16 Nisan 2024 Salı / 8 Sevval 1445

Uluslararası Af Örgütü ve yerel STK'lardan uluslararası kamuoyuna çağrı: BAE işkencelere son vermeli

BAE hapishanelerinde işkence mağdurları, uluslararası toplumu Emirati cezaevlerindeki kötü muameleye son verme çağrısında bulundu.

star.com.tr/ Yaser Emre6 Temmuz 2017 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Uluslararası Af Örgütü ve yerel STK'lardan uluslararası kamuoyuna çağrı: BAE işkencelere son vermeli
Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü ve yerel STK'lar da dahil olmak üzere bir çok aktivist grup yüzlerce insanın BAE hapishanelerinde dayak, elektrik ve diğer işkence türlerine maruz kaldıklarını söylüyor.
 
İşkenceye maruz kalanlar ise çoğunlukla BAE vatandaşı siyasi tutuklular.
 
İngiltere'de Arap İnsan Hakları Örgütü (AOHR) tarafından organize edilen, İngiliz Parlamentosunda yapılan bir toplantıda konuşan işadamı David Haigh, BAE hapishanelerinde iki yıl kaldıktan sonra travma sonrası stres için tedavi görmek zorunda kaldığını belirtti.
 
Aynı zamanda Leeds United Futbol Kulubü eski genel müdür Haigh yetkililer tarafından sahtekarlıkla suçlandığı iddialarını kesinlikle reddederek maruz kaldığı işkenceyi anlattı.
 
Sayısız kişinin BAE hapishanelerinde ağır işkencelere uğradığını belirten Haigh birçok kişinin tacize uğradığını ve tutukluların avukatlara ve tercümanlara erişiminin reddedildiğini belirtti.
 
Tutuklu bulunduğu süre zarfı içerisinde yaşadığı duyguları anlatan Haigh, "Benim için en zor şeylerden biri, tutukluların yediği dayakları ve işkenceleri izlemekti. Onlara yardım edemiyorduk.. Bunu aklımdan çıkaramıyorum.." ifadelerine yer verdi.
 
15 ay hapis cezasına çarptırılan ve 2016 yazında serbest bırakılan Haigh şuan İngiltere'de yaşıyor.
 

  (AHMED MANSUR)
 
İŞKENCE VE İSTİSMARLAR CEZASIZ KALDI
 
Uluslararası Af Örgütü'ne göre BAE'deki işkence ve diğer istismarlar cezasız kaldı. Af Örgütü en son istismar yöntemlerine "dayaki elektirik ve uykusuz bırakma"yı ekledi.
 
Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki Özgürlük için Uluslararası Kampanya (ICFUAE) üyesi Maria Di Lenna, Al Jazeera'ya verdiği demeçte, siyasi tutsakların özellikle iktidar muhalifi insanların işkenceye maruz kaldığını belirtti.
 
Di Lenna, "Mahkumlar keyfi ve uzun süreli yargılama öncesi gözaltının yanı sıra işkence ve diğer kötü muamelelerle karşı karşıya" ifadelerine yer verdi.
 
BAE'de bulunan Al Razeen cezaevinde meydana gelen ve geçtiğimiz günlerde polislerin siyasi tutukluların bulunduğu bir koğuşu basarak tutuklulara "cinsel taciz"de bulunulduğunu belirtti.
 
Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki muhalifler sadece tutuklandıklarında potansiyel istismara maruz kalmıyor aynı zamanda İngiltere, Danimarka ve İsrail de dahil olmak üzere diğer ülkelerden temin edilen gözetleme ve takip sistemlerine maruz kalıyor.
 
Di Lenna'ya göre son yıllarda BAE yetkilileri, aktivistleri, gazetecileri ve bu istismarlara karşı konuşan herkesi tutuklamak için gözetim sistemlerini ve siber suç kanunlarını kullanmaya çalışıyor.
 
Bunun en yakın örneği ise Abu Dhabi'de "nefret ve mezhepçiliğin yayılması" suçuyla tutuklanan insan hakları savunucusu Ahmed Mansur.
 
Ahmed Mansur keyfi gözaltılara, işkenceye ve adli haksızlıklara karşı yürüttüğü kampanyalarla tanınıyor. Hatta bu çalışmalarından dolayı 2015 yılında Martin Ennals ödülünü kazanmıştı.
 

 
 
SOSYAL MEDYA HESAPLARI YAKIN TAKİP ALTINDA
 
Öte yandan tutuklama ve işkence sadece siyasi muhaliflere değil, BAE yetkililerini eleştiren herkesi kapsıyor.
 
Yalnızca 2016 yılında 300 kişi Facebook ve Twitter gibi sosyal medya sitelerinde görüşlerini dile getirdiği için gözaltına alındı.
 
Özellikle kraliyet ailesine yakın isimlerin hukuk önündeki üstünlüğü ise BAE'nin diğer bir haksız uygulaması.
2008 yılında BAE'ye gelen Suriyeli iş adamı Ayam el Endari'nin anlattıkları kan dondurucu cinsten.
 
100 bin dolarla BAE'de iş kurduğunu ve 7 yıl gece gündüz çalıştığını belirten Endari, krallığa yakın bir isimle alacak verecek sıkıntısı yaşadığını belirtiyor. Borç tahsil etmeye çalıştığı şahıs borcunu reddedince mahkemeye başvuran
Endari bir yıldan uzun süren bir dava sonrasında 1 ay hapse çarptılıyor ve ardından sınır dışı edilmesine karar veriliyor.
 
