Selim ATALAY

http://www.selimatalay.com

TARİHİNİ BİLİRSEN, BEKANIN DA KIYMETİNİ BİLİRSİN

- Selim ATALAY tüm yazıları

100 yıl öncesi çok uzak değil... Anadolu en düşük ihtimallere rağmen kurtulmuş, Türkiye Cumhuriyeti bir istisna olarak kurulmuştur. Beka azizdir.

1919’da altı ay boyunca süren Paris Konferansı, Versay Anlaşması’yla tamamlanırken, ardında 100 yıl sonra etkileri süren bir felaketler zinciri bıraktı. Sözde barış anlaşmasıydı, ama gerçekte Beyaz Adam’ın dünyayı paylaşma ve maşalarına paylaştırma çabasıydı. Paylaşımın ortasında da Osmanlı toprağı vardı. Topraktan da öte, Türklük ve Müslümanlığı Balkan, Anadolu ve Kafkasya’da yok etmeye yönelik bir Haçlı paylaşımı vardı. Sömürgecilerin üstün ırk ve dinden olduklarına inançları, Paris 1919 tutanaklarıyla tarihe geçirilmiştir. Bu küstahlıkla haritalarda çizgiler çizerek ülkeleri, vilayetleri, nüfusları böldüler ve paylaştılar. Paris ve ardından San Remo ve ardından Sevr’de çizilen haritalara bakınca, Türkün, Müslümanın Anadolu’da kalabilmesi bir mucizedir. Gerileye gerileye gelip en son nokta olarak dayandığımız Anadolu’nun kurtuluşu büyük bir mucizedir, bir destandır.

Halen İkinci Dünya Savaşı sonrası sistemin dağıldığı fark edilirken, Birinci Savaş sonrası sistem de hatırlandı. Çünkü biri, diğerinin tamamlayıcısıdır. Birincisinin siyasi kurgusu baştan sona yanlıştı, İkincisi de o yanlışın teyidi ve daha da ağırlaştırılmasıdır. 

Türkiye Cumhuriyeti 100 yıl önce küresel paylaşım pazarlıklarına ve planlarına rağmen ve o yok edici planların hilafına var olmuştur. O zaman hedef sadece Osmanlı’yı parçalamak değildi. Hedef, Türklüğü ve Müslümanlığı da Anadolu’dan silmekti... Gerçek anlamda küllerden doğan Türkiye Cumhuriyeti’nin var olması, 100 yıl önceki dünya sisteminde öngörülmemişti. Türkiye diye bir devlet planlarda, pazarlıklarda yoktu. Paris 1919, Türkün ve Müslümanlığın bir pasta gibi kesilip, dağıtılıp, yenmesinin en uç noktasıdır... Ve 100 yıl önce Milli Mücadelenin başarısı, garanti değildi.  

Tam 100 yıldır Türkiye Cumhuriyeti bir istisnadır, aykırılıktır. Türkiye kutsal bir direniştir... Türkiye Cumhuriyeti o yüzden çok değerlidir, o yüzden sürekli korunmalıdır ve güç zirvesine ulaşana dek, teyakkuzda olmalıdır. Bugünlerde Türkiye’yi tekrar tekrar denemelerine şaşırmayalım. Tarihi bilirsek, bekanın da kıymetini biliriz. 

Fransız Mareşal Ferdinand Foch, Fransa Başbakanı Georges Clemenceau, İngiltere Başbakanı David Lloyd George, İtalya Başbakanı Vittorio Emanuele Orlando ve Baron Sidney Sonnino.

 

Bir Başka 13 Mayıs 1919

Paris 1919 görüşmelerinde ABD, İngiltere ve Fransa’nın liderleri, Balkanlar Anadolu Kafkasya ve Ortadoğu’yu kavga dövüş paylaşmaktaydı. Zaman zaman İtalyanlar, maşa olarak da Yunanlar bu paylaşıma ortaklık ettiler.  

Paris görüşmelerinin tarihini yazan Margaret Macmillan, Paris 1919 adlı kitabında görüşmelerin tutanaklarını aktarır: 

13 Mayıs öğleden sonra ABD Başkanı Wilson’un kaldığı dairede, İngiltere Başbakanı Lloyd George ve Fransa Başbakanı Clemenceau, ilginç bir sömürgecilik planı yapmaktadır. L. George Anadolu’nun Akdeniz kıyılarının İtalyanlara verilmesi ile bölgenin kalkınacağını savunmaktadır: “Türklerin boş bıraktığı yerde İtalyanlar karayolları, demiryolları yapar, toprağı sular ve tarım yaparlar”. Bu sömürgecilik planında yalnızca askeri işgal yoktur. Getirilecek İtalyan nüfusun efendilik yapacağı kölelik sistemi vardır. 

