20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

Emekli Büyükelçi Oğuz Çelikkol: Bölgeyle ilgilenmek Türkiye’nin hakkıdır

Suriye ve Irak’taki iç savaş Türkiye’yi etkiliyor. Sınır güvenliğimiz tehdit altında. Türkiye bölgede aktif olmaya mecbur.

FADİME ÖZKAN24 Ekim 2016 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
Emekli Büyükelçi Oğuz Çelikkol: Bölgeyle ilgilenmek Türkiye’nin hakkıdır

Suriye, Irak, Ortadoğu bu hale nasıl geldi? Amerika'nın 2003'te Irak'a bir ifadeye göre müdahale, bir ifadeye göre işgal etmesinin ardından bölgede neler oldu? Kaynağı bin yıl geride olsa da asırlardır uyuyan mezhep geriliminin bir çatışmaya dönüşmesinde emperyal devletlerin eli var mı? Amerika Irak'ı İran'a mı teslim etti? Türkiye bölgede yayılmacı ve Sünnici bir politika mı izledi yoksa yayılmaya çalışılan nifaka ve parçalanmaya karı mı durdu? Tüm bu soruları 1977'den 2012'ye kadar Türk Dışişleri Bakanlığında görev yapan emekli büyükelçi Oğuz Çelikkol'a yönelttik. Ortadoğu Genel Müdürlüğü, Irak Özel Temsilciliği, Şam, Atina, Tel Aviv ve Bangkok büyükelçiliği yapan Çelikkol ABD ve Ortadoğu üzerine uzman bir isim. Çelikkol'un "Dünden Bugüne Türk-Yunan İlişkilerine Bir Bakış", " One Minute'den Mavi Marmara'ya Türkiye-İsrail Çatışması" ve " İçimizdeki Komşu Suriye" adında yayınlanmı kitapları bulunan Oğuç Çelikkol halen Kültür Üniversitesi'nde ders veriyor. 

Sykes Picot’un yüzüncü yılında Ortadoğu’da haritaların yeniden çizildiği yönünde bir kanaat oluştu. Katılıyor musunuz buna? Ortadoğu'ya baktığınızda ne görüyorsunuz?

Ortadoğu'da komşumuz sayılabilecek dört Arap ülkesinde iç savaş yaşandı. Irak'ta, Suriye'de, Libya ve Yemen de. Bu Ortadoğu'da büyük bir değişiklik olduğunu gösterir. Bir de tabi 2003’te Amerika'nın Irak'ı işgalinden sonra ülkedeki tüm dengelerin değiştiği gerçeği var. Daha önce Irak'taki rejim sert bir diktatörlüktü, milliyetçi Baas ideolojisine dayanıyordu ama yine de bir denge unsuru olarak Ortadoğu’da bir görev görüyordu, İran'ı dengelemek açısından. Irak müdahalesinden sonra bu rol bozuldu. Suudi Arabistan veya Körfez’deki bazı Arap ülkeleri ile İran arasında ciddi bir mücadele su yüzüne çıktı. Tüm bunlar önümüzdeki dönemde bölgede değişikliklerin olabileceğini gösteriyor. Ama ne olur şuan kestirmek zor.

İRAN’IN ÖNÜNÜ AMERİKA AÇTI

Masada tasarlanan şeyin sahada gerçekleşmediğini tarihten ve sosyoloji biliminden biliyoruz. Lakin ABD gibi bir devlet, İran’ı dengeleyen Irak'ı -üstelik de düzmece belgelerle işgal ederken- sonucunu bilmiyor olamaz. Biliyordu, bir planın önünü mü açmak istedi?

Bu yönde bazı şüpheler var ama şu var; İran'ın önünü açmaktan daha çok Ortadoğu'da mezhep çatışmasının çıkması ve güçlü devletlerin ortaya çıkmasının engellenmesi. Sadece İran’ın önünü açmak değil aynı zamanda İslam dünyasının, Arap dünyasının kargaşaya düşmesini istediği iddia ediliyor. Bunu da kanıtlamak zor...

AMERİKA ORTADOĞU’DA 2003’TEN BERİ HATA YAPIYOR

Tecrübeniz üzerinden kanaatiniz nedir?

