29 Mart 2024 Cuma / 20 Ramazan 1445

Asılsız kayıp ilanıyla dolandırıcılık uyarısı

Asılsız kayıp ilanıyla dolandırıcılık uyarısı - Sosyal medyada asılsız kayıp ilanlarındaki numaraları arayan bazı vatandaşların kontör ve fatura dolandırıcılığına maruz kaldığı ortaya çıktı - Dijital İletişim Uzmanı Emre Yazıcıoğlu: - "Asılsız kayıp ve yardım ilanlarında yer alan telefon numaraları arandığı zaman dolandırıcıların hesabına kontör ya da fatura bedeli gibi yansımalar oluyor" - Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Doç.

18.07.2018 - 11:00
Dr. Ayşad Güdekli: - "Sosyal medyada asılsız paylaşım yapanlara resmi yaptırım olması önemli. Aldıkları cezaların da medyada yer bulması hiç şüphesiz caydırıcı olacaktır"

İSTANBUL (AA) - İZZET TAŞKIRAN - Sosyal medyada gerçek ihbarların değerlendirmesinde zamanla duyarsızlaşmaya neden olan asılsız kayıp ilanlarındaki telefon numaralarını arayan bazı vatandaşların dolandırıldığı bildirildi.

İnsanların hassasiyetlerini suistimal isteyen kötü niyetli kişiler tarafından verilen asılsız ilanlarda yazılı telefon numaralarını arayan vatandaşların, dolandırıcıların tuzağına düşebildiğine dikkati çeken uzmanlar, bu yolla vatandaşlardan kontör ya da fatura bedeli tahsil edildiği uyarısını yaptı.

Dijital İletişim Uzmanı Emre Yazıcıoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son zamanlarda artan kayıp ve hasta çocuğa yardım ilanlarının bir hayli ses getirmeye başladığını, bu durumun art niyetli kişiler tarafından kötüye kullanılmaya başlandığını belirtti.

Toplumdaki hassasiyeti fırsata çevirmek isteyen bazı art niyetli kişilerin duygu sömürüsü yaparak fayda elde etmeyi amaçladığına dikkati çeken Yazıcıoğlu, "Günümüz sosyal medya mecralarında yalan haberler gerçek haberlere oranla yaklaşık 10 kat daha hızlı yayılıyor. Bu durumun farkında olan örgütler 'Kızım kayıp, Allah rızası için paylaşın', 'Vicdan sahibiysen paylaş' gibi iletileri yayarak, milyonlarca etkileşim elde ediyorlar. Geçmiş dönemlerde yaptığım birtakım incelemelerde ilanlarda yer alan fotoğrafların stok fotoğraf sitelerinden veya cast ajanslarının internet sitelerinden alındığının farkına vardım." ifadelerini kullandı.

Sahte numara, isim, kullanıcı adı ve fotoğrafla oluşturulan profillerde genellikle kayıp çocuk ya da hasta bebek ilanlarının yer aldığını vurgulayan Yazıcıoğlu, şöyle devam etti:

"Dolandırıcılar bu yöntemle hem etkileşim hem de takipçi sayılarında kolaylıkla büyük artış sağlıyor. Etkileşimi yüksek olan hesaplardan hemen akabinde kıyafet, moda, dekorasyon, gıda, kozmetik ürünleri gibi internet üzerinden satış yapılan ürünlerden ilanlar alıp para kazanıyorlar. Daha sonra bu profiller, sayfalar belirli bir kitleya ulaşınca eski tüm gönderiler silinip sayfa adı değiştirilerek satışa çıkarılıyor. Ne yazık ki böyle nitelikli biçimde insanları dolandıranlar, sömürenler kendilerine 'sosyal medya uzmanı' sıfatını koyuyorlar. Öte yandan asılsız kayıp ve yardım ilanlarında yer alan telefon numaraları arandığı zaman dolandırıcıların hesabına kontör ya da fatura bedeli gibi yansımalar oluyor. Yardım kampanyası düzenlemiş gibi göstererek büyük vurgunlar elde ediyorlar. Sosyal medyada sıkça karşılaştığımız bu tarz gönderileri paylaşırken çok dikkatli olmalı, kaynağını ve doğruluğunu teyit etmeliyiz. Çoğu zaman bu tip sahte paylaşımlarda verilen telefon numaraları yanlış veya iptal edilmiş oluyor. O yüzden çevremizi de yanlış yönlendirmemek adına doğruluğunu teyit edilmeden paylaşmamalı, vicdan ve duygu sömürüsüne alet olmamalıyız."

- Kültürel dezenformasyon uyarısı

Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayşad Güdekli ise sosyal medyanın yaygınlaşması ve kullanım yaşının düşmesinin büyük kitlelere ulaşabilmeyi beraberinde getirdiğini söyledi.

Bu durumun bilgi kirliliği ve manipülasyona da yol açtığını ifade eden Güdekli, "Bu durum insani duyguların istismarı ile birlikte kültürel dezenformasyonu doğuruyor. Medyada yer alan her bilginin doğruluğunu ölçebilme ve etkileşimde kontrollü olabilme pek de pratik bir işlem değil." dedi.

