25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Taha Ün: Milletin 50 yıldır özlemini çektiği lider Recep Tayyip Erdoğan

AK Parti’nin başındayken 13 seçim kazandı, halkın oyuyla Cumhurbaşkanı seçildi. Recep Tayyip Erdoğan yine de spekülasyonların hedefiydi. ‘100 Yıllık Terane’ adlı kitabının yazarı Taha Ün O’nu şöyle anlattı: Millet, tecrübe, öfke ve hayal kırıklıklarını üst üste koydu. 50 yılın sonunda Erdoğan’ı buldu.

Büşra UĞRAŞ4 Aralık 2016 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Taha Ün: Milletin 50 yıldır özlemini çektiği lider Recep Tayyip Erdoğan

Sosyal medyada @saglamirade kullanıcı adıyla tanıdığımız Taha Ün’ün kaleme aldığı, Sanat Ofisi Yayınevi’nden çıkan ‘100 Yıllık Terane’ adlı kitabı elimize aldığımızda inanamadık! Detaylı bir araştırmanın sonunda ortaya çıkan kitapta Osmanlı İmparatorluğu’nun 34. padişahı ve 113’üncü İslam halifesi II. Abdülhamit döneminde atılan manşetlerin, kara propagandaların günümüzde nasıl yeniden canlandırıldığını ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan için söylendiğini görüyoruz. 100 yıldır dinlediğimiz batılı yalanlarını kanıtlarla gün yüzüne çıkaran kitabın hikayesini ve gündemi Ün’den dinledik.

Kitabı yazmaya nasıl karar verdiniz?

Gezi olaylarının başladığı dönemde, neler olduğunu tam kavrayamadığımız zamanlardı. NTV’deki canlı yayında biri “Erdoğan! Sonun Abdülhamit gibi olacak!” diye bağırdı. Bu çok farklı bir şey. Eski kafalı bir Kemalist çıkıp “Sonun Menderes gibi olacak!” diyebilir. Çünkü çok yeni, müfredatta yeri var. Ama Abdülhamit’i düşünmek farklı. Bu son derece bilinçli olarak söylenmiş, arka planında belirli kodlar olan bir cümle. Kendiliğinden çıkmış bir şey değil.

Neden?

Burada bir zihniyet kavgasına girmiş oluyorsunuz. Abdülhamit tevhidi, Orta Doğu’daki tüm halkların bir arada yaşayıp geleceğe güvenle bakmasını temsil ediyordu. Karşıtlığıysa bugün işgal altındaki Filistin’i, Sykes-Picot Anlaşması’nı, Sarıkamış’ta donarak şehit edilmiş 90 bin askeri dağlara süren zihniyeti, komıtacılığı, devlet erkinin ortadan kaldırılmasını, kargaşa ve kaosu temsil ediyor. Yani biri bu coğrafya için rahmeti diğeri vahşeti temsil ediyor. Abdülhamit yolundan gidiyorsam Orta Doğu’daki bütün halklar için rahmet dilediğim anlamına gelir. Ama karşıtıysam bu coğrafyaya kan, gözyaşı, sefaletten başka bir şey vaat edemem. Bu arada bir de Gezi eylemlerinden bir yıl önce İsmail Kahraman için belgesel çekmiştik. Kahraman bize Taksim’e yapılamayan caminin hikayesini anlattı. Ayestefanos Antlaşması’na dayanan bir mesele. Dedik ki demek ki ortada yalnızca Taksim değil başka bir mesele var. Bunları düşünürken yine merkezinde Taksim olan bir ayaklanma gerçekleşti. Tarih geçekten tekerrür ediyormuş diye düşündüm. İşte fikir o cümleyi duyduğumda zihnimde oluşan bu düşüncelerle düştü aklıma.

Ve araştırmaya başladınız...

Fikir aklıma düşmüştü ama Can Dündar’ın Cumhuriyet Gazetesi’nde attığı ‘Bu silahlar nereye gidiyor’ başlıklı haberinin ertesi günü Mehmet Koca Osmanlı Gazetesi’nde çıkan bir haberi gösterdi. Aynı başlık o zaman da atılmıştı. O olaydan sonra zaten bu işe giriştik.

