20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

Yeşilçam beni lunapark’ta keşfetti

Siyah beyaz perdenin küçük kızı olarak adını Türk sinema tarihine kazıyan Parla Şenol, Filiz Akın’ın filmiyle başladığı oyunculuk serüvenini anlattı ve bugünün minik oyuncularına nasihatlerde bulundu.

SAADET ÖZCAN14 Ocak 2018 Pazar 07:00 - Güncelleme:
Yeşilçam beni lunapark’ta keşfetti

Yeşilçam’a bir dönem damgasını vuran çocuk yıldız Parla Şenol, bugün dizi filmlerde seyircilerin karşısına anne rolleriyle çıkıyor. 5 yaşındayken dahi kendi dublajını kendi yapan Parla Şenol, ekran sesi olarak her gün evlerimize konuk oluyor. 37 filmi bulunan Şenol, bu filmlerin 25’inde çocuk yıldız olarak rol aldı. 

Geçmiş günleri hatırlarken, günümüzü de konuşmak için şirin evine misafir olduğum Parla Şenol ile kahvelerimizi yudumlarken, başlıyoruz sohbetimize…

Ekranların sevilen dizilerinin değişmez ismi haline gelen Şenol, “Kendimi bildim bileli sinemanın içinde olduğum için o dünya yaşam alanımdı” diyerek anlatıyor o günlerini… Özgürlüğüne düşkün, kendi kararlarını küçücük yaşından itibaren aldığını söyleyen Şenol, “Setlerdeki o karışıklık her zaman ruhuma hitap etmiştir. Düzen sıradanlıktır, sevmem. Olmayan bir şeyi ortaya çıkarmak harikulade bir duygu” diyor.

GERÇEK SANATÇI KOMPLE KABİLİYETLİDİR  

- Sanatçının her sanat dalında var olabilmesi doğru mudur?

Gerçek sanatçı komple her türlü birikime haizdir. Şu görüşe katılmıyorum; ‘Aa, oyuncu neden dans ediyor, şarkı söylüyor?’ Hayır efendim, sanatın bir dalında kabiliyeti olan kişinin, iyi-kötü diğer sanat dallarında da kabiliyeti vardır. Sıradan bir insandan çok daha fazla kabiliyetli olduğu gerçektir. Mesela, Parlama Noktası kitabımın kapak tasarımı da bana ait.

HAYATTAKİ EN BÜYÜK GÜÇ: BİLGİ

- Büyük bir ilginin ardından yalnızlığa sürüklenmek, unutulmak şöhretli pek çok insanın karşılaştığı bir son. Siz bu konuda genç meslektaşlarınıza neler önerirsiniz?

Bazıları farklı olmak için kötü yolları seçer... Farklı olmanın pozitif yönlerini aramak gerek. Hayatta en büyük güç bilgidir. Tavsiyem kalıcı olmak istiyorlarsa ya da ileriki dönemlerinde ortada kalakalmak istemiyorlarsa kendilerini mutlaka eğitsinler. Benzer dönemlerim oldu fakat baş etmeyi bildim. Ev planı çizdim, çocuk büyüttüm. İtiraf etmeliyim ki, bir tek dublaj vardı beni hayata bağlayan. Maddi açıdan muhtaç değildim fakat yerinde bir karardı.

- Yaş almaktan rahatsız mısınız?

Şimdi anlıyorum, yaşlanan kişilere neden duayen denildiğini! O paye veriliyor ki, bir şey yaptıkları zaman başkaları kızmasın: ‘Aman o duayendir’ desinler… Yaşlılık iyi kılıf, istediğin espriyi yapıyorsun, galiz kaçmıyor. Ben memnunum… 

- O günlerden unutamadığınız bir anınız var mı?

Babam lunaparka gittiğimizde uçan şemsiyelere binmeme izin vermezdi. Çok üzülürdüm. Muhterem Nur, Tanju Gürsu, Filiz Akın ile rol aldığımız Paylaşılmayan Sevgili filminde pat diye öyle bir rol çıktı. Mecburen bindim.

- Görüşüyor musunuz eski Yeşilçam dostlarıyla?

Yok.. Dublajdan görüştüklerim daha çok. Çünkü onlar benim arkadaşlarım değildi, annem ve babamın tanıdıklarıydı. Mesela Nurhan Damcıoğlu, ‘Doğal makyaj yap’ diye tavsiyede bulunmuştu. Benim için değerlidir. Eşref Kolçak ve Harun Kolçak ile (canım-rahmetli) ailecek Şanlıurfa’da temiz su bulmak için dağa çıktık… Bir yılanla karşılaştık, Eşref ağabey onu öldürdü, ben biraz rahatsız oldum ama merakla da gidip başına bakmıştım.

- Hayattaki ‘en’leriniz nelerdir?