Çeşitli iddialar var. Bunlardan biri, Irak petrollerinin kontrolü amacıyla yapıldı deniliyor. İkincisi, 11 Eylül'ün intikamını almak için yapıldığı yönünde. ABD'nin sonraki davranışları da bunu gösteriyor. Diğer yandan İsrail'in güvenliğinin sağlanması var. Bunların hepsinde haklılık payı var. Ama büyük devletler hata yapmaz, ABD her şeyi kontrol edebilir diye bir şey de yok. Bunu görüyoruz, dünyanın her yerinde ortaya çıkıyor. Irak'ta arka arkaya hatalar yapıldı, 2003 Irak müdahalesi hataydı mesela. Saddam Hüseyin kimse için tehdit oluşturmuyordu, kimyasal ya da kitle imha silahları veya programları yoktu ve büyük ihtimalle kendiliğinden zamanla çökecekti. Hatta Arap Baharı geldiğinde büyük ihtimalle ilk çökecek olacaktı. ABD müdahalesi olmadan bu topraklar şuan daha iyi durumda olabilirdi.

Türkiye'nin önünü kesmek amaçlanmış olabilir mi? Sonuçta ABD eliyle izniyle bölgede hem bir Şii hattı hem PKK hattı oluşturulmak isteniyor. Türkiye'nin Arap dünyasıyla bağı kopartılmak isteniyor sanki?

Ortaya atılan görüşlerden biri sadece Türkiye değil bölgede hiç bir ülkenin üstün duruma gelmesinin, ekonomisinin büyümesinin istenmediği yönünde. Bunun belli ölçülerde haklılık payı var ama şu da var; Batı, Amerika, küresel güçler sonuçlarını kontrol edemedikleri bazı gelişmelere de yol açabilirler Ortadoğu da. Maalesef geldiğimiz nokta buna işaret ediyor.

AMERİKA İLE RUSYA KAFA KAFAYA

Nedir peki kontrol edilemeyen nokta? Rusya ile Amerika'nın kafa kafaya gelmesi mi?

Amerika ve Rusya'nın tekrar Ortadoğu'da ciddi şekilde karşı karşıya gelmesi... Diğer taraftan Amerika için çok önemli olan güvenlik konusunda sorunlar ortaya çıkması, mesela İran'ın çok güçlenmesi. Suriye deki yanlış politikalar rejimin devamını sağladı, böylece İran Ortadoğu’da çok güçlü şekilde belirmeye başladı. Amerikan dış politikasında İsrail rolünü biliyoruz. İsrail'in güvenliği konusunda Amerika'nın bazı problemlerle karşılaşacağını artık görmesi gerekiyor.

ORTADOĞU LÜBNANLAŞTIRILDI

Amerika bölgede zaten parçalı zayıf ülkeler istiyor, güçlü ülke istemiyorsa ve halihazırda gidişat bu yöndeyse –ki bu yönde- neden bir hata ve kontrolsüzlük olsun ki? Neden plan zaten bu olmasın?

Fiili olarak bölünmese bile merkezi yönetimleri çok güçlü olmayan ülkeler düşünülüyor olabilir evet. Amabiliyorsunuz Obama yönetimi 2011’de de Irak'ı bırakıp gitti. Hatta bugün bu durum tenkit ediliyor Amerika'da. Yani ABD bazen işleri yarım bırakıp gidebiliyor. Irak'a 2003’te müdahale edildiğinde Irak'ta büyük problemler yaşandı. 2005 anayasası Irak'a empoze edildi. Mezhep esasına dayanan bir sistem getirildi. Lübnan'da ki sistem başarılıymış gibi...

OBAMA YÖNETİMİ BIRAKIP GİTTİ

Tamam, işte tezi doğrulayan bir sonuç değil mi bu?

Ama 2011’de Obama yönetimi bırakıp gitti. Buradaki ülkeler zayıflatılıyor, ülkeler bir tehdit olmaktan çıkartılıyor. İntikam arzusuyla Irak'taki operasyon yapılsa bile çok önemli değil çünkü sonuç aynı. Bir mezhep çatışması körüklenmiş oldu Ortadoğu’da, ülkeler zayıflatılmış ve iç savaşa sürüklenmiş oldu. Şimdi biz de bunlarla uğraşmak zorundayız.

