29 Mart 2024 Cuma / 20 Ramazan 1445

FETÖ'nün "VIP dinleme" davası

FETÖ'nün "VIP dinleme" davası - Siyasetçi, sanatçı, gazeteci ve iş adamı birçok kişiyi usulsüz dinledikleri iddiasıyla, eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Akyürek, eski emniyet müdürleri Yılmazer ile Atayün'ün de aralarında bulunduğu 208 kişinin yargılandığı davada sanık savunmalarının alınmasına devam edildi - Sanık Çolak: - "17-25 Aralık'tan sonra sohbetler dini olmaktan uzaklaştı, hükümet aleyhtarlığına döndü.

23.11.2017 - 17:55
Sohbetlere gelen insanlara 'Kesinlikle şu partiye oy vermeyeceksin, şunu yapacaksın' gibi talimatlar verilmeye başlandı" - "Bayburt’ta iki parti vardı muhafazakar. 'AK Parti’nin karşısında kim varsa güçlü, ona oy verin' söylemleri yapılıyordu"

ANKARA (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) faaliyetleri çerçevesinde siyasetçi, sanatçı, gazeteci ve iş adamı birçok kişiyi usulsüz dinledikleri iddiasıyla 208 kişinin yargılandığı davanın sanıklarından Adem Çolak, "cemaat" ile olan irtibatını kabul ederken, "17-25 Aralık'tan sonra sohbetler dini olmaktan uzaklaştı, hükümet aleyhtarlığına döndü. Sohbetlere gelen insanlara 'Kesinlikle şu partiye oy vermeyeceksin, şunu yapacaksın' gibi talimatlar verilmeye başlandı. Bayburt'ta iki parti vardı muhafazakar. 'AK Parti'nin karşısında kim varsa güçlü, ona oy verin' söylemleri yapılıyordu." dedi.

Eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, eski emniyet müdürleri Ali Fuat Yılmazer ile Yurt Atayün'ün de aralarında bulunduğu 208 kişinin Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmasına devam edildi.

Tutuklu ve tutuksuz sanıklar, bazı müştekiler ve avukatları katıldığı duruşmada, Akyürek ve Yılmazer'in de arasında yer aldığı bazı tutuklu sanıklarla bulundukları cezaevinden telekonferans sistemi üzerinden bağlantı kuruldu.

Duruşmada, haklarında çeşitli illerde FETÖ/PDY üyeliği suçlamasıyla dava açılan ve mevcut dava dosyasıyla birleştirilen sanıkların birleşen dosyalar kapsamındaki savunmaları da alındı.

Sanık Adem Çolak da zamanında ismi "cemaat" olan FETÖ ile Denizli İstihbarat Şube Müdürlüğünde tanıştığını belirterek, bekar olması nedeniyle Ramazan ayında iftara çağrıldığını, bu sırada sohbetlerin olduğunu anlattı.

Evlendikten sonra da bazı sohbetlere katılmaya devam ettiğini kaydeden Çolak, bu sohbetlerin, Bayburt ve Şanlıurfa İstihbarat Şube Müdürlüğündeki görevi sırasında da devam ettiğini söyledi.

- "AK Parti'nin iktidardan düşürülmesi amaçlandı"

Sohbetlerde 17-25 Aralık'a kadar dini konuların, devlete ve hükümete bağlılığın anlatıldığını aktaran Çolak, şunları ifade etti:

"17-25 Aralık'tan sonra sohbetler dini olmaktan uzaklaştı, hükümet aleyhtarlığına döndü. Sohbetlere gelen insanlara 'Kesinlikle şu partiye oy vermeyeceksin, şunu yapacaksın' gibi talimatlar verilmeye başlandı. Bayburt'ta iki parti vardı muhafazakar. 'AK Parti’nin karşısında kim varsa güçlü, ona oy verin' söylemleri yapılıyordu. MHP güçlüydü ve onu destekliyorlardı. Bu süreçte AK Parti'nin iktidardan düşürülmesi amaçlandı. HSYK seçimlerinde ise cemaat sohbetlerine gelenlere 'Tanıdığınız hakim, savcı var mı? Bize yardımcı olsunlar.' deniliyordu."

FETÖ'nün gerçek yüzünü 2015'te Şanlıurfa'da İstihbarat Şube Müdürlüğünde çalışırken gördüğünü, yapılan usulsüz bir evrak nedeniyle gözaltına alındığını anlatan Çolak, sonrasında mahkemece serbest bırakıldığını kaydetti.

Bu tahliyeden sonra kendisinden "ByLock" yüklemesini istediklerini belirten Çolak, programı indirdiğini ancak aktif şekilde kullanmadığını savundu.

Çolak, bu sırada bazı FETÖ mensubu polislerin işlerine son verildiğini ifade ederek, "Bu sırada bazı cemaatçiler Süleymancıların, başka cemaatlerin arasına girdi. Kendilerini farklı göstermek istediler." dedi.

Örgütün gerçek yüzünü 17-25 Aralık'tan sonra gördüğünü dile getiren Çolak, "Ben Kur'an-ı Kerim'i okudum. 'Yalan söylemeyin' yazıyor. Ben yalana şahit oldum. Bunlardan tiksindim." ifadesini kullandı.

