18 Nisan 2024 Perşembe / 10 Sevval 1445

İstanbul'un desteği, düşmana "pes" dedirtti

İstanbul'un desteği, düşmana "pes" dedirtti - Mehmetçik'in 103 yıl önce kahramanlık destanı yazdığı Çanakkale Savaşları'na, İstanbul'da yaşayan halkın sağlık, lojistik ve propaganda yönünden sağladığı destek, savaşın seyrinin değişmesinde büyük rol oynadı - Bahçeşehir Üniversitesi Osmanlı-Türk Tarihi Araştırmaları Koordinatörlüğü Uzmanı Özal: -"İtilaf kuvvetleri, en nihayetinde sadece bir ordu ile değil bir milletle savaştıklarını ve başa çıkamayacaklarını anlayınca pes etti, Gelibolu'yu terk ettiler.

17.03.2018 - 11:39
Böylelikle Çanakkale Cephesi de kapandı" - "Başkent, var olma mücadelesi verdiği bu savaşta her açıdan cephedeki askeri destekledi, savaşı da bizzat yaşadı" - "Savaşlar içerisinde askerlerin etkinlikleri, sonucu belirleyen ana unsur olarak kabul edilir. Ancak arka planda bu başarıların mimarı olan başka bir kitle bulunmaktadır. Yaralıların ve hastaların bakımıyla ilgilenen sağlık personeli ile cephenin ihtiyaçlarını karşılayan, lojistik destek sağlayan halk" -"Çanakkale Savaşları'nda, bütün bu unsurların iş birliği içerisinde çalışması, ordu-millet-devlet birlikteliğini sağladığından, gerek denizde gerekse karada zafer kazanıldı. Bu nedenle de Çanakkale Savaşları, Milli Mücadele'nin ön sözü olarak kabul edilir"

İSTANBUL (AA) - ÇİĞDEM ALYANAK - Mehmetçik'in 103 yıl önce Gelibolu Yarımadası'nda kahramanlık destanı yazdığı Çanakkale Savaşları'na, İstanbul'dan sağlanan lojistik ve sağlık desteği, İtilaf Devletleri'ne, sadece bir orduyla değil, bir milletle savaştığını gösterdi.

1. Dünya Savaşı sırasında 1915-1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası'nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleri, birbirinden etkileyici kahramanlık destanlarına sahne oldu.

Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'u alarak, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının kontrolünü ele geçirmek, Rusya ile güvenli bir tarımsal ve askeri ticaret yolu açmak, Alman müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak İttifak Devletlerini zayıflatmak amacıyla, ilk hedef olarak Çanakkale Boğazı'na giren İtilaf Devletleri'nin saldırıları başarısız oldu ve geri çekilmek zorunda kaldılar.

Her iki tarafın da ağır kayıplar verdiği Çanakkale Cephesi'ne İstanbul'da yaşayan halkın sağlık, lojistik ve propaganda yönünden sağladığı destek, savaşın seyrinin değişmesinde büyük rol oynadı.

- "İstanbul'un da aktif olarak katıldığı bir savaş"

Bahçeşehir Üniversitesi Osmanlı-Türk Tarihi Araştırmaları Koordinatörlüğü Uzmanı İlkin Başar Özal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Çanakkale Savaşları'nın, 1. Dünya Savaşı içerisinde ayrı bir yere sahip olduğunu hatırlattı.

Neredeyse savaş sırasında kullanılan bütün silahların burada da kullanıldığını, deniz saldırısını takiben dünya savaş tarihinin ilk büyük ve kapsamlı çıkarma harekatına sahne olduğunu belirten Özal, kapsamlı denizaltı harekatları, uçakların etkinlikleri ve siper savaşının Çanakkale Boğazı'nda ve Gelibolu Yarımadası'nda yaşanan savaşa damgasını vurduğunu ifade etti.

