Yalçın AKDOĞAN

yalcinakdogan@stargazete.com

e-hayat operasyonu: Virüs, insanlığın yaşam tarzını tehdit ediyor

Koronovirüs’ün küresel bir salgına ve ma’şeri bir belaya dönüşmesi insanlığın ortak geleceğine dair daha derinlemesine düşünmemizi gerektiriyor.

Komplo teorilerine, spekülasyonlara, provokasyonlara mahal vermeden ama ihtiyat ve basiretle yaşanan durumu doğru anlamaya, muhtemel risk ve gelişmelere kafa yormaya mecburuz.

İnşallah Türkiye alınan tedbirlerle ve halkımızın duyarlılığıyla bu sorunu en az sıkıntıyla atlatacaktır. Ama dünya genelinde yaşanan bir sorun var ve bir virüsün ne tür küresel dalgalanmalara ve sarsıntılara yol açabileceği görüldü.

Salgın hastalıklar eski çağlarda da dünyamızı vurmuş, on milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine sebep olduktan sonra hayat normale dönmüştür. Ama normale döndüğü düşünülen hayat hiçbir zaman eski hayat olmamıştır. Yani normal görülen değişmiş, yeni normaller oluşmuştur.

Geçmiş salgınların dünyadaki gidişata yönelik etkileri veya bunların birilerinin işi olup olmadığı üzerine çok spekülasyon yapılabilir, bu uzun bir konudur. Bugün itibariyle dünyanın haline baktığımızda şunu söyleyebiliriz: İnsanlar evlerine kapanıyorlar. Evden iş, evden eğitim, evden eğlence, evden alışveriş, evden sohbet…

Odağında internetin ve iletişim teknolojilerinin olduğu elektronik bir hayat, sanal bir dünya

Şuan için (bu tedbir döneminde) değişen bir şey var: Yaşam tarzı… Hani o Türkiye’de yıllardır ideolojik tartışmalara konu olan, sanal gündemler oluşturan konu. İşte gelinen noktada bir virüs ve onun ittiği sanal hayat, yaşam tarzımızı tehdit ediyor.

Tüm dinler, mezhepler, ideolojiler, kültürler, yaşam tarzları ortak bir tehdit karşısında tek bir yaşam biçimine, tek bir sanal âleme, tek bir yalan dünyaya mahkûm ediliyor.

Sosyalliğin en sahtesi, bilgi ve düşüncenin en sığı, sohbet ve iletişimin en duygusuzu, hayatın en ruhsuzu…

Acaba birileri bütün dünyanın yaşam tarzını tektipleştirmeye mi çalışıyor?

Acaba birileri tüm hayatları elektronik ve dijital bir çerçeveye sıkıştırmaya, her türlü iş ve akışı kendi ürettikleri teknolojik zemine kaydırmaya mı çalışıyor?

Komplo teorisyenleri ilk başta ne demişlerdi: Bu, küresel ilaç kartellerinin hastalık üretip para kazanma operasyonlarıdır veya Çin’i durdurmak isteyen küresel güçlerin biyolojik saldırısıdır!

Bu tür komplo teorileri çöpe gitti, çünkü virüs bütün dünyayı tehdit etmeye, daha sarsıcı etkiler yapmaya başladı.

Gelinen noktada meselenin sağlık alanına, ekonomiye veya siyasete dönük olmaktan daha geniş etkileri olabileceğini görüyoruz.

Hayatın akışını değiştirmek her şeyin rengini değiştirir. Bundan insanların düşünceleri, davranışları, inançları da nasibini alır, yaşam tarzları, üretim ve tüketim biçimleri de…

Salgın döneminde alınan tüm tedbirler gereklidir ve mutlak şekilde uyulması gereken düzenlemeler içerir. Karantinadan eve kapanmaya, sosyal izolasyona kadar her tedbir can kurtarır.

Ama birileri salgın sonrası dünyaya yeni bir nizam vermeye, yeni yaşam tarzları üretmeye çalışıyorsa bunu da sosyal bilimciler ele almak durumundadır.

Bu küresel salgın da bir şekilde atlatılır, sular çekildikten sonra geride ne bıraktığını ve bizi neye mecbur etmeye çalıştığını da iyi analiz etmemiz gerekiyor ki, yeni dalgalara karşı korunaklı olabilelim.