Kişisel gelişim, son yılların en popüler kavramlarından. Gün geçtikçe daha çok sayıda insan, isteklerine ulaşmanın yollarının ‘kendine bakmak’tan geçtiğini fark ediyor. Kendi hayatında da böyle bir süreci yaşayan kişisel gelişim eğitmeni ve koç Alkım Uyar, dünyada yaşanan en büyük açlığın sevgi açlığı olduğunu anlatıyor. Hem kendi yolculuğunu hem de günümüz insanının en büyük açmazlarını konuştuğumuz Uyar, “İnsanlar engelleri de çözümleri de içlerinde taşıyor” diye konuşuyor.
Uzun yıllar medyada çalışmış, reklam yazarı olarak başladığı kariyerine televizyoncu olarak devam etmiş bir isim Alkım Uyar. CNNTürk’te kreatif direktörlük, 24’te program koordinatörlüğü görevlerini üstlenmiş. Üniversite yıllarından itibaren felsefeye, psikolojiye, toplumsal yapıların ve kültürün bireysel hayatlar üzerindeki etkisine meraklı olduğunu anlatan Uyar, “Aslında şimdi düşündüğümde kişisel gelişimin her zaman hayatımın bir parçası olduğunu söyleyebilirim” diyor. İlişki yönetiminden NLP’ye, sanat terapisinden kuantum düşünce tekniklerine kadar birçok alanda eğitim alan Uyar, beş yıl önce tasavvuf ile ‘tanıştığını’ ve manevi öğretinin insana kattıklarını keşfettiğini söylüyor. Ardından da koçluk eğitimlerini tamamlayan Uyar, halen bireysel danışmanlık, kurumsal koçluk ve yönetim danışmanlığı yapıyor, atölye çalışmaları düzenliyor. Peki danışanlar ne istiyor? Uyar, bu soruya şöyle cevap veriyor:
“Temelde herkes daha mutlu olmak istiyor. Ama, mutluluk tanımı farklı tabii. Biri özgür olmak isterken diğeri bağlanmak istiyor. Yeni bir iş, yeni bir girişim ya da mevcut işinde yükselmek kariyer yapmak isteyenler de oluyor. Duygusal sorunları aşmak, özgüven, özdeğer duygusu en çok çalıştığımız konular arasında. İnsanlar aslında engelleri de çözümleri de içlerinde taşıyor. Yeter ki tanımlayabilsinler, anlamlandırabilsinler.”
Yaşanan sorunlar ve varılmak istene çözümler, cinsiyete göre farklılaşabiliyor. Uyar, kadın ve erkeklerin ortak olarak ilgilendiği ve çözmek istediği konuların başında ‘ilişkiler’in geldiğini belirterek “Dünyadaki en büyük açlık sevgi açlığı, herkes sevgi ve onay arıyor. Ama farkında olmadan birbirine bunu vermekten kaçınıyor. Sorumluluklar ve toplumsal kalıplar duyguların baskılanmasına, korkulara sebep olabiliyor. Daha çok açık iletişim, daha çok anlamaya çalışmak gerekiyor.”
KADINLARIN SORUNU ANNE TRAVMASI
Bazen tesadüfen karşımıza çıkan bir kitap ya da kişi, hayatımızda yeni kapılar açabiliyor. Uyar, insanların bir yerden sonra kendi hayatları üzerine düşünmesi gerektiğini söyleyerek, “Halbuki genel eğilim hep ötekiyle ilgilenmek üzerine. Oysa insan, en çok beraber olduğu varlığı yani kendini gözden kaçırıyor. Bir noktada kişinin kendisini tanımaya, bilmeye, geliştirmeye karar vermesi en önemli adım. Yeter ki insanlar gerçek anlamda kendi üzerlerinde düşünmeye vakit ayırsın! Hayatta isteklerine ulaşan kişilerin, ne istediklerini bulmak için oturup vakit ayıran insanlar oldukları istatistiki olarak kanıtlanmış bir gerçek” diyor.
Uyar’a göre kadınları zorlayan ana konu ‘anne travması ve aileden devralınan davranış modelleri’. Bunun yanı sıra kariyer, annelik, güzellik beklentilerini karşılamaya yönelik çaba da yoruyor. Erkeklerin kişisel gelişime yönelik meraklarını açıkça ifade etmekten kaçındığını dile getiren Uyar, güçlü erkek imajına yol açan egonun onları zorladığını belirtiyor. Herkesin merak ettiği konu ise şu; kişisel gelişimle ilgilenenlerin sayısı arttıkça toplumlar bundan nasıl etkilenecek? Birbirimizi daha iyi anlayabilecek miyiz? Uyar, “Bu çok kısa sürede olmayabilir ama şüphesiz daha ileri bir noktaya gideceğiz” diyor ve şöyle devam ediyor:
“İnsan aklının mağara devrinden bu yana kat ettiği mesafeye bakılırsa buradan da başka bir yere gidiyor olduğumuz kesin. İnsan olarak hep diğerleri ile beraber varız. Hatta sadece diğer insanlarla değil, hayvanlarla, ağaçlarla, taşla toprakla bile. Son dönemde bilimsel olarak atomaltı fizikte de ispat edildiği gibi hepimiz her şey ile bağlantı halindeyiz. Yine biyolojik olarak ortaya çıkarılmış bir bilgi beni çok etkiledi. Kalp ve damar hastalıklarına karşı en önemli savunmalardan biri oksitosin hormonu. Ne zaman salgılanıyor, biliyor musunuz? İnsanlara yardım ederken, sarılırken, içten paylaşımlarda bulunurken. Yani diğeri ile birlikte, onu da kapsayarak yaşamak sağlıklı yaşamın da anahtarı. Kadim kültürlerde ve öğretilerde, dini öğretilerin temelinde de anlatılan bu. Bizim kendi tasavvuf kültürümüz tamamen bir olma anlayışı üzerine kurulu. O nedenle birbirini anlayan ne kadar çok insan olursa, o kadar daha mutlu ve huzurlu bir dünya olacak. Benim umudum var.”
Uyar, sözlerine “Hiçbir zaman çaresiz ya da sınırlı varlıklar olmadığımızı vurgulamak istiyorum. İnsan yapabileceklerinin, potansiyelinin farkına varmalı ve gerçekleştirmelidir. Çünkü her hayat keşfedilecek bir bulmaca, içinde hazineler saklayan bir gizemdir” diye son veriyor.