20 Nisan 2024 Cumartesi / 12 Sevval 1445

'Gönüllü annelik bize hediye'

Bir kadının anne olması için çocuk doğurmasına ya da bir çocuğun bir kadına anne demesi için onunla kan bağı bulunmasına gerek var mıdır? Aslına bakılırsa ‘annelik’ bir çocuğu sevebilme potansiyeli ile ilgili bir durum. Kimsesiz çocuklara ihtiyaç duydukları şefkati gösteren gönüllü anneler de bunun en anlamlı örneği. Bir aileden mahrum büyümek zorunda kalan çocuklara gönüllü annelik yapan Mebrure Kazokoğlu ve Emine Akyüz de gönül bağı ile sımsıkı bağlandıkları evlatlarının üzerine titreyen iki güzel kadın...’

MERVE YILMAZ ORUÇ11 Mayıs 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
'Gönüllü annelik bize hediye'

Anneler Günü’ne iki tür bakış var. Biri asırlardır sanki hiç aksatmadığımız bir gelenek gibi sıkı sıkıya bu günü vazgeçilmez kutlama günlerinden sayanlarınki. Diğeri de kesin bir dille reddedenlerin. Bütün bunlar kapitalizmin oyunu eleştirisine hiç girmeyeceğim. Bu zaten hepimizin malumu. Ama ‘annelik’, üzerine çokca konuşabileceğimiz bir hâl. Bir bebeği 9 ay boyunca karnında taşımak, hayatının ayrılmaz bir parçası haline gelen evladı için uykuyu unutmak, kendi varlığını ötelemek, yediği lokmada bile hep önce onu düşünmek ancak bu hâli yaşayanların, anne olanların zerrece şikayet etmeden hatta aşkla, şevkle yapabileceği şeyler. Peki sadece fiziksel olarak bir çocuğu dünyaya getirenler mi yapabilir tüm bunları? Bir kadının anne olması için çocuk doğurmasına ya da bir çocuğun bir kadına anne demesi için onu doğurmuş olmasına gerek var mıdır? Aslına bakılırsa ‘annelik’ bir çocuğu sevebilme potansiyeli ile ilgili bir durum. Kimsesiz çocuklara ihtiyaç duydukları şefkati veren gönüllü anneler bunun en anlamlı örneği. Mebrure Kazokoğlu Darülaceze’deki çocukların kimi zaman annesi kimi zaman anneannesi ve babaannesi, Emine Akyüz ise gönüllü annelik yaptığı beş çocuğun kimi zaman annesi kimi zamanda ablası oluyor. Anneliği çok başka bir biçimde yaşayan bu iki güzel kadınla sizi tanıştırmak isterim. 

AİLEMDEN ALDIĞIM SEVGİYİ ONLARA VERİYORUM  

Mebrure Kazokoğlu, 68 yaşında ve 2014 yılından beri Darülaceze bünyesindeki çocuk bölümüne gönüllü olarak geliyor. Bir anneden öte kimi çocuk için anneanne kimisi için babaanne. Kendisi hekim, anestezi uzmanı. Aralıklı bir çalışma hayatı olan Mebrure Hanım’ın iki çocuğu ve bir tane torunu var. Çocukları çok sevdiğini anlatan Mebrure Hanım üniversite yıllarında vakit buldukça hastanenin ortopedi bölümüne gidip orada yatan çocuklarla ilgilenir, onlara kitaplar okurmuş. Geniş bir ailede sevgi içinde büyüyen Mebrure Hanım şimdi bu sevgisini başka çocuklara veriyor. Çocukların farklı jenerasyonlarla bir arada olmasının onların ruh sağlığı için önemli olduğuna değinen Mebrure Hanım, Darülaceze’ye nasıl geldiğini şöyle anlatıyor: “Oğlum dağ bisikleti meraklısı. 2011 yılında Viyana çok ağır bir bisiklet kazası geçirdi. Çok zorlu bir üç ay geçirdik. Ciddi sağlık sorunları oldu. Ama Allah ona ikinci bir hayat verdi. Onun için çok şükran duydum. Yine o dönemde annemi de kaybettim. Hayat benim için biraz zorlaşmıştı. Bir çıkış yolu ararken TV’de o dönemin Darülaceze başkanını gördüm. Gönüllüleri Darülaceze’ye davet ediyordu. Çocuklarla da birlikte olabileceğimizi duyunca buraya geldim. 2014 yılından beri buraya gidip geliyorum. Bütün sıkıntılarım, tedirginliklerim gitti.” 

