3 milyona yakın Türkiye kökenli göçmen ise bu grup içindeki en büyük paya sahip. Buna rağmen siyasetçiler arasında hala Almanya'nın artık bir göç ülkesi olduğunu kabul etmeyenler ve göçmenleri geçici olarak tanımlayanlar var. Diğer yandan, Alman medyasında özellikle Türkiye kökenli göçmenler, çoğunlukla olumsuz taraflarıyla ele alınıyor ve ülkede yaşayan Türklerle ilgili yıllar boyunca oluşan negatif imajın daha da katılaşmasına neden oluyor.
Medyada Türkiye kökenli insanlarla ilgili haberlerde adam yaralama ve öldürme, kavga, kız kaçırma gibi olanlar ve paralel toplum, gettolaşma, başörtüsü konularını ele alanlar ağır basarken, olumlu haberler ve başarılı insanların portrelerine çok nadir rastlanıyor. Alman medyasında Türklerle bağlantılı basmakalıp resim ve haberlerin kullanılması 1980'li yılların ortalarından beri çok sık rastlanan bir olgu. Ülkenin en ciddi haber dergisi Der Spiegel'in o dönemde ana kapağına taşıdığı ve Türk tiplerini simgeleyen insanlarla dolu bir gemi karikatürün altına attığı 'Gemi Doldu' manşeti ve Türklerin Alman sosyal sistemini istismar ettiğini öne süren haberi Almanya’daki Türk kökenlilerin medyada nasıl ele alındığına dair en çarpıcı örneklerden biri.
2000-2007 yılları arasında 8'i Türk, 1'i Yunanlı ve 1 Alman kadın polisi öldüren aşırı sağcı Nasyonalsosyalist Yeraltı NSU terör hücresinin eylemleri, Alman medyası tarafından yıllarca adeta küçümsenerek 'Döner cinayetleri' olarak adlandırıldı. Son haftalarda çıkan birçok haber Türkleri dışlayan bu anlayışın yılların akışı içinde pek değişmediğini kanıtlıyor.
Nitekim bir ay önce Berlin'de gençler arasında çıkan bir kavgada bir gencin dövülerek öldürülmesi sonrasında basındaki yorumlarda Türk kökenli gençlerin olaya karışması ve muhtemelen faili olması, Türk kökenli erken gençlerin genelleştirilerek 'topluma uyumsuz, kavgacı, gaddar ve şiddet yanlısı' olarak yansıtılmasına neden oldu.
Son olarak yine Berlin'de yaşanan bir aile dramı bir kez daha Türklerle ilgili olumsuz imajların manşetlere taşınmasına neden oldu. Olayda taksici olarak çalışan bir Türk, eşini öldürdükten sonra intihar etti. Bir gazetenin olayı 'Başörtüsü Cinayeti' olarak tanımasına paralel, medyadaki genelleştirici haber ve yorumlarda Türk erkeklerinin kendi buyruklarına uymayan kadınlara şiddet uyguladığı ve bu örnekte de olduğu gibi öldürmekten bile kaçınmadığı öne sürüldü.
Birlikte yaşam ve uyum için medyaya önemli bir rol düştüğü vurgulayan Bülent Tulay gibi medya uzmanları bu habercilik tarzının Türk göçmenlerin yabancılık olgusunu ön plana çıkararak Almanlarda önyargıların oluşmasını hızlandırdığı görüşünde.
Dışlayıcı haber felsefesini her fırsatta eleştiren Federal Göç ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı Maria Böhmer'e göre, göçmen özellikle de Türkiye kökenli insanların Alman basınında olumsuz haber malzemesi olmaktan sıyrılmalarını sağlama yolu, medyadaki yabancı kökenli gazeteci sayısının artmasından geçiyor. Bakan göçmen kökenlilerin gazeteci olarak çalışmalarının medyada bilinç değişimini beraberinde getireceğinden yola çıkıyor. İstatistiklere göre günlük Alman gazetelerindeki göçmen gazeteci sayısı sadece yüzde bir.