25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Hattat çizimleriyle Kuran’a hizmet eder

Suriye’deki savaş, ülkedeki herkes gibi sanatçıların da hayatını derinden etkiledi. Yaşanan ağır zulmün, katliamların şahidi olan sanatçılar vahşete ve zulme isyanı eserleriyle dile getiriyor. Kimi resimlerle kimi müziğiyle kimi fotoğraflarla savaşın kahredici yüzünü tarihe not düşüyor. Kimisi de Humuslu hat sanatçısı ve ressam Salah El Hıdır gibi çizgilerle hafızalara nakşediyor... 

KEMAL GÜMÜŞ19 Ocak 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Hattat çizimleriyle Kuran’a hizmet eder

Arap ülkeleri ile Türkiye’de yaklaşık yüz sergide eserleri yer alan Salah El Hıdır, “Hattat adam yazdıkları ile Kur’an-ı Kerim’e hizmet ediyor. Hattatlık İslam ülkeleri arasında bir iletişim aracıdır aynı zamanda. Kültürel ve dini bir iletişim bağı kurar. Hat sanatı açısından Türkiye, İslam dünyasına önderlik ediyor aslında. Dünyanın bir çok hattatı buradan beslenmiştir” diyor. 

Savaş iki kelimeyle özetlense “ölüm” ve “yıkım” akla gelen ilk sözcükler olur. Acının ve kederin sonsuzlaştığı bir hayata mecbur kılar insanları savaş. Asırlarca dinmeyecek acılar zihinlerde farklı ve derin izler bırakır. Önce çocukları ölen anneler ölür, derin bir acı ve korku hisseder insanlar, sonra yavaş yavaş sokaklar ölür. Renkli bir film olan hayat yavaş yavaş siyah beyaza döner ve yaşama dair tüm çizgiler soluklaşıp kaybolur. Umutlar bir daha dönmeyecekmiş gibi uçup gider. Ölenlerin geride bıraktıkları ise özgürlükleri ellerinden alınmış yaşayan ölü bedenler gibi dolanıp durur. Onları hayatta tutan ise geriye kalan bir kaç sevdiği olur. Hayatla beraber çoğu zaman sanat da sanatçı da ölüyor. 

Özgürlüğün ve toplumun geleceğinin sözcüsü olan sanat ve sanatkarlar da bu acı dolu hayatta bir yandan yaşmaya çalışırken öbür yandan da şahit oldukları zulme isyan ediyorlar ortaya koydukları eserlerle... 

Sekiz yıl önce özgürlük ve insanca yaşama taleplerinin rejim tarafından kanla bastırılmak istenmesiyle başlayan ve artık vekalet savaşlarına dönen Suriye’deki savaşın şahitleri olan sanatçılar tanık oldukları vahşeti eserleriyle dile getiriyor. Kimi resimlerle kimi müziğiyle kimi fotoğraflarla savaşın kahredici yüzünü tarihe not düşüyor. Kimisi de Humuslu hat sanatçısı ve ressam Salah El Hıdır gibi şahitliğini çizgileriyle hafızalara nakşediyor... 

SADECE İNSANLIK TALEP ETTİK

İnsanlığın İslam ile şereflenmesinin ardından Arap yazısı da sanatsal bir değişim ve gelişim gösterdi. Yüzyıllardır İslam sanatları arasında en özel yere sahip oldu hat sanatı. 

Bir bakıma sözcüklerle resim yapma sanatı olarak da düşünülebilen bu ifade biçimi ile kaleme alınan hilyeler ve fermanlar asırlardır tarihe emanet edildi. Suriye’de Hat sanatının ustalarından biri olan Salah el Hıdır beş yıldır sürgünde bir hayat sürerek sanatını icra etmeye çalışıyor. Salah Bey’in eserleri Arap ülkeleri ile Türkiye’de yaklaşık 100 sergide sanatseverlerle buluştu.    

Kilis’teki evinin kapısını Star’a açan Uluslararası Hattatlar Derneği üyesi El Hıdır, “Suriye’de hat sanatçısı olarak yaşıyordum. Ancak ülkemde başlatılan iç savaş beni de milyonlarca Suriyeli gibi buralara taşıdı. Beş yıl önce ülkemi terk etmek ve buraya gelmek zorunda kaldım. Çünkü bu savaş bizim değildi o yüzden başlatılan diye söze girdim. Biz sadece her özgür insanın istediği, arzu ettiği insani haklar talep etmiştik” dedi. 

