25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Saklanamayan cennet: Denizli

Denizli’yi sadece Pamukkale Travertenleri’nden ibaret sanıyorsanız büyük bir yanılgı içindesiniz. Binlerce yıllık medeniyetlere ev sahipliği yapan Denizli sizi, sayısız doğal güzelliklerinin yanında antik kentleri Laodikeia ve Hierapolis ile tarihe yolculuğa davet ediyor.

ALİ DEMİRTAŞ12 Ağustos 2018 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Saklanamayan cennet: Denizli

2000’li yılların başında 600 bin, 2016 yılına gelindiğinde ise nüfusu 1.005.687 olan Denizli; tarım, turizm, sanayi ve hizmet sektörüyle Türkiye’de varlığını hissettirmeye devam ediyor. Doğal ve tarihi güzellikleriyle iç ve dış turizme on iki ay hizmet veren Denizli, en çok turist çeken iller sıralamasında ülkemizde ilk beşte yer alıyor. Şehir aynı zamanda alternatif turizm çeşitlerinin en önemlisi olan termal (sağlık) turizm potansiyeli açısından ülkemizin önemli merkezlerinin başında geliyor. Yine tarihi güzelliklerinin yanı sıra yönetimin şehre sonradan dahil ettiği ve turizm açısından oldukça önemli olan şeyler de var. Bunların başında 2015 yılında belediyenin hizmete sunduğu Denizli Teleferik ve Bağbaşı Yaylası geliyor. Öte yandan Denizli, belediyenin hayata geçirdiği yapılar nedeniyle Ege’nin en büyük Kayak Merkezi ile kış turizminin yeni gözdesi haline geldi. Birçok güzelliği aynı anda görebileceğimiz Denizli’yi Star Gazetesi’nin geleneksel Şehir Buluşmaları kapsamında ziyaret ettik. 

ANTİK KENT LAODIKEIA

UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi içinde yer alan Antik Kent Laodikeia adeta görüntüsüyle hâlâ yaşayan bir şehir. Hem belediye hem de Prof. Dr. Celal Şimşek başkanlığındaki kazı ekibi burayı çok iyi muhafaza etmeyi başarmış. Üstelik kentin birçok alanı da ziyarete açık. Burada binlerce yıl önce yerleştirilen bir taşın yeri dahi değiştirilmemiş. Bu durum da doğrudan ziyaret edeni çok eskilere sürüklüyor. Medeniyetlere ev sahipliği yapmış bu kenti zamanında büyük depremler yıkmış. Haliyle yaşayanlar da farklı bölgelere göç etmiş. Siz de binlerce yıllık tarihe en sağlam kalıntılarla bir yolculuk yapmak isterseniz Laodikeia mutlaka görmeniz gereken bir yer. 

PAMUKKALE TRAVERTENLERİ

Pamukkale Travertenleri, 400 bin yıl önce bir dizi depremle Büyük Menderes havzasında termal suların oluşturduğu bir görsel şölen. Denizli’de yer alan Pamukkale, her yıl milyonlarca insanın ziyaret ettiği karbeyazı travertenleri, büyüleyici Kleopatra Havuzu ile ünlü. 1000 yıldır kaplıca hizmeti veren bu doğa şaheserinin terasları, kaplıca suyundan çökelmiş karbonat minerallerinden oluşuyor. Dünya’da hem doğal hem kültürel özellikleriyle UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş 29 yerden biri aynı zamanda. Kapadokya ile birlikte yabancıların Türkiye’de en çok görmek istedikleri doğal güzelliklerin başında yer alıyor.

