İlişkilere ‘hayatta kalma' ayarı

Psikiyatrist Doç. Dr. Gökben Hızlı Sayar / Üsküdar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü
11.04.2020

Her an evde olmak herkes için tüm dengeleri değiştirdi. İlişkiler birçok evde “kaliteli olma” amacını bir tarafa bıraktı ve “hayatta kalma” amacı ayarına geçti. Daha fazla esneklik, karşı tarafın penceresinden bakabilme, öncelikleri yeniden sıralayabilme becerilerini gösterebilen ilişkiler hayatta kalacak.


İlişkilere ‘hayatta kalma' ayarı

Tekrar dışarıya çıkabildiğimizde ilk yapacağım şey Kanlıca’ya gidip yoğurt yemek ve boğaz havası almak olacak. Ya senin?

- Derhal adliyeye gidip bir ay öncesine kadar çok sevdiğim eşimden boşanmak için dilekçe vereceğim. Dönüşte de çocuklarımı Çocuk Esirgeme Kurumu’na bırakacağım.

Bir çok eş karısının ya da kocasının yemek yerken çıkardığı seslere, tuvalet kağıdını gereksiz yere fazlaca harcamasına, gıda malzemeleri dolaplara yerleştirme biçimine, çok fazla atıştırmalık tüketmesine odaklanmış durumda. Birçok evde böyle ufak konular sinirleri gerdikçe geriyor. Evlerde kapalı kalma sırasında birlikte geçen zamanın artması evlilik için otomatik olarak iyi veya kötü değildir. Bu karantina zamanlarının etkisi genel olarak evliliğin zaten devam ettiği yörüngeyi hızlandırmaktır. Ailece eve kilitlenmiş olmak ve istemsiz de olsa ailenin birlikte geçirdiği zamanın artması, bir evlilik için mutlak iyi ya da mutlak kötü etki göstermez. Sürecin nasıl seyredeceği aile bireylerinin durumu algılama biçimleri ve sergileyecekleri tutumlara bağlıdır. Çatışma ve anlaşmazlıklar ilişkilerin doğal bir parçasıdır.

Çatışmanın sıklığı

Bir ailede kaç birey varsa o kadar farklı bakış açısı ve görüş vardır. Bu anlaşmazlıkları beraberinde getirir. Anlaşmazlık ve çatışma yaşanır, bir noktada uzlaşılır ya da üzeri kapatılır. Kimi zaman bir birey, diğerinin iyiliği ve ailenin toplam huzuru için geri adım atar. Fakat evde tüm aile bir arada geçirilen günlerin uzaması ile birlikte birçok ailede yaşanan anlaşmazlık ve çatışmaların sayısı ve sıklığı giderek arttı. Tüm dünyada salgın nedeniyle aile bireylerinin birbirleri ile karşılaşma ve etkileşimde bulunma sıklığı ve doğal olarak çatışma – anlaşmazlık sıklığı had safhada. Çin’de COVID-19 vakaları azalmaya başladıktan ve insanlar tekrar dışarı çıkabildikten sonra, boşanma davalarında bir artış yaşandı. İngiltere’de Parlamento ailelerin kriz sırasında dağılmaya başlayabilecekleri ve acil önlemler gerektiği konusunda uyarıldı. Tüm bu haberler birçok çiftin evliliklerinin geleceği konusundaki kaygılarını şiddetlendirdi. Yaşanan anlaşmazlıklarda bir süre birbirlerinden uzaklaşıp, konuyu soğumaya bırakıp, daha sonra konuyu tartışmaya açmak sıklıkla önerilen bir sorun çözme yöntemidir. Ancak şu anda aynı ev içinde kapalı kalınması nedeniyle bu sorun çözme biçimi iflas etmiş durumda.

Ayrıca günlük hayat koşturması ve ev dışı rutinlerimiz birçok anlaşmazlığı gizlemektedir. Sabah evden çıkarken pijamaların gelişi güzel yatağın üstüne atılmış olmasına takılmak için kimsenin vakti yoktu. Ancak şimdi o pijamayı kimin katlayacağı adeta bir iktidar savaşı haline gelebilir. Bu savaşı yürütmek için yeterli vakit de var, geçmiş yıllar boyunca yüzlerce defa atılmış pijamalar karşısındaki suskunluğun hesabını görmek için yeterli enerji de mevcut (!).