Çok geniş bir ailede çocukluk geçiren Mebrure Hanım, “Annem, babam ve üç kardeştik. Anneannem, dedem, teyzem, dayım, halalarım ve kuzenlerimle çok geniş ve sevgi dolu bir ailede büyüdüm. Şimdi ailemin bana verdiği sevgiyi buradaki çocuklara veriyorum. Onlara olan minnet borcumu buradaki çocuklarla zaman geçirerek ödediğimi düşünüyorum. Çocuklukta gördüğünüz sevgi, şefkat ilerde yere daha sağlam basabilmeniz için çok önemli. O yüzden bu çocuklarla olmak daha kıymetli. İnşallah onlara bir faydam oluyordur. Sevilmeleri, kucaklanmaları farkedilmeleri onlar için önemli. Gönüllüler buraya gelmeli ve birikimlerini bu çocuklara vermeli.” şeklinde konuşuyor. 

BURADA ONLARLA ÇOK MUTLUYUM 

İlk yıllarda haftada iki kez tam gün Darülaceze’ye gelen Mebrure Hanım çocuk sayısının azalması ile birlikte artık haftada bir gün geliyor. 

“Bazen çocuklar bana ‘anne’ diyor ama çalışanlar hep onlara ‘anneanne, babaanne geldi’ diye tanıtıyorlar beni. Bu durum da hoşuma gidiyor. Benim de bir torunum var.  Torunum ailesi yanında büyüyor. Herkes üzerine titriyor. Bu yüzden buradaki çocuklara yardım etmek, onları kucaklamak daha değerli geliyor. Tabi torun sevgisi çok başka. Ancak sadece kendi çocuklarımızı değil bütün çocukları sevmeliyiz. Hepsini kucaklamak lazım. Yaraları olan, hüzünlü olan o kadar çocuk varki. Burada çocuklar sürekli size sarılmak istiyor, şefkat bekliyor. Anne, baba eksikliğini hissediyorlar.”şeklinde konuşan Mebrure Hanım, Darülaceze’de her zaman güler yüzle karşılandığını da belirtiyor. 

Çocuklar kahvaltısını yapmadan geldiğini söyleyen Mebrure Hanım, çocuklarla onların fiziksel, zihinsel gelişimlerine katkı sağlacak ve sosyal bağlarını güçlendirecek oyunlar oynuyor. Darülaceze’ye giderken yanında kitap, oyuncak, boyama kalemleri, defter, puzzlelar getiriyor. “Onlarla oynamak bana da çok iyi geliyor. Buraya gelmeden önce çocuklarla neler yapacağımı planlıyorum. İlk  geldiğim zamanlarda çocukların yatakhanelerinde öğle uykusu öncesi karyolalar arasında onlarla kovalamaca oynuyordum ve 65 yaşındaydım. Eve gittiğim zaman yastığa kafamı çok rahat koyuyorum. Hatta çocukları rüyamda bile görüyordum. Şimdi de aynı keyifle eve gidiyorum.” diyen Mebrure Hanım sözlerine şöyle devam ediyor: “Burada sadece siz bir şey vermiyosunuz aynı zamanda  alıyorsunuz. Şimdiye kadar en çok zevk aldığım şeyi yapıyorum. Bu mekan ve çocuklar, şu yaşımda bana hediye oldu. Onların özel günlerinde de yanlarında olmaya çalışıyorum.” 

HER ŞEYİN FARKINDALAR VE SEVGİ İSTİYORLAR 

Burada çocukların emeklemelerine, ilk konuşmalarına şahit olduklarını söyleyen Mebrure Hanım, küçük olmalarına rağmen onların herşeyin farkında olduklarını belirtiyor. Darülaceze’ye gelirken mutlaka çocuklara birşeyler yapıp getirdiğini anlatan Mebrure Hanım, “Bana alıştıkları için beni görünce ‘ne getirdin bize’ diyorlar. Düzenli geldiğiniz için alışıyorlar. Üç yaşından sonra çocuklar buradan sevgi evlerine gidiyor. Çocukların buradan ayrıldığını görünce üzülüyorum. Bir burukluk oluyor ama bazı çocuklar gidiyor onların yerine yenileri geliyor ve onların da size ihtiyacı var.” diye konuşuyor.

