24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

Türkiye için dua ediyorum

Suriye’deki insanlık zulmünden kaçıp Türkiye’ye sığınan mülteci ve Türk yetim çocukları için HAGEV eğitim aldıkları bir yuva. Sultanbeyli’deki bahçe içinde üç katlı binanın sınıflarında 4-6 yaş grubundaki çocuklar Kur’an-ı Kerim, değerler eğitimi, temizlik ve kültür dersleri görüyor. Merkez yöneticileri ve öğretmenler yaşadıkları deneyimi bakın nasıl anlatıyor...

ZEYNEP TÜRKOĞLU21 Ocak 2018 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Türkiye için dua ediyorum

Savaş, ancak tarih kitaplarından okunurken, siyasi sonuçları değerlendirilirken, skor tahtasındaki maç gibi bakıldığında heyecan verir. Tarih derslerinden öğrenilen savaşların galipleri, mağlupları konuşulur. Geçmişte kalmış bir olayken savaş, acısı yoktur, zaferi ve hezimeti olur. Ama yaşayan bir savaşın içinden geçen şahitler, insanı görürler. Orada kadınlar, erkekler, çocuklar vardır. Bazısı ölür, bazısı yaşamanın yollarını arar. Pek çokları yaşamak için köklerinden koparak yeni memleketlere göçer. Kendisine uzatılacak bir el umut ederek… Kimileri de o umulan dost eli olur, uzanır. Pınar Üstün 27 yıldır ticari faaliyet gösteren bir firmanın üst düzey genç yöneticisi. İş dünyasının zorlu şartları içinde aynı zamanda bir anne. Ancak kendine yüklediği sorumluluklar bunlarla sınırlı değil. Üstün, yöneticisi olduğu firmaya bağlı Hacı Habibullah Geredevi Vakfı HAGEV’in sosyal sorumluluk projeleriyle de ilgileniyor. Gözü gibi baktığı yerlerin başında Sultanbeyli’deki bir Kur’an kursu binası var. Suriyeli ve Türk yetim çocukların okul öncesi dönemde eğitim gördükleri gerçek bir yaşam alanı. 

Bahçe içinde üç katlı binanın sınıflarında 4-6 yaş arasında çocuklar Kur’an-ı Kerim, değerler eğitimi, temizlik ve kültür dersleri alıyor. Kimi yetim, kimi öksüz, kiminin ailesi eksiksiz hayatta. Kimi Türk, kimi Arap. Hepsi kardeş. Öyle diyor çocuklar. Onlar doğruyu söyler. 

Sınıflar yaş ve dillerin farkına göre ayrılmış. Gelecek yıllarda ilkokula başlaması gereken Suriye’den gelen miniklerin Türkçeyi öğrenmeleri için türlü eğlenceli faaliyet var. Şarkı, şiir ve tekerlemelerle geçiyor günleri. Resim yapıyor, boyama kitaplarıyla renklerin Türkçe adlarını öğreniyorlar. Her çocuk gibi yaşadıkları her şeyin izi derinlerde bir yerde duruyor. Ama onlar en çok mutlu olmayı seviyorlar, yine her çocuk gibi…

Onlar için özgürlük burası

Çocuklara buraya gelmeye başladıkları ilk dönemler durgun ve içine kapalı olabiliyorlar. Evlerinde o hal devam ediyor aslında ama buradaki durumları zamanla değişiyor. Burada engelleyici bir hareket görmüyorlar. Öğrenmeye eğlenmeye teşvik var. Onlar da rahatlıyorlar. Kar veya sömestr tatillerini bu yüzden pek sevmiyorlar. Bu eğitim kurumu onlar için özgürlük, öğrenmek ve eğlenmek demek. 

Bu yükün altında yalnız bırakılır mı? 

Hüseyin öğrencilerimizden biriydi. Şimdi dokuz-on yaşlarında. Yaşından dolayı yaşadıklarının daha fazla farkında. Yazın bir ara hikayesini anlatmaya başladı. O anlattıkça benim merakım arttı. İncitmemek, kötü şeyleri hatırlatmamak için dikkatli konuşuyoruz. Ama hayretler içinde kaldım. Sadece dinlemek bile beni zorladı. Savaş şartlarını, sınırdan nasıl geçtiklerini… bir hafta beklemişler sınırı geçmek için. Evlerinden ne alabilmişlerse onunla idare etmeye çalışmışlar. Kimi hiçbir şey almadan çıkmış. Ağzım açık dinledim. O kadar sıradan bir şeyi anlatır gibiydi ki. Yaşadığı her korkunç şeyi, hepsini hatırlıyorlar.  Bu yükün altında yalnız bırakılabilir mi? Bırakamazsınız, bırakmıyoruz.

