Güçlü hükümet güçlü Meclis

“Güçlü hükümete geçildi” diyen Yıldırım “Güçlü Meclis tarafına daha fazla mesai harcamamız gerekiyor. Esasında yeni sistem partilerin Meclis’teki keskin ayrışmasını ortadan kaldırdı” değerlendirmesinde bulundu.

16 Kasım 2018 Cuma 07:00
Politika Haberleri

SEVİL NURİYEVA İSMAYILOV



Belarus’un başkenti Minsk’te Cumhurbaşkanı Lukaşenko ile görüşen ve bir dizi temaslarda bulunan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı (TBMM) Başkanı Yıldırım, dönüş yolunda uçağındaki gazetecilere açıklamalarda bulundu. Resmi temaslara ilişkin değerlendirmesini “İlk görüşmemiz Belarus Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko ile oldu. Türkiye’ye karşı hakikaten çok müzahir bir insan. Başkanımıza oldukça büyük saygısı var. Onu sadece Türkiye’nin Başkanı olarak görmüyor. Aynı zamanda dünya ve bölge için bir şans olarak görüyor. Türkiye ile Beyaz Rusya arasında ilişkileri geliştirme konusuyla bizzat ilgileniyor. 1 milyar dolarlık bir ikili ticaret hedefi var. 600 milyon dolara erişmiş bulunuyor. Potansiyel daha yüksek” sözleriyle yapan  Yıldırım, kendisine yöneltilen sorulara şu cevapları verdi: 

Potansiyel nereye kadar çıkabilir?  

Rahatlıkla 2 milyar dolara çıkabilir. Bu potansiyele sahip ülkeleriz. Eğitim, taşımacılık, bankacılık-finans, savunma sanayi, bilişim, karşılıklı yatırımların teşviki ve lojistikle ilgili anlaşmalar imzalanacak. 

Yeni sistemde Meclis’in gücü nedir?  

Başkanlık sisteminin biz anlatırken hep iki şeyi söyledik. Güçlü hükümet, güçlü Meclis... Güçlü hükümet seçildi. Güçlü Meclis tarafına daha fazla mesai harcamamız gerekiyor. Yani, esasında yeni sistem partilerin Meclis’teki keskin ayrışmasını ortadan kaldırdı. O zaman ‘Baraj insin’ dendiğinde, ben ‘Baraj kalktı’ dedim. Barajın önemi kalmadı. Bu sistem onu getirdi. Yüzde 10 barajı orada duruyor ama Meclis’te yüzde 97 temsil var şu anda. Verilen 100 oyun 97’si Meclis’e girdi. Meclis’in bir yandan hükümetin desteklenmesi, bir yandan da denetlenmesi adına güçlenmesine ihtiyaç var. 

DENGE MEKANİZMASI 

Meclis’in kendi tüzel kişiliği üzerinden bir duruş ortaya koyması lazım. Başka ülkelerde bakıyorsun, ülke ile ilgili zor bir karar alınacak, Meclis’in tavrına bakılıyor. Türkiye’de de buna ihtiyaç var. Yasama erkinin güçlenmesi, yerine göre yürütmenin elini güçlendirir. Yerine göre de yürütmenin bir anlamda denetleme mekanizmasını da, denge mekanizmasını da oluşturur. Benim Meclis Başkanlığı’ndaki hedefim ve görevim Meclis’in daha fazla yasama adına, millet iradesi adına etkinliğinin, itibarının daha da artırılması, yükseltilmesi, partilerin daha kaliteli bir siyaset anlayışıyla Meclis’te iş yapmaları lazım. Yani, daha çok müzakere, daha çok istişare, daha az münakaşa... Bakın, Meclis İç Tüzüğü hiç tartışıldı mı? Çağırdık bütün parti gruplarını, anlattık. Ortak bir noktaya getirdik. Hemen geçti, çıktı... İç Tüzüğün Meclis’te değiştirilmesi Anayasa’dan bile zordur ama yaptık. 

Herkesin dilinde “Bu işler düzelecek mi?” sorusu var, düzelecek mi? 

Geçmişteki kamunun içine düştüğü sıkıntıydı. Bu sefer kamu doğrudan sıkıntının merkezinde değil. Reel sektörün, iş aleminin... Sıkıntı burada... Bunları sıkıştıran da finans sektörü. Finans sektörünün karşı karşıya bulunduğu küresel şartlardan ağırlıklı olarak kaynaklı bir durumla karşı karşıyayız. Türkiye’de 2002’den 2012’ye kadar dolar kuru hiç değişmedi. Normal mi bu? İşte asıl 2008 krizinden sonra bir türlü küresel piyasalar düzelmediği için, küresel ticaret daraldığı için gelişmiş ülkelerde ekonomik durgunluk oldu. Bu sefer, ‘Ya bizim paramız gelişmekte olan ülkelere akıyor. Biz sorun yaşıyoruz. Parayı çekelim’ dediler. 2013’ten beri bu karar değişikliği yürürlükte. Amerika’nın bu yola 4.5 trilyon dolar, AB ülkelerinin 2.4 trilyon Avro çektiği söyleniyor. Bu nereden gidiyor? Yani, borçlanma ile kalkınma sürecini tamamlamaya çalışan ülkelerden gidiyor. Hükümetimiz kısa vadeli tedbirler alıyor. Ama bunun biraz uzun vadeli bir düzelme süreci olacağını da görmemiz lazım. 

