Venezuela'da Guaido'nun fırsatçılığını destekleyen ABD'nin birçok darbede parmağı var

Venezeula'daki sokak olaylarını fırsat bilerek kendisini devlet başkanı ilan eden Ulusal Meclis Başkanı Guaido'ya başta ABD Başkanı Donald Trump olmak üzere birçok ABD müttefikinden destek geldi. ABD'nin meşru olmayan hükümeti tanıyarak Maduro hükümetini devirme girişimleri akıllara ABD'nin bugüne kadar desteklediği birçok darbe ve darbe girişimini getirdi.

24 Ocak 2019 Perşembe 07:00
Güncel Haberleri

TM Dijital Haber Merkezi


 ABD Başkanı Trump’ın Venezuela’da düzenlenen hükûmet karşıtı gösterileri fırsat bilerek kendisini “geçici devlet başkanı” ilan eden Ulusal Meclis Başkanı Guaido’yu tanıdığını açıklaması, ABD’nin Güney Amerika ülkelerinde geçmişten bugüne yaşanan darbe ve darbe girişimlerindeki parmağını akıllara getirdi.
 
Venezuela’da düzenlenen hükûmet karşıtı gösterileri fırsata çeviren Venezuela Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido’nun kendisini “geçici devlet başkanı” ilan etmesinin ardından, başta ABD olmak üzere birçok ülkeden kendisine destek açıklaması geldi.
 
Venezuela Ulusal Güvenlik Bakanı Vladimir Padrino ise, silahlı kuvvetlerin, kendisini "geçici devlet başkanı" ilan ederek yemin eden Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido'nun başkanlığını kabul etmeyeceğini açıkladı.
 
ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’in Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro hükûmeti karşıtlarına destek verdiğinin açıklamasının akabinde ABD Başkanı Donald Trump’ın Venezuela Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido’yu ülkenin “geçici devlet başkanı” olarak tanıdığını açıklaması, ABD’nin Güney Amerika ülkelerinde geçmişten bugüne gerçekleşen darbelere ve darbe girişimlerine verdiği desteği akıllara getirdi.
 
Arjantin
 
Demokratik yollarla başa gelen Isabel Peron, 1976 yılında yılında General Jorge Rafael Videla’nın önderliğinde gerçekleşen darbe ile iktidardan indirildi.
 
Yaklaşık 30 bin kişinin kaybolduğu, toplu infazların gerçekleştirildiği, insan hakları ihlâllerinin zirve yaptığı, işkence ve tecavüzlerin yaşandığı ve siyasi tutukluların bir bir kaybolduğu bu dönemde, darbe ve darbe sonrası tesis edilen otoriter rejim, ABD hükûmetinden destek gördü.
 
Dönemin ABD Başkanı Richard Nixon’ın bir dönem Ulusal Güvenlik Danışmanlığını, bir dönem ise Dışişleri Bakanlığını yürüten Henry Kissinger, darbeci Videla yönetimine bir dizi ziyaret gerçekleştirdi.
 
Amerikan CNN kanalının 2002 yılında elde ettiği belgelere göre, İspanyol yargıç Baltasar Garzon, Henry Kissinger’in Güney Amerika’da gerçekleşen darbelerin birincil tanığı olduğunu düşünüyordu.
 
Brezilya
 
Brezilya Devlet Başkanı Sosyal Demokrat Joao Goulart, 31 Mart 1964 tarihinde ABD destekli General Olimpia Mourao tarafından görevden indirildi.
 
George Washington Üniversitesi tarafından yıllık olarak yayımlanan Ulusal Güvenlik Arşivi raporlarına göre, dönemin ABD Başkanı John F. Kennedy’nin “Brezilya'nın başka bir Küba olmasını engellemek” için desteklenen darbe sonrası ülke, kıtadaki eşitsizlik ve aşırı yoksulluğun en kötü örneklerinin yaşandığı ABD destekli sağcı neoliberal otoriter hükûmetlerin kontrolünde yönetildi.
 
Şili
 
Sosyalist Salvador Allende’nin 1970 yılında demokratik seçimlerle başa gelmesinin ardından, dönemin ABD Başkanı Richard Nixon tarafından ekonomik savaş ilan edilen ülkede, 1973 yılında General Augusto Pinochet önderliğinde ABD'nin Merkezi İstihbarat Teşkilatı’nın (CIA) dâhil olduğu bir darbe meydana geldi.
 
BBC’de yer alan habere göre, 1973-1990 arasında Pinochet liderliğinde iş başında bulunan askerî rejim, 3 binden fazla muhalifi öldürürken, çok daha fazlasının da işkenceden geçirilip sürgüne gönderilmesine yol açtı.
 
El Salvador
 
El Salvador’da “United Fruit Company” gibi güçlü Amerikan şirketlerinin çıkarlarının kontrolü altında olan oligarşik ve anti-demokratik hükûmetlere karşı Şili halkının iktidarı demokratik olarak alma çabaları, ABD'nin müdahaleleriyle sık sık engellendi.
 
Ülkede demokrasi tekrar inşa edildiğinde, ABD’yi ve neoliberal politikaları onaylayan muhafazakâr ARENA hükûmetleri dört dönem ülkenin yönetiminde kaldı.
 
