Ramazan'da cool olma, kul ol: e-oruç

Prof. Dr. İlhan İlkılıç / İstanbul Üniversitesi
10.04.2021

e-oruç, modern zamanlarda İslam'ın temel ibadetlerinden olan oruç ibadetinin felsefesinden ilham alarak Müslümanın yeni bir internet ve cep telefonu kullanımı kültürü oluşturmasıdır. Nasıl oruç ibadeti sırasında istediğimiz kadar değil, belli zamanlarda ve ihtiyacımız kadar yeme ve içme alışkanlığını kazanıyorsak, aynı şekilde internet ve cep telefonu kullanma konusunda da belli zamanda ve ihtiyacımız kadar kullanma davranışına e-oruçla ulaşabiliriz.


Ramazan'da cool olma, kul ol: e-oruç

Zor zamanlarda yaşıyoruz. Yaşadığımız çağdaki olayların baş döndürücü hızı ve kompleksliği onları algılamada, kavramada ve anlamlandırmada bizleri zor duruma düşürmekte. 18. yüzyılda buhar makinesinin icadıyla başladığı kabul edilen birinci sanayi devrimi, daha sonra 19. yüzyılda telgraf ve telefonun icadıyla ve elektriğe dayalı seri üretime geçilmesiyle yerini ikinci sanayi devrimine bırakmıştır. Bu süreci 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren bilgisayarın bilim ve iş dünyasına girmesi ve zamanla da evlerde kullanılmasının yaygınlaşması takip etmiştir. 21. yüzyılın başlarından itibaren otonom sistemlerin ve yapay zeka sistemlerinin gelişmeye başlamasıyla artık Batı'da yeni zaman dilimi için 'Endüstri 4.0' kavramı kullanılmaya başlanmıştır. Peki bu daha çok teknoloji seviyesinde ve endüstrisi devrimi olarak tarif edilen zaman dilimleri gündelik hayatımızda ne anlama gelmektedir? Bizim manevi dünyamızı ve sosyal yaşamımızı nasıl etkilemekte, insan-insan ilişkilerimizi nasıl şekillendirmektedir? Bütün bu şekillendirmeleri nasıl anlamalı ve anlamlandırmalıyız?

Hayatımız e-lenmek üzere

Şüphesiz teknolojik imkanlar hayatımızın birçok alanında kolaylıklar sağlamaktadır. Diğer taraftan bu alanlarda üretimin artmasıyla ilgili ürünler ucuzlamakta, bu ürünler daha fazla insanın kullanımına sunulmakta ve evine girmektedir. Bunlar içerisinde hayatımızı şekillendirme açısından özellikle son 20 yılda internet ve cep telefonu farklı bir yere sahiptir. Bu araçları resmi işlemlerden, iş müracaatlarına, bilet alımlarından, trafik ve hava durumu tahminlerini öğrenmeye, birçok alanda çok amaçlı kullanıyoruz. e-posta, e-devlet, e-nabız, e-okul, e-randevu, e-ikametgah, e-kurs, e-öğrenim vd. ile artık hayatımız tamamen 'e-lenmek' üzere. Elbette bu tür kullanımlara - hele hele bir de yapılan işlemler hızlı bir şekilde gerçekleşerek hayatımızı kolaylaştırıyorsa - prensip olarak karşı gelmek anlamlı olmadığı gibi, tümüyle reddetmek neredeyse imkansızdır. Son bir yıldan beri tüm hayatımızı alt üst eden Covid-19 pandemisi sürecinde ise HES-Kodu gibi bazı uygulamaları içeren internet ve cep telefonu kullanımı ise hayatımızın doğal bir parçası haline gelmiştir. Yani artık internet ve cep telefonu kullanmadan bir belediye otobüsüne binmeniz, şehirlerarası bir seyahate çıkmanız veya gündelik bir iş için resmi bir daireye girmeniz mümkün değildir.

Pekala bu kadar yoğun olan internet kullanımımızın kalitesi ve kantitesi nedir? Kantite ölçümünde zamanı bir kıstas olarak alırsak önümüze gerçekten ürkütücü rakamlar çıkmaktadır. 'We Are Social' ekibinin 2017 yılında yapmış olduğu araştırmaya göre Türkiye nüfusunun yüzde 60'ı -bu da 48 milyondan fazla kişiye tekabül etmekte- zamanının her gün ortalama üç saatten fazlasını sosyal medyada geçirmektedir. Yine bu 48 milyon kişinin yüzde 87'si ise sosyal medya dışında internette 3 saat 45 dakika kalmaktadır. Bu da toplam bir günde yaklaşık yedi saate tekabül etmektedir. Bu rakamlar ise bize ülke nüfusumuzun neredeyse yarısının günde yaklaşık yedi saatini yani gününün yaklaşık üçte birini internette geçirdiğini gösteriyor. Eğer bir günün içerisinden uyku ve temel ihtiyaçlara ayrılan zaman çıkarılırsa bu aynı zamanda uyanık kalınan ve ömrün kullanılabilecek yarısına tekabül ediyor. Sanal dünyada geçirilen yarım ömür: Müthiş bir şey!

