Mustafa ÇİFTÇİ

mciftci@stargazete.com

MÜZİK İLE İMTİHAN OLMAK

O zamanlar kızımızın müzik tutkusunun farkında değiliz. Meğer yavrucak içinde bir besteci barındırırmış. “İlk bestesini yaptığında beş yaşındaydı” diyemiyorduk nazar ederler diye. Ama bu çocuk beş yaşında tıngır mıngır çalıyordu bir şeyler. 

Flüt ile başladı. Sonra eline ne geçerse çalarak yol aldı. Başka bir çocuk olsa ders aldırmak, hoca tutmak lazım gelirdi. Biz hiç öyle şeyler yapmadık. Lüzum da yoktu yani. 

Kızımızın müziğe yeteneği vardı ama okumada gözü yoktu. Okul ona işkence gibi geliyormuş. Ama yeni besteleri için bu acıya katlanıyormuş. “Havan batsın kız beste yapmak için okula gidilir mi?” demiştim de “...bir sanatçıyla aynı evi paylaşmak sizi zorluyor ama ne yaparsınız henüz kendi ayaklarım üzerinde duracak yaşta değilim” demişti. Susup kaldım diyemedim bir şey. 

Okulda yıl sonu müsameresinde sahneye çıkacak, bir şeyler çalacaktı. Ama sahnede perde kapalı olsun istiyordu. Bedeniyle değil eseriyle ön planda olacakmış. “Kızım o sahnede ön planda olsan ne olacak el kadar salon zaten...” dediysek de dinletemedik. Müzikle uğraşmak insanı inatçı yapıyor herhalde dedik. Israr etmedik. Perde gerisinden gitar ve flüt çaldı. Dinledik. Alkışladık. Bir de kendini görseydik iyi olacaktı ama olmadı. 

Sınıfını geçecek kadar not alıyor geri kalan vaktinde varsa yoksa müzik...O günlerde kızımın kabiliyetini duyan bir kolej şöyle bir teklifle geldi. Kızımızı tam burslu okutacaklar ve müzik kariyeri için yaz tatillerinde onu yurt dışına götürecekler. 

Teklif cazip idi. Lakin bizim memleketi bırakıp İstanbul’a yerleşmemiz gerekiyordu. Çok düşündüm. Bir yanda kızımızın geleceği, diğer tarafta aile düzenimiz vardı. 

“Kızım sen ne düşünüyorsun” dedik. “Bu müthiş bir teklif” deyince biz gemileri yakıp yola düştük. Kaset çıkarıp şöhreti bulacak olan sanatçının yorganı sırtlayıp göçtüğü gibi İstanbul kapılarına dayandık. 

Ben iş bulmak için epeyce uğraştım. Ne kadar birikimimiz varsa tükettik. Sonunda iş buldum. Kızımızı kolej her sabah servisle evden alıyor. Öğleden sonra eve bırakıyor. Kızımın müzik çalışması gerekiyor malum. Ama kolej kızımın müziğine bir katkı sağlamıyor. Sadece müsamerelerde, kolejin tanıtım toplantılarında çaldırıyorlar o kadar. Ben bu gidişe bozuluyorum ama yapacak bir şey yok. Göçü yükleyip gelmişiz artık ne gelirse başımıza katlanacağız. 

Günler böyle geçip giderken kızım sokağa çıkamaz oldu. Yeni arkadaşlar edinemiyordu. Arkadaş bulmakta hep zorlanan kızım burada da zor durumdaydı. Sokaktaki çocuklar onunla arkadaş olsunlar diye çikolata dağıttım, beraber oynasınlar diye oyuncaklar aldım. Ben ne yaparsam yapayım bir türlü çocuklar ile kızım arasında arkadaşlık bağı tesis edemedik. 

Sokağa çıkamayınca acaba okulda arkadaşı var mı diye sorduk. Okulda da kızım bir köşeye çekiliyor, sessiz sedasız derslerin bitmesini bekliyormuş. 

Okul çıkışına eve kapanan kızım eskisi kadar müzikle de ilgilenmiyordu. Sürekli tabletle uğraşıyor. Televizyon kuşu gibi o kanaldan bu kanala konarak saatler geçiriyordu. Biz anladık ki çevresi değişince kızım tabiattan saksıya alınan çiçek gibi solmuştu. Ne yapalım diye epeyce düşündük. Hatta geri dönmeyi bile göze aldık. Ama bizim memlekete dönüşümüz meseleyi çözer mi emin olamıyorduk. Deneyip görelim dedik. İki haftalık bir izinle memlekete geldik. Kızım eski arkadaşlarını bulunca yumak bulmuş kedi yavrusu gibi sevindi, oynadı epeyce. Ses çıkarmadık deşarj olsun istedik. Gurbette işlerimizin nasıl gittiğini soran akrabalara durumu anlatınca biri dedi ki “Bizim orada müzik öğretmeni bir kızımız var. Adı Aysel, iş bulamadı evde şimdilik. Belki yavrucakla ilgilenir.” Adresi alıp koydum cebime. 

Tatil bitti döndük İstanbul’a. Ben hiç ihmal etmeden hemen Aysel öğretmeni buldum. Hanım hanımcık bir genç kız. Üstelik benim kızımla çabucak kaynaştılar. Başladılar çalışmaya. 

Bizim için Aysel Hanım bir imkân oldu. Artık kolej çıkışı eve gelmeden doğru Aysel Hanım’a giden kızım aradığını buldu. Biz de mutluyuz... 

İstanbul’a alıştık. Öğretmeni bu gidişle kızımızın büyük bir sanatçı olacağını söyledikçe ne iyi ettik de geldik diyoruz. Bir kapıyı kapatan Allah ötekini açıyor derler ya. Bize yeni kapılar açıldı. Allah tüm bekleyenlere yeni kapılar açsın diyoruz her duamızda...