25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Güney: Türkiye’de hikaye çok kullanan yok

Yeşilçam’ın ‘prensi’ Salih Güney 40 yıl aradan sonra yeniden düzenlenmeye başlanan 1’inci Sinema Güzeli Yarışması’nın finalistleri arasından kendi varisini seçti ve ünvanını devretti. Güney, bu arada sinema sektörünü eleştirmekten de geri durmadı! Ona göre Türkiye’de hikaye çok ama herkes kolaya kaçıyor, bu zenginlikten istifade eden çıkmıyor.

BÜŞRA UĞRAŞ26 Mart 2017 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Güney: Türkiye’de hikaye çok kullanan yok

Geçtiğimiz günlerde bizi çok heyecanlandıran bir etkinliğe katıldık: 1970’li yıllarda Yeşilçam’a Ediz Hun, Hülya Koçyiğit, Gülşen Bubikoğlu, Tarık Akan, Kadir İnanır gibi pek çok önemli ismi kazandıran

‘Ses’ ve ‘Hayat’ dergilerinin düzenlediği Sinema Güzeli Yarışması yeniden düzenlenmeye başlandı. Gösterişli bir gala gecesi yapan yarışmanın finaline Salih Güney, Halit Kıvanç, Gönül Yazar, Engin Çağlar, Wilma Elles, Tamer Karadağlı, Şoray Uzun gibi pek çok isim katıldı.  Kırmızı halı röportajlarını da Türk sinemasının ikonik isimlerinden olan Nuri Alço gerçekleştirdi. Bu gecede 1’inci Sinema Güzeli Yarışması’nın finaline kalan yarışmacılar arasından Dilara Gülsün Meydancı ‘Kraliçe’ seçilirken, sinemanın yeni ‘Kral’ı Orhan Öztürk oldu. Juri üyeleri arasında bulunan Yeşilçam’ın Prensi Salih Güney ise adaylar arasından kendi favorisini belirleyerek Kaan Ağca’ya ‘Prens’ ünvanını devretti. Biz de bu Türk sineması için umut vadeden etkinliği fırsat bilerek Yeşilçam’ın unutulmaz isimlerinden Güney ile sohbet ettik... Güney, sektörün eski ve yeni halini bakın nasıl kıyasladı.

Organizasyona siz nasıl dahil oldunuz?

Aslına bakarsanız yarışmalara karşıyım! Eğitim görmeden bir yarışmaya katılanlar, popüler olup sinema işine giriyor. Tabii Yeşilçam’da bu tarz yarışmalarla ünlenip çok başarılı olanlar da var. Son yıllarda bu tarz yarışmalar yapılmadığı için basın tarafından desteklenen manken, fotomodeller piyasada yer almaya başladı. Piyasada o kadar çok genç ve yetenekli insan var ki! Burada jüri olmayı kabul ettim çünkü bu etkinliğin yararlı olduğuna inanıyorum. Çünkü konseptimiz içinde adayları eğitmek de var. Zaten benim tek şartım buydu. 

Bu yarışma vaktiyle Ediz Hun, Hülya Koçyiğit, Gülşen Bubikoğlu, Tarık Akan, Kadir İnanır gibi isimleri Yeşilçam’a kazandırdı...

Neredeyse 40 yıldır yapılmıyordu. Piyasanın giderek kan kaybettiğini fark ettik. Sektör eskiye göre çok değişti, artık kimse kimseyi tanımıyor, belirli üç-beş aktörün dışında devamlı yeni yeni yüzler görüyoruz. Belki eğitim alıyorlar ama pratik çok farklıdır. Bu yarışma sayesinde bu gençlere bir pratik dersler de verdik. Türk sinemasının yeni, deneyimli, sağlam yüzlere ihtiyacı var.

Yarışmada nasıl bir yol izlenecek?

Finale kalan gençlerin hepsi 10 günlük kampa dahil oldular. İlk üç arasından prensimi seçtim. Günü geldiği zaman koltuklar, ünvanlar, makamlar devredilmeli. Naçizane ‘Yeşilçam’ın prensi’ olarak anılan ben, finalistler arasından seçtiğim ve yetenekli gördüğüm Kağan Ağca’yı ‘Sinemanın yeni prensi’ olarak gördüm ünvanımı ona devrettim. Ağca ile özel olarak ilgilenmeyi ve ona özel bir eğitim vermeyi planlıyorum. 

