20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

'Seni bekleyen bir taş da ben olsaydım'

Gerçek hicret, günahlardan sevaplara, şirkten samimi imana, çirkinliklerden güzelliklere, Allah’a isyandan O’na ibadete yönelmektir. Gerçek ‘muhacir ise Allah’ın yasakladıklarından kaçan’ kimsedir.

18 Haziran 2017 Pazar 07:00 - Güncelleme:
'Seni bekleyen bir taş da ben olsaydım'

HZ. Muhammed (S.A.V) tevhid inancını tebliğ ederken, ashabıyla birlikte Mekkeli müşriklerin dayanılmaz işkence ve akıl almaz kötü muamelelerine maruz kalmaları sebebiyle evlerini, yurtlarını, hatta ailelerini terk edip Medine-i Münevvere’ye göç etme zorunda kaldı. Hicret adıyla anılan bu olay Hz. Ömer zamanında 1 Muharrem 622 tarihi hicri takvimin başlangıcı olarak kabul edildi. Müslümanların geçmişi hatırlamalarına ve geleceğe hazırlanmalarına sebep olan bu büyük hadise, imanın küfre, adaletin zulme, ilmin cehâlete karşı üstün gelmesi anlamlarına gelmektedir. 

FERAGATİN SEMBOLÜ

Hicret; tevhid inancının kalplerde kökleşmesinin, gerektiğinde mallardan ve canlardan feragatin sembolüdür. Hicret aynı zamanda Ensar ve Muhacirlerin sergiledikleri dostluk ve kardeşliğin, birlik ve bütünlüğün de en güzel örneğidir. Hicret;  tevhid inancı doğrultusunda “Ey iman eden kullarım! Şüphesiz ki benim arzım (yani yeryüzü) geniştir. O halde ancak bana kulluk edin.” (Ankebut 56) fermanına sığınmaktır.

Gerçek anlamda hicret; günahlardan sevaplara, şirkten samimi imana, çirkinliklerden güzelliklere, Allah’a isyandan O’na ibadete yönelmektir. Hicret edene muhacir denir. Peygamberimiz (s.a.s.)’in ifadeleriyle: “Gerçek muhacir, Allah’ın yasakladığı şeylerden kaçan, onları terk eden kimsedir.” (Buhari İman)

MÜSLÜMAN DESTANI

Öz olarak Hicret; her şeylerini Allah için, göz kırpmadan terk eden Mekkeli Muhacirler ile onları bağırlarına basan, muhtaç oldukları halde onları kendilerine tercih eden Medineli Müslümanların, destanıdır. 

Bu destanda fedakârlık, kardeşlik, ahde vefa, birlik ve beraberlik, değerlerin paylaşımı, özgürlük aşkı, adalet, saygı ve hoşgörü temel esaslarıdır. Peygamberimizin Medine’ye hicreti bu değerlerin insanlığa yeniden kazandırılması yolunda verilen mücadelenin en önemli aşaması olmuştur.