25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Bir beyaz yaka komedyeni olarak: Kaan Sekban

Genç komedyen Kaan Sekban, plazadaki 10 yıllık iş hayatında yaşadıklarını tiye alarak hem güldüren hem de düşündüren bir şova dönüştürüyor. Kaan, performansıyla plaza hayatının tabularını bir bir gözler önüne sererken aslında bütün bunların dışardan bakan biri için ne kadar komik durumlar olduğunu gösteriyor.

ALİ DEMİRTAŞ20 Ekim 2018 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Bir beyaz yaka komedyeni olarak: Kaan Sekban

Kaan Sekban; kendisini Instagram’da paylaştığı kısa komedi videolarıyla tanıdık. Ama o birkaç sene öncesine kadar bir plaza çalışanı; yani bir beyaz yaka idi. Şimdi ise onu oyuncu ve komedyen olarak anmamızda bir sorun yok. Çünkü Kaan şu aralar, 10 yıllık beyaz yaka deneyimini plaza hayatını tiye alarak performansa döktüğü komedi şovuyla adından söz ettiriyor. Kaan’ın plazadaki 10 yıllık deneyimi aslında onun şu an sunduğu mizahi malzemenin bel kemiğini oluşturuyor. Sekban biletleri aylar öncesinden biten şovlarında sadece beyaz yaka veya plaza esprilerine odaklanmıyor. Sosyal hayatında yaşadığı tuhaflıklar, aile ilişkileri ve sosyal medya da onun komedi radarında. Kendini “uzun bir süre kurumsal hayatta çalışıp yeter artık deyip kendini sahnelere atan, her şeyle dalga geçen saçma sapan bir adamım.” şeklinde tanımlayan genç komedyenin yine beyaz yaka yaşamını referans alarak yazdığı Tebrikler Kovuldunuz adlı bir kitabı da var. Bu kitabı zamanı gelince ‘İlham veren, bittikten sonra insanı umuttan ağlatan, gülümseten bir film’ yapmak istiyor. Kaan’ın bir diğer amacı da yurtdışında İngilizce stand-up denemeleri yaparak komedinin aslında o kadar da yerel bir şey olmadığını kanıtlamak. Bütün bunları ve dahasını kendisiyle konuştuğumuz Kaan Sekban, ülkemizde komedinin ne yazık ki basit ve seviyesiz bir şey gibi algılandığını bunun nedeninin ise komedi aktörleri olduğunu söylüyor. 

Madem oyuncu olmak istiyordunuz neden en başta bunun eğitimini almadınız?

Çünkü standart bir meslek sahibi olup para kazanmak daha kolay ve öncelikli geldi. Genç yaşlarımda o kadar da dehşet bir oyunculuk tutkusu yoktu içimde sanırım. İş adamı, plaza insanı olma hevesi daha ağır bastı. Bir an önce takım elbise giyip kahvemi yudumlamak istedim. 

Beyaz yaka çalışan profili evrensel mi?

Yurtdışında benzer bir işte çalışmadım ancak insanın olduğu her yerde aynı olduğunu düşünüyorum. Bu biraz da kapitalist sistemin insan eliyle yozlaşması ve aşırı bireyselliğin getirdiği bir durum. Türkiye’de ise sanki biraz daha fazla adam kayırma ve kibarca ekibindeki insanların yöneticiye aşırı sempatik yaklaşmasından yöneticinin etkilenmesi gibi durumlar söz konusu.

Kendinize örnek aldığınız komedyenler/kişiler var mı, neden?

Örnek almak farklı bir durum ama çok beğendiğim ve tabi ki ilham aldığım isimler var. Türkiye’de Kemal Sunal ve Cem Yılmaz. Dünya çapında ise Tina Fey, Amy Poehler ve Ellen De Generes gibi isimlerin durumsal mizah anlayışını seviyorum. Espri patlatmaktan ziyade o durumun ne kadar komik olduğunu ortaya koymak bana daha cazip geliyor.

