19 Nisan 2024 Cuma / 11 Sevval 1445

İstanbul Hanımefendisi'nin resmini çizebilir misin Osman Hamdi?

Hanımefendilik ve Beyefendilik Kursu’na neden ihtiyaç duyulduğunu sorduğumuz Bağcılar Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Şefi ve Gençlik Merkezi yöneticisi Erdoğan Soylu, “Mesele kaşığın hangi tarafta, çatalın hangi tarafta duracağından ibaret değil. Üzerinizdekilerin renk uyumu meselesinden de daha önemli. Bu insanların birbirine sorumluluğu ile ilgili bir meseledir.” diyor. 

ZEYNEP TÜRKOĞLU2 Şubat 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
İstanbul Hanımefendisi'nin resmini çizebilir misin Osman Hamdi?

Birlikte, saygı, huzur ve zevkle yaşamanın bir arayışı olarak adab-ı muaşeret veya görgü kuralları konusu dün de ilgi çekiyordu, bugün de çekiyor. Büyük ihtimalle yarınlarda da olacak bu arayış. Nesiller yenilendikçe bu ihtiyaç bitmeyecek. Mesele aktarımın devamı nasıl sağlanacak? Hayata eklenen yeni şartlar eski kurallarla idare edilebilecek mi? Yoksa bu işin kitabını yeniden mi yazmalı? 

Elbette geçmiş dönemde de bu konuda özel eğitimler vardı. Şüphesiz damıtılmış hali saray haremindeydi. Onun yansıması şehre vurdukça, Payitaht olmanın ayrıcalığı ile İstanbullu olmak diye tanımlanan bir nezaket, bir zarafet anlayışı çıktı ortaya. Detaylı ve uzun uzadıya anlatmak yerine “İstanbul hanımefendisi” ya da “İstanbul beyefendisi” demek yeter oldu nazik insanı anlatmak için. Acaba şimdi bu tanımlar arşivlik mi oldu? Ne idi, nasıl idi beyefendi ve hanımefendi olmak? 

Aslında çeşitli biçimlerde tarif edilebilirse de şöyle bir mutabakat var: Edep! Çok gerilerden gelen, Yûnûs’a mâl edilen bir beyit var ki, neredeyse insan olmanın kalbi; 

Girdim ilim meclisine, eyledim kıldım talep, 

Dediler ilim geride, illa edep illa edep. 

Arayış budur. Peki nereden, hangi yolla takip edilecek bu? Doğrusu işin ehline danıştığımızda ortak kanaat, mahalle kültürü içinde, eski düzende bu gelişimin çok daha tabii biçimde sağlandığı yönünde. Yakın insan ilişkileri, dayatma olmaksızın, okul sırasına varmaksızın, daha evden, sokaktan başlayarak, toplum içinde nasıl davranılması gerektiğini öğretiliyordu yetişmekte olan insana. Ama orman değiliz artık, milli parkız. O tabii süreci yaşayacağımız mahallemiz, geleneksel ailemiz ortada görünmüyor. Böyle olunca iş “bundan sorumluyuz” diyen kişilere, kurumlara, hatta yerel yönetimlere kalıyor. 

Bağcılar Gençlik Merkezi bir süre önce “İstanbul Hanımefendisi Olmak” başlığıyla bir eğitim başlattı ve ilk kısmını tamamladı. Sosyal medyada hayli mesele oldu. Doğrusu konuşulacak çok şey vardı ama ilk aklımıza gelenlerden biri neden bu çalışmaların çoğunlukla kadınlara yönelik yapıldığı oldu. Öyle ya, kadınların nezaket eğitimine ihtiyacı var da, erkekler zaten hâzâ beyefendi midir? Bağcılar Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Şefi ve Gençlik Merkezi yöneticisi Erdoğan Soylu’ya sorduk; “Çalışma kadınlara, erkeklere ve karma katılıma fırsat verecek şekilde tasarlandı. Üstelik değerler eğitimi konseptinin aslında bir parçası.” 