KARŞILIKSIZ SEVMEYİ ÖĞRENİYORSUNUZ  

Bir başka gönüllü anne ise Emine Akyüz. 31 yaşındaki Akyüz, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nde araştırma görevlisi. Genç yaşına rağmen üç yıl önce bir bebeğin koruyucu annesi olmuş. Ancak 9 ay birlikte yaşadıktan sonra bebeği biyolojik ailesine geri döndürülmüş. O dönemde sancılı bir süreç geçiren Emine Hanım, koruyucu annesi olduğu kızı ile görüşmeye devam ediyor. Ayrılık sürecinin etkilerini atlattıktan sonra Çocuk Evleri İl Koordinasyon Merkezi’ne gönüllü annelik başvurusu yapan Emine Hanım, bu yılın başından beri 4 çocuğa gönüllü annelik yapıyor ve koruyucu annesi olduğu kızı ile birlikte toplamda 5 çocuğu var. 

Emine Hanım gönüllü annelik yapmaya nasıl karar verdiğini şöyle anlatıyor: “Kararımın temelinde bugünden yarına çıkıp çıkmayacağımızı bilememek yatıyor aslında. Gücüm varken neden sevip sarmayayım? Koruyucu annelik başvurusu yaptığımda 27-28 yaşındaydım. Hesapta olmayan biçimde bebeğimin geri dönüşünün ardından boğuluyorum sandım. Ama gördüm ki yüzme öğrenmişim. O nedenle şimdi 1 değil 4 çocuğun gönüllülüğünü yapmaya çalışıyorum. Onlarla kendimi keşfediyorum. Ayrıca gönüllü olunca karşılıksız sevmeyi öğreniyorsunuz.” 

“Evlen, kendi çocuğunla ilgilen.” diyenleri çok dikkate almıyormuş Emine hanım: “O aşk ayrı, bu aşk ayrı  diyorum. Sanırım çevrem de bunu anladı artık. Ailem bana destek oluyor, zaten ne öğrendiysem önce annemle babamdan öğrendim. Kardeşlerim de bu konuda inanılmaz geniş yüreklere sahipler.” diyen Akyüz, yoğun iş temposuna rağmen çocukları hiç ihmal etmiyor: “Bir kere zaten sevdiğim işi yapıyorum, çocuk edebiyatı üzerine çalışıyorum. Onlarla bir araya geldiğimde de işimi yapıyorum aslında.“ Emine Hanım çocuklarla bir araya geldiklerinde tiyatroya gittiklerini, kitap okuduklarını ve oyun oynadıklarını belirtiyor. 

ANNELERE BİR GÜN YETMEZ 

Daha önce koruyucu annesi olduğu 4 yaşındaki kızının kendisine ‘anne’ dediğini dile getiren Emine Hanım, “Kızım ve gönüllüsü olduğum diğer dört çocuğum tanışıyorlar artık. Hatta çok seviyorlar birbirlerini. Büyükler -belki küçüğün kıskanabileceğini düşünerek- abla diyorlar. Anne, abla ya da ne derlerse desinler hissettiğim şey öyle derinden geliyor ki…” diyor ve ekliyor: “İlk kızım zaten beni büyüten tüm duyguları yaşattı, başkasını böyle çok sevemem zannediyordum. Oysa gönüllü annelikte birgün yanlarından eve dönerken birden kaldırıma oturup ‘Ben niye bu kadar güçlü şeyler hissediyorum’ diye şaşkın şaşkın ağlamışlığım var. Bu çok yoğun bir duygu… ” 

İleride kendi çocuğunuz olsun ister misiniz soruma ise şöyle cevap veriyor: “Hepimiz birbirimizin çocuğunu kendi çocuğumuzun sevgisiyle sarabildiğimiz gün yeryüzü de gönüllerimiz de yeşerecek. Gönüllü annelik yapmak yuva kurmaya, biyolojik olarak anne olmaya engel değil hatta birbirini besleyecek şeyler bunlar. Çünkü bence biz, sırça köşklerde pamuklara sardığımız çocukları diğerlerinden ayırmanın acısını çekiyoruz çoğu zaman.” 

Akyüz, Anneler Günü ile ilgili olarak ise şunları söylüyor: “Kaç çocuğa yüreğini açtıysan o kadar çocuk için ayrı ayrı endişe, sevgi hissediyorsun; buna hangi gün hangi gece karşılık gelebilir? Dilerim bu Anneler Günü annesiz yavruların, yavrulu yavrusuz annelerle kavuşmasını sağlayan bir gün olur şurada konuştuklarımızla. Dilerim “anne” olarak adlandırılsın ya da adlandırılmasın dünyayı güzelleştirecek kadınlara dolu dolu cesaret gelir, ben yaptıysam onlar kesinlikle yapar.”