HAFSA ERGİN (HAGEV SULTANBEYLİ KUR’AN KURSU MÜDÜRÜ)

Eğlendiklerini görmek istiyoruz

Burası 2015 yılında kuruldu. Üç yıldır eğitim veriyoruz. Müftülüğe bağlı bir kurumuz. İki kere mezun verdik. 60 öğrenci kapasiteliyiz. Bir dönemde 4-5 sınıf açabiliyoruz. Bu yıl dört sınıfımız var, üçü Suriyeli biri Türk öğrencilerimiz için. Okulumuzun kuruluş amacı Suriyeli yetim çocuklara eğitim imkânı sağlamak. Vakıf müftülüğe bağlanarak çalıştı ben de Müftülük tarafında atandım. İki yıl Müftülük elemanı olarak çalıştıktan sonra Hagev’in idarecisi olarak çalışmaya devam ettim. Burada çocuklara hem okul öncesi hem de değerler eğitimi veriyoruz. Buradan çıkınca ilkokula başlayacak olan çocukların Türkçe öğrenmelerine katkıda bulunuyoruz. İki dönem mezun ettiğimiz çocuklarımızın öğretmenlerinden çok iyi geri dönüşler aldık. Türkçeyi çok rahat öğrendiklerini öğretmenleri bizzat iletiyor. Çocuklara şiirler, şarkılar, ezberleterek, diyalog çalışmaları yaptırarak tamamına yakınını Türkçe konuşabilir seviyede mezun ediyoruz. Kızılay ile de ortak çalışmamız var. Haftada bir gün eğitmenler geliyor. Psikolojik destek ve hijyen eğitimleri veriliyor çocuklarımıza ve ailelerine. Burası bir Kur’an kursu ama tek amacımız sadece Kur’an-ı Kerim okumayı veya hadisi şerif öğrenmelerini sağlamak değil. Mutlu huzurlu olmalarını sağlamak. Eğlendiklerini görmek istiyoruz. 

Bizim de hayatımız değişti

SÜMEYYE KUMRU 

Diyanetin mülakatlarına girdim geçici öğreticilik yapabilmek için. Kazandım. “Böyle bir kurum var çalışmak ister misin?” diye beni HAGEV’e yönlendirdiler. Suriyeli çocuklardan bahsedilince başta bir düşündüm, acaba dil sorunu yaşar mıyım diye. Vardır bir hayır diyerek başladım. İnsan elbette hayatta geçimini sağlamak için, kendini geliştirmek için, kariyeri için çalışır. Ama ben gerçekten yetim çocuklar konusunda çok etkilendim. Bu çocukları evlerinde oldukları duygusunu yaşatmayı istedim. Sadece okulda değil evlerinde de görüşüyoruz. Vakit buldukça ev ziyaretleri ile çocuklarımızın ailelerini de daha yakından tanımış oluyoruz. Evdeki durumun ne olduğunu bilmek de bizim için önemli. Burada çok neşeli ve enerjik olan çocukların bazısı evde hiç öyle değil. Bunu görünce onların mutluluğu için daha fazla çalışmak istiyor insan. Çocuklarımızın dil ve değerler eğitimi önemli ama sadece onların yararına bir faaliyet değil. Bizim de hayatımız değişti. Kendimi çok mutlu hissediyorum. Büyük bir şey başarıyormuşum gibi geliyor. 

KADER ÖĞRÜCE

Kardeş olduğumuzu anlatıyoruz

Bir senedir burada çalışıyorum bu mahallede yaşıyorum. İş arıyordum. Biraz çekingen biriyim. Hep önünden geçmeme rağmen cesaret edip içeri girip bakamıyordum. Bir girdim, giriş o giriş. Ben Türk çocukların sınıfındayım. Yemekte, oyun alanlarında bir aradalar. Başta özellikle dil yüzünden bir çekingenlik yaşıyorlar. Ama sonra çok çabuk kaynaşıyorlar. Biz de sürekli kardeş olduğumuzu anlatıyoruz. Uzak durursak çok üzüleceklerini dile getiriyoruz. 

