindeki sıcak suda oturuyor ve dinleniyorsunuz. Yani küvet sistemleri var. İçindeki suyu tekrar tekrar ısıtabiliyorsunuz. Japonlar suyu bir kere doldurup ailece (Bazen misafirler bile) aynı suda oturuyor. Ben bu kültürü bilmiyordum ve ilk evlendiğimde eşimin ailesi ile bir süre aynı suda yıkandım. Bunu öğrendiğim zaman günlerce ağlamıştım. Kullanılan su ertesi güne de kalabiliyor ya da bir boru vasıtası ile çamaşır makinesine bağlanıp, çamaşırları yıkamak içinde yaygın olarak kullanılıyor. Eşimin ailesinden ayrı yaşamaya başladığımızdan beri evimde küvet suyunu bir kez kullanıyor ve boşaltıyoruz. Diğerini hâlâ içim kaldırmıyor.

Japonya’ya gelecekler için aklınıza gelen ilk tavsiyeleriniz neler?

Japonlara ve Japonya’ya dair büyük beklentilerle gelmeyin. Böylece hayal kırıklığı yaşamazsınız. Ziyaret amaçlı mutlaka gelip, görülmesi gereken bir ülke olduğunu düşünüyorum. İlkbahar da Sakuraları sonbaharda da kırmızı yaprakları görülmeye değer. Bu arada İngilizce çok geçerli bir dil değil. Buna da hazırlıklı olunmalı.

Sakura için kilometrelerce yol yapılır

Sakuraların Japonların hayatındaki önemi nedir?

Japonlar doğa turizmini çok iyi yönetiyorlar. Sakura yönetimi de bunlardan biri. Tüm ülke için büyük bir gelir turizmi. Dünyadan ve yurt içinde büyük talepler var. Sakura zamanı bütün ambalajlar sakuraya dönüşür. Turlar yapılır, tv programları, dergiler, kitaplar aklınıza gelebilecek bir sürü şey.  Yani açan kiraz çiçeklerini görmek için insanlar kilometrelerce yol yapabilirler. İşin bana garip gelen yanı bu ağaçların meyve vermemesi. Sırf çiçekleri için binlerce, milyonlarca fidan dikilmiş.

Kırmızı fasulyeli karamel şekeri, domatesli dondurma...

Tokyo’da düzenlenen ‘YouTube 100k Partisi’ne katılan tek Türksünüz. Nasıl bir partiydi?

Orada çok yalnız hissettim kendimi. Çünkü tüm Japon YouTuberlar birbirini tanıyordu. Beni tanıyan yoktu çünkü içeriklerimi Türkçe olarak yayınlıyorum. Biraz sıkıcı bir partiydi, bitene kadar zor dayandım. Biter bitmez kendimi Tokyo’daki bir Türk restoranına attım. İşte o kısmı çok keyifliydi.

Oradaki blogger ve Youtuberlar nasıl? Bizimkilerden farklı mı?

Biraz farklılar pek gerçekçi değiller gibi... Özellikle oyun kanalları, challenge kanalları ve makyaj kanalları çok popüler.

Siz YouTube kanalınızdan Japonya’ya ait lezzetleri, atıştırmalıkları paylaşıyorsunuz. Bu zamana kadar yayınladığınız en ilginç yiyecek nedir?

Japonlar ilginç lezzetler oluşturmayı gerçekten çok seviyorlar. Bence kırmızı fasulyeli karamel şekeri, domatesli dondurma, tavuklu karamel şekeri ve tabii ki ekşi şekerleri efsaneler arasında.