25 Nisan 2024 Perşembe / 17 Sevval 1445

Şimdi elimizdekilerin edebiyatını, türküsünü bulmalıyız

Halk müziği sanatçısı Oğuz Aksaç müzik yapımındaki katı teknik kuralları çok fazla ciddiye almadığını çünkü o kuralların kendi içindeki hissin bekçisi olamayacağını söylüyor. Türkülerin güncellenmesi gerektiğini savunan Aksaç, nedenini ise şöyle izah ediyor: “Tarım toplumu iken bahçedeki erik dalı, tarlada ekin, yaşamı tarif etme aracımızdı, şimdi tarlalarda güneş enerji panelleri var bakalım mor menekşeye benzetilen sevgili nasıl tarif edilecek? Türkülerde yaşamın evrildiği yöne evirilecek. Şimdi elimizdekilerin edebiyatını, türküsünü bulmalıyız.”

ALİ DEMİRTAŞ13 Ekim 2018 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Şimdi elimizdekilerin edebiyatını, türküsünü bulmalıyız

Oğuz Aksaç; başarılı bir halk müziği sanatçısı. Diğer adıyla bizce yöresel nağme… Son zamanlarda türkülerinin yanı sıra sanatçı Emre Yücelen’e verdiği video söyleşideki samimi tavırlarıyla adından söz ettiriyor. Tespitleri, türkülere, müziğimize dair yorumları insanın ufkunu açıyor. Biz de bu vesileyle kendisiyle bir araya geldik; hayatını ve müziğini konuştuk. “Aynılaşan bu coğrafyada bugüne kadar söylemekten gurur duyduğum türkülerden vazgeçmeden, aykırı bir ses soluk olmayı kendime uygun görüyorum.” diyen Aksaç, aynılaşan toplum düzenine bir eleştiri getiriyor. Sesini müzik dünyası içerisinde nereye konumlandırdığını sorduğumuzda ise şöyle cevap veriyor: “Müzik benim için bir yolculuk biçimi. Bazen yolda deniz manzarası olur bazen bozkır, bazen ulu dağlar, kar yağmış patikalar bazen ay ışığında iğde, bazen yağmur sonrası toprak kokusu… Yeni biçilmiş çimen kokusunu reçel gülü kokusuyla kıyaslamam. Kısacası sesimi bu güzel hayattan yana konumlandırıyorum.”

HAYATIN YAVAŞ GÜZELLEŞTİĞİNİ AMA HIZLI KİRLENDİĞİNİ KEŞFETTİM

Oğuz Aksaç’ı internette ulaşabildiğimiz bilgiler dışında kendi ağızından tanıyabilir miyiz?

Oğuz Aksaç 1900’lü yıllardan bu yana bir kaç çağ yaşadığını fark eden, hayal etmeyi seven, neşeli, çalışkan başardıklarının değerini bilen, öğrenmekten mutlu olan meraklı biridir. Ayrıntılara önem veren, biraz takıntılı, az biraz titiz kısaca Başak burcu işte. Biraz deli derler hakkımda ama ben deliliği akıl barikatını aşmak diye tanımlamayı uygun buluyorum. Oğuz Aksaç her sabah kalkar ‘Bugün dünyanın en güzel günü’ der ve ertesi sabah uyandığında bir önceki güne ihanet eder ve ‘Bugün dünyanın en güzel günü’ der. Hayatı çok sever. Hayatın yavaş güzelleştiğini, hızlı kirlendiğini ve o meyveyi dalından 60 kere koparacak vakti olduğunu keşfetmiştir. Ve tavla oynamayı çok sever.

Müzik yaparken kurallara veya teknik detaylara katı bir şekilde bağlı kalmamak gerektiğini düşünüyorsunuz. Neden?

Neden kuralları önemseyelim ki? Kuralları kim koyuyor insanlar değil mi? Tarih bize insanların çoğunlukla ileride yanlış diye tanımlayacağı şeyleri dayattığını kaç defa gösterdi. Müzik elle tutulamayan, gözle görülemeyen soyut gibi bir şey. Bir ‘Si’ notası diğer bir ‘Si’ notasının hissettiremediği bir hissi tetikleyebilir ve tüyler diken diken olur. Ama burada sesi şu kadar düşelim şu kadar gecikelim diye hesaplayarak o hissi oluşturamazsınız. İnsanoğlunun en büyük gafıdır her şeyi matematik temeller üzerine oturtmak. Hatta bazı duyguları kelimelerle ifade etmek bile büyük bir hatadır. Teknik çalışmak yetilerimizin alanını büyütür, genişletir daha da kolaylaştırır. Ama o teknik bir kural benim içimdeki hissin bekçisi olamaz.

Şu ara hayata dair, sanatınıza dair kafanızda neler var? Sizi düşündüren şeyler neler?

Mutlu kalmayı, mutlu olduğum şeyleri yapmayı planlıyorum. Bazı şehirlere yönelik projeler üretiyorum, küçük film hikâyeleri, kısa yazılar, şiirler ve bol hayal kuruyorum. Eşimle, çocuklarımla zaman geçirmeyi çok seviyorum, ekonomiyi takip ediyorum yaylada bir bahçemiz var oraya gidip ot yolmayı, ağaçlara su vermeyi, onların çocuklarımın büyüdüğü gibi yavaş yavaş büyümesini izliyorum. Müzikle ilgili zaten hiç durmuyorum. İki hafta sonra yeni albüm çıkacak, sonrasında iki albüm daha hazır. Sosyal medya için biraz kayıt yaptım. Çok fazla bestem var. Bu ara onları hazırlıyorum. Yani zamanı iyi kullanıyorum.