Çanakkale Boğazı'ndan geçmeye çalışan İtilaf Kuvvetleri ile buna izin vermemekte kararlı olan Türk ordusu arasındaki mücadelenin, ilk saldırının yaşandığı 3 Kasım 1914 tarihinden son İtilaf askerinin Gelibolu'dan ayrıldığı 9 Ocak 1916 gününe kadar devam ettiğini anımsatan Özal, bu mücadelenin aynı zamanda İstanbul'un da aktif olarak katıldığı bir savaş olduğunu dile getirdi.

Başkentin, var olma mücadelesi verdiği bu savaşta her açıdan cephedeki askeri desteklediğini, savaşı da bizzat yaşadığını anlatan Özal, "Savaşlar içerisinde askerlerin etkinlikleri, sonucu belirleyen ana unsur olarak kabul edilir. Ancak arka planda bu başarıların mimarı olan başka bir kitle bulunmaktadır. Yaralıların ve hastaların bakımı ile ilgilenen sağlık personeli ile cephenin ihtiyaçlarını karşılayan, lojistik destek sağlayan halk." dedi.

- "Ordu-millet-devlet birlikteliği"

Çanakkale Savaşları'nda bütün bu unsurların iş birliği içerisinde çalışmasının, ordu-millet-devlet birlikteliğini sağladığından, gerek denizde gerekse karada zafer kazanıldığını aktaran Özal, bu nedenle de Çanakkale Savaşları'nın, Milli Mücadele'nin ön sözü olarak kabul edildiğini söyledi.

Çanakkale'de savaşan her iki tarafın da bütün hazırlıklarına rağmen öngöremedikleri unsurun, yaralı ve hasta asker sayısının beklenenin çok üzerinde olması olduğunu belirten Özal, savaşın sıhhiye ile ilgili boyutunu şöyle anlattı:

"Özellikle sağlık alanında görevli personel, hayal bile edemedikleri bir sorumluluk ve görev yüküyle karşı karşıya kalmışlardır. İngiliz Savaş Bakanlığı'nın harekat öncesi hazırladığı raporda zayiat sayısı (ölü, yaralı, hasta, kayıp olmak üzere) 10.000 olarak hesaplanmıştır. Savaşın sonunda ise bu rakam yaklaşık çeyrek milyondur. Bu nedenle İtilaf Kuvvetleri hazırlıksız yakalanırlar. 25 Nisan çıkarması sonrası sağlık hizmetlerinde bir kaos yaşamışlardır. Sedyeler yetersiz kaldığından yaralılarını cephane sandıkları ya da un ve şeker çuvalları ile sahile taşımışlardır. Burada uzun süre sıhhiye sandallarını bekleyenlerin bir kısmı malzeme taşıyan römorkörler ile hastane gemilerine sevk edilmiştir. Limni Adası'ndaki hastanelere ulaşacak kadar şanslı olanlar ise sağlık malzemesi ve personel yetersizliği ile karşı karşıya kalmışlardır. Ölümlerin büyük bir kısmı basit yaralanmaların tedavi edilememesi sonucunda gerçekleşmiştir."

- "İki hastane gemisi görevlendirildi"

Çanakkale harekatı sırasında İtilaf Devletleri'nin lojistik destek ve sağlık faaliyetlerinin tam bir keşmekeşlik görüntüsünde olduğunu dile getiren Özal, "Ancak İngiliz propaganda servisi sayesinde ne anakaradakiler ne de sömürgedekiler askerlerinin yaşadıklarından savaşın sonuna kadar haberdar olamamışlardır. Osmanlı askerlerinin ise durumları dost topraklarda mücadele verdiklerinden biraz da olsa farklıydı. Sağlık organizasyonu açısından bakıldığında Osmanlı Devleti, Balkan Savaşları'nda elde ettiği tecrübeyle, ne yapacağını bilir konumdaydı." diye konuştu.

Harbiye Nezareti'nin genel seferberlik ilanı ile ordu bünyesindeki Sıhhiye Dairesi ve Menzil Müfettiş-i Umumiliği'nin yanı sıra Hilal-i Ahmer Cemiyeti'nin de hazırlıklara başladığını belirten Özal, öncelikle ordu sıhhiye unsurları ile Hilal-i Ahmer'in birlikte çalışmalarını sağlamaya yönelik yönerge yayınlandığını aktardı.

