Terörsüz Türkiye sürecinin başarılı bir şekilde sonuçlanacağını düşünüyorum.
Ancak PKK'nın ve uzantılarının Terörsüz Bölge hedefini engellemek için şimdiden bahaneler üretmesi önümüzdeki aylarda bölgenin ısınacağı işaretini vermektedir.
İmralı ziyaretinden sonra TBMM'nin yaptığı kısa açıklamadan umutlanmıştık.
Lakin İmralı'ya giden heyetin DEM'li üyesinin açıklamaları kafaları karıştırdı.
Söyledikleri doğru mu bilmiyoruz, bilenler de sustuğu için merak ediyoruz.
DEM'li üyenin Öcalan'a atfen naklettiği ifadeler doğruysa kafa karışıklığı daha da artacak demektir.
DEM'li üye Öcalan'a atfen naklettiği cümleler Türkiye'yi darbe tehdidine varan hadsizliklerin yanı sıra PKK'nın Suriye kolu SDG'nin silah bırakmasının da söz konusu olmadığı istikametinde.
Özetle diyor ki, süreç başarılı olmazsa darbe olur, Suriye demokratikleşmeden PYD silah bırakmaz, Suriye'de anlaşma olsa bile silahlı yerel asayiş güçleri olmalıdır!
DEM'li üyenin bu iddialarına açıklık getirmesi gereken heyetin diğer iki üyesidir.
Lakin onlar komisyon disiplinine sadık kalarak susmayı tercih ediyorlar.
O zaman komisyon başkanı olarak TBMM Başkanının bu hadsizlikler konusunda bir açıklama yapması kafa karışıklığını giderebilir.
Çünkü süreç uzadıkça münfesih olması gereken örgütün yöneticileri başka isimler altında şımarıkça faaliyetlerini sürdürüyor ve tehditler savuruyorlar.
Ortada bir pazarlık ve al ver olmamasına rağmen PKK tarafı kendince kimi tavizler koparmak için tabanına üstenci bir dille propaganda yapıyor.
Mesela Kandil'deki terörist başlarından biri, 'Apo serbest kalmadan artık adım atılmayacak' diyerek Terörsüz Bölge hedefine şimdiden saldırıya geçmiş görünüyor.
Sadece o değil, silah yakma töreninin bir numaralı aktörü Bese Hozat KCK Yürütme Kurulu Eş Başkanı sıfatıyla –ki bu KCK'nın da münfesih olması gerekiyordu- diyor ki:' Türkiye bu süreci geliştirmezse, Türk devleti adım atmazsa, bu barış ve demokratik toplum süreci başarıya gitmezse; yani Türkiye, Kürt sorununu demokratik temelde çözmezse, Kürtlerin varlığını ve kimliğini tanımazsa, yasal anlamda çok köklü reformlara gitmez ve değişiklikler yapmazsa gerçekten Türkiye'nin geleceği çok karanlıktır.'
Şu saptırmaya ve tehdit diline bakar mısınız?
Aynı tehdidi Suriye için de şöyle yapıyor: 'Suriye; demokratik özerk bölgelere dayalı, otonomilere dayalı, işte ademi merkeziyetçi sisteme dayalı bir demokratik Suriye Cumhuriyeti inşa edilemezse, geliştirilemezse Suriye bu iç savaştan, katliamlardan kurtulamaz. Tehlike ve tehditlerden kurtulamaz.'
Bunun anlamı PKK Ankara'nın ve Şam'ın üniter yapı görüşüne kafa tutuyor demektir..
Onların bu cesareti sırtlarını dayadıkları emperyalist güçlerden aldıklarını bütün dünya biliyor.
Ve utanmadan sıkılmadan kendilerini masum sayıyorlar. Aynı Bese Hozat komisyonun raporuna ve çıkarılması muhtemel yasaları da tanımayacaklarını ilan ederek Terörsüz Bölge sürecine karşı çıkacaklarını açıkça ilan ediyor.
Tüm dünyada terör örgütü kabul edilmiş, binlerce cana kıymış terör örgütünün yöneticisi devamla diyor ki: 'PKK kadroları, bu hareketin kadroları af maf istemiyor. Eve dönüş yasası falan istemiyor. Bir grup için yasa istemiyor. Bilmem şu suç, bu suça göre şey istemiyor. Hiç kimse suç işlememiş, suç işlemediği için de af istemiyor. Af, suç işleyenler için yapılır. Biz suç işlememişiz ki af isteyelim.'
Tekrar ediyorum Terörsüz Türkiye hedefine ulaşacaktır onda şüphe etmiyorum ama ipi emperyalistlerin elinde olan PKK, Terörsüz Bölge hedefini baltalamak için değişik isimler altında efendilerine hizmet etmeye devam ediyor.
Yüzde 75'i Arap olan bir bölgeyi işgal eden SDG, önce 10 Mart anlaşmasını yaparak Şam yönetimine entegre olmayı kabul etti lakin, bugüne kadar 9 ay boyunca ayak sürüdü bir olumlu adım atmadı, aksine Siyonistlerin güdümünde bölge istikrarını tehdit edici bir tavır takındı.
Süre Aralık ayının sonunda doluyor!
Türkiye, 'Ya silahlarını gömerler ya da silahlarıyla gömülürler' diyerek son uyarısını yapmıştı.
Şam yönetimi de Türkiye gibi düşünüyor.
Mesela, Suriye Enformasyon Bakanı Hamza el Mustafa diyor ki: 'Mazlum Abdi sanki bir imparatorluğu varmış gibi davranıyor. Onunki tavuk bacağı üzerinde duran bir imparatorluk! Kontrolü altındaki bölge halkı onları işgalci olarak görüyor. Halk devletin onlara fazla müsamahakar davrandığını düşünerek bize sitem ediyor.'
Böyle giderse, 2026'nın ilk aylarında bölge fena ısınacak gibi görünüyor!
SDG'yi bu kadar cesaretlendiren ABD/İsrail bakalım onları ne kadar koruyabilecek, o zaman göreceğiz!