25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Onların 28 Şubat’ı bitmedi

28 Şubat 1997’de darbeci zihniyet siyasi tarihimize kara bir leke sürdü. Demokratikleşmede devrim niteliğinde adımlar atılsa da uydurma dosyalarla tutuklananların mağduriyeti sürüyor. Onlar tam 21 yıldır cezaevinde adalet bekliyor.

YAKUP KÖSE28 Şubat 2018 Çarşamba 07:00 - Güncelleme:
Onların 28 Şubat’ı bitmedi

Yargıya Asker Müdahalesi

28 Şubat cuntasının medya ayağında üretilen haberlerde, askerin ‘irticai faaliyetlere’ karşı yargının ‘ağır’ kaldığı ve tıkandığı düşüncesinde olduğu yazılıyordu. Bu tür haberlerle yargı mensuplarına yön vermeye çalışan cunta, Genelkurmay Başkanlığı karargâhında Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral Çetin Saner ile İstihbarata Karşı Koyma ve Güvenlik Dairesi Başkanı Tümgeneral Fevzi Türkeri’nin kontrolünde yargı mensuplarını toplayıp brifing de vermişti. 

Ankara’daki karargâhta yargı mensuplarını toplamakla yetinmeyen darbeciler adliyelere de ziyaret ediyorlardı. Bu ziyaretlerden biri, 27 Şubat 1997 tarihli Cumhuriyet gazetesinde, “Ordu Komutanı Kıvrıkoğlu’ndan DGM’ye Nezaket Ziyareti” başlığıyla kamuoyuna duyuruldu. Haberde, 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun İstanbul DGM Başsavcısı Erdal Gökçen’i ziyaretinde DGM’de görevli askeri hâkimlerin de bulunduğu vurgulanıyor.

21. yılında 28 Şubat darbesi, izleri hemen hemen her alanda silinse de cezaevlerinde sürmesiyle konuşuluyor. 28 Şubat cuntasının asker kanadının brifing verdiği yargı mensuplarının kararlarıyla mahkûm edilenler cezaevlerinde adaleti beklerlerken, 28 Şubat’tan kalma davalar sebebiyle tutuklamalar da devam ediyor.

KAHRAMANDAN MESAJ

28 Şubat darbesine direnirken cezaevlerine atılan ve 28 Şubat hukuksuzluğunun izlerinin silinip hürriyetlerine kavuşmayı bekleyen 28 Şubat’ın kahramanları unutulduklarını söylüyor. Cezaevlerinde kendileriyle yaptığımız görüşmede, 28 Şubatçılar yargılanırken ve 28 Şubat cuntasıyla işbirliği yapıp kendilerine cezalar yağdıran Fethullahçı Terör Örgütü mensubu hâkim ve savcıların terör örgütü lehine kendilerine ceza verdikleri kesinleşmişken hâlâ cezaevinde tutulmalarına anlam veremiyorlar.  

- İSMAİL UYSAL: “Ben 1995 senesinde tutuklandım. 28 Şubat’ın en şiddetli zamanlarında yargılandım. Mahkemelerimiz tiyatro gibiydi aslında, hüküm kesilmişti.  Dediğim gibi, bir tiyatro oynanıyordu. Oyunu hazırlayanlar onlar, bitirenler yine onlar... Derdimizi anlatmak ne mümkün? Böyle bir şey yapmaya kalksak yeniden dava açıyorlardı. FETÖ’nün deşifre olması ve yıllardır Müslümanları kandırdıkları ortaya çıkması sevindirici. Nihayetinde bunlar hesap verirken, bunların yasadışı yollardan hesap sordukları bizlerin dosyaları yeniden ele alınmalı. Mağduriyetimiz ortadayken dik duruşumuz, mağrur oluşumuz da ortada. Bahsetmiş olduğumuz 28 Şubat dönemi darbeyse ve FETÖ terör örgütüyse bizlerin burada tutulmaması lâzım. Bu zulmün, adaletsizliğin son bulmasını istiyoruz.” 

Yakup Köse, Ethem Köylü ve Cemil Şahin’le Bolu F tipi cezaevinde görüştü.

BİZİM İÇİN BİTMEDİ

- ETHEM KÖYLÜ: “23 Yıldır cezaevindeyiz. Uzun bir zamandan bahsediyoruz. 28 Şubat bitti diyenleri şaşkınlıkla karşılıyoruz. 28 Şubat’ın neticesi olan bizlerin buralarda tıkılması hâlâ çözülebilmiş değil. Unutulduk. Dışarda olan insanların bizlerden haberi var mı? Sanmıyorum. Ama ortada bir gerçek var ki, biz hâlâ cezaevindeyiz. Bize cezaları 28 Şubat’ı yapan ve yöneten Gülen ve işbirlikçileri verdi. 28 Şubat darbesinin arkasında bugün adı terör FETÖ olarak geçen bu adamlar var. O dönemde dikkat edin bütün Kur’an kursları, yurtlar basıldı, dergiler gazeteler basıldı. Kimler zarar görmedi? Yine FETÖ’cüler. Bu gerçek her şeyi ortaya koyuyor. Bizler bu adamların hâkim ve savcıları tarafından yargısız infaza tabi tutulduk. Şimdi kendileri içeri girince 55. gün 56. gün diye sayıyorlar. Ben yattığım günleri sayamam, kısaca 23 yıl diyoruz! Ne kadar basit değil mi?..”