Bir çatışma ile karşılaştığımızda sık kullandığımız bir sorun çözme biçimi de ihtiyaç duyduğumuz psikolojik desteği alabileceğimiz bir dış kaynağa yönelmektir. Eşler işteyken ev hanımlarının bir araya gelip kahve sohbetleri yapmaları; işyerindeki beylerin öğle tatillerinde birbirleri ile şakalaşıp günlük ailevi sorunları ti’ye almaları gibi kişilerarası etkileşimler, tıpkı çok şişmiş ve yanlarından sıkıldığı için patlamak üzere olan bir balonun tıpasını biraz gevşetmek gibi hayat kurtarıcıdır. Ancak salgın nedeniyle bu etkileşimlerden mahrum kalmak da sorunu şiddetlendirmekte, birçok evde balonlara yüklendikçe yüklenilmekte… Bu yetmezmiş gibi fiziksel sağlık, ekonomik güvendelik, çocuk eğitimi gibi ek kaygılar da balonun esnekliğini bozmakta.

Neyse ki insan beyni birçok farklı duruma adapte olabilecek, zorluklar karşısında yeni sorun çözme biçimleri geliştirebilecek uyum kapasitesine sahip. Bu yazıda okurların anlaşmazlık ve çatışmalar karşısında kullanılmak üzere repertuvarlarına ekleyebilecekleri birkaç teknikten bahsedeceğiz.

Ev işlerini paylaşın

Tüm ailenin evde olması ile birlikte ev işlerinin hacmi artmış durumda. Bir birey ev işlerini tek başına yapabilecek beceri ve kapasitede olsa dahi işleri paylaşmanın psikolojik etkisi oldukça büyüktür. Eşinize “Beni düşünüyor, bana destek oluyor, bana değer veriyor” hissini vermenin en basit ve etkili yollarından birisi ev işlerini paylaşmaktan geçer. Böylelikle hem bir tarafın tükenmesinin önüne geçilir, hem aile bu zorlu günlerde birlikte çalışan gerçek bir takım haline gelir. Eğer işlerin çoğunu (ya da hepsini) yapan tarafsanız lütfen eski alışkanlıkların değişmesine yardımcı olun ve her bir aile bireyinden nazikçe yardım isteyin. Gönülsüz de olsa verilen yardım sonrası “iyi ki varsın, yetişemiyordum, ne kadar kolaylaştırdın” gibi bir söylem ile pozitif geri bildirimi yapıştırın. Bu daha sonra alacağınız destekler için gereklidir. Bırakın eşiniz, çocuklarınız da yardım edebilmenin ve takdir edilmenin keyfini yaşasınlar.

Eleştiri yapmayın

Suçlamadan nasıl hissettiğiniz hakkında konuşun. Herkesin stresli olduğu bu dönem hataları gösterip düzeltme zamanı değildir. Bunun yerine, şimdi takdir zamanı. Şimdi çay demleyen karınıza, meyve soyan kocanıza, oyuncaklarını toplayan küçük kızınıza, siz çalışırken kardeşi ile oynayan oğlunuza teşekkür etme zamanı. Neyin kimin görevi olduğu ya da ne şekilde yapıldığının bir önemi yok. Önemli olan niyeti görmek ve karşı tarafa olumlu geri bildirim vermektir. Planladığınız cümleler olumlu ise konuşma, olumsuz ise susma yönünde kendinize bir kural koyun ve bunun onlarda yaratacağı değişimi izleyin.

İstenmeyen tavsiyeler

İstenmeyen tavsiyeler vermeyin veya eşinizin davranışlarını kontrol etmeye çalışmayın. Bazen, yardımcı olmak veya kaygınızı yönetmek için, istenmeyen tavsiyeler verebilirsiniz. İstenmeyen tavsiye ile ilgili sorun, yardımcı olması gerekiyorsa bile, genellikle kontrol veya yargı olarak algılanmasıdır ve bu da kızgınlık veya tartışmalara yol açabilir.

Kriz durumunda ilişkileri yönetebilmenin en önemli püf noktalarından birisi öfkeli iken konuşmamak, olayı kendi içinde tartmak ya da iletişim devam ediyorsa sükûnet içinde sadece karşı tarafı anlamaya çalışmaktır. Konuşmak insanların, özellikle de stres altındayken yaptıkları en tehlikeli davranıştır. Bir anlaşmazlık olduğunda sadece bir soru sorup, sakince cevabı dinlemek hem duygumuzu yeniden dengelemek, hem de karşı tarafı anlamaya çalışmak için gerekli zamanı bize kazandıracaktır.