ABD GİTTİ EL-KAİDE VE DEAŞ GELDİ

Peki, mezhep savaşının terörize edilmesiyle çıktı DEAŞ ortaya. DEAŞ’ın çıkışı, yayılışı ve şimdi hızla geri çekilişi bir manivela olarak üretildiğini, ABD politikalarına yaradığı sonucunu destekler mi?

DAEŞ’in çıkışıyla ilgili çok teori var ama kasti de olsa tesadüfi de olsa sonuç değişmeyecek. DEAŞ’in çıkışı ve güçlenmesi, Amerika’nın Irak müdahalesine dayanıyor. 2003 öncesi Irak’ında çeşitli problemler var ama el-Kaide yok. 2003 ten sonra giriyor. Neden giriyor? Çünkü Amerika Irak’ta bir çok hatalar yapıyor, Saddam Hüseyin düşürülüyor ama Saddam düşürülürken Irak devlet yapısı tamamen ortadan kaldırılıyor. Irak ordusu ve güvenlik güçleri ortadan kaldırılıyor. Yeniden kurulmaya çalışıldığı dönemde ise başarılamadığı gibi Sünni kesim yabacılaştırılıyor. Bu Sünni kesim içerisinde aşırılığı ortaya çıkartıyor. Tarihçiler karar verecek bunlar kasdi mi değil mi ama sonuçlar önemli. Irak’ta ve Suriye’de yaşanılan problemlerin kökenleri bunlara dayanır.

TRUMP: AMERİKA IRAK’I İRAN’A TESLİM ETTİ

Bağdat’ın İran etkisine açık hale getirildiği bir süreç 2003 sonrası. Musul operasyonunda da aynı şeyi var. Amerika operasyonu İbadi yönetiyor gibi bir hava yaratıyor ama İbadi’nin İran etkisinde olduğunu, Şii milislerin sahada olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla “ABD bunu kararsızlıktan siyasetsizlikten değil planlı yapıyor” teorisi burada da doğrulanmıyor mu?

Bir kaç gün önce Amerika’nın başkanlık yarışındaki adayların son karşılaşması vardı. Trump dedi ki; “bizim Irak politikalarımız Irak’ı İran’a teslim etmektir”. Yani bu artık Amerika tarafından da kabul ediliyor. Ama tabi Amerika 2011’de Irak’tan çekilip ülkeyi kaderine bıraktı, çünkü Obama iki seçimde de Ortadoğu’dan çekilme sözü vermişti. Obama’nın Amerika dış politikasının pasifik bölgesinde daha etkili olması gerektiği yönünde görüşleri vardı. Sonra ise Amerika’nın Suriye’deki politikasızlığı uzun vadeli planlarının olmayışı bölgede birçok probleme sebep oldu. Tabi bu açık Rusya’nın işine yaradı. Rusya büyük ölçüde Ortadoğu’ya geri döndü. Ortadoğu’da gördüğümüz manzara Amerikan-Rus ilişkileri Soğuk Savaş şartlarına dönmüş gibi görünüyor.

HALEP FOTOĞRAFLARINA BAKAMIYORUM

Bu bir denge ve sükunet oluşturur mu sizce?

Maalesef. Bunun sonucu Suriye’deki çatışmaların alevlenmesi, insani trajedinin büyümesidir. Ben Suriye’de 4,5 sene büyükelçilik yaptım. Haberlere, fotoğraflara bakamıyorum, Halep’in o haline dayanamıyorum. Suriye nüfusu 23-24 milyondu, yarısı evsiz kalmış durumda, 5 milyon komşu ülkelere sığındı. Böyle büyük bir trajedi ikinci dünya savaşından beri yaşanmadı. Bu, küresel güçlerin buradaki mücadelesinin ne ölçülere vardığını gösteriyor. Türkiye’nin Musul konusunda böyle bir endişesi var, orada da bu felaketler yaşanabilir.

