20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

TEOG gitti, peki yeni sistemde neler olacak

Bir milyon 200 bin öğrenciyi ilgilendiren TEOG sınavı ile ilgili merak edilenler sonuç buldu. Peki geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın açıkladığı yeni sınav Veli Tercihine Bağlı Serbest Kayıt Sistemi’nde neler olacak. Yeni sınav sistemi ile ilgili tüm merak edilen soruları Bahçeşehir Koleji Genel Müdür Yarımcısı Özge Aslan ve Doğa Koleji Genel Müdürü Ali Rıza Lüle’ye sorduk.

GİZEM TÜMBAY KOÇAK 12 Kasım 2017 Pazar 07:00 - Güncelleme:
TEOG gitti, peki yeni sistemde neler olacak

Öğrencilerin yıllarca hazırlandığı ve saatlerce ter döktüğü TEOG sınavı gitti, yerine Veli Tercihine Bağlı Serbest Kayıt Sistemi geldi. Bu sene bir milyon 200 bin öğrencinin katılacağı sınavda birçok değişiklik oldu. İstemeyen öğrencinin sınava girmeyeceği, sınavın yalnızca nitelikli okullara kayıt yaptırmak isteyen kişiler için gerçekleştirileceği, sınava katılım sağlamak istemeyen öğrencilerin evinin yakınındaki beş okulu tercih edebileceği ve dünya standartlarının üzerinde bir eğitim sunan bu sistemi işin uzmanlarından dinledik.

TEOG’un kaldırılmasını eğitimciler olarak çok doğru bulduklarından bahseden Bahçeşehir Koleji Genel Müdür Yarımcısı Özge Aslan “Bakanlık tarafından açıklanan yeni sistemde, okulların eğitimlerinin nitelik olarak artması hedef alınıyor. Biz eğitimciler olarak da TEOG’un kaldırılmasını çok doğru buluyoruz. Eskiden öğrencilerin hepsi sınava girmek zorundayken, yeni sistemle bu zorunluluk kalktı. Artık sadece isteyen öğrenciler sınava girecek. Yeni sistemde yalnız tek oturumda 60 soru ve 90 dakika süre olacağı belirtildi. Ancak burada ölçme ve değerlendirme açısından seçme ve yerleştirmede 60 sorunun yeterli olmayacağını düşünüyoruz. Eleyici ve ayırt edici soruların bu kadar kısıtlı soruda toplanması biraz zor gibi geldi. Hele ki sadece sekizinci sınıftan değil altı ve yedinci sınıflardan paralel de olan soruların gelecek olması işleri daha da zorlaştırıyor. Bu yüzden soru sayısının artması gerektiğine inanıyorum” diyor. 

“Bu sene sınava bir milyon 200 bin sekizinci sınıf öğrencisin gireceğinden bahseden eğitimci Aslan, “Geçmiş yıllara baktığımızda öğrencilerin yaklaşık yüzde 93’ü zaten adrese dayalı sistemle yerleşiyordu. Bakanın açıklamasına göre bu sene yaklaşık yüzde 90 öğrencinin evine en yakın bölgeye yerleşeceği anlaşılıyor. Yaklaşık yüzde 10’u da haziran ayının ilk haftasında yapılacak yerleşik bir sınavla alınacak. Bu sene sınava bir milyon 200 bin sekizinci sınıf öğrencisi girecek. Yaklaşık 100 binlik kontenjana ben yüzde 10’dan daha fazla öğrencinin gireceğini düşünüyorum. Sınava isteğe bağlı girilebiliyor olması da bu anlamda iyi. Mayıs ayında fen lisesi, sosyal bilimler lisesi, proje okulları gibi belirlenen liselere sınavla öğrenci alınacağı belirtildi. Mayıs ayında da bu liselerin hangi liseler olduğunu açıklayacağız dediler. Bir an önce bu listenin açıklanması gerekiyor. Öğrencinin kendini farklı bir alanda geliştirmek istemesi üzerine liselerin erken açıklanması önemli olacak” sözlerini ekliyor.

