20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

Yaptığınız işi propagandaya dönüştürürseniz insanlar onu sezer

Siyer Vakfı’nın düzenlediği Alemlere Rahmet Kısa Film Yarışması jüri üyesi Ovidio (Abd al-Latif) Salazar, “Bir çok şeyi İslamî bir sıfatla yapmamıza gerek yok. Kameraya çektiğimiz şeyi insanların gözüne sokarcasına değil daha hoş bir şekilde sunmamız gerekiyor. Direkt olarak İslamî gözükmese de İslamî mesajları olan birçok film var” şeklinde konuşuyor.

GÜLCAN TEZCAN 18 Şubat 2018 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Yaptığınız işi propagandaya dönüştürürseniz insanlar onu sezer

Siyer Vakfı tarafından bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilen Alemlere Rahmet Kısa Film Yarışması, Peygamber Efendimiz (A.S)’in evrensel mesajlarının beyazperdeye daha nitelikli işlerle yansıması için bereketli bir zemin olmayı sürdürüyor. Dünyanın dört bir yanından sinemacılara ait kısa film, senaryo ve animasyon dalındaki yapımların boy gösterdiği yarışmaya bu yıl 343 eser başvuruda bulundu. “En Güzel’in (S.A.V.) Sözleri” temalı 4. Alemlere Rahmet Uluslararası Kısa Film Yarışmasının 2018 jürisinde de uluslararası arenada yaptıkları filmlerle Müslümanca sinemanın başarılı örneklerini vermiş isimler yer alıyor. Jürinin son değerlendirme toplantısı öncesi bir araya geldiğimiz yönetmen Ovidio (Abd al-Latif)Salazar 35 yılı aşkın bir zamandır yapımcılık ve yönetmenlik yapıyor. İmam Gazali’nin hayatını anlattığı Al-Gazali ve hicabın dini ve kültürel boyutunu ele aldığı The Tainted Vail gibi belgesellere imza atan Salazar, hac ibadeti ve Kudüs ile ilgili de yapımlar hazırlamış bir yönetmen. Çektiği 5 Broken Cameras adlı yapımla dünyanın dikkatini üzerine çeken Filistinli yönetmen Emad Burnat da Filistin davasının sesini sinemasıyla yükselten bir isim. Olivio Salazar ve Emad Burnat ile sinemada ‘İslam’a dair söz söylemenin inceliklerini konuştuk. 

Kısa Film, Senaryo ve Animasyon kategorilerinde toplam 100.000 TL ödülün verileceği Alemlere Rahmet Uluslararası Kısa Film Yarışmasının ödülleri Kültür ve Turizm Bakanı Prof. Dr. Numan KURTULMUŞ’un katılımıyla bu akşam Haliç Kongre Merkezi’nde sahiplerini bulacak. 

Ovidio (Abd al-Latif) Salazar: Müslüman sinemacıların güçlü bir networke ihtiyacı var

- Ovidio Salazar kimdir? Nereden gelir nereye gider?

California’da doğup büyüdüm. Ailem de geçmişte sinema sektöründe bulunmuştu. İnsanlar genellikle bir arayış içerisinde oluyorlar. Ben de şükür ki böyle bir arayışa 16-17 yaşlarında girmiştim. Tasavvufta buldum aradığım cevapları. 

Birçok kişinin gözünde sufizm ve İslam farklı çerçevelerde gibi görünse de genel olarak sufizm ve İslam’ı aynı açıdan görebiliyorum. İstanbul’da da bunun için bir dönem bulundum, Mevlevi ve Cerrahi dergahlarına giderek onlar hakkında bilgi topladım. Bir film yapımcısı, yönetmen olarak kendi işlerime bu birikimi nasıl adapte edebileceğim üzerine kafa yordum. Dergâhların insanlara ruhani bir yol sunduğu üzerine çalışmalarım oldu. İstanbul’dan sonra Mısır’da devam etti yolculuğum. Son 30 yıldır bütün yaptığım işlerde her şeyi bu çalışmalara adadım. 

