Almanya'nın Mölln kentinde 23 Kasım 1992 tarihinde aşırı sağcı Lars C. ve Michael P. Türk kökenlilerin yaşadığı iki binayı kundaklamıştı. Molotof kokteylli saldırı nedeniyle ilk binada 9 kişi ağır yaralanırken, ikinci binada 10 yaşındaki Yeliz Arslan, 14 yaşındaki Ayşe Yılmaz ve 51 yaşındaki nineleri Bahide Arslan hayatlarını kaybetmişti.
Saldırıların üzerinden tam 20 yıl geçti. Ancak 23 Kasım günü hala birçok Mölln sakininin hatıralarında bugün gibi taze. Mölln Belediye Başkanı Jan Wiegels "Biz burada gerek Türk kökenliler, gerekse başka ülkelerden gelen göçmenlerle birlikte huzur içinde bir arada yaşıyoruz. Yılda bir kez basın mensupları buraya akın edip, tozu dumana katıyor, olayın görgü tanıklarını arıyor. Ve elbette bu insanlar her şeyi adeta yeni baştan yaşıyor" açıklamasını yapıyor.
Mölln'de yaşanan kundaklama olayı ülke çapında aşırı sağ karşıtı geniş çaplı protesto gösterilerine neden olmuş, binlerce kişi ırkçılık ve yabancı düşmanlığına karşı sokaklara dökülmüştü.
Mölln'de yaşanan kundaklama olayı ülke çapında aşırı sağ karşıtı geniş çaplı protesto gösterilerine neden olmuştu
"Siyasetçilerin de payı var"
Peki, Mölln saldırıları geliyorum demiş miydi? Yeşiller partili politikacı ve avukat Hans Christian Ströbele'ye göre Mölln'de yaşanan olayda siyasetçilerin de payı var. Ströbele mültecilerin sayısını azaltmak için sığınma hakkının kısıtlanmasını hedefleyen politikacıların bu dönemde kullandıkları bazı sorumsuzca ifadelerle yabancı düşmanlığını tırmandırdıklarını kaydediyor.
Mölln saldırılarından sadece 6 ay sonra yine aşırı sağcı bir grup genç bu kez Solingen'de Türkler'in yaşadığı bir binayı ateşe verdi. Bu olayda ise beş kişi hayatını kaybetti.
1993 yılında Mölln davası sonuçlandı ve faillerinden Lars C. saldırıyı gerçekleştirdiği sırada 19 yaşında olması sebebiyle Gençlik Ceza Yasası uyarınca 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Michael P. ise ömür boyu hapse mahkûm edildi.
Molotof kokteylli saldırı nedeniyle ilk binada 9 kişi ağır yaralanırken, ikinci binada 3 kişi hayatını kaybetmişti
"Ciddi bir şekilde araştırılmadı"
Davada müdahil davacı olarak yer alan Yeşiller Partisi üyesi avukat Hans Christian Ströbele o dönemde aşırı sağcı tehditle ilgili bulguların yeterince ciddi bir şekilde araştırılmadığı görüşünde. Ströbele "Gerek Anayasayı Koruma Teşkilatı, gerekse diğer kurumlar sadece birkaç yıl sonra Almanya'da aşırı sağ terörizmin bulunmadığına kanaat getirip bu yönde açıklamalar yaptı. Bugün şunu söyleyebilirim: Bu tehdit var olduğu halde dikkate alınmadı" şeklinde konuşuyor.
Benzer suçlamalar bugün aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) örgütün işlediği cinayetler konusunda da yöneltiliyor.
Söz konusu tehdit daha erken fark edilebilir miydi? Aşırı sağcı çevrelerin aktif isimleri ve Nasyonal Sosyalist Yeraltı örgütü daha önceden mercek altına alınabilir, yaşananlar engellenebilir miydi?
"Başarısız olundu"
Hans- Christian Ströbele Alman devletinin aşırı sağcı teröre karşı atılması gereken adımlar konusunda başarısız olduğu görüşünde.
Mölln Belediye Başkanı Jan Wiegels ise benzer olayların yeniden yaşanmaması için sosyal tedbirler alıyor. Mölln Belediyesi aşırı sağ tehdide dikkat çekmek için birçok çalışma düzenliyor. Okul projelerinde sık sık bu konuya yer veriliyor. "Birlikte yaşamak" adlı dernek Müslüman cemaatle birlikte kültürlerarası organizasyonlar hayata geçiriyor. Wiegels "Bizim işimiz sadece geçmişe değil, aynı zamanda şu anda yaşadığımız zamana ve geleceğe bakmak" diyor.
Ancak tüm çabalara rağmen aşırı sağcı tehdit ortadan kaldırılabilmiş değil. 2008 yılında aşırı sağcı Nasyonal Demokrat Parti'nin bir temsilcisi yerel idari yönetime seçildi. Mölln'deki binalara aşırı sağ sloganlar yazan Neonazilerin provokasyonları ise devam ediyor.