Çocukların motivasyonunun çok düştüğüne de dikkat çeken Aslan “Çocukların motivasyonunu yüksek tutmalıyız çünkü zaman işliyor. Sınav haziranın ilk haftasında yapılacak. Bu yüzden okullardaki rehber öğretmenlere büyük görevler düşüyor. Rehber öğretmenlerimizin, öğrencilere ve velilere sistemi doğru anlatmaları gerekiyor. Sistem değişse de sonuç olarak müfredat aynı. O yüzden enerji, istek ve umutlarını düşürmeden çalışmaları önemli. Bence rehber öğretmenlerin öğrenciyi iyi tanımaları ve onlarla hedef belirleme çalışmaları yapmaları çok önemli” diyor. Öğrenciye uygun liseye gitme konusunda yönlendirme yapmaları gerektiğine de değinen Aslan, sözlerine şöyle devam ediyor: Her öğrenci fen lisesinde okuyacak diye bir şey yok. Spora, sanata ilgisi varsa ona yönlendirilmeli. Öğrencinin seçtiği lise aslında onun nasıl bir kariyer yolu seçtiğini de gösterir. Geleceğin zemini lisede hazırlanıyor. Öğrencinin yetkinliği, bilgisi, ilgisi doğrultusunda doğru liseye yönlendirme konusunda rehber öğretmenlere iş düşüyor. 

Eğitim bölgeleri ikamete göre geniş tutulacak. Öğrencilerin her eğitim bölgesinde istedikleri tarzda okul bulabileceklerine inanıyorum.

DÜNYA STANDARTLARININ ÜZERİNDE BİR MODEL

Çocukların hem sınavla hem de sınava zorlanmayarak kendi mahalli bölgelerinde eğitim görme fırsatlarının oluşturulması çok önemli. Bu toplum açısından da çok faydalı bir durum. Eğer bu sistemin kapsam geçerliliği iyi kurgulanırsa, kesinlikle dünya standartlarının üzerinde bir eğitimimiz olur. Çünkü biz yarışın içerisinde olmak istemeyen, bir takım standartlarda öğretimine devam etmek isteyen çocuğu bir yere zorlamamış oluyoruz. Bu da çok güzel bir şey. Bir diğer taraftan da bu 600 okuldaki yarışın içerisinde bu potansiyeli yüksek çocukların okuması, okuma fırsatının verilmesi çok önemli. Dolayısıyla bu sistemin kapsam geçerliliği olacaksa gerçekten dünya standartlarında olacak. 

21’İNCİ YÜZYILIN EĞİTİM ANLAYIŞI ÇOK FARKLI

“Adrese dayalı sistemde bazı liselerde, orta ve alt başarı grubundaki öğrenciler sınıflandırılarak gidiyordu. Bazı liseler sadece yüksek seviyedeki öğrencileri alırken diğer liselerin seviyesi daha düşük kalıyordu. Artık farklı başarı grubundaki öğrenciler aynı okulda toplanırlarsa, üst başarı gruptaki öğrenciler, alt ve orta grubun da başarısını yükseltir. Böylelikle okulların da başarısı yükselir. Biz eğitimcilerin eleştirdiği konulardan biri de; okulların artık sınava hazırlayan kurumlar haline gelmesi. Ortaokul eskiden TEOG Sınavı’na, liselerde LYS, YGS’ye hazırlıyordu. Ama biz istiyoruz ki, çocuklarımız 21’inci yüzyılın öğreneni olsunlar, kreatif düşünsünler. Bu becerilerle öğrencileri donatarak bir üst kuruma taşıyalım. Zaten bu becerileri kazandırdığınızda sınav başarısı da paralelinde gelecektir. Eğitimciler olarak biz, okulların eğitim ortamlarını nasıl şekillendirmeliyiz, hangi yöntem tekniklerini kullanmalıyız ki eğitimin niteliğini artırmalıyız düşüncesine kafa yormalıyız.”