Sanık Çolak, "Demokrasiyi içine sindirememiş, dini değerlerle insanları kandırmış, seçilmiş hükümeti devirmek isteyen, hain darbe girişiminde bulunan bu FETÖ hain terör örgütünün gerçek yüzünü göremediğim için pişmanlık duyuyorum. Sohbetlere dinimi öğrenmek, öğrendiklerimi yaşamak amacıyla katıldım. 17-25 Aralık'tan sonra örgütün gerçek yüzünü gördüm ve ilişiğimi kestim. Pişmanım. Tahliyemi istiyorum." şeklinde savunma yaptı.

- Diğer sanıklar

Sivas'ta tutuklu bulunduğu cezaevinden telekonferans sistemiyle savunması alınan tutuklu sanık Gökay Havabulut ise Sivas Cumhuriyet Başsavcılığının kendisi hakkında dava açtığını, suçlamaların aynı olduğunu ifade etti.

Havabulut, 2001'de mezun olduktan sonra istihbaratta görev aldığını, Ankara'dan sonra Sivas'a atandığını, darbe girişiminin ardından tutuklandığını kaydetti.

İddianamede İstihbarat Daire Başkanlığına FBI'dan 2007-2008'de gelen 4 evrak bulunduğunun belirtildiğini bildiren Havabulut, bunlardan yalnızca birinin görev yaptığı şubenin sorumluluğunda olduğunu, ancak kendisinin evrakla ilgili işlem yapmadığını savundu.

Havabulut, "O evrakta imzam, parafım yok, ilgim yok. Disiplin soruşturması yapıldı. Benim bu olayla alakalı olabileceğime ilişkin bir tane delil yok. Olsaydı ceza almam gerekirdi." diye konuştu.

FETÖ/PDY'nin "Emniyet imamı" Osman Hilmi Özdil ile irtibatına ilişkin ise Havabulut, "Beni bu davaya bu konu bağlıyor. Özdil'i hiç tanımıyorum. Özdil'e ait olduğu belirtilen numara bir sigorta acentesinin. Firma görevlileri beni bu numaradan arıyorlardı. Kasko ve sigortayı buraya yaptırmıştım." dedi.

Havabulut, ByLock kullanmadığını öne sürdü.

Tutuklu sanıklardan Ahmet Ümit Seçgin, bulunduğu cezaevinden telekonferans sistemiyle yaptığı savunmasında "İstihbarat Daire Başkanlığındaki dinlemelerde bir usulsüzlük yürütüldüyse, ben onun içinde yer almadım." dedi.

Kendisiyle aynı durumdaki görevlilerin tutuksuz yargılandığını ifade eden Seçgin, tahliye talebinde bulundu.

Tutuklu sanıklardan eski Ankara İstihbarat Şube görevlisi Ceyhan Berberoğlu ile Harun Dağlı da ByLock kullandıkları yönündeki tespitleri kabul etmeyerek tahliyelerini istedi.

Sanıklardan eski komiser yardımcısı Oğuz Kaan Yıldız da yine telekonferansla alınan savunmasında, iki dinleme kararı nedeniyle suçlandığını, ancak hiçbir dinleme kararı almadığını savunarak, "Kararlarda benim aidiyet numaram var ancak imzalar bana ait değil." diye konuştu.

Yıldız da ByLock kullandığını reddetti.

Tutuklu bulunduğu cezaevinden telekonferansla duruşmaya bağlanan sanıklardan eski Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Lokman Kırcılı ve eski Emniyet Müdürü Yurt Atayün, savunmalarını hazırlayamadıklarını belirterek süre istedi.

Silivri Cezaevinden duruşmaya bağlanan Emniyet Genel Müdürlüğünün eski İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek de dosyada, kendisine ait olduğu belirtilen paraf ve imzalar üzerinde kriminal inceleme yapılması talebinde bulundu.

Duruşmaya yarın devam edilecek.

- Dava

Eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanları Ramazan Akyürek ve Ömer Altıparmak, eski emniyet müdürleri Ali Fuat Yılmazer ile Yurt Atayün'ün de arasında yer aldığı, çoğunluğu polis olan sanıklar, eski başbakanlardan Necmettin Erbakan, bazı Cumhurbaşkanlığı danışmanları ile Anayasa Mahkemesi üyelerinin yakınları, hakim, gazeteci, iş adamı, siyasetçi, emniyet müdürü ve insansız hava aracı projesinde yer alanların da aralarında bulunduğu çok sayıda kişiyi usulsüz biçimde dinlemeye almakla suçlanıyor.

Sanıklar, "terör örgütü FETÖ/PDY üyesi olmak", "resmi belgede sahtecilik", "haberleşmenin gizliliğini ihlal", "özel hayatın gizliliğini ihlal", "kişisel verilerin kaydedilmesi" ve "iftira" gibi suçlardan yargılanıyor.

Ankara'nın yanı sıra başka illerde açılan kimi davaların da birleşmesiyle dosyada sanık sayısı 208'e yükseldi.