19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

Aysun Anne'nin bir çiftliği var

Aysun Sökmen de ‘Ferrari’sini satan bilge’lerden. İstanbul’da tekstil sektöründeki işini bırakıp Silivri’de köye yerleşen Sökmen, kendi tabiriyle ‘inekçi’ oldu! 13 yıl önce 20 inekle sütçülüğe başlayan Sökmen’in bugün 200 ineği var. Onlara tırnak bakımı yapıyor, müzik dinletiyor, ‘Kızlarım’ diye tek tek ilgileniyor.

Aslı Gür2 Kasım 2013 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Aysun Anne'nin bir çiftliği var

Her sabah 05.00’te uyanıyor, ahırları temizliyor, inekleri sağıyor, buzağıların yemlerini veriyor. Sahip olduğu inekleri “Kızlarım” diyecek kadar çok seviyor. 41 yaşındaki Aysun Sökmen, nam-ı diğer ‘aysun the sütçü’nün Silivri Büyükçavuşlu Köyü’ndeki bir günü işte böyle geçiyor.

Sanmayın Aysun Sökmen, köyde doğup büyümüş. Ailesi tekstilci olan Sökmen de bu iş alanında kariyer yapıp başarılı işlere imza atmış. Ama pek çok kişi gibi İstanbul’u ve kariyerini geride bırakıp 13 yıl önce köye yerleşmiş. Amacı, eşine ve çocuğuna daha çok vakit ayırmakmış. Ancak üretme arzusunu da hiç yitirmemiş. 13 yıl önce 20 inekle yola çıkan Sökmen, şimdi 34 dönüm arazide 200 ineği bulunan bir mandıraya sahip.

CAMI AÇIP ‘SUSUN ARTIK’ DİYE BAĞIRDIM

Gelin Sökmen’in hikayesinde tekrar başa dönelim... Özel bir lisede okuduktan sonra üniversitede İngilizce iktisat bölümünü kazanan Sökmen, o yıllarda üçüncü kuşak tekstilci olmak üzere yola çıkmış: “Almanya’da farklı yerlerde staj yaptım. Tekstil firmalarında çalıştım. İngilizce, Almanca öğrendim. Babamla üretim yapıp Avrupa’ya satıyorduk. Kendimi bu alanda geliştiriyordum. Çok yoğun bir hayatım vardı. O dönemde eşim Mehmet Sökmen ile tanıştım ve 1996’da evlendik.”

Sökmen evlendikten sonra yoğun çalıştığı için eşiyle görüşememeye başlamış. İstanbul’un karmaşası, gürültüsü, trafiği de tuz biber olmuş. Bir süre sonra aile olma hayalini İstanbul’da gerçekleştiremeyeceğini anlayan Sökmen, farklı bir işte başarılı olmak için kolları sıvamış: “Üretken bir hayat sürmek istiyorduk. Evde güzel bir pasta yapmak, gömlek ütülemek de üretkenlik. Ama İstanbul’da bunları es geçiyorsunuz. Camı açıp ‘Susun artık’ diye bağırdığımı biliyorum. 15 milyonun uğuldayan sesi var. Bu da üretkenliğimi etkiliyordu. Silivri’deki bu arazi de ailemizindi. Onlar bize ‘Doğada olmak istiyorsanız gelin burada birşeyler yapın’ dedi. Dolayısıyla süt inekçiliği yapmaya karar verdik.”

Köyde ailelerinin de desteğiyle yatırım yapan çift, Almanya ve Türkiye’de tek tek inek çiftliklerini gezmiş. İnşaat planı yaptıktan sonra yola koyulduklarını söyleyen Sökmen, 20-30 inek satın alarak işe başlamış: “Türkiye’de hayvan hastalıkları çok yaygın. İhraç etme hayaliyle bu işe girişmiştik ama hastalıklardan dolayı bu mümkün değildi. Yine de örnek sürüler yetiştirmek istedim. Sürümüzü taradık ve maalesef o dönem ineklerde verem çıktı. Sürümüzün yüzde 60’a yakınını imha ettik. İmhaların ardından yine de yılmamıştık. Sağlıklı hayvanlar olmasını hedefliyor, bu alanda çiftliği anlatan röportajlar veriyorduk. Ancak bir sabah uyandığımızda kalan hayvanlarımızın hepsi çalınmıştı.”