RUSYA ORTADOĞU’YA YERLEŞTİ

Rusya Ortadoğu’da kendine yer açtı ve hâkimiyetini pekiştirmeye çalıştı ise ABD neden izin verdi?

Obama yönetiminin Suriye politikasızlığı yüzünden. Başlangıçta Amerika, rejimin meşruiyetini kaybettiğini, Suriye’yi yönetemeyeceğini söylüyordu. Ilımlı muhalefete gerekli destek verilmedi, bu da iç savaşın uzamasına yol açtı. İç savaş uzaması Rusya için büyük avantaj. DAEŞ’in Irak’tan Suriye’ye gelmesi ABD’yi mecburen bölgede aktif hale getirdi. Amerika’nın bütün Ortadoğu stratejileri DAEŞ ile mücadele gibi gözüküyor. Halbuki kendilerine her zaman Türkiye açıklıyor, dünya açıklıyor DAEŞ ile mücadele önemli ama DAEŞ’i bitirdiğinizde ne olacak, sonra buraları kim kontrol edecek? Ama cevabı yok.

HİLLARY CLİNTON TÜRKİYE’NİN TEZLERİNİ DESTEKLİYORDU

ABD’nin başını çektiği koalisyon da, Rusya da DEAŞ ile mücadele ediyorum gerekçesiyle yüzde 90’lar oranında ılımlıları, Türkmenleri vurdu?

Rusya ile ilişkilerimizin tekrar düzelmesi Türkiye’ye ciddi imkan sağladı. Türkiye, Suriye’ye zamanında müdahale etmeseydi, Suriye’de başka gelişmeler olabilirdi. Türkiye’nin müdahalesi hem DAEŞ ile mücadele hem Suriye’nin geleceği -bölünmemesi açısından çok önemli. Olabilecek göçlerin Suriye içinde kalması imkanları çıktı ortaya. Amerika’daki başkanlık yarışında Clinton uçuşa yasak bölgeyi savunduğunu söylüyor mesela. Bunlar Türkiye tarafından söylenmiş şeyler. Zamanında yapılmış olsaydı uçuşa yasak bölgeler, güvenli bölgeler insani trajedi bu kadar büyümeyecekti. Suriye halkının sığınmacı hale gelmesi, Avrupa’da İslamafobia, yabancı düşmanlığı engellenmiş olacaktı. Türkiye’nin o zaman ortaya attığı bu haklı politikalar müttefiklerimiz tarafından yeterince desteklenmedi.

BÖLGEYLE İLGİLENMEK TÜRKİYE’NİN HAKKIDIR

Türkiye, Suriye’de ve Irak’taki gelişmeleri kendi bekasına tehdit olarak algılıyor ve buna göre tedbir almak istiyor. Sizce de Türkiye varoluşsal bir tehdit altında mı?

İki ülkedeki iç savaş çeşitli şekillerde Türkiye’yi etkiliyor. Bu bakımdan Türkiye’nin ilgilenmemesi söz konusu dahi olamaz. Suriye ile 877 km, Irak ile 331 km sınır paylaşıyoruz. Her şeyden önce sınır güvenliğimiz söz konusu. İkincisi Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden terör örgütleri bu ülkeleri üs olarak kullanıyor. Ayrıca, Türkmen soydaşlarımız var. Bu hususlar Türkiye’nin bu ülkelerle ilgilenmesini zorunlu kılıyor. Kanada askerleri Musul operasyonuna katılırken Türkiye’ye operasyona katılma demek çok komik olur. DEAŞ ile mücadeleyi kim yapacak? DAEŞ hangi ülkeyi daha çok etkileyecek bunları sormuyorlar. Bağdat yönetiminin gerçekleri görmesi lazım. Bu iki ülkenin toprak bütünlüklerini savunan tek ülke Türkiye’dir. Türkiye’nin onların topraklarında hiç bir şekilde gözü yok. Türkiye buralarda insan ölmesin diye uğraş veriyor.

TÜRKİYE MEZHEP SİYASETİNE KARŞI ERKENDEN UYARDI

Siz hem Suriye’de görev yaptınız hem Irak’ta. Bu süre zarfında Türk Dışişleri’nin yanlış anlaşılmaya müsait, buna yorulabilecek bir politikası oluyor muydu büyükelçilerinden?