Kitapta çok çarpıcı başlıklar var. 100 yıl öncekiyle şimdi atılan bire bir manşetler... 

İki yılımızı aldı. Yakın dönem siyasi manşetleri araştırdım. Osmanlıca olanları Ömer Faruk Lermizade toparladı, Mehmet Koca da kıyaslamaları yaptı. Tasarımcılarla birlikte altı kişilik ekip oluşturduk. 

Demokrasiyi ve özgürlükleri savunurken neden bir padişahtan esinlendiniz?

Abdülhamit tarihe mal olmuş bir şahsiyet. Bu şahsiyetleri biz ‘çok iyi’ ya da ‘çok kötü’ diye yaftalayamayız. Mustafa Kemal Atatürk için de aynı şey geçerli. Her liderin kendine göre bir çizgisi vardır. Kitaptaki temel gayemiz Abdülhamit ve Erdoğan’ın benzerlikleri değil. Abdülhamit’in Osmalı Devleti’yle Erdoğan’ın Türkiye’sine karşı Batının sürdürdüğü saldırıların aslında birbiriyle aynı olduğunu gösteriyoruz.

Osmanlı tarihini iyi okumalıyız değil mi?

Önsöze şunu yazdım: “Ben tarihçi değilim, yabancı dilim de Osmanlıcam da yok. Efsane bir araştırmacı ve yazar da değilim. Hasbelkader sosyal medyada bir şeyler yapmaya, durduğu yerin hakkını vermeye çalışan bir adamım.” Biz çok kıt imkanlarla dar bir pencereden baktık. Bunu bir okyanus gibi düşünürseniz bizimki bir tas su. Tarihçilerin, araştırmacıların, diplomatların bu işe emek vermesi gerek. 

Osmanlı’yı bir kesim severken,  öteki nefret ediyor. Amaç tarihimizden uzaklaştırmak mı?

Cumhuriyet dönemindeki eğitim sisteminden kaynaklandığını düşünüyorum. Osmanlı da zamanın ruhunu yakalayamadığı ve diğerleri kadar gaddar ve sinsi olamadığı için yıkıldı. Ama Cumhuriyetin ilk yıllarında geçiş döneminde çok amatörce davranılmış, Osmanlı çok kötülenmiş ve insanlarda böyle bir algı oluşmuş. Burada mevzu Osmanlı’yı da kendi devleti ve kendi geçmişi olarak kabul edenlerin sayısı arttığı ve sesleri çıkmaya başladığı için böyle bir çatışma varmış gibi görünüyor.

- Gezi olaylarında biri “Erdoğan! sonun Abdülhamit gibi olacak” diye bağırdı. Bu arka planda kodları olan bir cümleydi.

- Abdülhamit’in Osmanlı’sı ile Erdoğan’ın Türkiye’sine Batı’nın sürdürdüğü saldırılar aynı. 

- Biz çok kıt imkanlarla dar bir pencereden baktık. Tarih okyanussa biz ondan bir tas aldık. Asıl araştırmacı tarihçi ve diplamatlar bu işe emek vermeli.

- Abdülhamit tevhidi, Orta Doğu’daki tüm halkların güvenliğini, karşıtları ise işgal altındaki Filistin’i, Sykes-Picot Anlaşması’nı, Sarıkamış’ta donan 90 bin şehidi, kargaşa ve kaosu temsil ediyordu. Biri rahmet, diğeri vahşet!