NUHA ALBOUSHİ

Hiçbir iyiliği unutmuyoruz

Nuha beş çocuk annesi genç bir kadın. Dört yıldır İstanbul’da yaşıyor. Son iki yıldır Suriye’de de yaptığı işe bu eğitim merkezi sayesinde geri dönmüş durumda. En küçük çocuğu öğrencilerin, Nuha eğitimcilerin arasında. “Adım Nuha, 33 yaşındayım. El Bab şehrindeniz. Suriye’den ben, eşim ve beş çocuğum beraber geldik. Savaş çok şiddetlenmişti. Sürekli uçaklar geçiyordu. İş yoktu. Elektrik yok. İlk önce eşim geldi İstanbul’a. Bir ay burada çalıştı. Mesleği terziliktir. Suriye’ye döndüğünde bize ‘Türkiye çok güzel, ama biraz pahalı’ dedi. Orada yaşama imkânımız kalmamıştı. Hemen yola çıktık. Hiçbir şey alamadık yanımıza. Nizip sınırından girdik Türkiye’ye. Orada on gün kaldıktan sonra İstanbul’daki dayım bizi çağırdı. İki gün de onun yanında kaldık. Kocam bir atölyede yine terzi olarak çalışmaya başladı. Kiralık bir ev bulduk. Evini 300 liraya kiraladığımız ev sahibimiz eksiklerimizi tamamladı. Komşularımız ihtiyaçlarımızı sordu. (Nuha sözün burasında gözyaşlarına boğuldu, sohbetin sonuna sesi titremeye devam etti) Ne zaman bunları hatırlasam Allah Türkiye’yi korusun diye dua ediyorum. Ev sahibimiz evi sebze ve meyve sularıyla doldurdu. Battaniyeler verdi. Oğlum Abdurrahman’ın saç kıran olduğunu gören bir komşu, kim olduğunu bilmiyorum, ‘Suriyeli misin?’ diye sordu. Evet dedim. İlaç, dolap, çamaşır makinesi getirdi. Hayatımız düzelmeye başladı. Bunu ne ben ne çocuklarım unutmuyoruz. Dört yıldır buradayım. Hiç kötü birini görmedim. Türkler çok iyi. İki yıldır bu kursta ders veriyorum, artık burası evimiz gibi oldu. Çocuklarım çok mutlu, tatil olmasını istemiyorlar. Burada her zaman yüzüm gülüyor. Ama bir taraftan çok zor. Her namazda, her Kur’an okuyuşumda Türkiye için dua ediyorum. Çok iyi bir ülke. Türkler gerçekten çok iyi. Yani bir kalıp. Anlıyor musun? Yani 15 Temmuz’u biz yaşadık. Hep insanlar sokağa çıktı. Ama bizde öyle olmadı. Bir kalıp değiliz. Bir mahallede savaş varken, öbür mahallede mangal yapan vardı.”

Yetimlerin öğretmeni olmak çok farklı

BÜŞRA COŞAR

İlk müracaat ettiğim dönem burada hoca açığı yoktu. Beklemeye, başka teklifleri değerlendirmeye başladım. Tam bu sırada durumda değişiklik olmuş, beni aradılar. Haber gelince başka bir ihtimal düşünmedim. Daha evvel de çocuklarla çalışma tecrübem vardı. Ama burada yetimlerin öğretmeni olmak çok daha farklı, çok daha sıcak bir tecrübe olacaktı. Savaşın içinden çıkıp gelen çocukların psikolojilerini görüyoruz. Çocukların serviste, oyunda, yemekte kaynaşmaları o kadar güzel ki. Her iki taraf da kendini dil için zorluyor. Kısa sürede arkadaşlık etmeye, konuşmaya, şakalaşmaya başlıyorlar. 

HÜMEYRA TÜRK

Çocuklar bize çok şey katıyor

Yetim yeğenim bu kursun öğrencisiydi. Yılsonu gösterisini izlemek üzere gelmiştim. Hoca arandığından yengeme bahsedilince o da benden söz etmiş. Hemen görüşmeye geldim, başladım. Burası sayesinde hep ‘iyi ki’lerim var, hiç ‘keşke’m yok. Bizim bu çocuklara kattığımız bir şey varsa, belki daha fazlasını da onlar bize katıyor. Annesi babası olmayan bir çocuğun bana sarılıp, o merhameti bende araması o kadar güzel bir şey ki… Çok duygulanıyorum. Bir komşumuz beni tanıdığı için çocuğunu buraya kaydettirdi. Bir kişi tepki göstermiş, Suriyelilerin olduğu kursa neden veriyorsun çocuğu diye. Veli hiç takılmamış, “Ortamı, eğitimi bilmeden konuşmayın” demiş.