Yeşilçam zamanında şartlar pek de kolay değildi... Kısa zaman önce sosyal medyada Cüneyt Arkın’ın ‘Savulun Battal Gazi Geliyor’ filmindeki akrep sahnesinde hamam böcekleri üzerine akrep fotoğrafı yapıştırıldığı ve filmin bu şekilde çekildiği gerçeği çok konuşuldu.

Bizler o dönem çok zor şartlar altında çalıştık. Muhakkak benim de başıma gelen bu tarz olaylar vardır ancak bunların hepsi geçen yüzyılda kaldı! Ama her zaman zevkle çalıştık. Türk sinemasında Yeşilçam’ın hala bir efsane olarak anılmasının nedeni de özveriyle, bütün zorluklara karşı çalışarak ve akıllıca çözümler üreterek film çekilmiş olması. Ne mutlu bize!

Recep İvedik sinemada ölçü olabilir mi

Türk sinemasının bugünkü durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türk sineması artık yalnızca komedi. Bir de tabii yıldız sistemi kalktı. Seyirciler eskiden isme giderlerdi. Şimdi kimse kimseyi bilmiyor. Yani bakın ‘Recep İvedik’ gibi değişik bir tip hasılat rekorları kırıyor. Yani Türk kültürü nerede bilemiyorum. Eğer ‘Recep İvedik’i bir ölçü olarak alıyorsak kötü durumdayız. Hollywood bile artık senaryo çıkaramıyor. Öne çıkan filmler sadece bilim kurgu farkındaysanız, biraz abartılı filmler, efektlerle göz boyuyorlar. Akılda kalacak bir film yok.

Teknoloji gelişiyor, şartlar iyileşiyor... Neden kötüye gidiyor?

Teknolojik olarak şartlar iyileşiyor olabilir ama yeni yetişen sinemacılar üretemiyor. Memleketimiz ilginç, etkileyici ve bir o kadar da gerçek hikayelerle dolu. Aşklar, ayrılıklar, tarihi miras... Bizde malzeme de çok ama çıkaramıyorlar.  Oyuncuların yetersizliği, tıkanma bu başarısızlığın temel nedeni.

Diziler nasıl peki?

Kamerada hız yok! Batı yapımlarında bölüm 50 dakikaysa bile ağzınız açık izleyebiliyorsunuz. Bizde 90 dakikalık bölüm çekiliyor, kalite yok. Mecburen konuyu uzatıyorlar, hikaye kayıyor. Bunun en basit örneği ‘Aşk-ı Memnu.’ Biz zamanında hikayeyi  sekiz bölüm çektik. Yeni versiyonunda ne yaptılar; annenin aşkı, bahçıvanın  aşkı, genç kızın sorunları... Çıktı, çıktı da çıktı! Hikayeye bu kadar çok ilave yapmak zorunda kalırsanız böyle konudan uzaklaşırsınız. Tadında bırakmak lazım.

Yeni nesil yönetmenle çalışmam

Yakın dönemde sizi bir TV ya da beyazperde projesinde görecek miyiz?

Sektörün şu anki halini düşündüğümde herhangi bir yapımda yer almak pek işime gelmiyor. 90 dakika çalışmak, gün ağarmadan sete gitmek, saatlerce beklemek, ne çekeceğini bilmeyen bir yönetmenle ve ertesi haftaya ne üreteceğinin kaygısını yaşayan bir senaristle iş yapmak, aksayan prodüksiyona tahammül etmek zorunda kalmak bana göre değil. Paraların ödenmemesi konusu ise çok başka bir konu! Ben öyle yedi-sekiz hafta ödeme bekleyemem. Biz işe başlamadan önce avans şeklinde alırdık paramızı. Elbette çok kaliteli firmalar da vardır aralarında ama genel olarak durum bu. Özellikle belli bir yaştan sonra insanın buna harcayacağı enerji çabuk tükenir hale geliyor. Sinema sektörüne gelecek olursak onda da pek farklı bir durum yok, rol alacak doğru düzgün bir yapım yok. Şimdilerde bol bol seyahat ediyorum, arkeolojiyle ilgileniyorum gayet de mutluyum.