İSTEMEYEN SINAVA GİRMEYECEK

Artık sınavın tüm öğrenciler için zorunluluk olmasından çıkarıldığından bahseden Doğa Koleji Genel Müdürü Ali Rıza Lüle “Çocukların hepsi kendisini bu yarışın içinde görmek istemeyebilir. Bu sistem bu yüzden çocukları ve aileleri rahatlattı. 60 soru olması kapsam yeterliliği açısından sıkıntılı bir durum. Çünkü bir ölçümün sonucunun geçerli olabilmesi için kapsam geçerliliği olması gerekiyor. Tabii bunu hazırlayan komisyon mutlaka dikkat edecektir. Altı, yedi ve sekizinci sınıflarda sarmal konular alınıyorsa problem olmaz. Ancak sarmal konu olmayıp altıncı ve yedinci sınıflardaki konuların hepsi alınacak ise bu çocuklar için bir handikap olabilir. Çocuğun potansiyelini ve çalışmasını ölçmek lazım. Çocuk eğer alt sınıfta gördüğü bir konuyu bu sene tekrar etmiyorsa, unutmuş olabilir. Potansiyeli yüksek, çalışkan bir çocuk olsa da tekrar yapmadığı için bu durumu sınava yansıtamaz. Bu durum veliler ve öğrenciler açısından da önemli. Çünkü sekizinci sınıf sınavında veliler, üniversite sınavında da öğrenciler aktiftir. Dolayısıyla bu durumun bilinip hazırlık yapılması gerekiyor. Hazırlık yapılmadan girilen bir sınavın sonucu çok parlak olmaz” sözlerini ekliyor.  

Sınavın haziran ayında olmasının olumlu bir durum olduğundan bahseden eğitimci Lüle sözlerine şöyle devam ediyor: Sınavlar bittikten sonra bu okulların akademik derslere verdikleri ağırlık veya motivasyon çok azalıyordu. O nedenle bu durum çok olumlu. Karşısına beş okul çıkacak olan çocuğun birçok anlamda rahatlama yaşayacağını düşünüyorum. Büyükşehirlerde çocuk şehrin bir ucundan diğer ucuna servislerle gittiğinde hem aileye hem de ekonomiye olumsuz katkısı oluyordu. Dolayısı ile kendi mahalli bölgesindeki okula gitmesi olumlu ama bunu söylerken sınavla girilecek 600 okuldan bahsediliyor. Bunlar belirlendikten sonra daha net yorumlar yapılabilir. Potansiyeli yüksek, ülke ekonomisine katkı sağlayacak gençlerin bu okullarda kendisi gibi öğrencilerle birlikte eğitim ortamı hazırlanacak demektir. Galatasaray Lisesi, İstanbul Lisesi, Atatürk Fen Lisesi, Ankara Fen Lisesi, İzmir Fen Lisesi gibi okullarda potansiyeli yüksek ve çalışan çocukların bir arada olması ve bunların üretmek için gerekli hazırlıkların yapılması için bu 600 okul çok önemli. Mutlaka her il ve eğitim bölgesinde bununla ilgili bir okul olmalı ki, kendi potansiyeline uygun üstün potansiyelli çocukların burada öğrenim görmeli.

Yeni sistemde yalnızca nitelikli okullara kayıt yaptırmak isteyenler girecek. İstemeyen öğrenci sınava girmeyecek.

HERKESE UYGUN OKUL BULUNABİLİR

‘Çocukların benim evimin yakınında istemediğim liseler var’ diye sürekli hayıflandığından bahseden Aslan “Eğitim bölgelerinin ikamete göre dar veya geniş tutulacağını düşünüyorum. Her eğitim bölgesinde mutlaka anadolu lisesi, meslek lisesi ve imam hatip lisesi olacak. Seçilebilecek birçok lise olacak ve istemediğiniz liseye de gitmeyeceksiniz. Çocuk ‘Benim evime en yakın lise meslek lisesi ve ben orada okumak istemiyorum’ diyor. Bakanımızda ‘Zaten orada okumayacaksın’ diyor. Herkesin adresine yakın eğitim bölgesinde seçeneği olacak ve bu seçenekler arasında istediklerine kayıt yaptıracaklar” diye ekliyor.