İHEP takviminde neler var?

Cüneyd Altıparmak / Hukukçu
8.05.2021

Hukuk alanındaki değişimler, korunaklı bir alanın ele geçirilme mücadelesi şeklinde yürütülemez. Konunun siyaset malzemesi haline getirilmemesi gerekir. Burada görevin sadece iktidara düştüğünü düşünenler büyük bir hata içindedir. Hukuk, esasen muhalefetin "yapıcılığı" ile doğru bir zemin kazanır. Bu meselelere "Ne olursa olsun karşıyız!" yaklaşımı, milletin verdiği muhalefet ödevine ters düşen, topluma katkı sunmaktan uzak bir yaklaşımdır.


İHEP takviminde neler var?

Adalet hizmetlerinin iyileştirilmesi, belirli bir standarda bağlanması, hızlanması, kararların niteliğinin uluslararası kriterlere uygun olması bir ülkenin gelişmişlik seviyesini gösterir. Hukuk alanındaki bu ilerleme sadece bu sahada kalmaz, ülkelere geleceğe yatırım ve beyin göçü değeri de sağlar. "Hukuk" ve "reform" kavramları tek başına kullanılsa bile dinamizm içeren kavramlardır. Bu yazımızda hukuk reformu olan İnsan Hakları Eylem Planı (İHEP) hakkında oluşturulan takvimi irdelemeye çalışacağız. İHEP'in neredeyse tüm detaylarını gördüğümüz bu takvimde neler olduğuna bakacağız ve birtakım değerlendirmelerde bulunacağız.

'Ne olursa olsun karşıyız!'

Dar anlamda "adalet hizmetleri" geniş anlamda "hukuk", sadece üzerinde iktidarın söz söyleyeceği bir mecra değildir. Muhalefet etmek de "karşı çıkmak" olarak algılanmamalıdır. İktidar "tasarlayan", muhalefet ise "doğruya yönlendiren" bir pozisyon alırsa hukuk alanında ilerleme kaydedilir. Hukuk alanındaki değişimler, korunaklı bir alanın ele geçirilme mücadelesi şeklinde yürütülemez. Konunun siyasi yönelimlerin ve eleştirilerin malzemesi haline getirilmemesi gerekir. Burada görevin sadece iktidara düştüğünü düşünenler büyük bir hata içindedir. Hukuk, esasen muhalefetin "yapıcılığı" ve ürettikleri ile doğru ve iyi bir zemin kazanır. Bu meselelere "Ne olursa olsun karşıyız!" yaklaşımı, milletin verdiği muhalefet ödevine ters düşen, topluma katkı sunmaktan uzak bir yaklaşımdır. Burada toplumsal muhalefetin de ödevi, iktidarın yaptığını ne pahasına olursa eleştirmek değil, geliştirmektir. Hukuk bu yönüyle siyaset ve ekonomiden farklıdır. Her kesim bu konuya hassas yaklaşmak zorundadır.

Meselenin başladığı nokta

Hepimiz kabul edelim ki, 15 Temmuz darbe girişimi ve öncesinde yaşanan gerilimlerin iki ana noktası vardı: Mahkemeler ve kışlalar... Vesayetçi veya bu vesayeti ele geçirme derdinde olanların ürettiği maraz, 15 Temmuz'da tüm unsurları ve gücüyle varlığını gösterdi. Yaşanan girişimin hukuk alanındaki tahribatı çok büyüktü. Nitekim halen devam eden bir enkaz temizleme çalışması ile karşı karşıyayız. Ve bu mesele artık "sen şöyle dedin" "sen böyle demedin" tartışmasından ötede ve müdahale edilmesi gereken bir aşmada. İşte bu noktada Adalet Bakanı'nın çıkışı birçok sorunla yüzleşmenin ilk adımı oldu. Sorunun normatif (mevzuat) boyutuna dair değil, uygulama/pratik sorununu çözmeye dönük vurgu halen önemini koruyor. Hatırlayalım... Bugünlerde şiddetli biçimde hissetsek de bu durum yeni değil. "Eski Türkiye"de yüksek mahkemeler mevzuatı hiçe sayan, anayasaya, insan haklarına aykırı birçok karara imza atmıştı. Yeni olmayan sorunu çözmeye dönük "itiraf" ve reform paketi içeren bu adımı önemsemek gerekiyor.

İHEP nedir?

