25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Kardeşlik: Üzüntü ve sevinci paylaşmaktır

Kardeşlik insanlar arasındaki her türlü farklılık ile sosyal ve ekonomik üstünlüğü bir tarafa bırakmayı sağlayan ve yürek bütünlüğü içerisinde Allah’a yönelmeyi gerçekleştiren bir duygudur.

13 Haziran 2018 Çarşamba 07:00 - Güncelleme:
Kardeşlik: Üzüntü ve sevinci paylaşmaktır

İslâm dini, toplum içinde yaşayan fertlerin birbirlerinin farkında olmalarını; üzüntü ve sıkıntıları ile sevinç ve mutluluklarını paylaşmalarını emretmektedir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.)’in kardeşlik hukuk ve ahlâkını anlattığı şu hadîs-i şerîf, bu konuda yapılması gerekenleri özetler: “Müslüman’ın, Müslüman üzerindeki hakkı beştir: Selâmına mukabele etmek; yani selâmlaşmak, hastayken ziyaret etmek, cenazesinin teşyiine katılmak, davetine icabet etmek ve aksırdığında “yerhamükellah/Allah sana merhamet etsin!” demek.”

Selâmlaşmak; kardeşinin selâmına mukabele etmek

Selâm içtimai huzur, mutluluk ve barışın gerçekleşmesi için kalbî dua, fiil ve söylemdir. Toplum hayatında kardeşlerin birbirleriyle selâmlaşmaları barış ve güvenin sembolüdür. Selâm genelde kâinatta varlıkların fıtrat, tabiat ve şeriat kanunlarına göre birbirleriyle olan kavlî, fiilî ve kalbî iletişimlerinin genel adı olarak değerlendirilebilir.

Hastayken ziyaretinde bulunmak

Hasta ziyaretinin biri ziyaret edilen ile, diğeri ziyaret eden ile ilgili iki boyutu vardır. Ziyaret edilen hastalık sebebiyle moral desteğe ve acısının paylaşılmasına muhtaçtır. Bu yüzden müminlerin hasta olanları ziyaretleri hem bir hak, hem de bir hizmet sorumluluğudur. Zira hastalık anı, insanın moral seviyesinin en düşük olduğu zamandır. Ziyaret sayesinde hasta olan kimse arandığını, kendisinin değerli olduğunu hisseder ve bu moral, hastalığının tedavi sürecine olumlu katkı sağlar.

Cenazesinin teşyiine katılmak

İslam’ın emrettiği vazife ve içtimai ibadetlerden birisi de vefat eden mümin kardeşine son görevin yapılmasıdır. İnsan cenazeye katılmak suretiyle cenaze yakınlarının acısını paylaşmış olur. Bu insani bir görevdir. Cenaze namazı ve kabre giderek dua ve helâlleşmek suretiyle de İslâmî bir vazifeyi icra etmiş olur.

Davetine icabet etmek

Davete icabet sevinci paylaşmak demektir. Müminin diğer bir mümin üzerindeki haklarından birisi statüsüne, ekonomik ve sosyal durumuna bakmadan mütevazi bir şekilde mümin kardeşinin davetine icabettir. İnsanın mümin kardeşinin davet ve sevincini paylaşması aralarındaki muhabbetin artmasına vesile olur. 

Aksırdığında “Allah sana rahmetiyle muamele etsin” demek Aksırmak bazen sıhhatli olmanın alâmeti, bazen de hastalığın habercisidir. Allah Teâlâ’nın verdiği bütün nimetler gibi, sıhhat alâmeti olan aksırma için de şükredilmesi gerekir. Aksırma sırasında insana canı âdeta iade edilir. Kişi de bu ikram-ı ilahiye hamd eder. 

İnsanın aksıran bir mümin kardeşine “Allah sana rahmetiyle muamele etsin” demesi aslında onun farkında olduğunun beyanı ve bir ilgi ifadesidir. Yalnızlaşan günümüz insanı aslında bugün, bu ilgiye eskisinden daha çok ihtiyaç duymaktadır. İnsanın kardeşinin farkında olması, derdini hissetmesi ve çareler araması bir sorumluluktur. Çünkü kardeşliğin özü farkında olabilmek, üşüyenle üşüyebilmektir.

Hz. Peygamber’in Müslümanların birbirleri üzerindeki hakları olarak sembolize ettiği bu hususlar kardeşliği tesistir. Allah için kardeşlik ve dostluk, cennet kapılarını açan, cehennem kapılarını kapatan bir feragat ve fedakarlıktır. Dünyevî dostluklar dünyada kalır. Âhirete taşınan dostluk Allah için olandır. Ramazanın birbirimizi hatırlamaya vesile yanlarından istifade ederek cennetin kapılarını aralayalım vesselam…