Danışmanlık kuruluşu Deloitte'un 'Global Mobil Kullanıcı Araştırması'na göre 33 ülke arasında günde en sık cep telefonuna bakılan ülke Türkiye. Günde cep telefonuna bakma oranı Rusya'da 37 defa, Almanya'da 38 defa iken Türkiye'de 78. Yine gece yataktayken telefonuna en fazla bakan Türkler. Avrupa'da cep telefonu kullanıcılarının yüzde 40'ı, Türkiye'deki kullanıcıların ise yüzde 85'i yatakta cep telefonu kullanıyor. Yine sabah kalkıldığında telefonunu kontrol edenler Avrupada yüzde 13 iken Türkiyede bu oran yüzde 23. Türk kullanıcıların yüzde 66'sı ise telefonlarını gereğinden fazla kullandıklarını ve yüzde 50'si ise bu kullanımı sınırlamaya çalıştıklarını ifade ediyor. Yine aynı çalışma Türkiye'deki insanların her 13 dakikada bir cep telefonlarını kontrol ettiklerini de söylüyor.

Ramazan ve internet

Şüphesiz bazı yaş gruplarında internette günlük ortalama yedi saate varan bu zaman harcamasının tümünün önemli, anlamlı ve gerekli konulara ayrıldığı söylenemez. Diğer taraftan bu zaman israfından ve kaybından dolayı da gün içerisinde yapılması gereken şahsi, sosyal ve ailevi vazifelerimiz aksayacaktır. Pekala tüm bu israflar ihtiyaçtan fazlasını tüketmeme şiarını bize öğreten ve bir Müslüman olarak kutsal addettiğimiz Ramazan ayında ne anlama gelir?

Ramazan ayının kendine has ruhunda ilk önce zaman gibi paha biçilemeyen bir kaynağın israfından rahatsız olmamız gerektiği kanaatindeyim. Daha sonra bu rahatsızlığın kaldırılması ihtiyacını hissedip gereken davranış değişikliğini yapmalıyız. Pekala yanlış bulduğumuz ve rahatsız olduğumuz bir durumu ortadan kaldırmak için Ramazan'ı fırsat bilerek nasıl bir eyleme geçebiliriz? Kanaatimce bu eylemin adı e-oruç olabilir.

e-oruç nedir?

e-oruç, modern zamanlarda İslam'ın temel ibadetlerinden olan oruç ibadetinin felsefesinden ilham alarak Müslümanın yeni bir internet ve cep telefonu kullanımı kültürü oluşturmasıdır. Nasıl yemek ve içeceklerde oruç ibadeti sırasında istediğimiz kadar değil, belli zamanlarda ve ihtiyacımız kadar yeme ve içme alışkanlığını kazanıyorsak, aynı şekilde internet ve cep telefonu kullanma konusunda da belli zamanda ve ihtiyacımız kadar kullanma davranışına e-oruçla ulaşabiliriz. Diğer taraftan e-oruç bize gündelik ve alışılmış olan davranışlarımıza Ramazan vesilesiyle analitik ve eleştirel bir şekilde yaklaşmamızı sağlar. Tıpkı Ramazan orucunun bize yiyecek ve içeceklere ontolojik açıdan farklı bir bakış açısı kazandırdığı gibi.

Yukarıda adı geçen bilimsel çalışmaların da gösterdiği üzere birçoğumuzun cep telefonlarımızla internet dünyasında kalma süresi aşikar bir şekilde ihtiyacımız olan süreden fazladır. e-oruç bu süreyi mümkün olduğu kadar azaltarak kazanmış olduğumuz zamanı Ramazan'ın ruhuna uygun olarak ailemize, ibadetlere, sosyal çevremize, iyi ve hayırlı işlere ayırmaya yardımcı olacaktır. Burada aslolan bu e-orucu sadece Ramazan günlerine hapsetmek değil -eğer bunun Müslüman ahlakına uyan bir davranış şekli olduğu tecrübesini etmişsek– aynı zamanda Ramazan'dan sonra da bu faydalı davranışlara devam etmektir.

e-oruç nasıl tutulur?

e-oruca başlamadan önce bir kere Ramazan ayı içerisinde internet ve cep telefonu kullanımına gerçekten ne kadar ihtiyacımız olduğunu tespit etmek gerekir. Bu bağlamda eğer iş amaçlı kullanmıyorsak ve gerçekten ihtiyacımız yoksa Whatsapp grupları, Facebook, Instagram ve Twitter hesapları Ramazan boyunca kullanımdan çıkarılabilir. Özellikle sosyal amaçla kullanılan Whatsapp gruplarında olduğu gibi, işlevini ve etkisini yitirmiş aynı mesajın defalarca gelmesi, zaman ve kaynak israfına yol açmaktadır (Ör: Hayırlı cumalar). Ayrıca atılan her mesajın ve internetteki eylemin kaynak kullanımı ve çevreye zarar verdiği düşünülürse, burada çevre dostu olan bir davranış şekli de tetiklenmiş olur. Bu genel çerçevenin dışında aşağıdaki birçok davranış şeklini tercih edebiliriz.