İnsan Hakları Eylem Planı'nın çıkış noktası şudur: "insanın maddi ve manevi varlığı ile onur ve saygınlığını devletin bütün kurum ve kuruluşlarıyla tüm işlem ve eylemlerinde koruma yükümlülüğüdür. 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!' düsturunda ifadesini bulan bu yükümlülük, devletin varlık sebebini de bir kez daha teyit ve tekrar etmektedir". İHEP 11 temel ilke üzerine inşa edilmiştir. Bundan neşet eden dokuz amaç, 50 hedef ve 393 faaliyet belirlenmiştir. İlgili amaçları izlenmesi, somut veriler üretmesi ve ölçümlenebilir olması İHEP'in temel yaklaşımıdır. Belirtilen temel ilkelerindeki vurgu şu başlıklar altında toplanır: "İnsan hakları", "ayrımcılık yasağı" "kamu hizmetlerinden eşit yararlanma", hukuki güvenlik ilkesi", "lekelenmeme hakkı" "düşünceyi açıklama sonucunda hapis yasağı", "hukuk devleti", "adalete kesintisiz erişim". Bu temel ilkelerin amaçları ise şöyledir: *1."Daha güçlü bir insan hakları koruma sistemi"

2."Yargı bağımsızlığı ve adil yargılanma hakkının güçlendirilmesi" *3."Hukuki öngörülebilirlik ve şeffaflık" *4."İfade, örgütlenme ve din özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesi" *5."Kişi özgürlüğü ve güvenliğinin güçlendirilmesi" *6."Kişinin maddi ve manevi bütünlüğü ile özel hayatının güvence altına alınması" * 7."Mülkiyet hakkının daha etkin korunması" *8."Kırılgan kesimlerin korunması ve toplumsal refahın güçlendirilmesi" *9."İnsan hakları konusunda üst düzey idari ve toplumsal farkındalık". Tüm bunlar, güzel ve doğru hedefler. Ancak "Bunların pratiği nasıl olacak?" sorusunu da akla getiriyor.

Takvimin ana hatları

Takvimde "faaliyet", "süre" ve "sorumlu kurum" olmak üzere üçlü bir belirleme var. Sorumluların Bakanlıklar, Kurullar, Kurumlar ve Cumhurbaşkanı Yardımcılığı olduğunu ve ilgisine göre birden fazla sorumlunun olabileceği görünüyor. Sadece Adalet ve İçişleri bakanlıkları ekseninde bir görev dağılımı bulunmuyor. Sanayi, Maliye, Sağlık, Kültür, Çevre Şehircilik bakanlıklarına, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Barolar Birliği, Noterler Birliği, Türkiye Adalet Akademisi, Kamu Denetçiliği, Adli Tıp, Kişisel Verileri Koruma Kurumu gibi idarelere de yükümlülük yüklemekte. Takvim, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıkladığı başlıkların detaylandırılmış ve bir vadeye bağlanmış biçimi. Eylem Planı'nda belirlenen amaçlara bağlı hedef ve faaliyetlere ilişkin bütçenin, ilgili ve sorumlu kurumların yıllık bütçelerinde gösterilmesi öngörülmüş. Ciddi bir hazırlık ürünü olan İHEP'in ortaya çıkmasında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi İhlallerinin Önlenmesine İlişkin Eylem Planının, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarının, Avrupa Konseyi'nin tavsiyelerinin, AGİT, BM, AB müktesebatı ve raporlarının incelendiğini ve hatta buralardan görüşler alındığını görüyoruz. Yine ülkemizdeki yüksek yargı organları ve HSK ile sivil toplum ve akademik çalıştaylarının yapıldığını okuyoruz. Bu noktada, iş dünyası, gayrimüslim cemaatler, gazeteciler ile yapılan toplantılara da hassaten belirtmek isteriz.

Neler getiriyor?

Bu tafsilatlı metin, 146 sayfa. Üç ay ile iki yıl vadeli süreler içinde faaliyetlerin hayata geçirilmesi öngörülüyor. Bunların tamamını bu yazıda değerlendirmek mümkün değil. Birbirinden önemli bu adımlar içinden en önemli gördüklerimizi ele alacağız. Hakimlerin görev yaparken tayin, gönderilme gibi durumlar ile karşılaşmaması için adımlar atılıyor. İstinaf mahkemelerinin kararı kaldırma yetkisi vardı. Bunun yanında gerekçesiz, yetersiz kararları "bozma" yetkisi de tanınacak. Bilişim alanındaki -özellikle dolandırıcılık- suçlara karşı "hızlı bir yargılama" için engeller kaldırılacak. İdari yargıda, idarenin cevap verme süresi 60 günden 30 güne düşürülecek, gerekçeli karar kararın verildiği kurul toplantısından itibaren 30 gün içinde yazılmış olacak. Dosyaya idarenin sunduğu tüm belgelerin diğer tarafa tebliği sağlanacak ve davaya katılan tarafa tek başına kanun yoluna başvurma imkanı sağlanacak. Harçlarda, noter masraflarında sadeleşmenin yanında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve diğer erteleme kurumları bir arada tekrar ele alınıp düzenlenecek. Ayrımcılık ve nefret suçuna ilişkin Türk Ceza Kanunu'nda yeni bir düzenleme yapılacak ki buna ciddi anlamda ihtiyaç bulunuyor.

