23 Nisan 2024 Salı / 15 Sevval 1445

Su medeniyetinin satır başları

Su ve şifa ilişkisi insanlık tarihinin başlangıcına kadar dayanıyor. Pek çok inançta karşılığı olan bu kadim bağ etrafında zengin bir literatür oluşmuş. Z dergi ikinci sayısında işte bu literatürü gündemimize taşıyor.

GÜLCAN TEZCAN 4 Mart 2018 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Su medeniyetinin satır başları

“Hayatın ve medeniyetin kaynağı nedir” diye sorsak verilebilecek en makûl cevap “Su” olur. İnsanın hikâyesi su ile başlar ve suyla nihayetlenir. Bu yüzden su üzerine düşünmek, konuşmak ve yazmak bizi kendi hakikatimize yaklaştırır. Su ve şifa ilişkisi de bir yanıyla inanca ve varlığımızın temeline dayanır. Sadece İslam inancında değil Hıristiyan teolojisinde de suya kutsallık atfedilir. 

Dolayısıyla kavramlarımızı hatırlamak, bu kavramların beslendiği kültürel zeminle ilgili okumalar yapmak ciddi bir ihtiyaç. Bu düşünceyle yola çıkan Zeytinburnu Belediyesi’nin tematik kültür sanat şehir dergisi Z, bitki ressamlığının ele alındığı ilk sayısının ardından Su ve Şifa’ya odaklandı. Su ve Şifa başlığı altında çok zengin bir içeriği iki kapak arasında toplayan derginin tema editörlüğünü ise Murat Dinçer Çekin üstlenmiş. 

Derginin sunuş yazısında “Medeniyetler beşiği Anadolu coğrafyası, sînesinde suyun bütün bu tezâhürleriyle yaşadığı topraklardandır. İstanbul, âdeta suyun insana, insanın suya duyduğu muhabbetin cisimleşmiş şehridir. Dünyada su mühendisliğinin zirvesine erişen beldelerdendir. Zeytinburnu, ayazmaları, kuyuları, çeşmeleri ve sebilleriyle İstanbul’un en eski yerleşim yerlerinden ve şifâ merkezlerindendir. Kendi başına bir su medeniyetidir. Suyun hayatımızda, geçmişte ve geleceğimizde tuttuğu yeri ve şifâ değerini hatırlatmak için Z dergisinin ikinci sayısını Su ve Şifâ temasına ayırdık” cümleleriyle karşılıyor okuru Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın.   

TUFAN DEĞİL TAŞKINLAR VAR 

Kitaplık çaptaki derginin sayfalarını çevirmeye başladığımızda Halil Berktay’ın Tufan başlıklı yazısını görüyoruz. Çeşitli kavimler ve inançlarda taşkınlara, tufanlara ilişkin bilgiler veren Berktay, birçok kavmin yaradılış efsânelerinde, ilâhlar tarafından cezâ olarak gönderilen taşkınların insanlığı arındırması, bir tür yeniden doğuşun zemînini oluşturması fikrinin yer aldığına dikkat çekiyor. 

Murat Özdabak’ın sorularını cevaplayan Ömer Tuğrul İnançer ise “Âb-ı hayat ölmeden önce ölümün sırrına ermektir” başlıklı söyleşide “Bedenimize giren her haramın tıynetimizi, dolayısıyla maddî-mânevî suyumuzu kirlettiğini göz önünde bulundurmalıyız. Bedenindeki suyu haramla kirletmiş olan insanın, tabiattaki suları kirletmesinde ise şaşılacak bir şey yok” diyerek maddeyle ilişkimizi belirleyenin de yine davranışlarımız olduğuna dikkat çekiyor. İnançer, âb-ı hayat ifadesine ise şöyle açıklık getiriyor: İslâm sonrası âb-ı hayat konusu, cismânîden ziyâde mânevî ölümsüzlüğü karşılamaktadır. İrâdî ölüm, yâni nefsi öldürmek şeklinde geliştirilen bir söylem var, bu bana göre doğru değildir. Zîra nefis ölmez, ancak terbiye edilebilir. İnsan nefis atına kendisi binmelidir, nefsinin atı olmamalıdır, dizgini tutmalıdır. Bu yüzdendir ki ölmeden evvel ölme sırrı-na erenler, âb-ı hayâtı içenler, bedenî arzularından sıyrılanlardır.

“ÂB-I HAYAT, CİSMÂNÎDEN ZİYÂDE MÂNEVÎ ÖLÜMSÜZLÜĞÜ KARŞILAR. BU YÜZDEN ÖLMEDEN EVVEL ÂB-I HAYÂTI İÇENLER, BEDENÎ ARZULARINDAN SIYRILANLARDIR.”

Z DERGİ’NİN 2. SAYISI SU VE ŞİFA TEMASI İLE YAYINLANDI

ŞİFASINA İNANILAN SULAR

İsmail Taşpınar’ın Su, Dinler ve Ritüeller başlıklı makalesi de farklı din ve inanışlarda ‘su’ ve ibadet ilişkisini ele alıyor. Yağmur duası geleneğini Ergün Veren’in kaleme aldığı Z dergide Türk Folklorunda Nisan Yağmuru ve Nisan Tası başlıklı yazılar da su ve şifa kültürüne dair önemli ipuçları veriyor. Şifasına İnanılan Sular başlığı altında sıralanan suların da listesini akılda tutmakta fayda var. Su’dan bahsedip Zemzem’e bir başlık açmamak olmaz. Mustafa S. Küçükaşçı “Hz. Peygamber’in mutlaka bir niyetle içilmesini tavsiye etmiş olması, zemzemin sâdece beslenme amaçlı değil, aynı zamanda bir ibâdet şuûru içinde içilmesine sebep olmuş, hem maddî hem de mânevî arınmaya bir vesîle addedilmiştir” diyerek Zemzem’in diğer sulardan farkına işaret ediyor. Tacettin Kutay’ın kaleminden çıkan Su ile Yaşatılan Din Hıristiyanlık, Önder Kaya’nın İstanbul’da Ayazma Kültürü ve Balıklı Ayazması, Brigitte Pitarakis’in Bizans’ta Şifa Pınarları ve Robert G. Ousterhout’un Konstantinopolis’te Su ve Şifâ başlıklı makaleleri de Hıristiyan inancında suya verilen önemi ve manevi karşılığı hakkında önemli bilgiler içeriyor. İstanbul’un su kültüründe ayazmalar ciddi bir yer tutar. “Bu yerler sâdece Ortodokslar açısından değil, Müslüman halk tarafından da sıklıkla ziyâret edilen mekânlardandır” diyen Önder Kaya, çok da fazla bilgi sahibi olmadığımız bu konuda başvuru kaynağı olacak bir makalesi ile dikkat çekiyor.