William Maloney ve Werner Baer’in “Latin Amerika'da neoliberalizm ve gelir dağılımı” isimli kitabında yer alan bilgiye göre; ABD destekli muhafazakâr hükûmetler dönemi yoksulluk, yolsuzluk ve gelir dağılımı eşitsizliğindeki artışın yaşandığı dönemler oldu.
 
El Salvador'da demokratik olarak seçilen ilk sol liderler ise 2009'da Farabundo Martí Ulusal Kurtuluş Cephesi adayı Mauricio Funes ve 2014'te Salvador Sánchez Cerén oldu.
 
Sánchez Cerén 2014’ten beri El Salvador’un başında bulunuyor.
 
Guatemala
 
Guatemala’nın solcu Devlet Başkanı Jacobo Árbenz ve ABD arasındaki ilişkiler, Amerikan şirketi United Fruit Company'nin varlıklarını tehdit eden toprak reformlarını Guatemala’da hayata geçirmeye başlamasıyla bozuldu.
 
1954 yılında gerçekleştirilen ABD destekli darbe ile Árbenz’in devrilmesi sonrası Guatemala, ABD destekli sağcı otoriter hükûmetlerin kontrolü altına girdi.
 
ABD’nin önde gelen gazetelerinden New York Times’ta yer alan habere göre, Orta Amerika ülkelerinde komünizmin yayılmasını önlemeyi amaçlayan dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan, Honduras’ta soykırım işlemekle suçlanan Guatemala’nın aşırı sağcı diktatörü Efraín Ríos Montt ile 1982 yılında görüşmüş, rejime açıkça destek vermişti.
 
Nikaragua
 
Amerikan yanlısı otoriter lider Anastasio Somoza Debayle'nin devrilmesiyle sonuçlanan Sandinista Devrimi'nden sonra Nikaragua, ABD destekli aşırı sağcı kontra gerilla saldırılarıyla karşı karşıya kaldı.
 
Panama
 
Panama’nın fiili lideri olan solcu Omar Torrijos’un 1981 yılında meydana gelen bir uçak kazası sırasında ani ölümü, Panamalı istihbarat şefi Manuel Noriega ile iş birliği içinde olan ABD'li ajanlara bağlandı. John Perkins’in “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları” kitabına göre, Torrijos’un ölümünün arkasındaki sebep, Torrijo’nun Japon iş adamları ile Panama Kanalı’nı genişletme konusunda ABD’li şirketlerinin dışlandığı müzakerelerdi.
 
Torrijos’un ölümünün ardından CIA ile iş birliği içinde olan Noriega, silahlı kuvvetlerin komutanı ve aynı zamanda Panama’nın resmi olmayan lideri oldu.
 
Voice Of America (VOA) sitesinde yer alan bilgilere göre, ABD ile Noriega’nın arası 1985’te muhalif bir politikacının öldürülmesi ve Noriega’nın Latin Amerikalı uyuşturucu kaçakçılarına yardımı üzerine bozuldu.
 
Aralık 1989’da dönemin ABD Başkanı George H.W. Bush tarafından Panama’yı işgal emri verildi ve Noriega yakalanarak Miami’ye getirildi.
 
Uruguay
 
150 yıllık sağcı hükûmetler döneminin ardından 1973 yılında gerçekleştirilen ABD destekli darbe ile beraber Uruguay’da 1973-1985 yılları arasında hüküm sürecek sivil-askeri diktatörlük başladı.
 
ABD destekli sivil-askeri diktatörlük döneminde, sendika liderleri ve siyasi muhalifler tutuklandı, öldürüldü veya sürgün edildi. İnsan hakları ihlallerinin had safhaya çıktığı bu dönemin ardından, 1984 yılında ülke tekrar demokrasiye dönerek genel seçimler yapıldı.
 
2009 yılında düzenlenen Uruguay’da devlet başkanlığı seçimlerini ise, 12 yılını hapiste geçirmiş eski bir gerilla olan olan solcu Jose Mujica kazandı.
 
ABD müdahalesi, yalnızca Güney Amerika’yla sınırlı kalmadı
 
Son dönemde Venezuela’da yaşanan gelişmeler, ABD’nin özellikle Güney Amerika ülkeleri ve diğer bölgelerde geçmişten bugüne yaşanan darbe ve darbe girişimlerindeki rolünü tekrar akıllara getirdi.
 
Washington Post’ta yer alan bilgiye göre sadece 1947 ve 1989 arasında diğer ülkelerin hükûmetlerini 72 kez değiştirmeye çalışan ABD’nin desteklediği bir dizi darbe veya darbe girişimi ise şöyle:
 
Suriye (1949), Mısır (1952), İran (1953), Endonezya (1957–1959), Suriye (1956-1957), Kongo (1960), Laos (1960), Türkiye (1960), Dominik Cumhuriyeti (1961), Güney Vietnam (1963), Irak (1963), Endonezya (1965–1967), Yunanistan (1967), Bolivya (1971), Türkiye (1971), Türkiye (1980/12 Eylül Darbesi), Haiti (1991), Irak (1994–2000), Türkiye (28 Şubat 1997), Mısır (2013), Ukrayna (2014), Türkiye (2016/15 Temmuz Darbe Girişimi)