Ömer EKİNCİ

oekinci@stargazete.com

Erkek Hastalıkları ve Bir Erkeğin Tedavi Mahcubiyeti Anıları

- Ömer EKİNCİ tüm yazıları

Nihayet kavuştuk. Ani gelişen, bu satırlardan haber vermeye bile fırsat bulamadan olduğum bir ameliyat nedeniyle iki haftadır hayata uzağım.

Bu ameliyatı olma sebebim de aslında beni artık oldukça verimsizleştiren, son birkaç yıldır çektiğim bir dert.

Derdin adı “Fistül”. Oturma bölgesine dair, kalın bağırsak temelli bir rahatsızlık.

Yadırgamış olabilirsiniz, bu gibi hastalıklar bizim toplumda pek konuşulmaz. Kıl dönmesi, hemoroid (basur) gibi hastalıklar erkekleri oldukça geren tabulardır.

Bir erkek bir ameliyat olduysa ve ne ameliyatı olduğunu açıkça söyleyemiyorsa bu ameliyat muhtemelen yukarıdakilerden biridir.

Ben ameliyatımı hiç saklamadım, hatta her sorana da uzun uzun anlattım. Birazdan size de anlatacağım. Çünkü bir şekilde barışmamız lazım arka tarafla. Çünkü her üç erkekten ikisinin yaşadığı, itiraf edemediği, üstüne oturamadığı halde tedaviye yanaşmadığı bir tabu bu.

Bu tabuyu tek başıma yıkamayabilirim ama denemeye değer. Çünkü bu tip hastalıklar kan zehirlenmesine, kan kanserine kadar gidebiliyor.

Benim muzdarip olduğum hastalık boşaltım sistemiyle ilgili. Katı boşaltım sırasında ishal ya da kabızlık durumu varsa içeride bu baskı bir çatlamaya sebep olabiliyormuş. Bu çatlak da zamanla bir kanala, bir yola dönüşüp dışarıya kadar çıkıyormuş.

Sonrasında sık sık apse yapan, şişip şişip patlayan, çeşitli akıntılara sebep olan, yaşam kalitesini çokça düşüren, insanın rahatça oturmasına bile engel olan bir dert.

Bırakın ameliyatı, bırakın tedaviyi, bu hastalıkla yüzleşmek, en yakınlarına söylemek bile seneler alıyor. Serde erkeklik var, gidip doktora hiç de hoş olmayacağını tahmin etmenin güç olmadığı bir muayene, zor geliyor insana.

Bu ameliyatı olduğumu duyan bir dostum arayıp “Ben 5 sene çektim, en sonunda ameliyat oldum ve eşim hariç hiç kimseye anlatamadım” deyince bu yazıyı yazmaya karar verdim.

Sağlıksız beslenme, stres, çokça oturmak gibi çok çeşitli ve bugünün dünyasının artık standardı haline gelen bir yaşam biçimi nedeniyle bu hastalıklar artıyor.

Tavsiyem bununla yaşayamayacağınızı, müdahale edilmesi gerektiğini başta kabul edin. Yaşam kalitenizden ödün verme, “İyileşir herhalde, apse patlayınca biter gider” diye düşünme hatası yapmayın. Erken müdahale daha az acı, daha küçük bir cerrahi operasyon hatta belki ilaçla tedavi demek.

İş o kadar karmaşık ki, boynunuzda bir sıkıntı olsa on ayrı doktora gösterseniz içinize sinmezse on birinciye gidebilirsiniz.

Ama bu bize ayıp gelen bölge söz konusu olunca teek bir doktora görünmek bile zor geliyor. Bırakın birkaç doktora birden muayene olmayı…

Ve bu hastalık doğru tedavi edilmezse bir süre sonra tekrar nüksedebiliyor.O yüzden bir kerede en doğru şekilde tedavi olmanız gerek. Tekrar o dertli günlere dönmemek için.

Her neyse, gelelim ameliyata, bir saat süren ameliyatta hiçbir şey hissetmedim. Bittiğinde bir saat kadar yatıp dinlenip kendime geldikten sonra yürüyerek çıkabildim. Ki benim tedavimde fistül kanalı bütünüyle cerrahi olarak çıkarıldı ve yara dikilmeden açık bırakıldı, kendi kendine sağlıklı bir şekilde kapansın diye.

İlk birkaç gün tuvalet yasak. En büyük problem de bu. Yasak olduğu için katı hiçbir şey yiyemiyorsunuz. Ama sabrederseniz, birkaç gün dayanabilirseniz normale dönüş başlıyor.

İşte bu noktada tuvalete gidebilmenin, sağlıklı bir boşaltım sisteminin bile ne büyük şükür sebebi olabildiğini anlıyorsunuz.

Tuvalete gidebildiğiniz, ihtiyacınızı sağlıklı bir şekilde giderdiğiniz için hiç şükrettiniz mi? Etmediyseniz umarım bunu bir hastalıkla deneyimlemek zorunda kalmayıp hemen şükretmeye başlarsınız.

Ve eğer mahcup eden, utandıran bir rahatsızlığınız varsa, mahrem bir bölgenizdeyse bu kaçışın bir sonunun olmadığını bilin. Arkanızla barışın, gerçeğinizle yüzleşin ve gidip işin uzmanı bir doktora teslim olun.

Evet, başta zor, ama emin olun kimse size bakıp gülmüyor. Allah’ın yarattığı bir bedende, Allah’ın yarattığı bir uzuvda oluşan bir rahatsızlık bu, utanılacak ne var ki?

Benim doktorum Prof. Dr. Nihat Bengisu idi. Nihat hocayı tavsiye üzerine buldum. Hatta Dr. Halit Yerebakan’ın tavsiyesiyle desem daha doğru olur. Gittim, gittikten bir hafta sonra ameliyat masasındaydım. Bir ay sonrasında ise iyileşmiş bir şekilde sizlere bu satırları yazıyorum.

Nihat Hoca ve ekibi, gerçekten çok ilgili, çok saygılı, çok nazik ve narin bir şekilde yaklaştı.

En önemli şey ise uğraştıkları alanın bir erkeğin en hassas, en mahrem alanı olduklarının bilincinde olmaları. Gerçekten insanı rahatlatıyor ve tedaviye hazırlıyor.

“Yahu kardeşim bunları şimdi bize niye anlattın?” diye soran varsa cevap vereyim. Ameliyattan sonra geçmiş olsun diye arayan yüzlerce arkadaşım oldu, bunların birçoğu sorunu söylediğimde utana sıkıla “bende de var ama geçiştiriyorum” deyince bu konuyu görev bilmek de bana düştü.

Eminim ki benzer durumda çokça okurum da var. İyi bir doktor bulup derhal gidin ve tedavinizi başlatın. Acı ile geçen, verimsiz, yaşam kalitenizin yerlerde olduğu günleri bir an önce bitirin ve sağlıklı hayatınıza dönün.

Doktora adımı verirseniz indirim de yapabilir. Ama yapmayabilir de…

Tekrar yazılarıma döndüm, artık daha da sık yazacağım.

Görüşmek dileğiyle.