Hırsızlık olayının ardından ellerinde sadece bir inek, altı buzağı kalmış Sökmen çiftinin. Aileleri “Vazgeçin” dese de onlar yılmamış: “Çok büyük bir travma yaşadık ama toparlanıp yeniden işe koyulduk. Ek işler yaparak ekstra gelir sağladık. 13 yılda 200 ineğe ulaştık. O günden bu yana kurduğumuz sürü devam ediyor. Ayrıca dokuz yıldır her sene hastalıklardan ‘ari sürü sertifikası’ alıyoruz. En büyük hayalimiz de buydu.Bunu gerçekleştirirken ekibimizin de desteği büyük oldu”

AHIRDA MADONNA ÇALIYOR

Sökmen çifti üç çalışanla birlikte toplam beş kişi işletiyor çiftliği. Bu ekip her sabah 05.30’da işe koyuluyor: “ Kolay gibi görünse de yaptığımız iş ineklere hizmet etmek. İnekleri yedirip içirip temizliyoruz. İşimiz de aslında jinekoloji. Bir kadın hamilelik sürecinde ne yaşıyorsa inekler de aynı şeyleri yaşıyor. Hamilelik döneminde çok kilo alan inekler var. Tırnakları yumuşuyor, kırılıyor, bastıkları ortam gübreli olduğu için enfeksiyon kapabiliyor. O yüzen altı ayda bir ineklere tırnak bakımı yapıyoruz. Ayrıca onlara müzik de dinletiyoruz ahırda. Başlarda verimi artırdığı için Mozart dinletiyorduk ama şimdi ekibin de isteğiyle her tarz şarkı çalıyoruz. Arabesk, fantazi, pop, caz ne ararsanız var. Süt sağımını yapan kişinin mizacı ineklerin süt verimini etkiliyor. Sağımcı kendi psikolojisine uygun müzikler dinleyince daha güzel iş yapıyor, bu da ineğe yansıyor. Örneğin ben sağım yaparken Madonna çalıyorum ahırda. Sağım yapmayı çok seviyorum çünkü inek kendisini teslim ediyor. Çok tatlılar, onlar benim kızlarım.”

İYİ OT YİYİYİNCE AĞIZLARI ÇOK GÜZEL KOKUYOR

Peki çiftlikte bir gün nasıl geçiyor? Aysun Sökmen yorucu bir tempoyla çalıştıklarını anlatıyor: “İneklerin ahırlarını temizliyoruz, onları sağıyoruz. Temiz yemler koyuyoruz. Buzağıları besliyoruz. Fabrika yemi vermiyoruz. Protein-enerji dengesini ayarlayarak hazırladığımız tahıllardan yediriyoruz. Güzel yetişmiş, iyi saklanmış ot yedirdiğinizde ineğin ağzı o kadar güzel kokuyor ki anlatamam. Bu, ineklerin sütünü de etkiliyor. Ortalama olarak bir ineğin süt verimi 305 gün olarak hesaplanır. Buna ‘bir laktasyon’ denir. Başta bizim için bir laktasyonda dokuz ton süt elde ediyorduk. Daha az tahıl daha çok otla beslemeye başladığımızdan beri yedi tona indi. Ama ineklerin sağlığı düzene girdi, yürüyüşleri bile değişti. Ürettiğimiz sütten mandırada peynir yaptırıyor, ‘aysun the sütçü’ markasıyla bu peyniri İstanbul’da evlere teslim ediyoruz. Kalan sütü ise Silivri’de Arslan Gıda’ya veriyoruz. Yaptığımız işi çok seviyorum ama tekstili de severdim, kumaşları koklardım. Bu işte de ömrüm yettiğince ineklere hizmet edeceğim..”

HAYVANLARA ŞARKI SÖYLEYEN  KİTAP OKUYAN GÖNÜLLÜ VAR

Aysun Sökmen’in eşi Mehmet Sökmen, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Devlet Konservatuvarı’nda öğretim görevlisi. Sökmen, çiftlik işinde sosyal sorumluluk düşüncesiyle hareket ettiklerini söylüyor. Çift, köyde yaşamanın utanılacak bir şey olmadığını göstermek için bir proje bile geliştirmiş: “Köyde yaşayan gençleri bu işe şevklendirmek, onlara örnek olmak istiyoruz. Buğday Derneği ile gönüllü çalışan projesine başladık. Bir lojmanımız var. Gönüllüler burada kalıp her gün sekiz saat çalışıyor. İneklere şarkı söyleyen, kitap okuyanlar var. Zaten bir gönüllünün günde dört hayvan taraması gerekiyor. Gönüllülükle birlikte permakültür projemiz var. Hayali olan herkes gelip burada deneysel uygulamayla tecrübe edinebilir. Onlara kalacak yer ve arazi vereceğiz, onlar de yapmak istedikleri hayvancılığı yapacaklar. Bizim altyapımızla kendi hayallerini gerçekleştirebilirler.”

OĞLUM SÜTÜ FAZLA KAÇIRDI!

Aysun-Mehmet Sökmen çiftinin 13 yaşında Can adlı bir oğlu var. Aysun Sökmen, 1.80 cm boyu olan Can’ın yoğurt yemeyi çok sevdiğini söylüyor: “Evde süt tüketimi çok yüksek. Haftada en az 10 kilo sütten yoğurt yapıyorum. Can’da süt ürünlerini biraz kaçırdık sanırım! Çok iyi gelişti.”