Kesinlikle hayır. Tam tersine bu ülkelerden Türkiye’ye tehditler oluyordu. Bakın bugün Irak merkezi yönetimi sınırlarını koruyamayacak bir konumda, ayrıca DAEŞ ile mücadele edecek gücü de yok. Musul’u iki sene önce DAEŞ direnmeden aldı. Şimdi bu gerçekler ortadayken Türkiye’nin katkısının istenmemesi gerçekçi değil. Amerika’nın da bunu anladığını görüyoruz son gelişmelerde.

TÜRKİYE ÇOK KARARLI, AJANDASI ÇOK NET

Türkiye’nin diplomatik baskıları sonuç verecek mi?

Mutlaka. Türkiye çok kararlı. Türkiye’nin Irak ve Suriye ile ilgili gizli gündemi yok. Irak’ta ne istediğimiz açık. Musul ve Telefer yani Ninova bölgesinde demografik yapının değişmesini istemiyoruz. Bölgeye terör örgütlerinin yerleşmesini, bize tehdit olmasını istemiyoruz. Buralarda insani sorun yaşanmasını kesinlikle istemiyoruz. Yeni göç hareketine sebep olacak şeyler istemiyoruz. Türkiye’nin hedefleri son derece normal ve herkes tarafından kabul edilmesi gereken hususlar.

ABD BAŞKANI DEĞİŞİNCE NE OLUR?

Fırat Kalkanı’nın amacı Suriye sınırımızdan DAEŞ’i temizlemek ve PKK’nın Fırat’ın batısına geçişini engellemekti…

…Yani Suriye’nin bölünmesini engellemek. Türkiye sınır güvenliği açısından bakıyor ama bu durum Suriye’nin toprak bütünlüğünü de koruyor.

Fırat Kalkanı kuzeyde PKK’nın hattını engellendi fakat bu defa da güneyden bir hat amaçlanıyor gibi. Musul’da da PKK’ya yakın güçler koalisyon güçlerine katılacak deniyor?

Amerika PKK’nın kesinlikle katılmayacağını açıkladı ama PYD konusunda Türkiye ile tartışıyor. PYD’nin aslında PKK olduğunu Amerika kabul etmiyor, Türkiye ile Amerika arasında ciddi görüş ayrılığı var.

ABD bu yalanda-hatada ısrar edrse PYD-PKK kuşağı oluşmuş olacak. Bu Türkiye’nin hedefinin dışında bir sonuç. Türkiye bunu nasıl engelleyebilir?

Türkiye’nin PYD’nin Musul operasyonuna katılmasına sıcak bakmadığını, Ninova eyaletinin Türkiye’nin terör örgütü saydığı örgütlerce kullanılabilen bir alan haline getirilmemesi gerektiğini ABD iyi biliyor. Bunlar tüm görüşmelerde açık şekilde masaya yatırılacaktır. Ama şu var, Amerika’da yönetim değişecek, yeni başkan gelecek, aynı partiden olsa bile Clinton Obama’dan farklı olacaktır. Clinton’un dışişleri bakanı olduğu dönemlerde Obama ile Suriye konuda anlaşamadığı, uçuşa yasak bölgeyi daha fazla destekleyecek tutumları olduğunu biliyoruz.

Trump başkan olursa?

Trump’ın dış politikaya ilgisi yok gibi, bu yüzden tahmin etmek zor, ama Rusya ile daha yakın olan bir Amerika görebiliriz. Fakat işaretler Clinton’un kazanacağı yönünde...

ABD’NİN EN BÜYÜK HATASI IRAK ORDUSUNU TASFİYE

Bölgedeki mezhep geriliminin tarihsel bir derinliği var elbette ama daha çok donmuş bir sorundu, uyandırıldı. Siz Irak’ta, Suriye’de, İsrail’de görev yaptınız, Ortadoğu Genel Müdürlüğü yaptınız. Bu süre zarfında sahada neye şahitlik ettiniz?