Neden böyle bir kursa ihtiyaç duydunuz? 

Çalışmanın tam adı Değerler Eğitimi. Geri planda iki yıllık bir ön hazırlık var. Öncelikle kabul etmek gerekir ki, eski toplum düzenimizden hayli uzağız. Mahalle kültürü içinde yetişmekte olan çocuk ve genç için model insanlar vardı. Yeni durumda bunlar geride kaldı. Belediye hizmetleri toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilmek için yeniden tanımlandı ve şekillendi. Sokağın temiz tutulup, çöplerin toplanıp, çukurların kapatılması bugün hiçbirimize yetmiyor. Toplum hayatındaki boşlukları doğru yöntemle doldurmak da vazifemiz. Toplum hayatı içinde, bir arada yaşamayı mümkün hatta zevkli kılan incelikleri bilmemiz ve paylaşmamız gerekiyor. O yüzden Gençlik Merkezi’mizde de böyle bir çalışma başlattık. Biz bu başlık altında üç kategori planladık; bayanlar, erkekler ve karma olmak üzere… Bayanlar için tasarladığımız kategorinin adı “İstanbul Hanımefendisi Olmak”. Karma düzendeki çalışmanın adı “Toplumsal Değerler Ve Ortak Yaşam Kültürü”. Sadece erkeklere yönelik yapacağımız çalışma ise “Beyefendilik Nedir Ve Beyefendi Kimdir?” başlığı altında olacak. 

Öne çıkan isim yüzünden sadece kadınlar için hazırlandığı düşünüldü. Neden önce kadınlardan başlandı? Özel bir sebebi var mı? 

Önce kadınlara yönelik yapmamızın sebebi şu: Bağcılar Gençlik Merkezi’ne devam edenlerin büyük çoğunluğu bayan üyeler. Böyle bir şeye başlayacağımızın duyurusunu yaptığımızda en fazla müracaatın bayanlar tarafından yapıldı. Çok hızlı bir şekilde belli bir sayıya ulaştığımızda da doğal olarak bayanlarla başlamış olduk. 

İçeriği nasıl belirlediniz? Hangi konular işlendi? 

Aslında bu bir süreç. Biz buna epey çalıştık. Çalışmayı, kiminle, kimlere yönelik ve hangi konulara öncelik vererek yapacağımıza dair… Örnek vermek gerekirse; toplu taşıma araçlarına sırt çantanızla biniyorsunuz diyelim. Çantanızı sırtınızda tuttuğunuzda kimlere nasıl rahatsızlık verdiğinizi görmeyebilirsiniz. Ama eğer elinize alırsanız hem araçtaki diğer insanlara rahatsızlık vermemiş olursunuz hem de siz bu şekilde daha kolay inip binebilirsiniz. Detaydır, ama öğrenilmediğinde fark edilmeyebilir. Bir başka husus, toplumumuzun büyük çoğunluğunda evlerin içinde ayakkabıyla gezilmez. Ayakkabı evin dışında bırakılır. Peki nasıl bırakılmalı? Çıkardığımız yönde mi kalacak, biriktikçe ne olacak? Aynı mesele camiye girişlerimiz için de geçerli. Rastgele ve üst üste bırakılan ayakkabıları çıkışta bulmak ve giyebilmek zor. Hepimiz yaşıyoruz. Ama bunun bir düzeni var. Buna uymak hayatımızı kolaylaştırır. Herkesin bilmesi gereken şeyler fakat bazen ihmal ediliyor veya unutuluyor. Projemiz bu ihmal veya unutkanlığı ortadan kaldırmaya yönelik bir çalışma. Laf aramızda uyandırdığı etkiden de memnunuz. Farklı kurum ve kuruluşlardan oluşturduğumuz müfredat ve uygulayıcı hocamız için talepler geliyor. Gelecek dönemde sayı artabilir. 

Katılımcılardan gelen geri dönüş nasıl? Ne buldular? 

