24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

Kendi hikayelerimizi sinemada görmüyoruz

36 kere evlenmeye çalışan ama bir türlü evlenemeyen bir adamın hikayesi ‘Bahtiyar Bahtıkara’ bu hafta vizyondaki yerini aldı. Annesinin hiçbir kadını beğenmemesi ve Bahtiyar’ın da ısrarla bir kadın ile hayatını birleştirmek istemesini konu alan filmin başrolünde yer alan Kadir Çöpdemir ile konuştuk. Çöpdemir “Mühim olan sinema denen sanata, bu coğrafyada bizim katkımızın ne olacağı. Kendimize ait hikayeleri, genetik kodlarımız ile biçimlendirebilirsek, teknolojiyi sonra transfer ederiz. Önemli olan kendi hikayelerimizi, sıcak anlatımlarla vermemiz” diyor

GİZEM TÜMBAY KOÇAK 21 Mayıs 2017 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Kendi hikayelerimizi sinemada görmüyoruz

'Bahtiyar Bahtıkara ’ nasıl bir film?

Bir türlü evlenemeyen ama evlenmeyi hayatının en önemli hedefi haline getirmiş bir adamın hikayesi. Annesi yüzünden yuva kuramıyor. Kendince de hayatın anlamını evlilikte bulmak istiyor. Bir süre sonra da kasabaya gelen hoş bir hanımın etkisi altına giriyor. Nitekim evleniyor gibi oluyor ama olmuyor da… Anadolu köyündeki sade insanların hikayesi diyebilirim.

Bahtiyar’ın size benzeyen özellikleri var mı?

Ben de bekârım. Benzeyen özelliğimiz pek yok. Kendi içinde bilgece tutumları olan bir adam. Bahtiyar, 36 kere evlenip isteyip de evlenemeyen biri. 

36 kere evlenememesinin özel nedeni var mı?

Eli maşalı annesinin kimseyi beğenmemesiyle alakalı. Annesi yüzünden evlenmeyen Bahtıyar, çirkin ve hamile olan kadınlara bile aday olmaya başlıyor. Hâlbuki evleneceksin de ne olacak (Gülüyor). Bekarlık sultanlık. 

Çekimler nerede gerçekleşti?

Muğla Seydikemer’de çektik. Akdeniz doğasında, cıvıl cıvıl bir film oldu. Mütevazı bütçeli tatlı bir iş. 

Türk sineması sizce nerelerde?

Bir endüstri olma yolunda ilerliyor. Tam olarak oldu diyemeyiz. Çünkü hala bir koyup üç alma derdinde olan yapımcılar var. Önce üretmek, ürettikten sonra da geliştirmek lazım. Ondan sonra Hollywood ve İtalyan sineması oluyorsun. Bence bu yolda da yavaş yavaş ilerliyoruz. Son dönemde de çok iyi filmler olduğunu söyleyebilirim. Burada mühim olan sinema denen sanata, bu coğrafyada bizim katkımız ne olacağı ile ilgili. Tam bu noktada kendimize ait hikayeleri, genetik kodlarımız ile biçimlendirebilirsek, teknolojiyi sonra transfer ederiz. Önemli olan kendi hikayelerimizi, sıcak anlatımlarımızla vermemiz. 

Kendi hikayelerimizi çıkartmamız lazım demişken, yurt dışından alınan dizi formatları ile ilgili neler söylersiniz?

Hayat çok renkli artık. Önce matbaanın icadı oldu. Matbaanın icadı ile artık bilgi, demokratikleşti ve yaygınlaştı. Sinemanın icadı ile bambaşka bir şey demokratikleşti, yayıldı. Tüm bunlar bütün kainata katkılar yaptı. Mühim olan bu katkıları başkaları yapmış olsa bile, o alt yapının üzerine senin ne koyacağın. Bizim bir format alıp, dizi yapmamız da sıkıntı yok. Ama bir başka birisi de bizden bir şey yapsın, o da izlensin. Onlar da olsun ama bizim sıcak hikâyelerimiz de olsun. Zaman içerisinde göreceksiniz ki, bizim sıcak hikâyelerimiz öne çıkacak. 

Son zamanlarda en çok beğendiniz film hangisi?

Ben ‘Kolonya Cumhuriyeti’ni çok beğendim. Oyunculuklar, diyaloglar şahane. Son zamanlarda yapılmış en iyi Türk filmleri arasında. Bir de ‘Ekşi Elmalar’ çok iyiydi. Şahan Gökbakar’ın filmi bana gelmedi mesela. Bence ‘Kolonya Cumhuriyeti’, ‘Recep İvedik’ten daha güzel. 

Genç oyuncuları nasıl buluyorsunuz?

Herkes çok iyi. Benim dışımda herkes gayet iyi. Sinema ürettikçe insanları geliştiren bir şey. Daha çok film üretildikçe herkes bundan nasiplenir.  

İZLERKEN SAATE VE TELEFONA BAKTIĞIN FİLM İYİ FİLM DEĞİLDİR

İyi film sizce nasıl olmalı?

Ben biraz kendi gerçekliğimden kopmak istiyorum. İyi film bence bunu yapar. Bize yaşadığımız hayatın tüm sosyal ve ekonomik sorunlarını unutturan, bizi karesinin bir köşesinin tutkunu yapan film iyi filmdir. Sen hangi filmde, o sokağın köşesindeki sokak lambası olursan ya da bir parktaki oyuncunun oturduğu bank olursan, o film iyi filmdir. O filmi öp, başına koy. İzlerken saate ve telefona baktığın film iyi film değildir.