Evvela, “olanda hayır vardır”. Enseyi karartmaya gerek yok. Seçim öncesi yapılan ittifakları, nifakları, algı operasyonlarını tekrarlayıp sızlanmanın kimseye faydası yok. Ülkeye hiç yok.
Seçim sonuçlarına en çok sevinenlerin dışarıda İsrail ve Neocon medyası, içerde Doğan, Gülen ve PKK medyası olması Türkiye’nin karşı karşıya olduğu gerçeği gösterir sadece.
Ama sandıktan çıkan halk iradesidir. Temizdir.
Tepkisel davranmak yerine sonucun sebepleri üzerinde düşünülmeli ki mevcut durum pozitife çevrilebilsin. Unutulmasın ki “öldürmeyen şey güçlendirir”.
İmdi: Hükümeti kurma görevi seçimlerden birinci parti olarak çıkan ve Meclis’e 258 milletvekili gönderen AK Parti’nindir. Bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan bu görevi önce AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’na tevdi edecektir.
Meclise giren diğer üç partinin AK Parti ile koalisyon kurmayacağını ilan etmiş olması, Davutoğlu’nun -ülkeyi hükümetsiz bırakmamak için- koalisyon teklifini kamuoyunun şahitliğinde bu partilere iletmesine engel olmamalı.
Lakin AK Parti koalisyon için bile olsa çözüm süreci, yeni anayasa ve paralelle mücadele konularında geri adım atmamalı. Aksi halde kaybeden AK Parti olur.
Diyelim ki 45 gün içinde ve bu şartlarda AK Parti başkanlığında bir koalisyon hükümeti kurulamadı. Görev seçimlerden ikinci parti olarak çıkan CHP’nindir. CHP, MHP ve HDP’nin koalisyon kurması ise son üç seçimde giderek birbirlerine yaklaşmalarına, aralarında oy alış verişi olmasına rağmen ne teoride ne pratikte mümkün görünüyor. Olması da ayrıca sıkıntı doğurur; 258 vekili olan birinci partinin muhalefette kalması hem çoğunluğun tercihi kenara itilmiş olacağı hem de Meclis işlemeyeceği için.
Yine de o görev Kılıçdaroğlu’na tevdi edilmeli. Edilmeli ki muhalefet partilerimiz biraz sorumluluk alsın. Seçimlere girip sıra hükümet etmeye gelince omuz silkmek siyaset değildir.
AK Parti’siz hükümet kurulamayacağı, kurulsa da yaşamayacağı bugünden görünüyor. Dolayısıyla sonbaharda erken seçim var.
Yine de bu böyle diye AK Parti’nin, koalisyon ihtimallerini denemeden erken seçime gitmeyi istemesi yanlış olur. Hem sandıkta “yeterince” anlamlı bir değişiklik olmayacağı, hem de neden-sonuç ilişkisi siyasete ve topluma çok şey öğreteceği için.
AK Parti yüzde 41 gibi büyük bir çoğunlukla hükümet kuramazsa eğer bunun sorumlusu muhalefettir. Muhalefetin kendi içinde koalisyon kuramaması ise hem siyasiler hem seçmen için tarihi bir tecrübe olacaktır. Siyasi kaosun kendi hayatını doğrudan etkilediğini görmek seçmen için kazanımdır. Ülkede kaos, kriz, çatışma çıkarmak için giderek daha sofistike yöntemlerle halkın algılarına, duygularına, kararlarına “oynayan” çevreler de gerçeğin duvarına toslamış olur böylece. Gerçeğin öğreticiliğiyle kimse baş edemez.
45 gün içinde bunlar yaşanır sonra erken seçime gidilir ise tablo çok değişir.
Yeni seçilen milletvekillerinin yeniden seçim istememesi, seçimlerin ekonomik faturası gibi sıkıntılar erken seçim seçeneğini zorlayacaktır. Lakin hükümetsizliğin, siyasi kaosun, ekonomik kayıpların, Allah korusun güvenlik sorunlarının baş göstermesi halinde erken seçim bir seçenek değil zarurettir.
Kendi meselelerimiz de bölgenin gerçekliği de öyle 45 gün hayatı durdurma lüksü vermiyor zaten Türkiye’ye. O yüzden bu sürenin çok iyi yönetilmesi, göğümüzde dolaşan leş kargalarına fırsat verilmemesi ve koalisyon görüşmelerinin ivedilikle sonuçlandırılıp erken seçim için geç kalınmaması gerekir.
Koalisyon ihtimalleri içinde, çözüm süreci ve yeni anayasa hedefi nedeniyle ideal olanı AK Parti + CHP + HDP koalisyonudur.
HDP’nin barajı geçmesi ve Türkiyelileşme hedefi (hangi şartlarda, kimlerce ve ne niyetle oluşturulduğundan bağımsız olarak) çözüm sürecinin en somut, en ileri sonucudur. Artık Türkiye’nin bir gerçeğidir ve bunu gerçek kılan Türkiye toplumudur. Sürecin ve normalleşmenin AK Parti’nin emeğiyle olduğu da unutulmamalı ve CHP’nin bu denklemde aktif olarak yer almasının yolları aranmalı.
“Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım”.
Not: 7 Haziran sandık sonuçları başkanlık sistemi tartışmalarını partilerden ve şahıslardan bağımsızlaştırdı, ihtiyacı somutlaştırdı. Şimdi konuşma zamanı.