24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

Milli gurur E-Berk’in başarısının sırrı: Yenilikçilik

Ürettiği Tünel Açma Makinesi’yle dünyada Türkiye’yi 8. ülke yapan E-BERK, yerli üretim konusunda örnek oldu. Yönetim Kurulu Başkanı Özüdoğru, “Başarılı olmasının tek nedeni vardır, o da yenilikçilik” dedi.

7 Nisan 2018 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Milli gurur E-Berk’in  başarısının sırrı: Yenilikçilik

Tünel Açma Makinelerinin üretiminin 7 ülkenin tekelinde olduğunu, ürettikleri yerli makineyle bu tekeli kırdıklarını belirten E-BERK Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Savaş Özüdoğru, amaçlarının dışa bağımlılığı azaltmak olduğunu söyledi. AR-GE çalışmalarına büyük önem verdiklerini vurgulayan Özüdoğru, “E-BERK’in Türk ve uluslararası projelerde başarılı olmasının tek nedeni vardır, o da Yenilikçilik” dedi. Ürettikleri Tünel Açma Makinesi’nin dünyadaki yansımalarını anlatan Özüdoğru, sorularımızı yanıtladı. 

BÜYÜK BİR İLGİ GÖRDÜ

- E-BERK,  kendi üretimi olan ilk tünel açma makinesi yaparak Türkiye’ye büyük bir gurur yaşattı. Dünyada bunun yansıması nasıl oldu?

Bu konuda yurtdışında herhangi bir tanıtım yapmadık. Ancak yine de E-BERK’in ilk Türk malı Tünel Açma Makinesi’ni üreterek Türkiye’yi yeryüzünde bu makineleri üreten 8. ülke yapması, beklediğimizden daha çok ilgi meydana getirdi. Örneğin kazısız teknolojiler konusunda uluslararası en önemli yayın olan Trenchless International bunu haber yaptı. Bunun yanı sıra hem yurtiçinde hem de yurtdışında katıldığımız sergilerde, kurultaylarda sergi alanımıza gelip bu konuda bilgi isteyenlerin sayısı bizi de şaşırttı. Biz bu ilgiyi şuna bağlıyoruz; şimdiye dek Tünel Açma Makinesi üretimi gelişmiş 7 ülkenin tekelindeydi. Çok güzel Türkiye pazarına ve uluslararası pazarlarda satış yapabiliyorlardı. Şimdi Türkiye de üretmeye başlayınca, Almanya, ABD gibi üretici ülkelerin kuruluşlarında bir kaygı, gelişmekte olan ülkelerin tünelcilerinde de heyecan yarattık.

YERLİ MAKİNEYLE TEKELİ KIRDIK

- Tünel açma makineleri için Türkiye dışarıya bağımlıyken, E-BERK tünel açma makinesiyle bunun önüne geçmeye çalışıyor. Bu konuyu değerlendirebilir misiniz?

Ülkemiz, tüm gelişmekte olan ülkeler gibi, hızla kentleşen, bunun sonucu olarak da ortaya çıkan altyapı açığını kapatmak için çalışan bir ülke. Bu açıdan, altyapısını büyük ölçüde tamamlamış gelişmiş ülkelere göre çok daha fazla tünel yapımı var ülkemizde. Ne yazık ki, Türk tünelcilik pazarı büyük ölçüde gelişmiş ülkelere bağımlı durumda. Ülkemizde 2002 yılından bu yana, E-BERK ile Türkiye Tünel Açma Makineleri için kesiciler ve yedek parça üretimi yapılıyor ve bu alanda uluslararası tanınan bir kuruluş. 

Ancak şimdiye dek Tünel Açma Makinelerinin üretimi 7 ülkenin tekelindeydi. İşte ürettiğimiz ilk yerli makineyle bunu kırdık. Her yıl yaklaşık 250 milyon Avro kaynak, tünel açma makineleri ile ilgili olarak yurtdışına akıyor. Amacımız, önce  bunun önüne geçmek. Bu da ancak ülkemizdeki tünel yapım yüklenicilerinin hem teknoloji hem de fiyat olarak çok rekabetçi olan ürünlerimizi yeğlemelerinden geçiyor.

- Dünya pazarında büyümeye devam ediyorsunuz. Dış dünyadaki tepkiler nasıl?

Türkiye pazarına çok önem veriyoruz. Özellikle Tünel Açma Makinesi’nde önceliğimiz yurtdışına bağımlılığı azaltmak, ama sonra da kesicilerde ve yedek parçalarda uluslararası alanda yakaladığımız başarıyı, makinelerde de yinelemek.