Başta biraz faydası olmaz diye geldiler ancak program ilerledikçe farklılaştı. Dersleri gördükten sonra ailesini, komşusunu getirmek isteyen oldu. Gördükleri faydadan başkaları da yararlansın istiyorlardı. Sosyal medyadaki birkaç yargısız infaz girişimini de ciddiye almadık. Yaptığımız işin doğru olduğundan eminiz. Önümüzdeki dönemde programı geliştirerek çok daha ayrıntılı biçimde uygulamayı planlıyoruz. 

“Gündelik hayatta herkesin bilmesi ve yapması gereken ama ihmal edilen şeyleri hatırlatmak için bu çalışmayı yapıyoruz.”

“Bu insanî sorumluluktur…” 

Değerler eğitimi yalın bir başlık olmasına rağmen içeriği çok geniş bir konudur. Buna yüzlerce yıllık tarihi, kültürel birikimimizin yansıması olarak bakabiliriz. Bir insanın ailesiyle, toplumdaki diğer bütün insanlarla, çevreyle, tabiatla bütün ilişkisinin düzenlenmesi demektir bu. Mesele kaşığın hangi tarafta, çatalın hangi tarafta duracağından ibaret değildir. Üzerinizdekilerin renk uyumu meselesinden de daha önemlidir. Bu insanların birbirine sorumluluğu ile ilgili bir meseledir. Tek bir çalışma ile her şeyi halledemeyeceğimizin farkındayız. Amacımız gençlerin aklında bir soru işareti bırakmak. 

Instagirl’lerin büyük annesi   

Osman Hamdi Bey’in meşhur tablolarından biridir; “İstanbul Hanımefendisi”… 

Sol üst köşesinde ressamın imzasını ve “1881” tarihini taşıyan tablo dönemin çizgilerini yansıtması ve o günün anlayışı içinde “İstanbul Hanımefendisi”ni görünüşüyle karakterize etmesi bakımından önemli. Günün modası o zaman için de önemli bir unsur. Paris, giyim kuşamı şiddetle etkiliyor. Ancak din ve gelenek bu güncellik içinde belli birkaç unsurla varlığını gösteriyor; elbisenin üzerinde siyah Avrupai bir üst, zülüf ve perçemlerin saklanmadığı bir başlık ve yarım nikap. İnce bir tül olmasına rağmen -belki modelin bakışının tesiriyle de- bir mesafeli duruşu hissettiriyor. Tabii görünüşten ibaret durumu belki genele mâl etmeyip, Osman Hamdi’nin “Hanımefendisi” olduğunu da eklemek gerek. Nereden çıktı bu malumatfuruşluk derseniz; belki günümüz instagirl’lüğü ile bağlantı kurmayı düşünebiliriz. Biraz daha açmak gerekirse İstanbul hanımefendisi olmakla görünmek arasındaki bağlantı veya tezat galiba zannettiğimizden daha eski bir mesele… 

‘İstanbul Hanımefendisi nasıl olur?’ 

- Bir hanımefendi toplum içerisinde dakikalarca telefonda yüksek sesle konuşmamalı. 

- Toplu taşıma içerisinde sırt çantasını sırtında taşımamalı, eline almalı. 

- Toplu taşıma araçlarında ve evlerde yayılarak oturmamalı. 

- ‘Lütfen’ ve ‘Teşekkür ederim’ kelimelerini daha sık kullanmalı. 

- ‘Abi’ diye hitap etmemeli, argo konuşmamalı. 

- Yemeğe toplu şekilde başlamalı. 

- Kişisel bakımına özen göstermeli. 

- Yeni tanıştığı birine ‘Evli misin?’ ya da ‘Kaç çocuğun var?’ diye sormamalı. 

- Abartılı giyinmemeli. Sabah erken saatte düğüne gidiyormuş gibi makyaj yapmamalı. Bunları yaparken ölçülü olmalı. 

- Toplum içerisinde sakız çiğnememeli.

- Sosyal medyada yediğini, içtiğini paylaşmamalı.