15 TEMMUZ SON DEĞİLDİ

15 Şubat darbe girişiminin başlangıcı 7 Şubat 2012’dir. O başarılı olmadığı için 17-25 Aralık operasyonları yapıldı, onu da başaramadıkları için 15 Temmuz’a yeltendiler. Şimdi ne yapacaklar bilmiyoruz... FETÖ dediğimiz adam bir piyon. Bu adamlar bu ülkeyi bu ülkenin sahiplerine bırakmak istemiyorlar ve bunun için ellerinden ne gelirse yapacaklar. Bu sondu diyemiyoruz. 15 Temmuz başarılı olsaydı Türkiye ve Orta Doğu’nun tamamına yeni bir Sykes-Picot Anlaşması dayatılırdı. 100 yıl önce her şeyin sebebi Abdülhamit. İngilizler aslında Osmanlı halkını seviyor, Rus Çarı bize hasta! Abdülhamit bütün işleri bozan adam. Şimdi de kimsenin Türk halkıyla problemi yok onlar Erdoğan yüzünden bize tepkili! Obama bizi pamuklara sarmak istiyordu ama Erdoğan bozuyor işi. Dolayısıyla önümüzde yaşanmış bir örnek var. Abdülhamit gittikten sonra bu adamların bu coğrafyaya ne yaptıkları ortada. Muvaffak olabilirlerse Erdoğan sonrasında da bunu yapacaklar. Amaçları sınırları değiştirmek, toplulukları birbirine düşman etmek.  

İNTERNETTEKİ TERÖRİSTLERLE SAVAŞIYORUZ

Sosyal medyada yapılan kanlı terör propagandası inanın savaşlarda bile yok!

Günde kaç saatinizi sosyal medyada geçiriyorsunuz?

Geçmişte 14 saatimi sosyal medyada geçiriyordum. Özellikle 7 Haziran’dan 1 Kasım’a giden süreç ve terörle mücadele döneminde sosyal medya psikolojik harbin parçası gibi kullanıldı. Güneydoğu’da operasyonlara devam eden güvenlik personelimiz var. Onlar savaşıyorlar. Aynı tiplerden sosyal medyada da var. Onlarla da biz mücadele ediyoruz.

Sosyal medyada rahatsız olduğunuz konular neler?

Orada fütursuzca bir terör propagandası yapılıyor. Askerimiz şehit oluyor biri çıkıp ‘Gebersin’ diye yorum yapıyor. PKK bir yerde bombalı saldırı yapıyor biri çıkıp ‘Biji PKK’ diye yorum atıyor. Bunlar kabul edilemez. Yapılır kimse yapamaz diyemem ama bunun bir bedeli olur. Bedelini ödemeyi göze aldıktan sonra bu dünyada herkes her istediğini yapabilir.  Özellikle terör örgütü propagandası yapan, onlara psikolojik destek veren herkesle biz de sosyal medya üzerinden mücadele ediyoruz.

Bunu belli bir sorumluluk bilinciyle yapıyorsunuz siz; vatan sevgisi. Peki bunun gerisinde ne var? Siyasetle ne zamandan beri iç içesiniz?

Aslında herkes duyarlı. Bu işi yapmaya başladığınızda anlıyorsunuz zaten. Ben İmam Hatip mezunuyum. Karakterim Milli Gençlik Vakfı’nda yoğruldu. Dolayısıyla legal çerçeve içerisinde kalarak sonuna kadar mücadele etme refleksim orada gelişti. 28 Şubat döneminde birkaç kez okuldan atıldım. O süreçte İHH’daki büyüklerimizle çok sık vakit geçirdik. Statüko her ne olursa olsun kim tarafından gelirse gelsin, dayatılana boyun eğmeme bilincini edindim. Sosyal medya da bu dayatmalarla mücadele için çok iyi bir araç.

İNSANLARIN GERÇEK YÜZÜNÜ GÖRDÜK

Sosyal medya bu anlamda son derece demokratik de bir ortam. Herkes kendi düşündüğünü söyleyebiliyor.

Evet bir yandan da herkesin gerçek yüzünü görmemize yardımcı oluyor. Son derece makul, aklı başında, muhalif bildiğimiz kişilerin içinde nasıl fanatik Sünni düşmanlığı olduğunu gördük. Kendini yıllardır frenleyen kişilerin aslında ne düşündüklerini gördük. Şöyle düşünün TV’de bir program iki saat sürüyor. Ben o yayına çıkıp çok güzel liberal taklidi yapabilirim. Ama 7/24 kendini gizleyemezsin. Şizofren ya da FETÖ’cü değilsen. Ayrıca sosyal medya sayesinde Türkiye’deki liberal-aydın kavramının içinin aslında ne kadar boş olduğunu, jakoben Kemalist  statükoyu, Kemalistlerden çok daha katı ve acımasız bir kavrayışla ele aldığıklarını gördük.