Şu anda, özellikle kesici ve yedek parçalarda, uluslararası pazarlarda baskın olan kuruluşların huzurunu kaçırmış durumdayız. Bizi artan ölçüde kendilerine karşıt olarak görüyorlar. Eskiden yalnızca Türkiye’de karşılarına birkaç yerde çıkardık. Şimdi ise yeryüzünde 24 ülkede yenilikçi ürünlerimizle onlardan pazar payı kapıyoruz. Girdiğimiz ülkelerin sayısını önemli ölçüde arttırmak için özel bir Uluslararası Satış Takımı kurduk. Bu takımda İngilizcenin yanı sıra Çince, İspanyolca gibi dilleri anadili gibi konuşan çalışanlarımızla yeni pazarlara açılıyoruz.

- Yurt dışında fuarlara katılıyorsunuz. E-BERK’e karşı olan ilgiyi nasıl değerlendirirsiniz? Hem Türkiye’den hem de dünyadan beklediğiniz ilgiyi bulabildiniz mi?

Yurtdışında özellikle tünelcilik ve yapımcılıkla ilgili sergilere, kurultaylara sponsor ya da sergici olarak katılıyoruz. Bu gibi katılımlarda Tünel Açma Makinesi ürünlerinde tek Türk kuruluşu olduğumuz gibi, Almanya, Amerika, Fransa, Çin, Avustralya  gibi ülkelerin yanı sıra Türkiye’nin de bulunması ilgi yaratıyor.

- Türkiye’ye büyük bir değer kazandırdınız. Bu anlamda başka projelerini var mı? Biraz bahsedebilir misiniz?

Ürettiğimiz ilk Türk Tünel Açma Makinesi E-BERK E-3301 tek kalkanlı bir makineydi. Şimdi TÜBİTAK desteği ile Yer Basıncını Dengeleyen Tünel Açma Makinesi üretiyoruz. Bunun yanı sıra, tünel içinde çalışan çok amaçlı taşıtlar ile Boru İtme Makinesi üretimi konusunda da çalışmalarımız var.

AR-GE çalışmalarına büyük önem verdiklerini belirten E-BERK Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Savaş Özüdoğru, amaçlarının Tünel Açma Makinesi’nde dışa bağımlılığı azaltmak olduğunu söyledi.

ÜLKEYE YENİ ADI ALTINDA 2. EL MAKİNE GİRİYOR

- Sanayide milli üretim çok önemli bir konu. Bunu başarmış olan bir firma olarak, milli üretim konusunda nasıl tavsiyelerde bulunursunuz?

Milli üretimin var olmasının tek yolu, milli üretimi tekelciliğe, dampinglere ezdirmemektir. Bugün çok sayıda Tünel Açma Makinesi ülkeye yanlış GTİB kodları altında ve düşük vergilerle sokuluyor. Bunun yanı sıra, “yeni” olarak sokulan çok sayıda yenilenmiş ikinci el makine de giriyor.

- Milli üretim en önemli kolu AR-GE çalışmalarıdır. AR-GE çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz?

E-BERK olarak Tünel Açma Makinesi kesicilerinde ve yedek parçalarında başarılı olmamızın tek nedeni yenilikçi ürünlerimizdir. Bu da yalnızca AR-GE ile olasıdır. Bu yüzden, E-BERK ilk günden bu yana AR-GE’ye çok önem veren bir kuruluştur. Ancak artık bunu kişisel girişimlerle değil de, sistemsel olarak yapabilmek için AR-GE Merkezi’mizi kuruyoruz. Bu yönde TC Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na başvurumuzu yaptık. Başvurumuzun sonucunu beklemeden de AR-GE projelerimize başladık.

- E-BERK’in başarısını neye borçludur?

E-BERK’in Türk ve uluslararası projelerde başarılı olmasının tek nedeni vardır: Yenilikçilik. Biz her zaman yenilikçi ürünlerle her köşesi kapılmış pazarlarda kendimize yer açmayı başardık. 

