25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Özgür sanat halka sırtını dönmez

Karakterinde özgürlük olan bir kalem herkesi, her yanlışı eleştirebilir ancak yurt dışında kendi vatanını karalamaz. Özgür bir sanat şartlar ne olursa olsun her şeyi anlatabilir fakat devletine ve halkına sırtını dönüp üç maymunu oynamaz. Sanatın tıpkı geçmişte olduğu gibi bugün de milli olanı veya karşı duranı hep olmuştur. Her sanatçının ideali elbette aynı değildir. Ancak ideali ne olursa olsun satın alınamayacak bir vicdanı, vatan, bayrak, millet sevgisi önceliğinin olması gerekir.

GÜLCAN TEZCAN 4 Şubat 2018 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Özgür sanat halka sırtını dönmez

Ülke gündemi haftalardır Afrin’de yaşanan harekâta kilitlenmiş durumda. Türkiye’nin sınırlarında yuvalanan ve coğrafyamızı kana bulayan terör örgütüne karşı Türk ordusu canı pahasına mücadele veriyor. Zeytindalı Operasyonu devam ederken ülke içerisinde büyük çoğunluk Mehmetçik’i destekliyor, yediden yetmişe herkes Afrin’e barış gelmesi ve askerimizin zaferi, selameti için dualar ediyor. Ancak özellikle sanat çevreleri ve kimi akademisyenler ‘barış bildirileri’ yayınlayarak bu süreçte yıllardır olduğu gibi terör örgütlerinin yanında olmayı tercih ediyor. 

Operasyona destek veren sanatçılara da mahalle baskısı uygulamaya çalışan terör yanlılarına en anlamlı cevap müzisyen Murat Kekilli’den geldi. Sadece şarkılarıyla değil vatan sevgisiyle gönüllere taht kuran Kekilli, bugünlerde twiterda yazdıklarıyla ülkenin bağımsızlık mücadelesine destek veriyor. 

 “Ayıp lan ayıp... Türkiye’de yaşayıp ‘Türk Askeri ve Zeytin Dalı’ operasyonunu protesto edenler utanmadan beni tarafsız olmaya çağırıyor. Zulmün olduğu yerde tarafsızlık hainliktir, şerefsizliktir. Beni değil, terörü ve onun mucidi ABD’yi eleştirin” şeklindeki çıkışıyla sanatçıları ‘milli’ bir duruşa davet eden Kekilli’ye sanatçıların Afrin konusundaki sessizliğini sorduk.

- Son günlerde sosyal medyada Afrin’le ilgili oldukça sert paylaşımlarınız dikkat çekiyor. Sizi bu kadar öfkelendiren nedir?

Dışarıdan ilk bakıldığında Afrin ile ilgili sert paylaşımlarım var gibi görünüyor. Oysa onlar sert değil, daha çok şahsıma yönelik tepkilerin son derece üzücü yansımalarıydı. Resmi twiter hesabımdan “Savaşa hayır, elbette savaşa hayır, fakat şu burnumuzun dibindeki Amerika’ya da bir hayır diyelim de millet delikanlı görsün” dedikten sonra birçok sosyal medya hesabından bana Afrin konusunda “Sen sanatçısın ve tarafsız kalmalısın” şeklinde mesajlar yağdı. Oysa görüşü ne olursa olsun böyle olağanüstü hallerde veya kem günlerde aydınların, sanatçıların, yazarların, siyasetçilerin vs aynı paydada yer alıp hep birlikte milli bir duruş sergilemesini umuyordum. Bu yüzden aynı gemide olduğumuzu naçizane kendi üslubumla hatırlatmak istedim. Bu tarz tepkilerin gelebileceğini de düşünemedim.

- Son yıllarda tıpkı Milli Mücadele döneminde olduğu gibi bir bağımsızlık mücadelesi veriyoruz. Sanat cephesinden sizin gibi birkaç isim dışında ses gelmiyor. Gezi sürecinde ağaç için ayağa kalkanların ülkenin bağımsızlığı konusunda suskun kalışını nasıl okumak gerekir?

Sanatçılarımızın burnumuzun dibinde tünemiş Amerikan işgaline sessiz kalmasının asıl nedeninin kitle iletişim baskısı olduğunu düşünüyorum. Halkın çoğunluğunun iradesinden farklı düşünen basın yayın organlarının sanatçılar üzerinde yarattığı baskılar öyle etkili ki ulusal meselelerde bile inisiyatif alıp kitlelerini harekete geçireceklerine sessizliğe gömülüyorlar. Bir toplumu milli davalarda da birleştirmezseniz ne zaman birleştirebilirsiniz? Sonuç itibarıyla böyle sert baskılardan sonra sanat camiasında herkesin kendi görüşünün olmasını veya inisiyatif almasını bekleyemezsiniz. Önlerine ne sunulursa sunulsun ya yapmak ya da sessizliğe bürünmek zorunda kalıyorlar. Onların korkularına saygı duyuyor ve kesinlikle suçlamıyorum. Lakin böyle ulusal bir meseleyi ideolojik hale getirip kendi ülkesine karşı kışkırtıcı söylemlerde bulunma cesaretini gösterenleri anlayamıyorum. Bir insanı eylemi veya söyleminden dolayı elbette eleştirebilir hatta sevmeyebilirsiniz. Ancak sizin gibi düşünmüyor diye kızamazsınız. Sadece bir konu dışında. O da sadece vatan, millet konusudur. Bu topraklar hepimizin ortak yaşam alanıdır. O yüzden milli duygularımızı hiç olmazsa olağanüstü zamanlarda tek bir seçenekle diri tutmalı  diye düşünüyorum.

