23 Nisan 2024 Salı / 15 Sevval 1445

Kabe’nin değişen elbisesi

Geçmişten günümüze Hac vazifesini yerine getirmek amacıyla milyonlarca insan, her yıl Suudi Arabistan’a gidiyor. Allah’ın evi Kabe’yi ziyaret eden Müslümanlar, Arafat’a çıkıyor, Mina’da şeytanı taşlıyor, kurbanlarını kesip hacı oluyor. İşte o kutsal topraklardaki Kabe’nin geçmişten günümüze değişen yüzü…

20 Ağustos 2017 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Kabe’nin değişen elbisesi

Bizzat Kur’an-ı Kerim bizlere insanlık için ilk inşa edilen mekanın Kâbe olduğunu bildirir: Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi, elbette Mekke’de âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâbe’dir. (Âl-i İmran Suresi, 96) Kâbe’nin ilk olarak kimin tarafından inşa edildiği hususu ise tartışmalıdır. 

‘Temellerini yükselttiler’

Kur’an’da burayı ilk inşa edenin, oğlu Hz. İsmail ile birlikte Hz. İbrahim olduğu beyan edilmekte: “Ve o zaman İbrahim ile İsmail Kâbe’nin temellerini yükselttiler.” (Bakara, 127). Yükseltilen bu temellerin geçmişte var olan bir bina üzerinde mi yoksa sıfırdan mı olduğu hususunda ayet açık bir beyanda bulunmasa da ‘temellerini yükseltmek’ ifadesinden yola çıkarak kimi kaynaklar Kâbe’nin, insanlığın ilk atası olan Hz. Adem yahut oğlu Hz. Şit zamanında yapıldığını ve o zamandan beri var olageldiğini, Hz İbrahim’in bu temelleri yükselttiğini bildirmekte.

Yapımında taş taşıdı

605 yılında, Hz. Muhammed peygamber olmadan, 35 yaşında iken Kâbe kapsamlı bir tadilat geçirmiştir. Hz Peygamber de yapım esnasında taş taşımıştır. Kâbe’ye hizmet, İslam öncesinde de kabileler arasında bir şeref nişanesi sayıldığı için her köşesi farklı kabilelerce onarılmıştır.

İpekten bir örtü…

Bir sonraki yenileme,  Abdullah bin Zübeyr döneminde yapılmıştır. Emevilerle olan hilafet tartışmaları esnasındaki savaşta zarar gören Kâbe,  683 yılında, Hz. İbrahim zamanındaki planına göre yenilenmiş; Kureyş’in bir önceki tadilatta dışarıda bıraktığı Hicr, bu yenilenmede Kâbe’ye dahil edilmiştir. Tek kanatlı olan Kâbe’nin kapısı bu yenilemede iki kanatlı olarak yapılmış, direklerinin sayısı artmış; iç zemini beyaz mermerle kaplanmıştır. İpekten yeni bir örtü giydirilen Kâbe’nin etrafı da taşla döşenmiştir. Tarihi kaynakların aktardığına göre Hz. İbrahim Kâbe’yi; Hacerü’l-Esved köşesinden Irak köşesine 32, Irak köşesinden Şam köşesine 22, Şam köşesinden Yemen köşesine 31, Yemen köşesinden Hacerü’l-Esved köşesine ise 20 zira uzunluğunda, 9 zira yüksekliğinde küp şeklinde; yer seviyesinde, üstü açık çatısız bir yapı olarak inşa etmiş. Harem içerisindeki Makam-ı İbrahim, bir rivayete göre Hz. İbrahim’in Kâbe’yi inşa ederken ayağının altına iskele görevi görecek bir taş yerleştirdiği noktadır. Diğer bir rivayete göre ise burası, Allah’ın “İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerek uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler” emrini insanlığa ilan etmek ve onları hacca davet için Hz. İbrahim’in kürsü gibi kullandığı noktadır. 

Hecer’ül esved

Köşeleri dört ana istikameti gösteren Kâbe’nin doğu köşesinde, tavaf edenlere başlangıç işareti olsun diye bizzat Hz. İbrahim tarafından yerleştirilen 30 cm çapında, bir mahfaza içindeki Hacerü’l-Esved bulunmaktadır. Tavaf edenler buradan Peygamberimiz’in yaptığı gibi Hacerü’l-Esved’i selamlayarak Kâbe’yi sol taraflarına alacak şekilde tavafa başlarlar. Hz. İbrahim ilk inşa esnasında Kâbe içerisine buraya gelen hediyelerin muhafaza edildiği bir de kuyu yapmıştır. 

Üç kez baştan yapıldı

Arabistan’ın iklim koşullarından dolayı özellikle sellerden zarar gören Kâbe’de zaman içerisinde temelleri üzerinde yeniden inşasını gerektirecek boyutta tahribatlar olmuştur. Kâbe’nin Hz. İbrahim’den sonra, Amâlikler, Cürhümler ve Hz. Peygamber’in dedelerinden Kusay b. Kilâb tarafından üç kez baştan yapıldığı, duvarlarının yükseltildiği; Yemen meliki tarafından Kâbe’ye kapı kilit yaptırıldığı rivayet edilse de İslamiyet dönemi öncesindeki bu tadilatlara ilişkin arkeolojik bulgular mevcut değil. 