2018 YILINI FIRSATA ÇEVİRMELİYİZ

Maltepe 2000 Otel Genel Müdürü Garip Uysal, turizmde bu sezon ülkeye 38 milyon turistin gelmesinin hedeflendiğini söyledi. Ülkenin katılım gösterdiği uluslararası turizm fuarlarında, Anadolu’nun tanıtımına büyük önem verildiğini belirten Uysal, “Türkiye’ye gelecek olan turistlere Ankara’nın kültür, tarih ve sağlık turizm potansiyelinin çok iyi tanıtılıp gösterilmesi gerekir. İç turizmin canlanmasını ve önümüzdeki yıllarda Anadolu’ya daha çok turist çekilebilmesi için 2018 yılının büyük bir fırsat. Tüm mecralarda Ankara ve Anadolu’nun turizm potansiyeli gösterilmesi gerekir” dedi.

Türk turizminin ve otelcilik kalitesinin dünyada üst sıralarda olduğunu, fiyat ve hizmet konusunda Türkiye’nin dünyada rekabet edecek ülkeler arasında yer aldığını dile getiren Uysal, “Tüm bunlara rağmen Ankara ve Anadolu turizm açısından yeterli ilgiyi görmedi. Ankara ve çevresinin özgün kültürel değerleri ve köklü bir tarihe sahip. 

Ankara’nın iç turizmde destinasyon merkezi olması gerekir. Geçtiğimiz ay yapılan Travel Expo Ankara Turizm Fuarı ile Gastronomi Zirvesi, Ankara’nın tanıtımına büyük katkı sağladı. Ankara’nın kongre ve turizm fuarının da Başkenti olması noktasında gereken tüm çalışmalara büyük önem verilmesi gerekir.

Fuarların, yapılan bölgeye ekonomi açısından önemli katkılar sağladığını belirten Maltepe 2000 Otel Genel Müdürü Garip Uysal, yerli ve yabancı turistin en çok fuar ve kongrelerde para harcadığını söyledi.

EPİGENETİKLE HASTALANMADAN ÇÖZÜM

Hastalıkların nedeni olarak genetik geçişin yanı sıra çevresel etkenleri de araştırıldığı Epigenetik, son yıllarda tıp dünyasında çok konuşulan bir kavram haline geldi. Epigenetik mekanizmalarının böbrek hastalıkları, kanser, diyabet, hipertansion, obezite gibi hastalıklarla ilişkilerini ortaya koyan ciddi çalışmalar olduğunu belirten Epigenetik Sağlık Çözümleri Merkezi doktorlarından Prof. Dr. M. İlker Yılmaz, “Günümüzde artık hasta olduktan sonra tedavi etmek değil, hastalığa giden süreci ortadan kaldırmak önem kazandı. Bunu da Epigenetik çözümleriyle yapmak mümkün” dedi.

ÇEVRESEL ETKENLER 

Hastalıklara, genetik geçişin yanı sıra çevresel etkenlerin de neden olduğunun bilimsel kanıtlara dayandığını vurgulayan Prof. Dr. Yılmaz, “Kliniklerine saç dökülmesi şikâyetiyle gelen birçok hastanın aslında altta yatan diyabet, hipertansiyon, tiroid hastalıkları, anemi, vitamin eksiklikleri, bilinçsiz ilaç kullanımı, hormonal problemler ve Polikistik over sendromu gibi farklı sorunları olduğundan haberi olmadı. Hastanın yukarıda saydığım problemlerini çözmezseniz, istediğiniz kadar saç çözümü sunun hiçbir işe yaramaz. Bir müddet saç çıkar, sonrasında eski sürece tekrar döner. Soruna geçici çözüm getirmiş oluyorsunuz” diye konuştu. 

FARKIMIZI ORTAYA KOYUYORUZ

Merkez olarak, hastalığın ne olduğunu ortaya koyup, farklı bir yaklaşım getirdiklerini ve kişiye özel tedaviler planladıklarını belirten Yılmaz, “Hastalık olduktan sonra hem yıpratıcı hem de pahalı süreçler içeren çözümler ve tedaviler var. Günümüzde artık hasta olduktan sonra tedavi etmek değil, hastalığa giden süreci ortadan kaldırmak önem kazandı. Kişiye, doğru tedavi yöntemlerinin uygulanması çok önemlidir. Klinik olarak, doğru, etkili, etik ve bilimsel yaklaşımlarda bulunmayı önemsiyoruz. Biz bu konuda farkı ortaya koyuyoruz” şeklinde konuştu.

Saç dökülmesi sorunuyla gelen bir kişiyi tepeden tırnağa inceleyerek çözümleri ortaya koyduklarını belirten Prof. Dr. M. İlker Yılmaz, bilimsel kanıtlarla bir algı ile doğru çözümlerin ortaya koyulması gerektiğini söyledi.