FETÖ’NÜN MAHKUMİYETİ

- CEMİL ŞAHİN: “28 Şubat döneminde 15 Temmuz şehidi Halil Kantarcı’yla birlikte aynı dosyadan yargılandık. Bizler de o gece zindanda olmasaydık Şehid Halil gibi işgalciye karşı direnecektik. Lâkin, 15 Temmuz gecesi ülkeyi işgale teşebbüs eden Fethullahçı teröristlerin haklarımızda verdikleri kararlarla hâlâ buralardayız. Bir tarafta 28 Şubat cuntası diğer tarafta FETÖcüler yargılanıyor. Ama onların kurdukları kumpaslarla hapse atılan bizler için hiçbir şey yapılmıyor. Bu garip durumun izahını yapabilecek kim var?”

15 TEMMUZ ŞEHİDİ HALİL KANTARCI’YA 15 YAŞINDA MÜEBBET

- HALİL KANTARCI: 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun İstanbul DGM’yi ziyaretinin bir gün sonrası, 15 yaşında tutuklanan Halil Kantarcı ve arkadaşlarına, polisin mahkemeye verdiği “Dosyada sanıklara isnat edilen eylem bölgemizde olmamıştır” tutanağına ve şahitlerin “Bu şahıslar değildi” ifadelerine rağmen müebbet hapis cezası verildi. Ordu komutanının ziyaretinin etkisi bu dosyayla sınırlı kalmadı. İstanbul DGM’de beraat istedikleri sanıklar hakkında savcılar cuntanın talepleri doğrultusunda, ziyaret sonrası en üst sınırdan ceza istemeye ve asker üyeli mahkemeler de savcının istediğine uymada itina gösteriyorlardı. 28 Şubat’ta 15 yaşında müebbet hapis cezası alan Halil Kantarcı, 15 Temmuz’da işgalcilere direnirken şehit oldu. Kantarcı hakkında devam eden 28 Şubat’tan kalan dava, şehit olması nedeniyle düştü. 15 Temmuz’da Kantarcı şehit olmasıydı, o gece işgalciye direnen Hayrettin Soykan ve Sebahattin Arslan gibi tutuklanıp cezaevine konulacaktı!

YENİDEN YARGILANMALIYIZ

- TURAN BARTIN: “28 Şubat döneminde, gözaltında günlerce süren yoğun işkencenin ardından tutuklandık. O dönem bize işkence yaptıranlar, yapanlar ve göz yumanlar şu an ya 28 Şubat darbe davasından veyahut FETÖ davasından yargılanıyor. Bazıları da tutuklu. Bizleri ‘terörist’ diye hapse atanlar 15 Temmuz gecesi halkı savaş uçaklarıyla bombaladılar, tanklarla ezdiler. 15 Temmuz gecesi yaşananlar, FETÖ’nün yıllardır gerek kolluk kuvvetlerinde gerekse adliyelerde estirdikleri terörün zirve noktasıdır. İşkencehanelerde ve adliye koridorlarında fert fert bizlere uyguladıkları terörün genel mânâda halka uygulanmasıdır. Bu terör unsurlarının verdikleri kararlarla bizler F Tipleri’ndeyiz. Yeniden yargılama taleplerimiz kabul edilmez ise 2035 yılına kadar ben, bana işkence yapan, hakkımda hukuksuz karar veren 28 Şubat darbecileriyle ve FETÖcülerle birlikte cezaevinde kalacağım. Bu durum diğer arkadaşlarım için de geçerli. Yalnız şu hususu da gözardı etmiyor değiliz, 28 Şubat cuntası mensupları hiç hapse girmez ve FETÖcüler de birkaç seneye kalmaz tahliye olur ve bizler burada kalmaya devam ederiz.”

DGM’LER GİTTİ BİZ BURADAYIZ

- ALİ ACAR: “18 yıldır cezaevindeyim. İstanbul DGM’de yargılandım. Ben ticaret lisesi mezunuyum. Tutuklanmadan önce de bir şirketin muhasebe müdürüydüm. Dosyama, İmam Hatip mezunu bir şahsın özgeçmişi konmuş. Mahkemenin her safhasında buna itiraz ettim ama dinleyen kim. Hakkımda süreli hapis cezası istenirken dosyamdaki başkasına ait özgeçmişteki imam hatip mezunu ibaresi delil olarak gösterildi ve müebbet hapis cezası aldım. DGM’ler kapandı, kanunlar değişti ama bizim dosyalarda bir değişiklik olmadı.”

MİRZABEYOĞLU’NUN 28 ŞUBAT MESAJI 

EN BÜYÜK SUÇ NİSYANDIR

NİSYAN-I EBED: Ebedi unutmak... Bir Müslüman’ın Allah’a hesab vereceği günü unutması sözkonusu olamaz. Cennetmekân Abdülhamîd Han’ın, Mabeyn Başkâtibi Tahsin Efendi’nin bir pusulayı vermeyi unutması ve durumu “Nisyan, nisyan efendim!” mazeretiyle bildirmesi üzerine bir sözü vardır: “İnsanlar, nisyanı mazeret diye kullanıyorlar, bilmezler ki en büyük suç, nisyandır!”... Bugün, 28 Şubat mağdurlarından bahsediliyor. O zihniyetin mahkumları hâlâ zindanlarda yatan, o zihniyetin öncesinde ve sonrasında mazlumu, mağduru ve direnmiş olan kahramanları; onları unutmak hiç yakışmıyor! 28 Şubat balonunun patlatıldığı bu günde, sönmüş yangına tükürmeyle iş yapıyor gibi görünmek yerine, bu mazlum, mağdur ve kahramanların durumuna el atmak farzdır; bugünün muzafferlerini taçlandıracak bir iş de budur; onları, bugünün de mahkûmu yapmamak... “Son 28 Şubat olsun!” diye kolları sıvayanlara, katılanlara ve katılacak olanlara, “Hatadan dönenlere altundan köprüler yapmak lâzım!” diyeceklerimize, sahici SELÂM olsun! AFRİN kahramanlarımıza da!