VADE UYUŞMAZLIĞI VAR

Yapılması gereken, yapılıyor. Bu sıkıntının özel sektör üzerinden alınıp kamu tarafına aktarılması lazım. Bir de finans sektörüyle reel sektör arasındaki bağı koparmak lazım. Sorun, finans sektörüne hapsedilmeli, orada da kamu gücü eldeki imkânlar nispetinde azami şekilde kullanılarak bu süreç sağ salim sonlandırılmalı. Özetle, Türkiye bu işten çıkar. Çünkü Türkiye’nin varlıkları yükümlülüklerinden çok fazla. Vade uyuşmazlığının getirdiği bir sıkışıklık var. Bu da nakit sıkışıklığına sebep oluyor kısa vadede.

TEDAVİ UYGULANDI

Küçük-orta ölçekli firmalar acil ilaç tedavisi istiyor şeklindeki soruya ise Yıldırm “Onu vaktiyle yaptık biliyorsunuz. KGF ile biz 2017’de çok geniş şekilde ve çok hızlı kararlar alarak yaptık” cevabını verdi. 

İRTİCA TEHDİDİNDEN ARTIK BAHSEDEN YOK

Esasında toplum aklıselimle hareket ediyor. Bunlara çok itibar etmiyor. Toplumun büyük kesimi bunları anormallikler olarak görüyor. Ciddiye de almıyor. Atatürk, ülkemizin kurucu değerlerinin başında geliyor. Yani, imparatorluk bakiyesinden bir cumhuriyet... Dünya Savaşı’nda tabiri caizse ölüm fermanı verilmiş bir milletin, tekrar kendi küllerinden ortaya çıkmasında; tarih, coğrafya ona böyle bir sorumluluk yüklemiş. 13 milyon vatan evladıyla bir mücadele yapılmış. Başında bu işin organizasyonunu yapan Gazi Mustafa Kemal var. Dolayısıyla ben Atatürk ve cumhuriyetin değerleri üzerinde çıkarılmaya çalışılan kavgaları artık çok geride kalmış buluyorum. Toplum nazarında hiç bir kıymeti harbiyesi yok. Yani, her dönemde meczup çıkabilir. Tekil olayları, kişilik problemi olanları, topluma uyum sağlamayan insanların ortaya koyduğu anormal davranışları veri olarak kabul edip, buradan böyle Atatürk’ün karşısında yer alanlar diye bir duruşa dönüştürmek çok zorlama bir iş olur. Türkiye bugünleri çoktan aştı. 

Seçim yaklaşırken sistematik bir şey olabilir mi? 

Yapıyor olabilirler, özellikle çıkarılmış hadiseler de olabilir. Ama iş görmez. Bugün Atatürk, laiklik, dindarlık, muhafazakârlık, bu değerler artık Türkiye’nin çatışma alanı olmaktan çıkmıştır. Türkiye’nin daha farklı konuları var. Türkiye, Cumhuriyet’in 100’üncü yıl hedeflerini nasıl yakalar, Türkiye nasıl bölgesel bir güç olur? Türkiye nasıl gönül coğrafyasına daha fazla destek olabilir? Türkiye’nin liderliğini içeride birçok kesimler fark edemiyor. Türkiye’nin Ortadoğu için, Orta Asya için, Balkanlar için ne anlam ifade ettiğini bu bölgelerde, bu coğrafyalarda yaşayanlar çok daha iyi biliyor, çok daha yakından görüyor. Bu ülkede kimsenin Atatürk’le meselesi yok. Tamamen uç örnekler... Şimdi ülkemizde başörtü konuşuluyor mu? Laiklik tehlikede söylemi var mı? Bugün kamuda, okullarda kıyafet serbestisi var. İrtica tehdidinden söz eden var mı? Yok... 

TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİ

Art arda yaşanan Rahip Brunson olayı, Halkbank meselesi, gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın katledilmesi olayları sonrası Türkiye ile ABD arasında meydana gelen yumuşamayla ilgili TBMM Başkanı Yıldırım şu değerlendirmede bulundu: Ülkeler arasında kan davası olmaz. Yani, daimi dostluk da olmaz. Daimi düşmanlık da olmaz. Yani, büyük fotoğrafa bakacaksın. Ülkeler menfaatlerinin buluştuğu noktada anlaşırlar, çatışmaların doruğa çıktığı yerde ayrışırlar... Bu, dış siyasetin temel prensibidir. ‘Yaşananlar bize hiçbir tahribat yapmadı’ demek yanlış olur. Tekrar güven tesisi zaman alacaktır. Biz onlara, onlar bize ihtiyatlı yaklaşacağız. Yani, yaşananların oluşturduğu bir kalıcı etki muhakkak var.  Her iki ülke için de var... Keşke bu tip zikzaklar bu tip ayrışmalar hiç olmasa... Ama oldu, artık yapacak bir şey yok. İnşallah bundan sonra olmaz.