Oturma düzeni değişecek

Ceza dosyalarında, sanığın, müdafisinden kesintisiz yardım alması için, yan yana oturmaları sağlanacak. Böylece, sanığın hâkimin tam karşısında yer aldığı oturma düzeninden ayrılacağız. Avukatı ile sanık yan yana oturup savunma yapacak. Böylece adliyelerde "hukuk mahkemelerine" benzeyen bir oturma düzenine geçiş olacak gibi görünüyor. Ancak gönül ister ki savcılık makamının da karar veren hâkim veya heyetten farklı bir yerde oturması sağlanabilsin. Müdafinin dosya inceleme yetkisine yönelik olarak belli suçlar için verilebilen kısıtlama kararına üst süre sınırı getirilecek. Böylece müdafi veya vekilin soruşturma dosyasını incelemesi ancak belirli bir süre ile sınırlı olacak. Burada süre sınırından çok dosyanın tutuklamaya sevki halinde gizlilik kararının kalkmasının daha mantıklı bir yol olacağını düşünüyoruz. Zira böylece hem tüm deliller toplanarak bir tutuklama talebi yapılmış olacaktır hem de isnadın tam ve eksiksiz öğrenilmiş olacaktır. Yeni takvimle kısa bir sürece "tutuklamada ölçülülük ve orantılılık" ilkeleri doğrultusunda, katalog suçların kapsamı da daraltılacak. Tutuklama ve bazı koruma tedbirlerinin haksız uygulanması nedeniyle meydana gelen zararların oluşturulacak idari başvuru yoluyla hızlı bir biçimde tazmini sağlanacak. Bu da önemli bir adım. İdari bir komisyonun kararı ile ödemenin yapılması, talebin reddi halinde dava yoluna gidilmesi gayet yerinde olacaktır. Bir başka önemli adım ise hukuk fakültesi mezunlarının adli kollukta istihdamının sağlanması. Şayet bu öncelikli ve kalıcı bir olursa, kolluk uygulamalarında çok büyük değişim yaşanacağımız aşikâr.

İhtisaslaşma ve tahkim

Çağımız, bilginin ve uzmanlığın çağı. Bu kapsamda takvime göre altı ay içinde yeni ihtisas mahkemeleri ile tanışacağız. Finans, sendika, imar ve kamulaştırma gibi alanlar ile vergi ve bilişim suçları bakımından ihtisas mahkemeleri hayatımıza girecek. Detayları noktasında bir netlik yok fakat bahsedilen "vergi ihtisas mahkemelerinin" hali hazırdaki vergi mahkemelerinden farkı ne olacak, göreceğiz. Yine imar konularındaki ihtisas mahkemelerinde de benzeri bir durum var. Zira imar konusu hem idari hem de adli yargının ortak noktası olduğu için imar ihtisas mahkemelerinin nasıl bir işlev ifa edeceğini iyi belirlemek gerekiyor. Verilen idari para cezalarına itiraz konusunda sulh ceza hâkimliklerinin, başvurularda ihtisaslaşmalarının sağlanması da önemli bir adım olacaktır. Böylece, idari para cezalarına göre görevlendirilmiş mahkemeler olacak ve incelemeler hızlı, kolay ve etkin yapılacaktır. Mahkeme uzmanlığı konusunun da bir faaliyet olarak düzenlendiğini görüyoruz. Bunun üzerinde iyi düşünülmesi gereken bir konu olduğunu, ileride sorun doğurabilecek yönlerini iyice tahlil etmek gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca, hukuk fakültesi mezunu adliye personellerinin kendi aralarında girecekleri sınavla (katiplik ve müdürlükten hakimlik mesleğine geçiş sınavı vb gibi) hâkim, savcı olmaları sağlanmalıdır. Bu, kalem hizmetlerinde niteliği arttıracak bir adım olacaktır.

Bilindiği üzere tahkim konusu, her ülkenin ticari anlamda kalbi olan şehrinde kurulan bir merkez üzerinden yürür. Bu aslında dış yatırımcıya güven veren ve tarafların haklarının, belirledikleri hukuka göre belirlenmesine bir olanaktır. Takvimde tahkime "İstanbul Tahkim Merkezi" üzerinden önemli bir vurgu var. Yatırım ve hukukun somut olarak birleştiği ve dünyanın bu yöne gittiği bir dönemde, ülkemizin bu meseleye ciddi eğilmesi ve bunu İstanbul Tahkim Merkezi bağlamında ele alması iyi bir gelişmedir. Tahkime ek olarak ihtisaslaşmanın yakın zamanda arabuluculuk kurumu üzerindeki seyri de takvimde ele alınmış.