Güdekli, sorunların çözümünde medya okuryazarlığının kritik öneminin su götürmez bir gerçek olduğuna dikkati çekerek, erken dönem eğitim müfredatında medya okuryazarlığı dersinin olması ve işin ehli eğitimciler eşliğinde okutulmasının yanıltıcı ve çarpıtıcı paylaşımları önlemede kritik önem taşıdığını bildirdi.

- "Medyanın panzehiri yine medyadır"

Sosyal medyada her iletinin dikkatli incelenmesi gerektiğini vurgulayan Güdekli, şöyle devam etti:

"Elbette, 'her paylaşıma şüpheci bir gözle bakılsın' demiyorum ama sosyal medyada güvenilir kaynakların paylaşımlarına itibar etmek gerekir. Sosyal medyada yapılan belli belirsiz, gerçekliği tartışmalı paylaşımların toplumsal noktada tesiri zaman zaman kitlesel bir reflekse dönüşüyor ve önüne geçilemez boyutlara erişiyor. Medyanın panzehiri yine medyadır. Medyada söz konusu istismar içerikli paylaşımlara dikkat çekmek ve uyarıcı bir takım haberler yapmak da önleyici bir etki oluşturabilir, keza oluşturuyor."

Güdekli, duyarlı ve dikkatli bir toplum olmanın yolunun önce ebeveynlerin bilinçlendirilmesinden geçtiğini söyledi.

Ardından eğitim stratejilerinin devreye girdiğini ifade eden Güdekli, "Sosyal medyada yer alan asılsız ve istismar içerikli paylaşım yapan kullanıcılara birtakım resmi yaptırımların olması mutlaka önemli. Bunun yanında, bu tip paylaşımda bulunanların aldıkları cezaların da medyada yer bulması hiç şüphesiz caydırıcı olacaktır." şeklinde konuştu.

- Kayıp çocuk haberleri

Klinik Psikolog Banu Yaşar da son dönemde kayıp çocuklarla ilgili haberlerin toplumu özellikle de anne babaları oldukça sarstığını belirtti.

Bunun zaten var olan korku ve kaygıların daha da artmasına sebep olduğuna değinen Yaşar, "Anne, babalar çocuklarını koruyamama konusunda eskiye oranla çok daha fazla kaygılı. Burada dikkat edilmesi gereken nokta çocuklarımızı koruyalım derken onların oyun oynama özgürlüklerini ellerinden almamak. Tedbirli olmak önemli fakat bu durum çocukların günümüzde zaten az olan oyun alanlarının daha da kısıtlanmasına yol açmamalı." ifadelerini kullandı.

Yaşar, ebeveynlerden çocuklarını koruma altına almak adına "Bak yanımdan uzaklaşma, elimi bırakma, seni de haberde gördüğün çocuk gibi kaçırırlar" şeklinde cümleler duyabildiklerini aktararak, çocuklara kendini korumayı öğretmenin gerekli olduğunu fakat bu şekilde ekstra korku vermek yoluyla tedbir almaya çalışmanın çocuklarda kaygı sorunlarına, bazı duygu ve davranış problemlerine yol açabildiğine dikkati çekti.

Kayıp çocukların ailelerinin yaşadığı süreçlerin çok zor olduğunu ifade eden Yaşar, şunları kaydetti:

"Çocuğu kaybolan ailelerin yaşadığı zorluğu gelen asılsız ihbarlar daha da artırmaktadır. Çocuklarıyla ilgili küçük bir habere bile ihtiyaç duyan aileleri asılsız ihbarlar her seferinde yeniden yıkmaktadır. Ölüm haberini veren ya da yanlış yer bildirimi ile bu ihbarları yapan insanlar psikolojik olarak kesinlikle sağlıklı bireyler değil. Diğerinin acısı üzerinden kurgu üretmek ancak sağlıksız bir zihnin ürünü olabilir. Bu asılsız ihbarlar, değerlendirilmesi gereken gerçek ihbarlara da engel olmakta zaman kaybına yol açmaktadır. Son günlerde asılsız kayıp ilanları da çıkmaya başladı. Günlerce yapılan aramalardan sonra gerçek bir kaybın olmadığı anlaşıldı. Kişisel çıkar elde etmek için yapılan yalan ihbarların dışındakiler ruhen sağlıklı olmayan bireyler tarafından yapılmış olabilir. Çünkü toplumsal travmaya sebep olabilecek haberlerin ve olayların arttığı dönemlerde kişisel patolojilerde de tetiklenmeler olabilir."

Yaşar, yalan kayıp haber ve ihbarların aile ve toplum üzerinde etkilerinin olduğunu aktardı.

Bu tip ihbarların kaygı ve korkuları artırarak sağlıksız koruma tedbirleri alınmasına sebep olabileceğini dile getiren Yaşar, sözlerini, "Asılsız kayıp ilanları, kaygı bozukluğuna yatkın bireylerde bu sorunların tetiklenmesine, anksiyete ataklarının artmasına sebep olabilir. Bir diğer sonucu ise sürekli yalan kayıp haberlerinin artması toplumda zamanla duyarsızlaşmaya ve tepki vermemeye yol açabilir. Çıkan gerçek haberlere de ihtiyatla bakmaya, toplumsal sorumluluk algısında dejenerasyona sebep olabilir." diye tamamladı.