Bilim ekmekteki şekerin kesme şekerden fazla olduğunu, buğdayın insanları hasta ettiğini, bebek sahibi olamayan pek çok kadının sorununun aslında çölyak hastalığından kaynaklandığını, diyabet ve kanserin gittikçe arttığını biliyor musunuz? Fitoterapi uzmanı Dr. Ümit Aktaş, yeni kitabı Bitkisel Kürlerle İlaçsız Tedavi’de, bu soruların yanıtlarını veriyor.
- Hipokrat yüzyıllar önce “Besininiz ilacınız, ilacınız besininiz olsun” demiş. Bugün beslenme konusunda bu sözü ne kadar uygulayabiliyoruz?
Maalesef uygulayamıyoruz. Tıp bilimi Hipokrat’ın öngörüsünden hala çok uzakta. Günümüzde kendisine ‘modern tıp’ diyen ekol, beslenmeye zerre kadar ilgi göstermiyor ve hatta tıp fakültelerinde öğrencilere beslenme dersi bile okutulmuyor. Öte yandan, İkinci Dünya Savaşı sonrasında hayatımıza giren ‘raf ömrü’ kavramı ayrı bir tehlike. Bunun için yapılan kimyasal müdahaleler, gıdaların doğal yapısını bozdu ve hastalıkları tetikledi. GDO’lu gıdalar da büyük bir tehlike oluşturuyor.
BUĞDAYIN GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLDİ
- Ekmek yenilmemesini hatta buğdayla yapılan ürünlerin kesinlikle tüketilmemesini öneriyorsunuz. Buğdayın suçu nedir?
Buğdayla ilgili en önemli problem, genetiğinin değiştirilmesi. ABD, 1943’te dünyadaki açlığı engellemek için buğdayı ıslah etme çalışmaları başlattı. Yapılan işlemin ıslahla falan alakası yoktu. Genetiğine düpedüz müdahale ettiler! Verimi artırmak için cüce buğday türünü ürettiler. Buğdayın genetiğiyle birlikte içerdiği temel maddelerin de yapısı değişti. İçindeki glüten proteininin varyasyonları farklılaştı. Farklılaşan glüten proteini çok önemli hastalıklara yol açtı. Çölyak hastalığı dünyada ilk defa buğdayın genetik yapısı değiştirildikten 10 yıl sonra tanımlandı. 1980’den itibaren, Amerikan Diyabet Derneği, diyabeti önlemek amacıyla herkesin tam buğday ürünlerinde zengin beslenmesini tavsiye etti. Sonuç ne oldu? Sadece ABD’de bu önerilerden sonra 30 yıl içinde diyabetli hasta oranı dört katına çıktı!
- Çölyak hastalığını ‘büyük taklitçi’ olarak adlandırıyorsunuz.
Çölyak, 1953’te ilk tanımlandığında, on binlerce kişiden birinde görülen, genetik yatkınlıkla geçtiği düşünülen bir hastalıktı. Oysa bugün ülkemizdeki çölyak hastalığı oranı yüzde 1.15. Bir de ortaya çıkmayan, başka hastalıkları taklit eden glüten hassasiyetleri var ki onlar daha sık görülüyor. Yani şu anda ülkemizde toplam 5 milyon 500 binin üzerinde çölyak hastası ve glüten hassasiyeti olan hasta var. Bunların arasında teşhis konulabilenlerin sayısı sadece 10 bin, diğerleri glüten hassasiyetleri olduğunu bilmeden çeşitli hastalıklarla boğuşuyorlar. Çölyak, sadece genetik yatkınlık sonucu ortaya çıkan bir hastalık değil. Bir kişi 40 yaşına kadar hasta değilken, 41’indeyken olabilir. Yapılan çalışmalara göre, son 40 yıl içinde bu rahatsızlık erişkinlerde dört kat arttı. Çocuklarda artış hızı daha korkunç: son 10 yıl içinde çocuklarda 11 katına çıktı.
ÇÖLYAK HASTALIĞI KISIRLIK SEBEBİ
- Çölyak’ın kısırlığına bile neden olduğunu söylüyorsunuz.
Evet. Tüp bebek merkezlerine taşınan, ciddi paralar ödeyen ve yıllarını bu tedaviye harcayan insanların önemli bir kısmı aslında kısır değil, çölyak hastası! Ama kimse bunlara diyet vermiyor, ‘Buğdayı kesin’ demiyor. Oysa glütensiz beslenseler, zaten bir sene içinde hamile kalma şansları var. Üstelik ilaç kullanmadan, gereksiz maliyetlere ve strese girmeden... Öyle bir gıda maddesi düşünün ki yenildiğinde kısırlıktan kansere, diyabetten şizofreniye kadar pek çok hastalığın oluşmasına sebep oluyor. Ve birileri bu gıdayı dünyaya yaymak için elinden geleni yapıyor.
- “Ekmek yemek bağırsakları çalıştırıyor, yemezseniz kaslarınız erir” gibi ifadelerin doğru bilinen yanlışlar olduğunu söylüyorsunuz. Bunun gibi başka neler var ekmek ile ilgili?