L. George, Suriye ve Anadolu içlerini Fransa’ya bırakmıştır. Yunanistan, İzmir, çevresi ve 12 Adayı alacaktır. İngiltere Başbakanı, kendi malı saydığı Kıbrıs’ı da Yunanistan’a verecektir... Buralarda da Yunan nüfus, sömürgeci efendi olacaktır.  

Fransa Başbakanı ise Yunanların sömürgecilik yeteneklerini sorgular: “Koca Peleponez yarımadasını dolaştım, tek bir yol yoktu” ... Yani orada yol yapamayan kalkındıramayan Yunan, İzmir ve çevresini mi kalkındıracak - diye bir kuşku...

Wilson ise, Yunanlara bu şansın verilmesi halinde, Yunanların sömürge efendisi olma fırsatını iyi değerlendireceklerini düşünmektedir. Bu arada ABD Başkanı, Ermenistan’ın himayesini üstlenebileceklerini, ihtimal olarak sayar. Clemenceau, ABD’nin Konstantinopolis’i de alabileceğini söyler. 

Küçük bir odadaki rahat koltuklara yayılmış liderlerin zaman zaman haritalara bakarak vardıkları bu kararları, İngiliz heyetinden genç diplomat Harold Nicolson kağıda geçirir.  

Bu anlaşama taslağını saatler içinde gören İngiliz Dışişleri Bakanı Balfour ise, köpürür: ‘‘Üç çok güçlü ve çok cahil adam orada oturmuşlar, kendileri için not tutan bir çocukla birlikte ülkeleri parçalıyorlar’’... Balfour Anadolu’yu parçalamanın ne kadar tehlikeli olacağına dair görüşlerini yazıp, Başbakanına yollar... 

Başbakan L. George, Anadolu’yu parçalamanın sakıncalarını askeri kurmaylardan da duymuştur. Anadolu planlarını duyan Savaş Bakanı Churchill ve Hindistan Bakanı Montagu, Başbakanı uyarmak için Londra’dan telaşla Paris’e gelirler. İki bakan, Türkiye’nin parçalanmasının İslam Dünyasıyla sonsuz savaş başlatacağına inanmaktadır. 

İngiliz Başbakanı ise uyarıları dinlemez. Sadece, başka gelişmeler bu paylaşım planını altı gün sonra 19 Mayıs’ta değiştirecektir. Ancak plan sadece kısmen değişecektir. 

Paris’te paylaşım yapanlar, 15 Mayıs’ta İstanbul’dan Samsun’a yol alan vapurdan habersizdir. L. George sonraları, “Mustafa Kemal’in dağılmış Osmanlı ordularını toparlaması konusunda bize, Anadolu’dan hiç bilgi gelmemişti. Askeri istihbaratımız, hiç bu kadar istihbaratsız kalmamıştı” diyecektir. 

 

21 Mayıs 1919: Anadolu yağması için düello

İngiliz heyeti Anadolu’nun paylaşımında Fransa’ya fazla pay verildiğini düşünmektedir. Açgözlü sömürgecilerin gözünü toprak bürümüştür. Üçlü toplantıda Anadolu’nun gıyapta paylaşımı sürer... L. George, Fransa’ya karşı ABD kartını oynar: Wilson’a dönüp, ‘‘Fransa’nın Anadolu’ya girmesi gerekmiyor. Boğazlar, Anadolu ve Ermenistan’ın kontrolü sizde olsun’’ der. Fransa Başbakanı Clemenceau bu sözleri önce şaşkınlık, sonra öfkeyle dinler. Zaten Suriye paylaşımından ötürü İngiltere’ye kızmaktadır.  Anadolu’dan dışlanmak ihtimali, Clemenceau’yu küplere bindirir: ‘‘İtalya rahatsız olur diye Fransa, Anadolu’ya girmesin- diyorsun. Fransa’da sanki kamuoyu yok mu? Üstelik Türkiye’de en çok ekonomik ve mali çıkarı olan Avrupa ülkesi, Fransa’dır. Önce İslam Dünyası, sonra da İtalya bahanesiyle Fransa, Anadolu’dan atılıyor’’... 

L. George da aynı sertlikte karşılık verince, kavga başlar... Öfke nöbetine girmiş ve bağrışan Başbakanların dalaşmasını diğer heyet üyeleri dehşetle izler. Avaz avaz giden kavga hem Anadolu, hem de genel Ortadoğu paylaşımı konusundadır. Kavga uzun sürer. Bir noktada Clemenceau L. George’a düello teklif eder: ‘‘Tercih et: İstersen kılıç, istersen tabanca...’’