En nefret ettiğim yalandır. Hatta kompleksli ve alınganımdır. Belki o da erken yaşta şöhret olmanın getirdiği bir durum olabilir. Mesela genç kızlığımda çok güzelmişim, bunu daha yeni fark ediyorum. O dönem bilincinde değildim. Etrafımda bana hayran çok kişi vardı ama… Ben bunu şöhretin Parla Şenol’luğundan zannediyordum. Şimdi bakıyorum da; hakikaten çok güzel bir kızmışım…

Sanatın bir dalında kabiliyeti olan kişinin, iyi-kötü diğer sanat dallarında da yeteneği vardır. Sıradan bir insandan çok daha fazla kabiliyetli olduğu gerçektir. 

KÜÇÜK YAŞTA ONAY ALMAK MUHTEŞEM BİR DUYGU

- Müzikal tecrübeniz de var…

Tabii ki, Türkiye’de yapılmış en gerçekçi ve en doğru müzikal Hababam Sınıfı’nda rol aldım. Şan Tiyatrosu’nda 1981’de sahnelendiğinde; Adile Naşit, Şener Şen, İlyas Salman, Ulvi Alacakaptan, Ayşen Gruda, genç nesilden Yaprak Özdemiroğlu, Yonca Evcimik, Ayşegül Çıdamlı, Gülay Baltacı, Müfide İnsenel ve ben öğrenci takımını canlandırdık. 

- O yaşta farkında mıydınız yaptığınız işin?

Tabii tabi… Olmaz olur mu?! Çok küçük yaşlarda onay almak muhteşem bir duygu. Bunu anlatırken yanlış anlaşılmaktan korkuyorum. O nedenle doğru kelimelerle anlatmaya çalışacağım. Kendimi çok şanslı gördüğüm için ve çevremdeki pek çok kişinin bu şansa; genleri, çevreleri ve işleriyle sahip olamadıklarını bildiğim için kendimi onlara karşı suçlu hisseder, vicdan azabı duyardım. Onun içinde çok iyi bir insan olma yoluna girdim. Psikolojik olarak yorumladığınızda en alt planında kibir yatar. Bu anlaması zor bir psikolojik ikilem. Kendimi sürekli tahlil ederim.

BUGÜNE KADAR 8 OĞLUM OLDU 

- Erkanlarda çok çocuk oyuncu görüyoruz. Suistimal edildiğini düşündüğünüz oluyor mu?

Tabii ki… Birçok çocuk oyuncu çıktı. Benim dönemimde örnek alacağımız kimse yoktu. Sadece içgüdüsel olarak içimizden gelen kabiliyetle oyunculuk yapardık. Şimdi TV’de görüyorlar, onlara benzemeye çalışıyorlar. Dolayısıyla oyunculuklar birbirine benziyor. Yaratıcı çocuk oyuncu çok az. O yüzden benzer şeyler. Bakın benim oyunculuk yaptığım yılların üzerinden 56 yıl geçmiş, sizle röportaj yapıyoruz. Bırakın 56 seneyi, her biri 6 sene sonra ne olacak? Bizim dönemimizden ise benden başka hemen hemen kimse yok. Bir kez şöhret olup, hayat yoluna girince başka bir şey öğrenmeye ihtiyaçları, merakları kalmıyor. Halbuki altyapısı yüksek olacak. Ben kalmayı becerebildiysem... Daha ön planda, başroller isteseydim özel hayatımdan ödün vermek zorunda kalacaktım. Şimdi ise rahatım, gelmişim 61 yaşına; artık özgürüm. Anne rollerinden de şikayetçi değilim. İlginçtir, devamlı da erkek annesi oluyorum. 8 tane oğlum oldu. Herhalde diyorum ben de erkek annesi tipi var!…

KENDİMİ LİZA MİNNELLİ’YE YAKIN BULUYORUM

- Shirley Temple’a benzetilmek sizi rahatsız etti mi?

Ben Shirley Temple’dan ziyade Liza Minnelli’ye kendimi daha yakın buluyorum. Shirley, Zeynep Değirmencioğlu’na daha yakındı. Tip ve oyunculuk tarzı olarak ben daha çatlaktım! Ben daha uzun süre devam ettim. Zeynep oyunculuğu erken bıraktı. O da onun tercihiydi. 

ÇOCUK YILDIZLIĞI SEVEMEDİM MÜTEVAZI OLMAYI SEÇTİM

- Çocuk star günlerinizi bugün nasıl hatırlıyorsunuz?

Film galalarında çok mutlu olur ama çok üzülürdüm. Bütün o çoluk çocuk etrafıma birikir, otomobili havaya kaldırırlardı. Otomobilin camından imrenerek bakan gözler hayatım boyunca beni üzdü. Kendisiyle barışık insanlar yoksa, ben yarışılan-kıskanılan insan oldum. Bu nedenle kıskanılmamak için mütevazı ve yardımcı olmaya çalışıyorum. Ama yetmiyor. Kişi, takacak nokta bulamayınca hırsı içinde kalıyor. ‘Ben mükemmelim’ demiyorum. Aksine; dağınık ve ukalayım, işim ve canımın istediği işlerin haricinde de tembelimdir.