SOSYAL MEDYA BENİM İÇİN BİR ARAÇTI

Yeni medyanın mizah kariyerinize etkisi nasıl oldu? 

Sosyal medya olmasa asla sesimi duyuramazdım. O anlamda çok kıymetli bir platform benim için. Ancak ben sosyal medya fenomeni gibi kendimi konumlandırmak istemediğim için orayı çok değerli bir araç olarak kullanıp asıl hedefim olan sahne komedyenliği ve yazarlık yolunda ilerlemeyi tercih ettim. Oradaki skeçleri paylaşımları görenler daha fazlası için sahneme gelsin, kitabımı okusun istiyorum. Takipçiden çok seyirci ve okur sayısı ile ilgileniyorum. 

Tebrikler Kovuldunuz kitabınızı okuyan bir bankacı kitaptan ne öğrenir?

Bu tamamen okuyan kişiye bağlı. Bunalıma da girebilir, kahkahalarla gülüp “oh be” yalnız değilmişim artık beni kimse üzemez” de diyebilir. Bana gelen geri dönüşler genelde ikincisi. İnsanlar iş yerinde yaşadıkları sıkıntıların kendilerine özgü olmadığını diğer bir deyişle yalnız olmadıklarını fark ettiler. Ve başımıza gelen dertlerle dalga geçilebileceğini, bunun iyileştirici bir yönü bile olabileceğini gördüler. Benim için en önemli yanı bu. Neden yazdım sorusuna gelince tamamen içimi dökmekti amacım.

KOMEDİ BASİT VE SEVİYESİZ BİR ŞEY GİBİ ALGILANIYOR

Türkiye’deki komedi/komiklik/komik olmak algısını nasıl değerlendiriyorsunuz? Biz neye gülüyoruz?

Komedi çok göreceli bir alan. Bütün dünyanın güldüğü bir kişiye siz gülmeyebilirsiniz. Veya kimsenin gülmediği bir fıkra bana çok komik gelebilir. Türkiye’de de benzer bir durum var. Benim bir komedyen olarak değil de bir vatandaş olarak rahatsız olduğum konu ise ülkede komedi sanki çok basit ve seviyesiz bir şeymiş gibi algılanıyor. Bunda tabi komedi yaptığını zannedip sadece küfreden ve belden aşağı muhabbetlere giren tuhaf tuhaf insanların, filmlerin, skeçlerin de rolü büyük. Hele es kaza bunlardan biri tutarsa, sanki tüm toplum basit ve derinliksiz bir mizah talep ediyormuş gibi bir algı oluşuyor. Herkes her şeye gülebilir tabi ama marifet bana göre mizahı düşündürerek yapmakta.

MİZAHLA BİRBİRİMİZİ ANLAMAYI BAŞARABİLİRİZ

Şu ara kafanızı neler kurcalıyor?

Gülebilmenin her geçen gün zorlaştığını, her geçen gün savunma reflekslerimizi daha keskin bileyip birbirimize karşı daha sert ve anlayışsız olduğumuzu görüyor ve çok üzülüyorum. Diğer yandan da bu durumların hepsi beni daha çok çalışmaya ve üretmeye itiyor. İnsanlara dokunan ve ilham veren bir mizah yapma derdindeyim hep. Gelsinler gülsünler ama biraz da aydınlanıp umutlansınlar istiyorum. Belki böyle böyle birbirimizi anlamaya ve kabullenmeye başlayabiliriz.

Bize sevmediğiniz veya eleştirdiğiniz yönlerindenizden bahseder misiniz?

Sevmediğim diyemem sonuçta hepsi beni ben yapıyor. Defolar hatalar kusurlar güzel. Mükemmellik fetişi ise çok tehlikeli. Ancak kendimi geliştirmem ya da törpülemem gereken noktalar var. Maalesef aşırı duygusalım. Hemen gaza gelip modumu düşürebiliyorum. Kurumsaldan gelen bir özellik olarak da çok fazla iş odaklıyım. Biraz eğlencesini çıkarmam lâzım durumun ama ben hep iş tarafında kalıyorum.