Ulaşım iskeleleri olarak Yeşilköy, Tekirdağ, Gelibolu ve Çanakkale'nin tespit edildiğini aktaran Özal, bu iskelelerden yararlıların İstanbul'a nakledilmesi amacıyla da Hilal-i Ahmer bünyesinde iki hastane gemisinin görevlendirilmesinin kararlaştırıldığını belirtti.

İstanbul'a getirilen yaralıların, Hilal-i Ahmer'in ambulans ve araçları yardımıyla askeri ve cemiyetin hastanelerine dağıtılmasının planlandığını kaydeden Özal, "İstanbul'da 7 bin yatağın ordu ve 3 bin yatağın Hilal-i Ahmer tarafından yönetileceği toplam 10 bin yataklık bir kapasite uygun görüldü. Ancak 25 Nisan çıkarması ile karşılaşılan durum, yapılmış olan hiçbir hesaba uymadı. Ordu Sıhhiye Dairesi, Menzil Müfettiş-i Umumiliği ve Hilal-i Ahmer Cemiyeti hemen gerekli önlemleri almaya başladı. Yaralılara sunulan hizmetlerde ve hastanelerin kapasitelerinin artırılmasında sivil halkın da büyük katkısı oldu." ifadelerini kullandı.

- "Her ev ve çiftlik hastaneye dönüştürüldü"

25 Nisan saldırısının ardından baş gösteren aşırı yaralı akını nedeniyle, sıhhiye bölüklerinin kendi sargı yerinin yanı sıra, Tengerderesi, Soğanlıdere, Havuzlarderesi, Kocadere ve Matikdere'de büyük sargı yerleri açıldığını ifade eden Özal, çıkartmanın ilk bir haftasında sürekli olarak yaralıların toplanıp her türlü araç kullanılarak geriye sevk edildiğini söyledi.

Yaraları beklemeye müsait olan askerlerin, belirli noktalarda toplanarak sıhhiye kollarının yanında cepheye erzak ve mühimmat getiren nakliye kollarının araçları ile geriye sevk edildiğini belirten Özal, ameliyat edilmesi gerekenler ilgili bölüme alınırken, diğerlerinin yaralarının durumuna ve önemine göre, seyyar, menzil, harp, hafif yaralı ya da ağır yaralı hastanelerine yönlendirildiğini ifade etti.

Gelibolu Yarımadası'nın kuzeyine çıkıldıkça, her ev ve çiftliğin hastaneye dönüştürüldüğünü anlatan Özal, Tekirdağ ve Edirne hastanelerinin ise kapasitelerinin çok üzerinde dolduğunu belirtti.

- Yaralılar gemilerle nakledildi

Rakamların baş edilebilecek gibi olmadığını dile getiren Özal, sözlerine şöyle devam etti:

"İstanbul'a sevk edilmesi gereken çok yaralı bulunmaktadır. 25 Nisan 1915-1 Temmuz 1915 tarihleri arasında İstanbul ve çevresindeki hastanelere gönderilen personel sayısı 58 bin 752'ye ulaşmıştı. Bu da günde ortalama olarak 653 personele denk gelmektedir. Şirket-i Hayriye'nin 60 numaralı Rağbet, 61 numaralı Sultanhisar, 63 numaralı Sütlüce, 70 numaralı Ziya vapurları ile Seyr-i Sefain İdaresi'nin Gülnihal Hastane gemisi kullanılarak İstanbul hastanelerine nakledilmişlerdir.

Ağustos saldırısı ile artan yaralı ve hasta sayısı Şirket-i Hayriye vapurlarının 970 yataklık ve Gülnihal'in 700 yataklık kapasitesi yetersiz kaldığı için her türlü nakliye gemisi İstanbul'a dönerken yaralı ve hasta taşımada kullanıldı. Şirket-i Hayriye, Seyr-i Sefain İdaresi ve Haliç Şirketi'nin kaptanları gece gündüz demeden cepheye erzak, mühimmat, sağlık malzemesi taşırlarken geriye dönüşte de yaralıları İstanbul'a getirdi."

