18 Nisan 2024 Perşembe / 10 Sevval 1445

Kardeşlik ve sevgi sınır tanımaz

Türkiye’nin operasyonlarıyla DAEŞ’ten temizlenen Fırat Kalkanı Bölgesi’ne yerleşen yüz binlerce insan, hayatlarını mülteci kamplarında geçiriyor. Bu bölgede okul çağında 350 bini aşkın çocuk bulunuyor. UMHD Fırat Kalkanı Bölgesinde on binlerce çocuğun yüzünü “Sınırsız Şenlik”le güldürdü.

ZEYNEP TÜRKOĞLU30 Eylül 2018 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Kardeşlik ve sevgi sınır tanımaz

Uluslararası Mülteci Hakları Derneği şahane bir iş yaptı geçen gün. Dünyanın en kıymetli işi; çocuk sevindirdi. Yetim yüzü güldürdü. Oradaydık. İşimiz güya olan biteni gözleyip, haberi okura, seyirciye taşımaktı. Fakat kendimizi kolilerin başında okul çantası, boya kalemi, oyun hamuru dağıtırken, şenlik alanında çocuklarla dans edip yüz boyarken, bazen tercümanlı bazen tercümansız gülüp konuşurken bulduk. ‘Sınırsız Şenlik’in sınırsız gazetecileri olarak Azezli, Elbablı çocuklardan selam getirdik. 

İnsan hayatının, manevi değerlerin sözü geçtiğinde, meselenin sayılarla ifade edilmeye başladığı yer, ruhumuzun da eskimeye başladığı yerdir. Fakat böyle bir kaçınılmazlık var. Bilmek, anlamak için sayılardan yardım alıyoruz. Ve sayılar bize Suriye’de savaşın sekiz yıldır devam ettiğini söylüyor. Ölenler, yaralananlar, hapishanelerde olanlar, kimi Suriye’nin şehirleri arasında nispeten güvenli olduğunu düşündükleri yerlere, kimi misafir diye karşılandıkları Türkiye’ye, kimi dünyanın başka ülkelerine göçenler… Bunların hepsi istatistiklerde birer sayı. Yapılan ölçümlerle değişiklikleri raporlara yansımaya devam eden sayılar. Erkekler de sayı;  savaşanlar, ölenler, kalanlar, göçenler… Kadınlar da sayı; kocası ölenler, hapiste olanlar, bir o bir bu terör örgütünün saldırısıyla evinden barkından olanlar, kıyametin içinde annelik yapmaya çalışanlar, çocuğunu kaybedenler… Ve çocuklar da sayı; zehirlenenler, ölenler, kalanlar…

Doğrusu böylesi insani konularda bilgi aktarırken en korkulu taraf bu. Sayıları verirken, bir alışkanlık ve bir normalleşmeye yol açma ihtimali çok rahatsız edici. Öğrenildikten sonra öte tarafta gündelik işlere yönelince o sayıların bir değeri kalmıyor. Şüphesiz hayat tek bir koldan akmıyor. Ama biz gazeteyi bir yana koyup, televizyonu kapatıp görüş alanımızdan çıkarınca, seyrettiğimiz hayatlar bitmiyor. Kendi yolunda akmaya devam ediyor. Yapılabilecek olanı yapmaya çalışıyor, şahitlik ettiklerimizi aktarıyoruz. Bize düşen bir pay var mıdır diye…

FIRAT KALKANI BÖLGESİ…

Öncüpınar Kapısı’ndan ve sınırından Azez’e geçtikten sonra ilk durak Babüsselam Kampı. Savaş sekizinci yılında olunca kamplarda geçici değil epey kalıcı bir görüntü ortaya çıkıyor. İkinci durak olan Siccu Kampı’ndaki anaokulunda çocuklara diş macunu ve fırçası ile şampuan gibi malzemelerden oluşan hijyen paketleri dağıtıldı. Her şeyi oyuna çevirip anlatmak onların da hoşlandığı bir şey. Bu yüzden görevliler, gönüllüler kullanım bilgisini bile eğlenceye dönüştürüp verdi. 

İman Kampı’ndaki okulda ise yeni başlayan okul dönemi için çantalar dağıtıldı. İçlerinde kalemler, defterler, boyalar, oyun hamurları. Konuştukça bir şeyler daha akla geliyor. Sanıyorum geziye katılanlar olarak yakın gelecekte bir çocuk kitabı kampanyası başlatabiliriz. 

Ve iki saati aşkın yol macerasından sonra Elbab’ın Bizaa Köyü’ndeki bir okulun önünde kurulan Sınırsız Şenlik alanına ulaştık. Okul, Elbab fatihi olarak bilinen kahraman şehit Binbaşı Bülent Albayrak’ın adını taşıyor. Okul bahçesinde kurulan sahnenin üstünde çocuklara şarkılar söyleten, oyunlar oynatan, dans ettiren müthiş enerjik bir ekip. Tam bir bayram yeri. İnsan buraların yıllarca DAEŞ terörü altında yaşadıklarını düşününce nasıl şükredeceğini bilemiyor. 

HAYAT NORMALE DÖNDÜ MÜ? 

Normalden ne anlaşıldığına bağlı biraz. Terör, savaş içinde yaşamış hatta bundan başka bir dünya tanımamış çocuklar için bunu sağlamak kolay değil. Ancak her şeyden önce güvenliğin tesis edildiği, gıda ve ilaç desteğinin kesintisiz sürdüğü, yerleşik hayatın ihtiyaçlarının karşılanması için durmaksızın çalışıldığı, eğitimin anaokulundan üniversiteye kadar bütün aşamalarının uygulamada olduğu bir durumdan bahsediyoruz. Hem kendi devletlerinden hem de terör örgütlerinden artık nereye sığınacaklarını şaşıran yüz binler, hatta milyonlar. İşte şimdi bu insanlar “insani bir hayat” yaşamaya çalışıyorlar Fırat Kalkanı Bölgesi’nde. Fırat Kalkanı’nın askeri bir harekat olmanın ötesinde ne demek olduğunu işte AFAD’ın genel koordinasyonunda bölgede çalışan Uluslararası Mülteci Hakları Derneği (UMHD), İHH ve benzeri kuruluşların faaliyetleri anlatıyor. Ve bu faaliyetleri nasıl, hangi yöntemle yaptıkları. Elbette ihtiyaçları karşılamak önemli. Ama onu bire bir temasla, severek, sevindirerek ulaştırmak galiba en sıcak, en insanca yöntem. Özellikle çocukların verdiği karşılık temel ihtiyacın sevgi ve ilgi olduğunu gösteriyor. Bir kolinin içinden bir çanta almak değil mesele. O çantayı uzatıyorsunuz, sırtını dönüyor, yerleştirmeniz için. Siz giydirin, siz sevin, siz dokunun istiyor çocuk. Çünkü insan…

Bu masumları daha iyi günlere eriştir Allahım! 

Siccu Kampı’ndaki anasınıflarında hijyen paketleri dağıtılırken sınıf öğretmenin kucağında gördüm onu. Öğretmenin kızı. Nasıl bakmışsam, kucağıma bırakıverdi. Kalakaldım. Tıkandım. Henüz birkaç aylık. Kampta doğmuş bir bebek. Böyle bir dünyaya doğru. Daha iyilerine yetiştir Allah’ım, bugünleri bildirme Allah’ım, o büyüyene kadar ailesini güvenle evine döndür Allah’ım” diye diye dolanmışım bahçede…