- ABD’de yetişmiş Müslüman bir yönetmen olarak yaptığınız işler nasıl karşılanıyor özellikle Batı dünyasında? 

Genellikle belli bir kesimdeki işleri gördükleri için başlangıçta yadırganabiliyor bir çok şey. Ama ben onlara daha geniş bir perspektiften sunmaya çalışıyorum ele aldığım konuyu. Yaptığınız işi propagandaya döndürdüğünüz zaman insanlar onu sezer ve başlangıçtan itibaren üstünü çizerler. Bu yüzden kameraya çektiğimiz şeyi insanların gözüne sokarcasına değil de daha hoş bir şekilde sunmamız gerekiyor. Direkt olarak İslamî gözükmese de İslamî mesajları olan birçok film var. Bir çok şeyi İslamî bir sıfatla yapmamıza gerek yok. California’dan gelen biri olarak şunu söyleyebilirim ki Batı’da yapılan çalışmalar kayda değer şeyler değil. 

Müslümanların anlatacağı çok fazla şey var. Müslümanların global olarak bir çalışma ortaya koyması küçük ölçekli çalışma ortaya koymalarından daha önemli. Daha etkili işler yapılabilmesi için güçlü bir network kurabilmeleri gerekiyor. Ne kadar güçlü olursanız toplumsal kültürünüz, medeniyetiniz o kadar yükselir. Geçmişten bugüne kalan Tac Mahal ya da Topkapı Sarayı nasıl o devirlerdeki medeniyetin örneği ise sinemada da ne kadar gücünüz varsa seviyeniz daha yüksek olur.

- Müslümanca bir bakış bir yönetmene ne sağlar? 

İslam’ın her anlamda insanlığa kattığı değerler var. Osmanlı örneğini düşünürsek İslam’ı esasa alarak insanlığa siyasi, kültürel, ekonomik değerler katmışlar. Bu değerlerin sinemada da kullanması insanlığa çok büyük katkılar sağlar. Hollywood ya da Bollywood sinemasında kendi kültürlerinden kendi inançlarından çok farklı izler görebiliyoruz. Bizim de kendi mirasımızdan faydalanabileceğimiz, örnek alabileceğimiz hayatını hikâyeleştirebileceğimiz çok fazla isim var.           

Direkt olarak İslamî gözükmese de İslamî mesajları olan birçok film var. Bir çok şeyi İslamî bir sıfatla yapmamıza gerek yok.

Emad Burnat

“Bizim için her gün Nekbe” 

 Sizi sinemaya iten neydi?

Kendi hikâyemi dünyadaki bütün seyircilere ulaştırmak için bu filmi yaptım. Yaşadığım yer Filistin, temel insan haklarının bile olmadığı bir yer. Ben de kendimde bu filmi yapma sorumluluğunu hissettim. Filistin’in içinde bulunduğu şartları bütün dünyayla paylaşmak istedim. Her anlamda bize çok zor şeyler yaşatıyorlar. Ama beni asıl tetikleyen nokta yaşadığım köyün İsrail askerleri tarafından basılıp arazilerimize el konulması oldu. 

- Sinemanın sizin için bir tür mücadele aracı olduğunu söyleyebilir miyiz? 

Ekonomik, siyasi anlamda her şey onların kontrolünde. Onların karşısında bizim imkânımız yok gibi. Bu yüzden sinema önemli. Sinemada kendi hikayenizi kontrol edersiniz ve istediğiniz gibi yönlendirebilirsiniz. İçinde bulunduğumuz konum gerçekten çok zor. Daha da zor hale gelecek. Bunu aşmanın yolu Müslümanların beraber hareket etmesinden geçiyor. Şu an sadece birbirimizle kavga ediyoruz. Kavgayı bırakıp birlik olmamızın tek bir yolu var. Allah’ın elçisi Hz. Muhammed (S.A.V.)’in bize getirdiği mesajları takip etmek. O zaman hem huzuru hem barışı hem refahı buluruz. 

