26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

Dünyanın dengesi değişiyor

Küresel iklim değişikliği tüm dünyayı tehdit ediyor. İklim açısından sıkıntılı bir kuşakta bulunan Türkiye de bundan nasibini alıyor. Hayatın her alanında olumsuz etkileri yaşanan küresel iklim değişikliği sonucunda kar yağışları azaldı. Maksimum sıcaklarda rekor artış görülürken en düşük hava sıcaklarında da azalma var. Kırlangıçlar ülkemizi terk ediyor, keneden dolayı ölümler yaşanıyor. Yani bu mesele sadece kutuplardaki ayıların değil artık hepimizin sorunu ve çözüm için kaybedecek vaktimiz yok.

MERVE YILMAZ ORUÇ20 Ekim 2018 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Dünyanın dengesi değişiyor

İklim değişikliği ile ilgili bilimsel değerlendirmeler yapan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) 8 Ekim’de Güney Kore’nin Incheon şehrinde 1,5 °C Küresel Isınma Özel Raporu’nu açıkladı. İklim değişikliği tehdidine karşı küresel tepkinin güçlendirilmesi, sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması ve yoksulluğun azaltılması bağlamında hazırlanan bu raporla ilgili bir değerlendirme toplantısı yapan TEMA Vakfı’nda Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin başyazarlarından TEMA Vakfı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş ile TEMA Vakfı Çevre Politikaları ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Özgül Erdemli Mutlu rapora yönelik açıklamalarda bulundu. Toplantıda; Endüstrileşme öncesi döneme göre 1,5 °C sıcaklık artışının etkilerini, küresel sera gazı emisyonu senaryoları ve iklim değişikliğinin Türkiye’ye etkileri konuşuldu. 

Prof. Türkeş, 1 °C ısınmayla yaşanan iklim değişikliğinin etkilerinin görülmeye başladığını vurgulayarak şunları aktardı: Küresel sıcaklıklardaki artış, ekstrem hava olaylarındaki artış, sıcak hava dalgalarının sıklığı, orman yangınlarının sıklığı, deniz seviyesinin yükselmesi, kıta buzullarının erimesi, vadi buzullarının yok olmak üzere olması, su kaynaklarının azalması gibi etkiler zaten yaşanıyor. Küresel ısınmayı eğer 1,5 °C tutarsak mutlu olacağız.”

SERA GAZI EMİSYONLARI NET OLARAK SIFIRLANMALI

1.5 °C tuttuğumuzda her şey mükemmel olmayacak ama 2 °C  olursa insan hayatının daha olumsuz etkileneceği, salgın hastalıkların ve hava kirliğinin artacağına dikkat çeken Prof. Türkeş, “Sıcaklık dünyada artıyor, Türkiye’de de artıyor. Küresel değerlendirmelerdeki 1,5 °C’lik artış hakkımızı çoktan kullanmış durumdayız. 1926-1930’dan günümüze yaz günlerinde ve tropikal günlerin sayısında artış var. Rekor maksimum sıcaklardaki artış çok belirgin, rekor en düşük hava sıcaklarında sıcaklıklarda azalma var. Donlu gün sayılarında azalma bununla bağlantılı. Gece hava sıcaklıklarındaki artış özellikle kentleşme ve iklim değişikliğiyle daha da belirgin” diyor ve ekliyor:1985 yılından sonra hemen her yıl bir önceki yıla göre rekor denecek şekilde yıllık ortalama tropik gece hava sıcaklıklarında çok kuvvetli bir artış var. 

İklim değişikliğinin ana nedeninin sera gazı salınımları olduğunu söyleyen Türkeş, alınacak önlemleri şöyle sıralıyor: Yapılacak ilk şey bu salınımları tüm sektörde azaltmak. Türkiye bu anlamda sosyo-ekonomik kalkınma sektörlerinde değişime gitmeli. Özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarını önemseyen yasal düzenlemeler yapmalı.