- İstanbul'a büyük görev

Eylül, ekim ve kasım aylarında 16 bin 416'sı yaralı, 19 bin 739'u hasta ve 15 bin 255'i hava değişimi olmak üzere toplamda 51 bin 410 personelin İstanbul'a sevk edildiğini aktaran Özal, "Bu durumda İstanbul'a büyük görev düşmüştü. İstanbul'da Haydarpaşa ve Sirkeci’de kurulan merkezlere getirilen çok sayıda yaralı, ambulanslar yetersiz kalınca halkın gönüllü olarak katılımıyla sağlanan, araba katarları, faytonlar ve at arabaları ile merkez hastanelere taşındı." dedi.

Hastanelerde koridorlar bile dolunca yaralıların tedavi edilmesi için 52 okul ve kamu binasının hastaneye çevrildiğini anlatan Özal, şunları aktardı:

"Gayrimüslimlerin de katılımıyla birçok ev, konak ve yalı sağlık hizmetine açılarak revir, sağlık ocağı, nekahathane olarak hizmet vermeye başladı. Kadın dernekleri üye sayısını artırarak hasta bakıcı ve hemşire açığını kapattı. 8 saatlik vardiyalarını kendi istekleri ile 12 saate çıkardılar. Vardiyalarda arta kalan zamanda ise evlerde mum ışığı altında sargı bezi, üniforma, yatak malzemeleri diktiler. Halk da örgütlenerek yatak, çarşaf, yastık kılıfı, meyve yardımları ile Hilal-i Ahmer'e bağışlarda bulundu."

- "Halk, yaralı Mehmetçikleri ziyaret etmek için birbiriyle yarıştı"

Rum, Ermeni ve Yahudi cemaatleri de topladıkları yardımlar ile yaralıların ihtiyaçlarını karşılamak için seferber olduğunu belirten Özal, "Öğrenciler, derslerinden arta kalan zamanlarda, okullarının hastaneye çevrilmiş olan kısmında kalan yaralı ve hasta askerlerin mektuplarını yazdı, ihtiyaçlarını gidermelerine yardımcı oldu. Düzenlenen kampanyalardan elde edilen gelir ile gazi ve şehitlerin ailelerine yardım edildi. Halk yaralı ve hasta Mehmetçikleri ziyaret etmek için birbiriyle yarıştı, hastanelere akın etti." ifadelerini kullandı.

Özal, yapılan yardımların fazlalığı nedeniyle Hilal-i Ahmer depolarında yer kalmadığını, esnafın gönüllü olarak kendi depolarını Hilal-i Ahmer'in hizmetine verdiğini ifade etti.

İtilaf donanmasına ait üst güvertelerine top monte edilmiş denizaltıların Çanakkale Boğazı'ndan gizlice geçerek nakliye gemisi, liman, iskele, tren istasyonları, silah fabrikalarına yaptıkları saldırıların da kimseyi yıldırmadığını aktaran Özal, şunları kaydetti:

"Bu denizaltıların Haydarpaşa ve Sirkeci iskelelerine zarar vermeleri hatta gemi batırmaları bile Türk kaptanlarını yaptıkları işten alıkoymaya yetmedi. Hatta yazarlar, ressamlar ve şairlerden oluşan Heyet-i Edebiye, Suriye ve Lübnan'dan gelen İlmiye Heyeti, Osmanlı parlamento üyelerinden oluşan Mebusan Heyeti, Osmanlı tahtının veliahdı Yusuf İzzettin Efendi, Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili Enver Paşa korkusuzca cepheyi ve ardından da hastaneleri ziyaret etti.

İtilaf kuvvetleri en nihayetinde sadece bir ordu ile değil bir millet ile savaştıklarını ve başa çıkamayacaklarını anlayınca pes etti. Gelibolu'yu terk ettiler, böylelikle Çanakkale Cephesi de kapandı Ama kaptanlar, hasta bakıcılar, hemşireler, yardım dernekleri İstanbul askerlerine yardımı sürdürdü."