24 Nisan 2024 Çarşamba / 16 Sevval 1445

Kudüs için zora talip olmak

Mekanların insan üzerindeki etkisi en çok da yaşanmışlıklar sebebiyledir. Antik bir kente, asırlar öncesinin izlerini taşıyan bir hazireye, mabede, tarihi dokusunu ayniyle koruyan bir şehre adım attığınızda başka bir boyuta geçmiş gibi hissetmemizin sebebi bundandır. Sesler, gözyaşları, acılar ve sevinçler, kavgalar ve huzur solunan günlerin ferahlığı siner taşa toprağa. Bu yüzden kutsal beldelere geldiğimizde en çok ruhumuz mutmain olur.

GÜLCAN TEZCAN11 Ağustos 2018 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Kudüs için zora talip olmak

Geçen hafta ikinci kez Kudüs’e gitmek nasip oldu. Fıtrat Eğitim ve Kültür Vakfı’nın bu yıl Kudüs temasıyla düzenlediği Kısa Film Yarışması’nın finalini jüri üyeleri ve derece alan öğrencilerle birlikte yapacaktık. Ancak aileler geçen ay bir Türk ziyaretçinin İsrail tarafından alıkonulması sebebiyle tedirgin olduklarından çocuklarını göndermemişlerdi. Biz de Vakıf yetkilileri ve jüri üyeleri Bahadır Yenişehirlioğlu, Yeşim Tonbaz Güler, Abdurrahman Badeci’den oluşan bir ekiple mübarek beldeyi adımladık. Kudüs’ü anlatmadan önce bir küçük parantez... Son dönemlerde Türkiye’den Kudüs’e gidişlerin artışı, turist kafilelerinin gösterdiği teveccüh şükür sebebiydi. Ancak İsrail tarafı için belli ki bu durum artık rahatsız edici bir hâl almaya başlamıştı. Bundan dolayı kimi zaman rehberlere, kimi zaman da turist gruplarındaki vatandaşlarımıza vize vermeyerek Kudüs’e gidişlerde sorun olduğuna dair bir algı oluşturmaya çalıştılar. Buna rağmen Mescid-i Aksa’ya gittiğimizde gördük ki saflar boş kalmıyor. Herkes huzur içerisinde ziyaretini tamamlayabiliyor. Çok sayıda hac kafilesi de Kudüs üzerinden kutsal topraklara gidiyor. Hâsılı endişeye de münferit olaylara bakarak Peygamber emanetini boynu bükük bırakmaya da mahal yok. Kaldı ki bizi orada dört gözle bekleyen, Türkleri görünce dombra çalan, ‘Erdogan’a selam götürün’ diyen kardeşlerimiz var.

SAPAN TAŞI YERİNE KAMERA

Kudüs meselesini sadece politik gelişmeler ekseninde düşünmek, tartışmak büyük eksiklik. Bütün ilahi dinlerin ortak noktası olan bu topraklara adım attığınız anda aslında insanlığın ne kadar ortak bir zemine sahip bulunduğunu da görüyorsunuz. İnancının gereğini yerine getirmek, dua ve ibadet etmek üzere bir araya gelen farklı kültürden, dinden kadınlar, erkekler, gençler, yaşlıların samimi yakarışlarını görünce insanlığın nasıl nafile bir kavganın içinde olduğunu düşünmeden edemiyorum. Kubbet-üs Sahra, Kıyamet Kilisesi, Burak Duvarı birbirine omuz vererek asırlarca müminlerin aminlerine, amenlerine evsahipliği yapmışken şimdi bu toprakları gaspedenlerin Mescid-i Aksa’ya baskınlar düzenlemeleri, Hz. İbrahim Camii’nin yarısını havra yapıp kapısına güvenlik noktası koymaları bu uhrevi havayı zedeliyor ister istemez. Ama biliyoruz ki mülkün sahibi Allah. Bize düşen tevekkülle sabretmek ve mücadeleden vazgeçmemek. 

On yıllarca Kudüs ve Filistin denildiğinde marşlar, ezgiler, tanklara karşı taş atan çocuklar geldi aklımıza. Yine de Gazze sınırında silahsız, sivil, can pahasına bir yürüyüş sürüyor. Bununla beraber belki de artık en ihmal ettiğimiz alanda bayrağı yükseltme zamanı. Siyonizm, Hitlerin Yahudileri katledişini büyük bir mağduriyet ve haklılık hikâyesi olarak tüm dünyanın zihnine kazıyarak Filistin’i işgaline meşruiyet kazandırdı. Bunu yaparken kullandığı en güçlü enstrüman sinemaydı. Bu çok net bilgi ortadayken bizler Filistin ve Kudüs’ü gaspeden İsrail Devleti’nin 70 yıldır yaptıklarını aynı enstrümanla anlatmaktan, bu yolda çaba harcayan Filistinli yönetmenlere destek olmaktan geri duruyoruz nedense. Can yakıcı bir olay sonrası meydanlara toplanıp günü birlik vicdan rahatlatmalar kolayımıza geliyor. Bu yüzden Kudüs konusunda yapılan bütün kültürel çalışmaları önemsiyorum. Şiir mi, roman mı, hikaye mi, senaryo mu, film mi elimizden gelen her ne ise sözümüzü buradan yükseltmemiz gerekiyor. Fıtrat Vakfı’nın düzenlediği kısa film yarışması ile gençlerin Kudüs üzerine düşünmesine, üretim yapmasına imkân tanıması bu anlamda çok değerli. Bu tür çabaların artması en büyük dileğimiz.