HIERAPOLİS ANTİK KENTİ

Bergama Krallarından İkinci Eumenes tarafından M.Ö. ikinci yüzyıl başlarında kurulduğu ve şifalı sularından dolayı Kutsal Şehir (Hierapolis) olarak isimlendirilmiş. Bir rivayete göre ise Bergama’nın efsanevi kurucusu Telephos’un karısı Amazonlar kraliçesi Hiera’dan dolayı, Hierapolis adını aldığı ifade ediliyor. Kuruluşundan 12. yüzyıla kadar birçok kez yıkıcı depremlere maruz kalmış olsa bile şifa merkezi olma özelliğini korumayı başarmış. M.S. dördüncü yüzyıldan itibaren Hristiyanlık merkezi olmuş. Bunun nedeni ise M.S. 80 yıllarında, Hz. İsa’nın havarilerinden olan, Aziz Philip’in burada öldürülmesinden kaynaklanıyor. Şehir en iyi dönemini ikinci ve üçüncü yüzyıllarda yaşamış. Bünyesinde taşıdığı bu yoğun tarihi ve görsel güzelliğiyle Denizli’nin en gözde turistik merkezlerinden. Öyle ki tarihi nedeniyle yabancı turistin ilgisi neredeyse yerli turistten daha fazla. 

ANTİK TİYATRO

Görüldüğünde şaşkınlığın gizlenemeyeceği bir güzellik, Hierapolis Tiyatrosu. Yapımına M.S. birinci yüzyılın ikinci yarısında başlanmış, şehrin yıkılan ilk tiyatrosunun parçaları da kullanılarak üçüncü yüzyılın başlarında tamamlanmış. Yaklaşık 150 -170 yıl aktif olarak faaliyet göstermiş. Roma Tiyatroları’nın en güzel örneklerinden biri olan, yamaca yaslanmış tüm cepheleriyle birlikte korunabilen bu muhteşem yapının elli oturma sırası bulunuyor. Bu oturma sıraları 8 merdivenle 9 bölüme ayrılmış. Kaynaklarda dokuz bin kapasiteli olduğu ifade edilse de geçmiş tarihlerde yapılan organizasyonlarda yaklaşık 12 bin kişinin giriş yaptığı görülmüş. Gezimizde bize rehberlik eden Rafet Ferit Kazan Anadolu’nun en sağlam tiyatrolarından biri olan bu eşsiz yapının muhteşem bir akustiğe sahip olduğunu söylüyor. Basamakların altındaki oval yapı sayesinde sesin içeride kalması sağlanmış. Denizli’nin iftihar ettiği yapılar arasında yer alan adeta taşlarının konuştuğu bu yapıda zamanında mitolojik olayların sergilendiği tiyatro gösterileri bazen de orta alan su ile doldurulup su oyunları tertip edilirmiş.

BİLİYOR MUYDUNUZ?

Denizli hakkında bilinmeyen pek çok şey var. Bunların başında Türkiye’deki leblebinin yüzde 70’inin Denizli’de üretildiği geliyor. Bununla beraber Türkiye’nin en büyük cam heykeli, İncil’deki 7 kiliseden biri, Keloğlan Mağarası ve Flamingolar diyarı Acıgöl yine Denizli’de. Ayrıca amatör tiyatronun başkentinin, Denizli olduğunu ve 800 yıllık Kaleiçi Çarşısı’nın Denizli’de bulunduğunu biliyor muydunuz? Bitmedi; Kleopatra’nın güzellik sırrının, dünyadaki ilk ihracatın, Antik Çağ’ın tıp merkezinin ya da Yayla turizminin merkezinin Denizli’de olduğunu duymuş muydunuz? Bilinmeyenler saymakla bitmiyor. Doğa harikası Işıklı Göl, 1300 yıllık anıt ağaçları, Ege’nin en uzun kanyonu, en yüksek dağı ve en büyük Kayak Merkezi yine Denizli’de. Öte yandan Çeşm-i Bülbül, yatağan bıçakları ve NASA’da kullanılan bakır kablolar da Denizli’de üretiliyor.  Peki, büyük usta Özay Gönlüm, Ressam İbrahim Çallı ve büyük âlim Merkez Efendi’nin Denizlili olduğunu duymuş muydunuz? Gençlik iksiri Çivril Elması’nın da Denizli’de yetiştiği hiç geldi mi kulağınıza?