- 15 Temmuz’da da benzer bir sessizlik yaşanmıştı sanat çevrelerinde. Bu yabancılaşma, milletten ayrışma hep var mıydı? Sanatçılar ne zaman vatan, millet ve bayrağına bu kadar yabancılaştı sizce?

15 Temmuz’un büyük bir Milli Mücadele olduğunu en başından biliyor ve inanıyorum. Hatırlarsanız mücadelenin başlangıcında bütün siyasi liderler bir araya gelmiş ve birlik beraberlik ruhu sergilemişlerdi. Onları gazetelerin baş sayfalarında yan yana görünce çok sevinmiş ve “Sizleri bu şekilde görmeyi özlemişim” şeklinde bir tweet atmıştım. Ancak ne var ki gelen yorumlar tıpkı bu gün olduğu gibi maalesef  “Sen sanatına bak bu işlere (siyasete) karışma” şeklindeydi. Anladım ki memleketimde farklı düşünen insanların birbiri ile barış ve huzur içinde kardeşçe yaşanmalarını istemeyenler var. Bu uğurda satın alabilecekleri kalem, sanatçı, siyasetçi, bürokrat, sporcu vs kim varsa yüzyıllardır çalışmış ve kısmen de olsa başarmış görünüyorlar. Kısmen diyorum çünkü daha önce olduğu gibi şimdi de bu tarz oluşumlara karşı satın alınamayacak vicdanların varlığı da yadsınamaz bir gerçek. Bu insanı yüreklendirip hayata bağlıyor. Asıl sorulması gereken şey satın alınabilecek bir vicdanınız var mıdır, yok mudur? Çünkü özgür olan hiç bir ideoloji bedeli ne olursa olsun kendi vatandaşına zulmetmez. Özgür olan bir kalem herkesi, her yanlışı eleştirebilir ancak yurt dışında kendi vatanını karalamaz. Özgür bir sanat şartlar ne olursa olsun her şeyi anlatabilir fakat devletine ve halkına sırtını dönüp üç maymunu oynamaz. Sanat dediğimiz kavramın tıpkı geçmişte olduğu gibi bugün de milli olanı veya karşı duranı hep olmuştur. Her sanatçının ideali elbette aynı değildir. Ancak ideali ne olursa olsun satın alınamayacak bir vicdanı, vatan, bayrak, millet sevgisi önceliğinin olması gerekir.

- Özellikle 2016’da birbiri ardına terör saldırıları yaşandığında PKK’yı kınamak yerine susmayı seçenlerin bugün Afrin’de terörle mücadele ediliyor diye insan hakları havarisi kesilmesine nasıl bakıyorsunuz?

Savaş askerler dahil hiç kimsenin öncelikli tercihi değildir. Sanatçı ruhlu bir insandan savaşçı birini çıkaramazsınız. 2016 ya da daha önceki yıllarda terör olaylarında hayatlarını kaybedenler için o zamanki sanat camiası, yazarlar, sendikalar, tabipler birliği, dernekler veya STK’lardan ciddi bir kınama geldiğini anımsamıyorum. Geldiyse de sesleri cılız bırakılmış olmalı ki ben duymadım. 33 silahsız asker sivil hayata ve ailelerine dönerken şehit edildi . Herhangi bir açıklama yapıldı mı “savaşa hayır” diye? Yapılmadı. Şimdi ben söylüyorum “savaşa hayır”. Elbette hayır. Lakin 12 bin km öteden gelip burnunun dibini karıştıran, Arap’ı Kürt’e, Laz’ı Türk’e Alevi’yi Sünni’ye kırdıran  Amerika’ya “Senin burada ne işin var?” demek için aydın olmaya da gerek yok sanırım. Bu toprakların ekmeğini yiyen her bireyin yine bu topraklara sadakatini sunmasını bekliyorum. Talihsiz açıklamaları bir kenara bırakmanın ve vatan millet aşkına toplanmanın tam zamanıdır bence.

 “Ayıp lan ayıp... Türkiye’de yaşayıp ‘Türk Askeri ve Zeytin Dalı’ operasyonunu protesto edenler utanmadan beni tarafsız olmaya çağırıyor. Zulmün olduğu yerde tarafsızlık hainliktir, şerefsizliktir. Beni değil, terörü ve onun mucidi ABD’yi eleştirin.”

“Mehmetçik ve polislerimizin akan kanları sayesinde ‘ipotekli sanatlarını’ rahatça icra eden ultra ve mega star sanatçı arkadaşlarımızın sessizliği, boşvermişliği beni niye şaşırtmıyor biliyor musunuz? Çünkü ‘Efendilerinin’ emrinden çıkamazlar.”