Türkiye artık caydırıcı olacak

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyareti sırasında Türkiye’nin güvenliği için S-400’lerin yanı sıra balistik füzelere de ihtiyaç duyulduğuna yönelik açıklamasına dikkat çeken güvenlik uzmanları, Erdoğan’ın doktrini sonrasında Türkiye’nin küresel ve onların bölgesel oyuncularına yönelik yeni ‘konvansiyonel caydırıcılık’ ile ‘savunmacı değil caydırıcı olacağı’ mesajı verdiğini söyledi. 

KONVANSİYONEL GÜÇ

Rusya’dan alacağı S-400’lerle sınırlarının 400 km ötesinden gelecek saldırıları bertaraf edecek olan Türkiye, diğer ülkelerle birlikte Fransa ve İtalya ile yaptığı anlaşmayla 600-1000 km menzilli savunma sistemleri ve balistik füzelerle NATO dışında kendi milli güvenlik kalkanını oluşturacak. Türkiye şu anda hava savunma sistemlerinde 280 km’ye ulaşan Bora’yı denerken elinde 150 km menzilli füzeler bulunuyor. Nükleer veya kimyasal silaha da sahip bölge ülkelerinin ise 2 ila 5 bin km arasında değişen menzile sahip taktik balistik füzeleriyle, başkent Ankara dahil ülkenin tüm noktalarını vurabilecek hava savunma sistemlerine sahip. Türkiye’nin hava kuvvetleri F16 savaş uçaklarıyla kuvvetli bir caydırıcılık oluştururken, hava savunma sistemleri ise bölge ülkelerine karşı aynı oluşturamıyor. “Bir düşman silahına karşı en büyük caydırıcılık, aynı türdeki bir silahla olur. Tankın karşısına tank koyarsınız. Türkiye, şimdi balistik füze barındıran bölge ülkelerine karşı aynı silahla caydırıcı olacak” diyen SETA savunma uzmanı Necdet Özçelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son açıklamalarının Türkiye’nin klasik askeri birliklerinin dışında hava savunma sistemleriyle de ‘konvansiyonel caydırıcılık gücüne kavuşacağına’ dikkat çekti. 

TEHDİT VAR

Özçelik, şunları söyledi: “Türkiye’nin güvenlik mimarisinde değişiklikle, savunmadan çok caydırıcılık öne çıktı. Balistik füze, tek başına caydırıcılıktır. Bu menzildeki sistem ve füzeler, Türkiye’nin herhangi bir başlığı taşıyan füze tehditlerini kendi coğrafyasından ötede önleyebilmesi açısından çok önemli. Türkiye’ye yönelik tehditleri, hem devlet hem de devlet dışı hibrit unsurlar olarak düşünmemiz gerek. Konvansiyonel tehditler de maalesef Türkiye’nin kapısını çalar hale geldi. Son dönemde, Türkiye’ye karşı İsrail merkezli olmak üzere Arap yarımadası ve Kuzey Afrika’daki ülkeleri içeren bir ittifakı gördük. ”