Yaşadıklarını anlatan Endari, "Tutuklu bulunduğum süre içerisinde karanlık,küçük ve iğrenç bir hücrede tutuldum. Yargılama başlamadan önce 68 gün boyunca beni hapishanede tuttular" dedi.
 
Suriye devriminin başlamasının ardından Facebook hesabı üzerinden Suriye makamlarını eleştiren Endari daha sonrasıda Emirati yetkilileri tarafından Suriye'ye teslim edilmekle tehdit edildi. Suriye'ye teslim edilmemek için yüklü miktarda ödeme yapan Endari daha sonrasında başka bir ülkeye sığınma talebinde buludu.
 
 
 
BM'YE ŞİKAYET
 
Hem Haigh hem de Endari, BAE'nin zalim yönetimine karşı Birleşmiş Milletler'e resmi şikayette bulunarak yaşadıkları ihlaller konusudna yasal işlem yapılmasını istedi.
 
ICFUAE'ye göre Birleşik Arap Emirlikleri'nde Filistin, Libya, Suriye ve Bahreyn gibi 13 ülkeden gelen 200'den fazla siyasi tutuklu var.
 
En az 135 tutsağın BAE vatandaşı olduğu ve tutuklulardan birinin de yönetici ailelerinden birinin üyesi olan Sultan bin Kayed el- Kasimi'nin olduğu biliniyor.
 
BAE aynı zamanda Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonun bir parçası olarak Yemen'de aktif rol oynuyor.
 
Amerikan Associated Press haber ajansı en son yaptığı araştırmada BAE'nin Yemen'de gizli en az 18 hapishane kurduğunu ve tutuklulara çeşitli işkenceler yaptığını ortaya çıkarmıştı.
 
SUUDİ ARABİSTAN VE BAE'YE SİLAH SATIŞI DURDURULSUN
 
Yemen'de kurduğu işkence hapishanelerinin ortaya çıkması ve öncesinde Yemen'de sivillere yönelik uyguladıkları ambargo sonrasın İngitlere kamuoyu Suudi Arabistan ve BAE'ye yönelik silah ihracatını tartışmaya açtı.
 
Geçtiğimiz ay İngiltere'de İnsan Hakları Arap Örgütü (AOHR) Suudi Arabistan ve BAE'ye gönderilen İngiliz mamulü silahların Yemen ve Libya'da insan hakları ihlallerinde kullanıldığını belirtmişti.
 
AOHR İngiltere Hükümetini, insan hakları ihlalleri nedeniyle  Suudi Arabistan ve BAE hükümetlerine yönelik silah ihracatını gözden geçirmeye davet etmişti.
 
Son üç yılda İngiltere, BAE'ye 1.6 milyor dolar, Suudi Arabistan'a ise 208 milyon dolar silah ihracatını onayladı.
 
Bu süreç içerisinde söz konusu iki ülke doğrudan ve dolaylı olarak Libya ve Yemen'de savaş suçu ve suistimal işlediği ortaya çıktı.
 
AOHR'a göre Suud ve BAE Yemen'de yüzlerce sivili öldürdü veya gizli hapishanelerde işkenceden geçirdi.
 

Libya'da ise Birleşik Arap Emirlikleri, İngiliz üretimi silahları, Libyalı general Halife Haftar'a devretti. Haftar elde ettiği bu silahlarla çok sayıda bombalama ve infaza imza attı.
 
AOHR bildisirine eşilk eden Silah Ticaretine Karşı Kampanya (CAAT)  yetkilisi Andrew Smith, İngiltere'nin Yemen'de Suudi liderliğindeki koasliyonun ihlallerine ortak olduğunu belirtti.
 
İngiliz uçaklarının Yemen'de hava operasyonları düzenlediğini belirten Smith, okul, hastane gibi sosyal alanların çöktüğünü ve hatta cenaze törenlerinin bile bombalandığını hatırlatarak, İngiltere'nin doğrudan suç ortağı olduğunu iddia etmişt.
 
Silah ticaretine karşı İngiltere'de kampanyalar düzenleyen CAAT Suudi Arabistan ve BAE'ye yönelik silah ihracat kararının yargı tarafından denetime alınmasını bekliyor. Hem İngliz hem de AB yasalarına göre, ihrac edilen silahların uluslararası hukuka aykırı olarak kullanılabileceği konusunda açık bir risk olması durumunda, ihraç lisansına izin verilmiyor.
 

 
 
İNGİLTERE'NİN BAE VE SUUDİ ARABİSTAN İLE ARASINDAKİ SİLAH BAĞI
 
Birleşik Krallık, Suudi Arabistan ve BAE'nin en büyük silah tedarikçilerinden sayılıyor. İngiltere yönetimine gelen işçi partisi ve muhafazakar parti yönetimleri geçtiğimiz yıllarda söz konusu ülkelerle milyar dolarlık silah anlaşmasına imza atmıştı.
 
John Major'ın muhafazakar hükümeti ve Tony Blait ve Gordon Brown'ın İşçi partisi hükümeti, petrol sevkiyatı karşılığında Suudi Arabistan ve BAE'ye 72 Tornado uçağı, 30 Hawk eğitici jeti ve 30 diğer eğitim uçağını satmıştı.
 
Toplu olarak Yamamah adıyla bilinen bu anlaşmalar on milyonlarca dolarlık rüşvet şüphesini de içinde barındırıyor.
 
Öte yandan son günlerde İngiltere başbakanı Theresa May'in ülkesindeki aşırılık yanlısı grupların finansmanıyla alakalı raporu yayınlamaması da Suudi Arabistan ve BAE'nin Birleşik Krallık üzerindeki etkisini gösterir nitelikte.