İyilik adımlarını sayın

● 'Cool' olmak için en son model cep telefonu alarak önce borçlanıp sonra gece gündüz çalışarak çift mesai yapmak yerine, 'kul' olmak için çift mesai yapabiliriz.

● Yüzlerce ya da binlerce kilometre ötede hayatta hiç tanımadığımız ve daha önce görüşmediğimiz bir kişi ile sanal ortamda saatlerce vakit geçirmek yerine, her gün karşılaştığımız insanların ya da komşumuzun haliyle hemhal olabiliriz.

● Öncelikle elalemin yediği yemeğe ya da gezdiği yerleri like'lamakla zaman geçirmek yerine, yemek yiyemeyenleri düşünmek veya maddi imkansızlıktan dolayı gitmesi gereken ya da gitmek istediği yerlere gidemeyenleri kaale alabiliriz.

● Gençler oyun sitelerinde saatlerce kalarak onlarca insan öldürmek yerine, aynı evdeki kardeşleriyle ya da komşunun yanlız çocuğuyla oyun oynayarak, ona yaşamı ve yaşatmayı öğretebilir.

● Boynumuzu bükerek dakikalarca anlamsız balonları cep telefonunda patlatmak yerine, boynu bükük ihtiyaç sahibi belki de yetim çocuğa içinde ümitler olan uçan bir balonu hediye edebiliriz.

● Cep telefonuna akşam bakarak o gün kaç adım attığımıza bakmak yerine, o günün akşamında doğruya, iyiye ve güzele doğru kaç adım attığımıza bakabiliriz.

● İftar ve sahur gibi özel zamanlarda aile fertleriyle bir araya geldiğimizde cep telefonumuza kilitlenmek yerine, cep telefonlarını kapatıp bu nadide zamanlarda o güzel insanların yüzüne bakıp tebessümle onların gönüllerine kilitlenebilriz.

● Kendimizi beğenenler olarak kabul ettiğimiz, ismini bilmediğimiz, yüzlerini görmediğimiz takipçilerimizin sayısını arttırmak yerine, tanıdığımız ve bildiğimiz insanların bizi sevmelerini, örnek alarak takip etmelerini sağlamaya çalışabiliriz.

● Bu insanların like'larını arttırmak yerine, gördüğümüz ve dokunduğumuz insanların takdirini arttırmaya ve duasını almaya çalışabiliriz.

● İnternet tarayıcımızın en son versiyonunu indirip sanal alemden dünyaya bakmak ve anlamaya çalışmak yerine, sevgili Peygamberin raftaki tozlanmış siyerini indirip okuduktan sonra dünyaya bakmaya ve dünyayı anlamaya çalışabiliriz.

● Tanımadığımız ve görüşmediğimiz onlarca kişiden gelen 'hayırlı cumalar' mesajına bakmak yerine, telefonu kapatarak cuma günü hutbeyi can ve iman kulağıyla kalpten dinleyebiliriz. Hatta bir adım ileri giderek cumaya, vakit namazlarına ve teravihe giderken cep telefonlarını evde bırakabiliriz.

● Uçsuz bucaksız internet dünyasıyla saatlerce online halinde kalmak yerine, rahmeti uçsuz bucaksız olan ve sonunda kendisine döneceğimiz yaratıcıyla kalbi olarak online olmaya çalışabiliriz.

Şüphesiz Covid-19 pandemisi dolayısıyla dışarıdaki sosyal hayatımızı sınırladırdığımız ve evde daha çok vakit geçirdiğimiz bu süreçte yukarıdaki tavsiyelere uymak bizi zorlayabilir. Ama nasıl sigara tiryakileri oruç sırasında sigaradan feragat edebiliyorlarsa biz de kurallara uyarak bu tavsiyeleri gerçekleştirebiliriz.

Sözün özü bağlamında..

Türkçeye ilk defa kazandırdığımız e-oruç kavramıyla ne 'bidat' sayılabilecek yeni bir ibadet şekli, ne de 'Müslüman mahallesinde salyangoz satmak' gibi Müslümanların hayat tarzına ters bir davranış şeklini tavsiye ediyoruz. e-oruçla zaten İslam'ın özünde olan ve Ramazan'ın ruhunun bir parçası olan israf etmemeyi, ihtiyacı kadar tüketmeyi, mevcut kaynaklarımızı –ki zaman bunların en önemlisidir– kendimizin ve başkalarının maddi ve manevi dünyalarının faydası için harcamayı teklif ediyoruz.

[email protected]