Özellikle diyetisyenler ‘Ekmek yemezseniz kaslarınız erir’ tarzında ifadeleri çok sık kullanıyor. Ekmek yemekle kas yapımı arasında hiç bir ilişki bulunmaz. Ayrıca diyabet hastalarına tam buğday ürünlerinden zengin beslenme listeleri verilmesi son derece yanlış. Diyabet hastalarına yasaklanan şekerin glisemik indeksi 59’dur. Oysa tam buğdayınki 72’dir. Diyabet hastalarına tam buğday ürünlerinin bolca yedirilmesi, hastaların kan şekerlerini daha fazla yükseltir ve hastayı insülin kullanımına götürür.
- Kitabınızda “Kelle paça unutuldu, sağlık bozuldu” diyorsunuz. Neden?
Paça çorbası kollajen içerir. Kollajen bizim dik durmamızı, dinç kalmamızı, cildimizin gergin olmasını sağlayan maddedir. Aynı zamanda bağışıklık sistemi için gereklidir. Paça çorbası ve kemik suyunun unutulması, kollajen eksikliklerine yol açtı. Bu da bağışıklık sistemimizin bozulmasına sebep oldu.
- D vitamini neden bu kadar önemli?
Ciğer, tereyağı, yumurta, süt ve süt ürünleri D vitamini içerir. Bu gıdalar yıllarca sözde kolesterol tehlikesi bahane edilerek insanlara yedirilmedi. Bunun sonucu olarak bugün hastalarımızın yüzde 90’ından fazlasında D vitamini eksikliği görüyoruz. Gıdalarla alınan D vitamini aktif formda değildir. Güneş, aktif olmayan D vitamininin aktif hale geçmesini sağlar.
BOL TURŞU VE ELMA SİRKESİ TÜKETİN
- Kitabınızda verdiğiniz beslenme önerilerinde salatalara ev yapımı elma sirkesi konulmasını, yemekte turşu yenilmesini istiyorsunuz. Neden?
Ev turşusu, ev yoğurdu, ev sirkesi ve kefir, fermente gıdalardır ve bol miktarda probiyotik içerir. Probiyotikler, sağlığımız için çok önemli canlılar. Probiyotikler bağışıklık sisteminin ilk savunma duvarı. Bizim adımıza sindirimi gerçekleştirirler, bizi kanserojenlerden korurlar, serotonin üreterek depresyona girmemizi engellerler, çeşitli vitaminlerin üretimini ve emilimini gerçekleştirirler.
ÇOCUĞUNUZUN ZEKİ OLMASINI İSTİYORSANIZ ONA YAĞ YEDİRİN
Dr. Ümit Aktaş, hastalıklardan korunmak için doğal ve geleneksel beslenmeyi öneriyor:
- Doğal ve geleneksel beslenin. İşlenmiş gıdaları, buğday ürünlerini, şekeri, hazır mayayı hayatınızdan çıkarın.
- Her türlü sebze meyveyi mevsiminde yemelisiniz. Mevsim dışı yenilen sebze ve meyveler, tarım ilacı ve hormon deposudur.
- Bol bol paça çorbası ve kemik suyu içmelisiniz, zeytinyağı ve tereyağı tüketmelisiniz.
- Özellikle çocukların light ürünlerle beslenmesi cinayettir. Çocuğun gelişebilmesi için yağ gerekir, yağ olmadan hormonlar yapılamaz, beyin dokusu gelişemez. Çocuğunuzun sağlıklı ve zeki olmasını istiyorsanız, yağ yemesini engellemeyin.
BUĞDAYDAN VAZGEÇİN
- Diyabetin çok önemli bir hastalık olduğunu ve gittikçe arttığını söylüyorsunuz. Bu artış grafiği nedir?
2010 yılında yapılan araştırmaya göre ülkemizde 10 milyonun üzerinde diyabet hastası ve 22 milyonun üstünde de diyabete aday olan prediyabet hastası var. Eğer böyle giderse ve tedbir alınmazsa, 30 yıl sonra ülkemizdeki herkes hasta olacak. Bu dehşet verici artış, yanlış beslenme önerileriyle körükleniyor. Bir an önce buğday içeren beslenme programlarından vazgeçilmeli.
KANSER 10 YILDA YÜZDE 80 ARTTI
- Kansere bağlı ölümlerin son 10 yıl içinde arttığını söylüyorsunuz. Nasıl bir artış bu?
2013 yılının ekim ayında TBMM’de bir soru önergesi verilerek Türkiye’de 2002-2012 yılları arasında kansere bağlı ölüm oranları soruldu. Sağlık Bakanımız Dr. Mehmet Müezzinoğlu’nun Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine dayandırarak yaptığı açıklamaya göre 2002 yılında Türkiye’de kansere bağlı ölüm oranları yüzde 12’ymiş. 2012 yılında ise yüzde 21’e çıkmış.
Yani, ülkemizde 10 sene içinde kansere bağlı ölüm oranlarında tam yüzde 80 artış görülmüş. Dünyada aynı dönemde yüzde 80 artış gösteren ikinci bir ülke daha yok! Hastalığın artışı bu ivmeyle devam ederse bundan sonraki 10 sene içinde ölüm oranları yaklaşık yüzde 38 olacak demektir.
- En çok görülen kanser türleri nedir?
Erkeklerde akciğer, kadınlarda meme kanseri daha sık görülüyor.