Uzmanlaşma ve liyakatin hakimlik, savcılık, avukatlık ve noterlik mesleklerine girebilmek için getirilen baraj sınavının (hukuk mesleklerine giriş sınavı) getirilmesi ile etkin biçimde uygulanacağını da takvimde görüyoruz. Bu yönde daha önce de girişimler oldu, ancak ertelemeler ile bugüne gelindi. Bu yönde tek isteğimiz kararlı ve geri dönülemez adım atılmasıdır. Hatta bu konunun Anayasa'ya konulması yargının kalitesinin artması bağlamında çok yerinde olacaktır.

İşlemler kolaylaşacak

E-duruşmanın yaygınlaştırılması, yoğun havaalanlarına mahkeme kurulması, elektronik ortamda yapılan icra takip işlemlerinin sayısının artırılacak olması, icra satışlarının tüm aşamalarının elektronik ortamda alınması, taşınmaz satış sözleşmelerinin noterler tarafından da yapılabilmesi, elektronik ödeme yöntemleri ile de tahsiline imkân sağlanması, yaygın hale gelecek. Bilirkişi niteliğinin güçlendirilmesinin yanında uzmanlık alanına göre bilirkişilere dosyaların sırasına göre otomatik tevzi edilmesi sistemine geçilmesi çok iyi bir adım olacaktır. Özellikle, dosyaların bazı bilirkişilerde toplanması veya uzman olsun olmasın bilirkişilere dosyanın gitmesi hem işi uzatan hem de tartışmalara sebep olan konulardı. Elektronik tebligatın yurtdışındaki vatandaşlar için de uygulanabilir hale getirilmesi, avukatların Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruları elektronik ortamda yapabilmelerine imkân sağlanması, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına UYAP üzerinden erişim imkânı verilmesi bu konudaki yenilikler olacak. Bunlar devamı gelebilecek ve geliştirilmesi mümkün adımlardır.

Ve yeni Anayasa...

Takvim aile içi şiddetin kapsamını genişletecek düzenlemeleri, mülkiyet konusunda yeni ve süreçleri kolaylaştırıp mağduriyetleri azaltan birtakım değişiklikleri de vadediyor. Geneli itibarıyla yapısal tedbirlerin olduğu bu takvimin esas hedefinin Anayasa olması gerekiyor. Nitekim metinde geçen "Devleti yaşatmayı ancak insanı yaşatmakla mümkün gören bir yaklaşımla, insan hak ve özgürlüklerini teminat altına almayı görev olarak bilen yeni bir anayasa yapılması tarihi bir sorumluluk olarak görülmelidir" ifadesi de bu düşüncenin takvime yansıması. Ancak anayasa gündemi, takvimde belirtilen diğer reformlardan farklı olarak "siyaset" ile daha ilgili bir konu. "Cumhuriyetin 100. yılına yeni bir anayasa" ifadesi siyasi bir söylem, bir slogan olarak ele alınabilir hatta buna seçim yatırımı vb şekilde de yaklaşılabilir ancak bu ülkemizin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu gerçeğini örtemez. Daha öncede söylediğimiz gibi, ülkemizin mevzuat anlamındaki en yetersiz metni maalesef anayasamızdır. Kanunlarımızın bu konuda daha yeterli olduğunu söyleyebiliriz. İşin köklü çözümü burada yatıyor. Nitekim, usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi hâlinde milletlerarası antlaşma hükümlerinin esas alınması, kişisel verilerin korunması, bilgi edinme hakkı, çocuk hakları, bilişim, yargının niteliğinin arttırılması, ombudsmanlık meselelerinin anayasal düzenlemelerde yer alması gerekiyor. Yine, dış yatırım ve ekonomik güvence konusundaki en yapısal tedbir bu konuların açık ve net biçimde anayasal güvenceye kavuşmasıdır. Bu reform çalışmaları, ülkemizin demokrasi, hukuk devleti ve özgürlük yürüyüşüne ve yeni anayasa çalışmalarına güçlü bir katkı sunacaktır. Ancak anayasanın daha öncede dediğimiz gibi insan haklarını temel alan politika ile oluşması için "yaşayan bir ağaç" olarak üretilmesine kimlerin nasıl katkı sunacağını birlikte göreceğiz.

[email protected]