BATI ÇARESİZ YAKARIŞ İÇİNDE

Kitabın girişinde Kadir Mısıroğlu İslam Baharı’ndan bahsetmiş. Bir yandan batıda İslam fobisi artarken bunu söyleyebilir miyiz?

Batı yeni bir söylem üretemiyor. Bakıyorsunuz Suriye’den Avrupa’ya 200 bin mülteci geldiği için uğruna iki tane dünya savaşı yaptıkları ilkelerden vazgeçmeye kalkıyorlar. Shengen’i iptal edelim, duvar çekelim diyorlar. Niye? Mülteciler için. Mısır’daki darbeye darbe diyememiş, Türkiye’deki girişimi kınayamamış bir batı var karşımızda. Bizim 500 yıl baktığımız Yunanistan’a 10 yıl bakamadılar ki Avrupa Birliği idealinin referans noktası Yunan medeniyetidir. Bu kadar kendisiyle çelişen bir medeniyetin topluma bir şey söyleme yetisi olduğunu düşünmüyorum. Şimdi takke düştü kel göründü. Yeni jenerasyon batı medeniyetinin ne olduğunu gördü. Yönetemediğiniz şeyi iki şekilde dizayn etmeye çalışırsın: ya onu kendi içinde kaosa sokarsın ya da onu lanetlersin. Onların şu an yaptıkları bu. Batı medeniyetinin çöküşünün de en büyük sebeplerinden birinin İslam fobisi olacağını düşünüyorum. Çaresiz bir yakarış.

‘Sosyal medyada terör propagandası yapılıyor. Bedelini ödemeyi göze aldıktan sonra herkes her istediğini yapabilir.’

BİZ BU ÜLKEYİ SEVİYORUZ

28 Şubat süreci öncesi ve sonrasında ‘dindar kesim’ ötekileştirildi. Şimdi dindar olmayan insanlar aynı şekilde ötekileştirilecekleri endişesi taşıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

28 Şubat döneminde insanlar çok acı çekti ama şu an da böyle bir durumun olmadığı çok net. Sonuç olarak birileri bu ülkede buna yatırım yapıyorlar. Türkiye’de Erdoğan’ın başardıklarını CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu başarsaydı Batılı fonlar, ABD Büyükelçiği, Avrupalı dostlarımız “Türkiye’de din elden gidiyor” diye propagandaya yatırım yapacaklardı. “Türkiye İslam’dan ve İslam’ın öğretilerinden hızla uzaklaşıyor ve biz de ABD hükümeti olarak bundan son derece kaygılıyız” gibi bir takım açıklamalar duyabilirdik. Toplum içinde çıkan bu çatışmalar ve paranoyalar birilerinin dayattığı şeyler. Ama Erdoğan’ın yaptığı her yoruma karşıysanız bunu kabul edemeyiz. Sonuçta o bu ülkenin lideri ve tabii ki bu ülkedeki kadın meselelerine dair fikirleri olacak ve bunu dile getirecek, gençler hakkında konuşacak. Bu devletin Cumhurbaşkanı’nın alkol kullanan gençlikten rahatsız olmaya hakkı yok mu? Var. Bunu dile getirdi diye neden kıyamet kopartılıyor? Kendileri geçmişte camileri kapattıkları, ezanı Türkçeleştirdikleri, dini kurumları kapattıkları için, imam hatiplilere, başı kapalılara ikinci sınıf insan muamelesi yaptıkları için şimdi de sevdikleri şeyler yasaklanacak diye korkuyorlar. Böyle bir şey yok. Onların tepkileri ithal bir kafayla yapıldığı için böyle oluyor. Onlar bu ülkeye karşı bir aidiyet hissetmiyor ama bizim bu duygumuz var. Ülkenin selametini düşündüğümüz için onlarla bir arada yaşamamız gerektiğinin farkındayız. Biz bu ülkeyi seviyoruz.