Bir seçenek de iletişimde gerginlik yaşandığı zaman bir tarafın bu konuyu tartışmak için bir zaman belirterek ertelemesidir. En az yarım saat, en fazla 24 saat olacak biçimde öteleyin ve konuyu o zaman tartışın.

Yarım saat bile olsa...

Günde yalnızca yarım saat olsa bile, tek başınıza geçireceğini, eşinizden çocuklardan veya ev işlerinden uzakta bir zamanı kendinize ayırın. Arayarak veya görüntülü sohbet ederek arkadaşlarınızla bağlantıda kalın. Ancak eşinizin de kendisi için yarattığı zaman dilimine saygı duyun. Başka bir aile bireyinden bir şey isterken onun o esnadaki meşguliyetini böldüğünüz için özür dileyin, uygun bir zaman olup olmadığını sorun. Önemli olan ihtiyaç duyduğunuz desteği alabilmeniz ise bunun için nazik olun ve bu desteği karşı tarafın kendisi için daha uygun bir zaman diliminde verebilmesi için esneklik gösterin. Böylece her yaştan aile bireyleri için öfleyip pöflemeler azalacaktır.

Açık istekler

Sıklıkla erkekler duygularını bastırmayı öğrenirler ve ne istediklerini bilmeyebilirler. Kadınlar ise herkese bakım vermek üzere yetiştirilirler ve onlar da ne istediklerini bilmeyebilirler. Normalde bu durum karşılıklı alışkanlıklar içinde bir dengede yürür. Zira kimse diğeri ile her an birlikte değildir ve zorunlu molalar duygumuzu düzenlememize ve biraz düşünebilmemize olanak tanır. Ancak aile sürekli bir arada ise bu “dengeleme” için zaman kalmayabilir. Bu durumda bireyler hayatı hem kendileri kem karşı taraf için kolaylaştırıp tam olarak ne istediklerini belirtmelidirler. “Çöp kovası dolduysa boşaltmak için eşime söylememe gerek var mı, ben nasıl görüyorsam o da bunu görmeli” demeyin. Haklı olabilirsiniz ama haklı olmanız sizin hayatınızı kolaylaştırmayacak. Vakit ihtiyaç duyduğumuz desteği nezaketle isteyebilmeyi öğrenme vakti. Rica edin, yapsın, teşekkür edin. Şu aşamada önemli olan hayatınızın kolaylaşması ve stresinizin azalması. Bir bireyin stresli ve gergin olması, ailedeki herkesin stresli ve gergin olması ile sonuçlanacaktır.

Ben dili kullanın

“Sen” ifadeleri” yerine “ben” ifadeleri” kullanmak gerilimi azaltacaktır. “Sen” dili kullanmak sıklıkla suçlayıcı bir ifadeye yol açar ve karşı tarafta savunma ya da saldırganlık yaratır. “Sen kirli çoraplarını hep yere atıyorsun” yerine “Ben kirli çorapları orada burada gördüğümde yılgınlığa kapılıyorum, sepete atarsın daha iyi hissedeceğim” gibi bir ifadenin karşı taraftan olumlu yanıt alma ve işbirliği geliştirme ihtimali daha yüksektir.

Koronavirüs, saatlerimizin büyük çoğunluğunu aynı insanlarla aynı dar mekânlarda çevrede geçirmemizi zorunlu kıldığından, yeni çalışma, yaşam, ebeveynlik için yeni yollar bulmalıyız. İyi haber şu ki, çiftler artık kaçınmış olabilecekleri sorunları çözmek için bolca fırsat ve zamana sahipler. Unutmayın, her an evde olmak herkes için tüm dengeleri değiştirdi. Bu sizin için, eşiniz için, varsa çocuklarınız, aile büyükleriniz için zor. İlişkiler birçok evde “kaliteli olma” amacını bir tarafa bıraktı ve “hayatta kalma” amacı ayarına geçti. İlişkinin hayatta kalabilmesi tüm aile bireylerinin yatırımını gerektirir. Daha fazla esneklik, karşı tarafın penceresinden bakabilme, öncelikleri yeniden sıralayabilme becerilerini gösterebilen ilişkiler hayatta kalacak. Hatta bu süreci bu şekilde atlatabilen ilişkilerin, yeniden sokağa çıkabilme vakti geldiğinde daha güçlenmiş ve bağlılıkları artmış hale gelecek.

[email protected]