Irak özel temsilciliğindeyken gördüğüm şey hakikaten Amerikalıların büyük ölçüde Irak’taki gelişmeleri, problemleri göremedikleri yönündeydi. Mezhep problemlerini anladıklarını söylemek zor. O dönemlerde Amerikalılara Ahmet Çelibi gibi yurt dışında yaşayan Iraklılar yanlış bilgiler aktarıyordu. Irak kolaylıkla demokratik yapıya geçebilir gibi. Amerika’nın Irak’taki en büyük hatası Irak güvenlik güçlerinin tamamen ortadan kaldırılması oldu. Bu mezhepsel milislerin silahlanmasına yol açtı. Maliki’nin devlet başkanlığı döneminde Sünnilerin yabancılaşması arttı ve en sonunda ABD bile gördü ki Maliki ile Irak’ta bir bütünleşme sağlanması imkansız. Bu yüzden kendisine daha yakın gördüğü İbadi’yi devlet başına getirdi -ki İbadi de Maliki de Dava Partisi’nden. Ama İran’a yakın olan Maliki’nin Irak politikası üzerindeki etkisi kaldırılamadı. Bugün de İbadi’nin güçlü olduğunu söyleyemeyiz.

ERBİL-BAĞDAT HATTI PARAMPARÇA

Erbil-Bağdat arasındaki uyuşmazlıklar sürüyor. Kuzey Irak’ta bazı hareketlenmeler var. Goran hareketinin Barzani’ye yönelik “seni başkan yaptırmayacağız” girişimi var. KYB’nin de keza. Kuzey Irak Bölgesel Yönetiminde neler oluyor?

Durum hiç iç açıcı değil. Çünkü Şiiler var bölgede ve Şiiler arasındaki bölünmelerde Arap kimliğini, İran kimliğini ortaya çıkartan gruplar da var ama İran’a daha fazla yakınlaşan gruplar da var. Sünniler içinde de bölünmeler var, Baas gibi. Mesela DAEŞ’ten bahsediliyor ama Musul’daki esas direnişin Baas Partisi kökenli milislerce yapılacağı yönünde görüşler var. Tabi Kürtler içinde de bölünmeler var. Türkiye’nin Kuzey Irak’taki bölgesel yönetimle ekonomik, politik iyi ilişkileri çok önemli. Bu ilişkilerin kurulması Türkiye’ye önemli kazançlar sağladı. Ben o dönemde Sayın Başbakanımızın mektubunu Maliki’ye götüren yetkiliydim (2006-Irak özel temsilciliği görevi). Mektup Türkiye’nin Irak’la iyi ilişkiler kurmak istediği, Irak’a her türlü yardıma hazır olunduğunu anlatan bir mektuptu. Yani Türkiye Şii bir başbakan ile iyi ilişkiler kurmak istiyordu.

SÜNNİLER BİLEREK DIŞLANDI

Türkiye, devlet yönetiminden Sünnilerin dışlanmasının dengeyi bozacağını, sorun çıkaracağını söyleyerek Maliki’yi uyarıyordu; mezhepler arasında fark gözetmeyin diye. Ama bu uyarıları yaptığı halde Türkiye ekseni kaymakla, bölgede Sünnicilik yapmakla itham edilmişti?

Türkiye gerek Maliki’ye gerek Irak’taki tüm Şii partilere dostluk elini uzatmıştı. Ben Irak özel temsilcisiyken Irak’a her gittiğimde mutlaka bütün Şii liderlerle de görüşürdüm. Buna rağmen Maliki’nin politikaları mezhep üzerinden gelişti, Sünniler yabancılaştırıldı. Savunma Bakanlığı hep Sünnilere veriliyordu eskiden beri ama en son Savunma Bakanı görevden alındı Irak Meclisi tarafından, şuan İbadi kendisi yürütüyor. Sünni liderler ya ülke dışına kaçmaya zorlandılar veya etkisiz hale getirildiler.

MUSUL’DAKİ DEAŞ SURİYE’YE Mİ YÖNLENDİRİLİYOR?

Musul operasyonuna ilişkin zihninizde olası bir zaman çizelgesi var mı?