Prof. Türkeş, rapora göre; sıcaklık artışını 1.5 °C ile sınırlandırmanın, enerji, endüstri, binalar, ulaşım, şehirler ve arazi kullanımında hızlı ve kapsamlı dönüşümleri gerektirdiğini vurguluyor. Küresel sera gazı emisyonlarının 2030 yılında 2010 yılına göre net olarak yüzde 45 azaltılması gerektiğinin altını çizen Türkeş, “2050 yılı itibariyle net olarak sıfırlanması gerekiyor” diyor. 

KENTLER DE YEREL ANLAMDA BAŞ AKTÖR   

Paris Anlaşması’nın onaylanması vurgusu yapan Özgül Erdemli Mutlu, “İklim değişikliği için yapılacak olan uyum ve azaltım projeleri maliyet olarak görülmemeli. İklim hareketine girmemek ileride daha fazla zarara neden olacaktır.” diyor. Türkiye’de sera gazı emisyonlarının en çok enerji daha sonra sanayi ve  tarım alanlarında olduğuna dikkat çeken  Mutlu, öncelikle bu alanlarda azaltım yapılması gerektiğinin altını çizerek şunları aktarıyor: Küresel iklim değişikliğini 1.5 °C tutmak için ağaçlanma çok önemli. Nüfus çoğunluğunun kentlerde yaşadığını düşünürsek şehirler iklim değişikliği konusunda baş aktör konumunda. İklim değişikliğinin olumsuz örneklerini İstanbul’da yaşadık. Bundan ötürü yerel anlamda da bir şeyler yapılmalı.

“Küresel sera gazı emisyonlarının 2050 yılı itibariyle net olarak sıfırlanması gerekiyor.”

 

PROF. DR. MİKDAT KADIOĞLU, TÜRK METEOROLOJİ VE AFET YÖNETİMİ PROFESÖRÜ

“SU PROBLEMİ GİDEREK BÜYÜYECEK”

1,5 °C Küresel Isınma Özel Raporu; bu zamana kadar alınan önlemlerin sıcaklık artışını durduramadığını daha ciddi önlemler alınması gerektiğini söylüyor.  Ülkemizde iklim değişikliğinin olumsuz etkileri gözle görünür boyutta ancak iklim değişikliğini kendi problemimiz olarak değil sadece kutuptaki ayının problemi olarak görüyoruz. İklim değişirken biz değişmiyoruz. Kışları yağışlar azaldı ve en önemlisi yağış şekli değişti. Kar yerine yağmura döndü. Kar yağmaması su kaynakları için büyük bir sıkıntı. Su problemi iklim değişikliğinin en görünür sonuçlarından biri. Türkiye’nin yıllık 112 milyar küp su potansiyeli var. Biz şu anda bunun yarısını kullanırken bile sürekli barajlarda doluluk oranına bakıyoruz. Devlet Su İşleri’nin yaptığı açıklamaya göre 2023 yılında eldeki suyun hepsini kullanmamız gerekecek o zaman ne yapacağız peki! Yağmur hasadı diye bir şey var. Ama bunu hiç konuşmuyoruz. İleride tarım bölgesi olacak yerlere araştırma yapmadan şehirler kuruyoruz. İklim değişikliğinin işaretleri sadece sıcaklıklar ya da yağmurlar değil. 

Mesela narin kuş türlerinde kanarya, kırlangıçta da azalma var. Buna karşılık martı ve kargaların sayısı arttı. Hayvanlardan insanlara geçen hastalıklar çoğaldı. Kentlerdeki sıcak hava dalgası ölümcül olabilir ama bunun da farkında değiliz. İklim değişikliğine uygun bir politika şart. Bu politika ekonomiye bile katkı sağlar. İklim değişliği ile mücadelede iki yol var: Biri sera gazı salınımlarını azaltmak ikincisi ise bu gaz salınım sıfıra inse bile bu salınımların uzun bir süre havada kalacağı için tedbir almak lazım. Örneğin; Tropikal hastalıklar artıyor diyoruz ya buna karşılık tropikal hastalık uzmanı yetiştirilmeli.