Yalçın AKDOĞAN

yalcinakdogan@stargazete.com

Kim kazandı, kim kaybetti?

ABD ile İran arasında yaşanan gerilimle ilgili kimi değerlendirmelere baktığımızda her iki tarafın da süreci kendi lehine yürüttüğü şeklinde bir izlenim oluşturmaya çalıştığını anlıyoruz.

Bu tür ‘bütün dünyanın canını ağzına-boğazına getiren’ olaylarda ‘kaybet-kaybet’ şeklinde sonuçlar çıkması kuvvetle muhtemeldir. Bu olayda ise kimi yorumcular ‘kazan-kazan’ odaklı sonuçlar çıktığını söylüyorlar.

Son gerilimde asıl hadise bence Kasım Süleymani’ye yönelik suikasttır. ABD bu saldırıyla büyük sonuçlar doğuracak bir hamle yapmıştır. Tali hadise ise İran’ın Irak’taki ABD üstlerine yönelik füze saldırısıdır.

Gelinen noktada oluşan algıya bakarsak ise ilginç bir durum var. İran’ın dini lideri Hamaney, hadiseyi, “dünyayı sarsan, tarihin akışını değiştiren gelişmeler” diye tanımlayarak, ABD’ye tokat attıklarını söyledi. Bu yaklaşım, misilleme eyleminin büyüklüğünden ziyade, ABD’nin artık Irak’ta tutunmasının zor olacağı zannına dayanıyor.

ABD Başkanı Trump’ın açıklaması ise bir tür ‘vites küçültme, alttan alma’ tavrı olarak görüldü. Hatta Trump’ın çok sağduyulu ve kontrollü bir duruş sergilediğine dair övgüler de yapılıyor.

Asıl eylemi ve can yakıcı işi yapan ABD, kızmayıp sağduyulu davranan da ABD!

Asıl saldırıya maruz kalan İran, tarihin akışını değiştirecek bir durum oluştuğunu söyleyen de İran…

Bir olayın görüntüsü, ancak bu kadar ilginç bir algı yönetimiyle bu hale gelebilirdi.

TÜRKİYE’NİN KÜRESEL DİPLOMASİ ATAKLARI

CHP yönetimi sürekli dışpolitika buhranından, sıkışmışlıktan, diplomasiye şans tanımayıp askeri maceralara sürüklenmekten bahsedip duruyor.

Oysa son dönemlerin en etkili diplomasi ataklarını yapan ülke Türkiye’dir.

Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın bir yanda Trump, diğer yanda Putin’le yürüttüğü görüşme trafiği diplomasi değil de nedir?

Küresel siyaset sahnesinde başrol oynayan bir liderlik ortaya konuluyor.

Bakınız şu son Türk Akım açılışı ve Putin görüşmesi başlı başına önemli bir diplomasi atağıdır.

Bugün Rusya ile mevzu yapılacak birçok konumuz var. Suriye, Libya, Irak, İran, Doğu Akdeniz, enerji, savunma sanayii vs…

Bu konuların birçoğunda Rusya ile aynı tarafta yer almıyoruz. En azından Suriye ve Libya’da mücadele eden gruplar açısından baktığımızda farklı kamplaşmalardan bahsedebiliriz. Bu kadar çıkar çatışması olan konularda bir araya gelip meseleleri çözmeye çalışmak diplomasi değil midir?

Farklı düşünülen, farklı tarafların desteklendiği, farklı çıkarların bulunduğu birçok konuda Rusya ve Türkiye çok serinkanlı ve samimi bir şekilde bir araya geliyor, siyasi çözümler üretmeye çalışıyor.

Irak’taki krizin aşılması için de Türkiye devrede, Dış İşleri Bakanımız Bağdat’ta görüşmeler yaptı.

ABD ve İran’la eş zamanlı görüşebilen ender ülkelerden birisi Türkiye…

Irak’ta bundan oluşacak düzene yönelik de Türkiye’nin önemli katkıları olabilir. ABD, Türkiye’nin bu bölgeye yönelik tezlerini yeterince dinlemediği ve karmaşık ilişkilere girdiği için Irak’ta böyle bir kriz yaşıyor. 

Türkiye askeri gücünü diplomasiyi ortadan kaldıran değil, diplomasiyi güçlendiren bir şekilde kullanıyor.