Osmanlı ihya etti

 Osmanlı Padişahı IV. Murad’ın kapsamlı tadilatına kadar Kâbe; daha çok kapısı, tavanı, içi, örtüsüne ilişkin bazı ufak tamiratlar, detayla ilgili süslemeler ve ilaveler dışında köklü bir plan değişikliğine uğramamış. 16’ncı yüzyılın sonlarına doğru kuzeybatı duvarında büyük çatlamalar olmuş, ancak İstanbul uleması tadilatın caiz olmadığına hükmetmiş. Bunun üzerine I. Ahmed, baş mimar Mehmed Ağa’dan önlem almasını istemiş ve hazineden de gerekli tahsisatı ayırmış. 1612 yılında zarar gören kısımlar onarılmış; kapı kemerleri yenilenmiş, üzerindeki gümüş kitabe yerine altın bir kitabe levhası konulmuş, ahşap çatı elden geçirilmiş, eskiyen yağmur oluğu yerine gümüş kaplama üzerine altın süslemeli yeni bir oluk takılmıştır. IV. Murad döneminde, 1629’da Mekke’de büyük bir sel baskını olur. Bu baskında iki köşesi yıkılan ve iyice yıpranan Kâbe’nin yeniden yapılması gündeme gelir. Bu amaçla Mekke emiri Şerif Mesud b. İdris ulemayı toplayarak yapılacaklarla ilgili fetva alır, zarar gören Kâbe’nin etrafını ve üzerini kapattırıp durumu İstanbul’a bildirir. 

6 yıl süren tadilat 

Mimar Rıdvan Ağa ve Medine kadısının görevlendirildiği tadilat, altı yıldan fazla bir zaman alır. Kâbe; Hacerü’l-Esved köşesi hariç bütün duvarlar sökülerek orijinal halinde yeniden inşa edilir.   

130 bin kişi aynı anda tavaf edebilecek

Suud yönetimince 1950’lerde başlatılan onarımlar ve çalışmalar olmuştur. 1955 yılında Safa ile Merve tepeleri arasındaki sa’y alanı Harem’in içine dahil edilmiştir. 1958 yılında çatı ve duvarların iç taraflarında bulunan mermer kaplamaların değiştirilmesi, Kâbe kapısının doğu duvarına yakın bir yerde bulunan ve ‘mi’cen’ adı verilen çukurun kapatılması gerçekleştirilmiştir.  1982’de zemin mermerleri değiştirilerek yine 80’lerin sonlarına doğru Kral Fahd tarafından tavaf alanı, mevcut halinin iki katı kadar genişletilerek 366.000m2 büyüklüğe ulaşmıştır. 1996’da yine Kâbe duvarlarının dış yüzlerindeki taşların numaralanıp sökülerek bozulan kısımlarının, direklerin ve zeminin düzeltilmesi gibi tadilatlar yapılmıştır.  Kral b. Abdulaziz tarafından 2010 yılında Kâbe civarında başlatılan ve 10.000 civarında binanın yıkılmasıyla planlanan genişletme çalışmaları ise 2012 yılında Kâbe içerisindeki düzenlemelerle devam etmekte. Tarihinin en büyük genişletme çalışması olan çalışmanın tamamlanması ile saatte 45 bin kişinin tavaf ettiği alan kapasitesi 130.000 kişiye çıkacak.  Proje kapsamında Mekke, hızlı tren ile Cidde ve Medine’ye de bağlanmış olacak ve ulaşımla ilgili büyük bir kolaylık doğacak. 2012 yılından beri hac ve umre ibadetleri, bir anlamda vinçlerin gölgesinde ifa ediliyor.  

Mescid-i Haram’da Osmanlı’dan kalan izler

Mekke’nin Zahir Mahallesi’nde yer alan Mekke Müzesi, dünyanın dört bir yanından Mekke’ye gelen Müslümanların ilgi gösterdiği yerlerden biri. Kâbe-i Muazzama’nın 120 yıl öncesine kadar ne şekilde olduğu gözler önüne seriliyor. Osmanlı dönemi eserlerinden biri olan Kâbe’nin yakınındaki cami ve minaresi bugün sadece geçmişe ait fotoğraflarda görülebiliyor. Günümüze ulaşmamış eserlerden pek çoğu yine müzenin duvarında yer alan fotoğraflarda görülüyor. Müzede en fazla dikkat çeken eserlerin başında, Osmanlılar zamanında kullanılan tekerlekli ahşap minber geliyor. Aynı zamanda müzede Kanuni Sultan Süleyman dönemine ait minber başlığı da var. Makam-ı İbrahim’in pirinçten eski muhafazası, Memlük Sultanı Berkuk zamanından kalma taş kitabeler, Osmanlı Döneminde 3. Murat Han’ın yaptırdığı taş oyması eserler ziyaretçiler tarafından hayranlıkla seyrediliyor. Osmanlı Sultanı Abdülmecid döneminde yapılan Kâbe’nin ahşap sandukası, 3. Murad tarafından yapılan Mescid-i Nebevi minberinin kapısı da diğer dikkat çeken eserler arasında…