Hayır, Amerikalılar da bilemiyor bunu, askeri güçler de. Bu büyük risk, Musul’un Halep’e benzetilmek istenmesi. Daha Musul operasyonun çok başındayız. Çevredeki köylerden Musul’a ulaşıldığında DAEŞ’in ne kadar etkili olduğunu göreceğiz. Henüz sivil halkın operasyondan ne şekilde etkilenecek bilmiyoruz. ABD ile Rusya arasında bir şeyler var. Kuzeyden Peşmergeler geliyor, güneyden Irak ordusu. Ama Suriye cephesi açık bırakılıyor. Eğer DAEŞ’in oradan Suriye’ye kaçması isteniliyorsa bu Suriye’deki mücadeleyi daha da güçleştirecektir. DAEŞ kesinlikle ortadan kaldırılmalı hem Suriye’de hem Irak’ta. Belki DAEŞ’i bir toprak parçasını elinde tutan, kendisine devlet süsü veren bir terör örgütü olmaktan çıkartacak ama bu durum DAEŞ’i ortadan kaldırmıyor maalesef. Terör tehlikesi de ortadan kalkmıyor, eğer Irak’taki ve Suriye’deki siyasi sorunlara çözüm bulunmazsa, Irak kimliğini ortaya çıkartan politikalar izlenmezse bölgede başka terör örgütleri de ortaya çıkacaktır.

DEMOKRATİK BİR YÖNETİM TÜM SORUNLARI ÇÖZER

Bu kadar keskin, bu kadar kanlı-acılı bir süreçten sonra sosoyolojik mezhepsel sorunlar siyaseten nasıl çözülebilir?

Hem Irak’ta hem Suriye’de halkın isteklerini yansıtan, etnik ve mezhep temeline dayanmayan hükümetler kurulduğu takdirde ve bu komşu ülkeler ve küresel güçlerce desteklendiği takdirde çözüm mümkün.

DAYTON BENZERİ BİR ANLAŞMA OLABİLSE

Bosna’daki Dayton anlaşmasına benzer bir şey mi?

Bosna’daki gibi bir denge kurulabilir. Ama Bosna’da bir Bosna üst kimliği yoktu. Suriye ve Irak ise 2. dünya savaşından beri var olan devletler. Yani üst kimliği az çok olan devletler. Suriye’nin de Irak’ın da geleceği bu üst kimliğin ortaya çıkartılmasına bağlı. Bu da daha çok demokratikleşme, halkın yönetime katkısı, çoğulcu yönetim anlayışıyla sağlanabilir. Maalesef Suriye’deki yönetim bu sisteme uymuyor. Geçmişten gelen şiddete dayalı bir Baas yönetimi var. Irak’ta da Maliki döneminden sonra mezhep esasına dayalı, İran etkisinde bir yönetim var. İbadi’nin başbakanlığında da değişmedi bu.

ALÇAK KOLTUK KRİZİNDEN BU YANA

Son soru: İsrail’de oldukça gergin bir süreçte bulundunuz. Şahsınıza değil elbette, bir koltuk krizi yaşadınız. O dönemi yaşamış eski bir büyükelçi olarak İsrail-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesine nasıl bakıyorsunuz?

Ben o sürece krizler dönemi diyorum. Kitabımda anlattım. Koltuk krizini hiç bir zaman İsrail’in hareketi olarak algılamadım, kendini bilmez bir İsrailli politikacının yanlışı olarak gördüm. Tabi iki devletin zaman içerisinde çözümden uzaklaştığı da bir gerçek. Gazze’de İsrail’in yaptıkları ve Türk halkının bunlara tepkileri... İki devlet birbiriyle anlaşamadığında birçok barışçı yaklaşım ortadan kalkıyor. Filistin’deki insanlık dramı televizyonlarda, filmlerde her yerde görülüyor. Sivil halkın çektiği acılar gizlenemez. Türkiye’deki tepki kaçınılmazdı. Türkiye şimdi normalleşmeden sonra daha fazla yardım edebilecek Filistinlilere. Ortadoğu’da tüm dengeler değişti. Arap dünyası, İslam dünyası içinde mezhep problemleri, mezhepler üzerinden güç mücadelesi, Amerika’nın hataları… Çok değişik bir Ortadoğu tablosu çıkarttı önümüze.