Türkü tanımının 50 yıl önce ile şu an aynı olmadığını düşünüyorsunuz. Bunu gelişen dünya, değişen birey ve ‘lokasyon’ bağlamında okurlarımız için değerlendirir misiniz?

Evet, koşullar değişiyor, hayat değişiyor, gereksinimler, tarifler, gerçeklik değişiyor 50 yıl önce ‘Sobalarında kuru meşe yanıyor efem’ vardı şimdi soba yakarsanız belediye gelir cezayı keser. Doğalgazı kapınıza kadar çektiler; bu bir pazardır artık siz bu pazarın zorunlu alıcısısınız. Dünya için sayısal bir algoritmanın parçasısınız, küresel kavramının parçasısınız ve hayatınızda artık soba, kömür, meşe odunu yok. Yeni dünyaya hoş geldiniz! Şimdi elinizdekilerin edebiyatını, türküsünü bulmalısınız.

DAHA ÇOK KENDİYLE UĞRAŞAN BİR İNSANLIK VAR KARŞIMIZDA 

Peki, şu an insanların durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yeni dünya insanı bu kadar gelişen iletişim araçlarına rağmen daha da yalnızlaşıyor. İç sesiyle bu kadar kavga eden insanlar kendini eleştiren diğer kişiyi boğmak için uğraşıyor. Çünkü o iç ses dünyanın sana önerdiği hayata ve bu hayata sahip olmak için yapman gerekenlere karşı çıkıyor. Ve sen o önerilen yaşam için kendini boğazlıyorsun. Bir yandan da bireyin artık çok boş vakti var. Artık boş zaman sektörü diye bir şey oluştu. Daha çok kendiyle uğraşan, kendini, yaşamı, aşkı, zarafeti, evreni, varoluşu yeniden tarif etmek üzere olan bir insanlık var karşımızda. 

MÜZİĞİNE TALİPSENİZ O BÖLGEYİ TANIMALISINIZ

İyi bir yöresel şarkı/türkü yapmak için referans alınması gereken kriterler nelerdir?

Bir bölgenin müziğini yapmak isterseniz elbetteki o bölgenin enstrümanlarına kulak vermek mümkünse çalmak gerekir. Karadeniz müziğinden kemençeyi, tulumu çıkarıp yerine ney, dombra, kanun koyarsanız artık o Karadeniz müziği olmaz. Bir Edirneli ‘cırılasız’ demez ya da Silifke’de kız çocuklarına ‘paçi’ demezler. Ağrı’da ‘ellaam’, Muğla’da ‘gakgoş’ Artvin’de ‘endeğenen’ denmez. Her lafın başında ‘ma’ lafını duyuyorsanız Zaza diyarındasınız demektir. Ayrıca bu kelimelerin bir şivesi vardır okunduğu gibi söylenmezler nerenin müziğini yapmaya adaysanız oranın dili, enstrümanı hatta yaşam formunu algılamalısınız; doğalı budur.

TÜRKÜLERİMİZİ GÜNCELLEMEK ZORUNDAYIZ 

Türkülerimizin tarihi nasıl gelişiyor?

Bazı şeyler zaman karşısında edilgenleşir, bazıları yok olur, bazıları ise dimdik ayakta durur. Neler mi? ‘Vardım Hint eline kumaş getirdim’ bir Erzincan türküsüdür. Yüzyıllar boyunca Anadolu’nun en önemli kumaş pazarından biri Erzincan olmuştur. İran’dan, Hindistan’dan, oradan buradan gelen kumaş satıcıları hanlarda kalırmış. Peki sonra ne oldu o hanlara? Otel diye lüks, konforlu yerler yapmayı başardı insanlar. Ve hanlar tarihi, turistik yerler oldu. Türkülerimizin de birçoğu böyle olacak tarihi, turistik… 

ANADOLU MÜZİĞİ TOPLUMUN İLERİSİNDEDİR

Şimdi bana çok insan kızıyor biliyorum. Ama bu eleştiriyi biri yapmalı. Türkülerimiz güncellenmek zorunda başka yolu yoktur bunun. Burada söylediğim şeyi başka taraflara çekmesin kimse. Güncellemeyi başka ögelerle benzeşme isteği gibi anlamak kolaycılığına gidilmesin... 

Yarım koma çeyrek komalar gibi seslerimiz de önemlidir ama klarnet nasıl zamanla Anadolu kültürünün parçası haline geldiyse basgitar, saksafon, balalayka hatta belki sitar gibi enstrümanlar da bu topraklarda yerini alabilecektir zamanla. Diğer yandan Anadolu müziğinin edebi bir gücü ve düşünsel olarak toplumun ilerisinde seyreden bir rotası vardır. Topraklarımızın önemli nasihat türküleri, aşk türküleri vardır... Bunlar değişimi kucaklayarak yazılmış, bu yüzden de her çağda değerini korumuşlardır. Toplumun bu ilerici değerlerini yeniden daha ileride bir yerde buluşturmak gerekliliğinden bahsediyorum. Bugüne kadar üretilenleri küçümsemek değildir bu, aksine bununla gurur duymak ve bundan sonra üretilecek eserlere bir yörünge arayışıdır.

"Bana çok insan kızıyor. Ama bu eleştiriyi biri yapmalı. Türkülerimiz güncellenmek zorunda başka yolu yok."

"Anadolu müziğinin edebi bir gücü ve düşünsel olarak toplumun ilerisinde seyreden bir rotası vardır."

"Bugüne kadar üretilenlerle gurur duyup yeni üretilecek eserlere bir yörünge bulmalıyız."