Sonunda Wilson, kavgayı ayırmak için araya girer. ABD Senatosunun ve kamuoyunun Paris’teki hokkabazlıkları onaylamayacağının farkındadır. Anadolu’nun mandasını alamayacaklarını söyler. Ermenistan için de kuşkuludur. Ve dikkatleri Almanya’ya getirir: Zaman azalmaktadır ve asıl Almanya’nın paylaşımının öncelik taşıdığını söyler. 

Günün bitiminde Clemenceau’nun Anadolu derdinin nedeni anlaşılır: Osmanlı borcunun yüzde 60’ı Fransız bankerlerin elindedir. Anadolu çok parçalanırsa, bu paranın tahsilatı zorlaşacaktır. Fransa alacaklı olarak Anadolu’dan pay istemekte ve İngiltere’nin oyununa gelip kenarda kalmaktan korkmaktadır. 

Türklük ve Müslümanlık, uzakta, gıyabında yok sayılmaktadır.

 

KURTULUŞA GİDEN İLK ADIM

Mustafa Kemal, beraberindeki 18 askerle birlikte 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a ulaştı. Bandırma Vapuru’ndan inişinde ise böyle karşılandı.

 

19 Mayıs 1919: Paris/Samsun

13 Mayıs’taki Anadolu paylaşım planı 19 Mayıs günü değişir. Aradan geçen zamanda, İngiliz Başbakanı L. George ve Wilson fikir değiştirmiştir. Anadolu’daki aşırılığın Hindistan Müslümanlarını ayaklandıracağı kaygısı, İngiliz Başbakanını frenler. Yunanların 15 Mayıs’ta İzmir’e çıkmasından sonra İtalyanların Anadolu’ya asker çıkartmaya devam etmesini, L. George ve Wilson, küstahlık saymışlardır. İzmir’in işgali sırasındaki Türk-Müslüman direnişi ve çatışmalar da Paris’i şaşırtmıştır. 

19 Mayıs toplantısında L. George: ‘Türkiye’yi uygun biçimde parçalamak imkansız. Yaparsak, İslam Dünyasında karışıklık riskini artırırız’ der.

Wilson hem bu görüşe katılır, hem de Anadolu’yu Fransa ve İtalya paylaşırsa, Türklerin egemenliğinin yok olacağını, bunun da meşhur ’14 Madde’ ile çelişeceğini söyler. Wilson, Fransa’nın ‘manda’ kelimesi kullanmadan Anadolu’nun bir kısmında kurulacak bir Türk devletinin sorumluluğunu üstlenebileceğini, hatta Sultan’ın Konstantinopolis’te kalabileceğini, ancak Boğazlara hakim olamayacağını söyler. 

L. George bu görüşü benimser. Ancak Paris’e gelen bakanlarını dinledikten sonra fikir değiştirecektir. Bakanları, Anadolu’nun Fransa’ya bırakılmasına karşı çıkar... Fransa ile İngiltere Başbakanları, iki gün sonra Anadolu ve Suriye paylaşımı konusunda bu kez avaz avaz çığlık atarak, dalaşacaktır.  

19 Mayıs 1919 Paris’te böyle biter. Aynı gün ise uzakta, Anadolu’da, mütevazi bir heyet, bir Osmanlı paşasının liderliğinde imkansız ihtimallerin yolculuğunda Samsun’a ulaşmıştır. O zamana dek dünyada başarılamamış bir şeyi deneyeceklerdir. Başarı garantileri ise yoktur. 

 

İnterpol listesindeki DEAŞ’lılar yakalandı

Bursa’da, terör örgütü DEAŞ’a yönelik operasyonda, aralarında İnterpol tarafından kırmızı ve mavi bültenlerle aranan 2 kadının da bulunduğu 4 kişi yakalandı. MİT ve Bursa polisinin iş birliğiyle yürüttüğü çalışmalarda, Suriye’de terör örgütü DEAŞ içinde faaliyet yürüten bazı kişilerin Bursa’nın Mudanya ilçesine geldiği ve buradaki bir evde saklandığı belirlendi. Polis söz konusu adrese operasyon düzenledi. 

 

KIRMIZI LİSTEDEYDİ 

Baskında, Hollanda vatandaşı L.F, Fas asıllı olan, Fas ile Hollanda çifte vatandaşı S.D. adlı kadınlar ile bu şüphelileri evlerinde barındırarak örgüt mensuplarına yardım ve yataklık ettikleri belirlenen Irak asıllı Hollanda vatandaşı A.K. adlı kadın ve Irak vatandaşı M.O.Q. yakalandı. 

Kadın şüphelilerden L.F. ile S.D’nin İnterpol tarafından kırmızı ve mavi bültenlerle arandığı, bu kadınların üzerinde sahte yabancı tanıtma belgesi bulunduğu öğrenildi.