19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Hikmet

Hikmet, varlık ve olaylarla ilgili olarak insana huzur ve mutluluk veren, derûnî bir seziş ve idrakin adıdır.

İSTANBUL MÜFTÜSÜ PROF. DR. HASAN KAMİL YILMAZ25 Mayıs 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Hikmet

Hikmet ilimden farklıdır. İlim kitap okumak ya da muallim/hoca vasıtasıyla elde edilen bilgidir. Hikmet ise olayların arka planını kavramak için sebepler üzerine duygu  ve sezgi ile kafa yormak, eşya ve olayları gönül gözüyle okumak ve yorumlamaktır. İnsan hikmet ilişkisi, hikmeti aramakla başlar; hikmeti görmek ve bulmak şeklinde devam eder. Hikmeti bulan hikmetle bakmaya, hikmetle okumaya, hikmetle hissetmeye, hikmetle konuşmaya ve hikmetle yaşamaya başlar. Doğrudan hikmeti bulamayan da bu konuda aczini itiraf eder. Nitekim Türkçede kullandığımız: “Hikmetinden sual olunmaz” sözü, hikmet arayışında acze düştüğümüzde yapacağımız bir itiraftır. İnsan olayların ve varlık âleminin gidişatındaki hikmetler konusunda verilecek cevap bulamazsa: “Hikmetinden sual olunmaz” diyerek küllî iradeye teslim olur ki bu da bir hikmet, ifade ve itiraftır. 

Hikmeti kavramak için tezkiye ve mânevî arınmaya ihtiyaç vardır. Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerîm’de sevgili Peygamberimizi takdim ederken şöyle buyurur: “Nitekim kendi aranızdan, size ayetlerimizi okuyan, sizi tezkiye eden, her kötülükten arındıran, size kitap ve hikmeti öğreten, ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir peygamber gönderdik.” Bu ayette ince manalar saklıdır. Ayetteki hikmet sözde ve özde isabetli davranmaktır. Bu vasfı taşıyan kimse hakîm olarak isimlendirilir. İnsanda fıtrî olan hikmet arayışı varlık ve olayları sorgulamayı gerekli kılmaktadır. Bu ayet hikmet arayışının yolunu şöyle öğretmektedir: 

Önce kevnî ayetleri okumak için insanın kendinden başlayarak topyekun kâinat kitabını ibretle incelemesi; bakmaktan çok görmeye, hissetmeye ve anlamaya çalışması,

Kendini okuyup zaaf ve kusurlarını gördükçe arınma çabası içinde olması ve başkalarıyla iletişimde farkındalık bilincine ermesi,

İbretle okunan kâinat ayetlerinin ardından tezkiye duygusuna ererek bu duyguyla kitabı okuması,

Hem kevnî kitabı, hem kelamî/ilâhî kitabı okurken hikmeti yakalamaya çalışması,

Bilmediklerini öğrenmesi ve öğretmesi.

Eşyanın hikmet, sır ve inceliklerini kavramak insana basiret kazandırır. Ya da bir başka ifadeyle basiret nazarı, insan gönlünü hikmetle buluşturur. Bu yüzden ehl-i dil insanlar sürekli hikmet arayışı içerisindedir. Hikmet arama kaygısı kişiyi cehalet, hamlık ve hatadan uzak tutan bir haslettir. Hikmet bir bakıma ibret alma, basiret nazarıyla bakma anlamına gelir. Allah Teâlâ: “Hikmeti dilediğine verdiğini, kime de hikmet verildiyse büyük bir hayra mazhar olacağını, akıl sahiplerinin düşünüp ibret alacaklarını” haber vermektedir. İnsanlığın henüz bilip hizmete sokamadığı, göklerde ve yerde nice hazineler bulunduğu gibi sebep, sonuç ve hikmetlerini kavrayamadığı nice olaylar vardır. Allah bunları bilir ve zamanı geldiğinde insanlığın istifadesine sunar, sebep ve hikmetlerini insanlara ızhâr eder. Meydana gelen olaylar, hâdiseler, korku ve dehşet veren afetler tabiatın değil, hakim olan Allah’ın kudretinin asarıdır. Allah hikmeti gereği onları tabiat kaideleri denilen birtakım kurallar çerçevesinde sevk, idare ve icra etmektedir. 

Sayısız olaylar, sınırsız âlem ve uçsuz bucaksız kainat aslında Allah’ın sonsuz kudretinin bir tezahürüdür. İnsanoğlu bu âlemden yine O’nun müsaade ettiği ölçülerde istifade edebilmekte; O’na karşı gelme noktasında sürekli uyarılmaktadır. Nitekim Allah Rasûlü (s.a.v) hikmetin yolunun Allah korkusundan geçtiğini, “hikmetin başı Allah korkusudur” hadisi ile ifade buyurmaktadır. Hikmetin başı Allah korkusu olduğuna göre hikmete ermenin yolu da her ânını kulluk bilinciyle yaşamak, her an ilâhî kameranın altında olduğu idrakinde bulunmaktır.