BİR ANDA KANLI BİR SAVAŞIN İÇİNDE KALDIK 

Son zamanlarda ‘Neden savaşmadın, neden ülkenizi savunmuyorsunuz’ sorularına muhatap olduklarını anlatan El Hıdır, “Kalıp ülkemi savunmak isterdim ancak bir tarafta uçaklar ve bombalar öte tarafta ellerinde küçük silahlarla sivil halk ne yapabilirdik? Kendimizi bir anda; her geçen gün daha çok kanının akıtıldığı ve artık kimin-neyin adına kurban edildiğini bilmediğimiz kirli bir savaşın içinde bulduk. Ölen biz, sürgün edilen biz, umutları ve geleceği çalınan biz ama kazananların yabancı ülkeler olduğu bir savaşa zorlandık” ifadelerini kullandı. 

100 SERGİYE KATILDIM 

Allah’ın kelamı Kur’an ayetleri başta olmak üzere, acılarını ve umutlarını nakış nakış kağıda döken Suriyeli El Hıdır yaşadıklarını ve düşüncelerini şöyle anlattı: “Artık Suriye’de nefes alamaz hale gelince mecburen çocukları alıp Türkiye’ye hicret etmenin daha hayırlı olacağına karar verdim. Dört çocuğum var. 30 yıldan bu yana hat sanatı ile uğraşıyorum. Arap dünyasında eserlerim bilinir. Kendi ülkemde ve Arap dünyasında yüze yakın sergiye katıldım. Geçenlerde İstanbul’da Üniversitesi’nin düzenlediği bir sergide de eserlerim yer aldı.” 

“Kalıp ülkemi savunmak isterdim ancak bir tarafta uçaklar ve bombalar öte tarafta ellerinde küçük silahlarla sivil halk ne yapabilirdik?”

 

GEÇİNMEK İÇİN İNŞAATLARDA ÇALIŞIYOR 

Suriyeli hattat Salah El Hıdır, sanatıyla ilgili olarak şunları söyledi: “İstanbul dışında Ankara, Gaziantep ve Kilis’te de bazı sergilere katıldım. Hattat adam çizip yazdıkları ile Kur’an-ı Kerim’e hizmet eder. Hattatlık İslam ülkeleri arasında bir iletişim aracıdır aynı zamanda, kültürel ve dini bir iletişim bağı kurar. Hat sanatı en eski sanat türlerinden biridir. Hat, Türkiye’de de çok önem verilen bir sanat. Savaştan önce Türkiye’ye gelmeyi çok istiyordum. Hat sanatı açısından Türkiye İslam dünyasına önderlik ediyor aslında. Dünyanın birçok hattatı buradan beslenmiştir, eğitim almıştır. Osmanlı döneminin en ünlü hattatlarından Şeyh Abduaziz Er Rifai, Halim Efendi, Sami Efendi, Hamid el Amedi gibi ustaları örnek alıyorum. Türkiye’de şu anda çok önemsediğim Muhammed Özçay, Davut Bektaş, Osman Özçay, Hattat Yaşar ve Hattat Yılmaz gibi isimleri ilgiyle takip ediyorum. Sülüs, Nesih, Muhakkak, Ta’lik ve Rikâ gibi yazılarım var. Kur’an-ı Kerim ayetlerinin dışında özellikle yaşadığımız zulmü konu alan, sabır ve mükafatı konu alan hadis veya güzel sözleri de hat ile tablolaştırıyorum. 

Eserlerimin bir kısmını satarak geçimimi temin etmeye çalışıyorum. Geçim zor, o yüzden mevsimlik işlerde veya bulursam inşaatlarda da çalışıyorum. Türkiye, tarihi kültürü ve medeniyeti ile kadim bir devlet. Türkiye ile Suriye arasında pek bir fark yok, tarihi bağlarımız kültürlerimizin çok ortak yönü var, yemeklerimiz bile benzer. O yüzden Suriye’den buraya gelince pek zorluk yaşamadım.”