MİLLET YILLARCA ERDOĞAN’I ARADI

Başkanlık sistemiyle ilgili yapılan eleştirilere ne diyorsunuz?

Diktatörlük filan diyorlar da Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidar olabilmek için başkanlık sistemine ihtiyacı yok ki! O bugüne kadar girdiği tüm seçimleri kazanmış bir lider. Yüzde 50’nin üzerinde oy alıyor. İstikrar dediğimiz şey bize Erdoğan döneminde lazım olan bir şey değil. O bize Erdoğan sonrası için gerekli. Bugün oturalım Erdoğan diğer parti başkanlarını çağırsın, "Hiç seçime girmeyelim bana yüzde 45 yazalım CHP’ye yüzde 30 MHP’ye de yüzde 20 yazalım" desin. Bence bu adamlar bunu kabul ederler. Böyle bir figürden bahsediyoruz. Erdoğan bugün hangi ülkeden seçime girerse girsin ya birinci ya ikinci olur.

Yani Erdoğan’ın karşısında ülkeyi yönetecek kapasitede kimse olmadığı için mi bu kadar uzun süredir kazanıyor?

Hayır, Recep Tayyip Erdoğan çok sahici bir lider olduğu için. CHP daha yeni yeni yalnızca bir siyasi parti olarak anılmaya başlandı. CHP bu devleti kuran partiydi ve şimdiye kadar hiç iktidar olmaya ihtiyacı yoktu. İktidar olmasa da orduda, akademide, yargıda, medyada, sermayede iktidardı. Bir şekilde devleti yöneten aygıtlarda söz sahibiydi. Dolayısıyla hiçbir zaman böyle bir arayışa girmedi. Ama biz hep aradık, hep zorladık. Eski başbakan Adnan Menderes’ten itibaren bu ülkenin ortalama vatandaşı devlette söz sahibi olabilmek için yol aradı. Menderes’le, kısmen Süleyman Demirel’le, rahmetli Özal’la, Hocamız Necmettin Erbakan’la... Millet bu 50 yıllık arayışın sonucunda Recep Tayyip Erdoğan’ı buldu. Erdoğan bu arayışın sonucunda oluşmuş güçlü bir lider, kendiliğinden olmuş bir şey değil. Yaşanmışlıklar, birikimler, tecrübeler, öfkeler ve hayal kırıklıklarının üst üste konmasıyla. CHP’de bir gün belki bulur liderini.

BANKAMATİKÇİLER YÜZÜNDEN ÖLDÜLER

15 Temmuz’da bu ülkenin başına bir iş gelmesin diye sokağa çıkanlarla benim başıma bir iş gelmesin diye bankamatiğe koşturanların hassasiyetleri aynı olamaz. Esenler’de 1300 lira ücretle geçinen adam Yeşilköy’de iki milyon dolarlık dairede oturan bir insanın yaşam hakkı için şehit oldu. Darbe olsaydı Esenler’dekinin hayatı değişmezdi ama Yeşilköy’dekinin çok değişirdi.”

KADERE TERS DÜŞMEK BU OLSA GEREK

SULTANLARIN MUADİLLERİ

“Cemal Gürsel Sultan Aziz muadilidir. Kenan Evren de Abdülhamid muadili sayılabilir. Sultan Vahideddin’in muadili ise en menfii ve en silik reis-i cumhur olan Ahmet Nejdet Sezer’dir. Nasıl sultan olmadılarsa onların muadillerinin de kadere ters düşmek yüzünden başarılı olamayarak demokrasiye geçildiğinden beri her merhalede daha fazla millete yakın bir lider idrak edilmiştir.”

GEMİYİ TERK ETMEDİK

“Oysa bizler hesap gününde becermek ya da becerememekten değil Allah yolunda cihad etmeyi bırakıp bırakamayacağımızdan hesaba çekileceğimize iman etmiş insanlardık. Gemiyi terk etmedik. 28 Şubat’ın en büyük hesaplaşmalarına genç bedenlerimizin omuzundaki dava taşıyla İmam Hatip Liseleri’nde atıldık.”