- Sinemada bu söylediğiniz amaca hizmet edecek filmler çekilemez mi?

Genel olarak İslam’ı anlatan Hz. Muhammed (A.S.)’in mesajlarını içeren bir iş yaptığınızda başta medya olmak üzere kimse sizi desteklemez. Hiçbir şekilde kaynak bulamazsınız. Desteklemek bir yana engeller çıkarırlar. 

- İsrail’in Filistin’i işgali hakkında film çekilebildi mi sizce? 

Türkiye’de de dünya genelinde de Filistin meselesini anlatan kaydadeğer hiçbir film yok. Türkiye’den sadece Kurtlar Vadisi Filistin çekildi. Filistin’de film yapmak istiyorsanız tamamen kendi imkânlarınızı kullanmak zorundasınız. Dışarıdan bir kaynak bulamazsınız. Bu yüzden genel olarak belgesel filmler çekiliyor. 

- Filistin halkına yaşatılan zorunlu büyük göç Nekbe de yansımadı sanırım beyazperdeye...

Nekbe’yle alakalı filmler yapıldı ama orada da çok ciddi prodüksiyonlu işler ortada yok.  Nekbe olayı özellikle siyasetçiler yüzünden kenara itiliyor. Bizim kendi siyasetçilerimiz tarafından da üzeri örtülmeye çalışılıyor. Bu hikâyeyi anlatmak için duygusal anlamda olayı iyi bilmeniz gerekiyor. Böyle bir proje yapmak istediğinizde mültecilerle beraber yaşayacaksınız, onlarla    yoğun bir şekilde vakit geçirip o duyguyu tam anlamıyla yaşamanız, hissetmeniz gerekiyor. Kaldı ki Nekbe asla bitmiyor. Bizim için her gün Nekbe. Sadece Filistin’de değil bütün Arap dünyası için her yer Nekbe. Birlik olamadığımız sürece her yer Nekbe olmaya devam edecek.  

- 5 Broken Cameras ile Oscar adaylığına giden yolda ne tür engellerle karşılaştınız?

Hiçbir kaynak bulmadan, eşimin dostumun desteğiyle beş yılda ancak tamamlayabildim filmimi. İsrail, dişe dokunur bir iş yapacağınızın bilgisine ulaştığı zaman çeşitli bahanelerle sizi alıkoyabiliyor. Ben de birkaç defa tutuklandım film sürecinde. Festivallere katılmak için filminizi bir şekilde internetten ulaştırıyorsunuz ama festival yapılan ülkeye gitmeniz gerektiğinde İsrail’in kontrolündeki bir yerden geçmek zorunda olduğunuz için problem çıkarabiliyorlar. Aynı şekilde ABD’ye Oscar töreni için gittiğimde NewYork havaalanında alıkonuldum. Deport etmek istediler. Beni oraya davet eden Michel Moore’a ulaşıp durumu anlattım. onun yardımı sayesinde törene katılabildim. 

- Kudüs özgür olduğunda hangi filmleri çekmek istersiniz?

Müslümanlar bir araya geldiğinde Kudüs özgür olacak. O zaman da bizim hiçbir sorunumuz kalmayacak. Benim de bundan başka film yapmama gerek kalmayacak.O zaman geldiğinde kendimi ibadete adardım. Bütün Müslümanlar olarak şu an çok meşgulüz, kendimizi dünyaya o kadar kaptırmışız ki bir gün öleceğimizi unutuyoruz.

Türkiye’de ve dünya genelinde Filistin meselesini anlatan ne yazık ki kaydadeğer hiçbir film yok. 

Yaşadığım köyde İsrail askerlerinin topraklarımıza el koyması sinema yapmam konusunda tetikleyici oldu.