Suudi Arabistan’daki idam kararlarının politik analizi

Mehmet Rakipoğlu/ Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü
14.06.2019

Cemal Kaşıkçı öldürülmeden iki gün önce verdiği röportajda el-Avde’nin ılımlı haliyle idam edilebileceğini söylemiştir. Nitekim bin Selman kendisinden başka “ılımlı İslam” ve siyasal söylem istememektedir. Hareketin İhvan ile arasında entelektüel ve siyasal anlamda etkileşim içerisinde olması da hareketi bin Selman açısından tehdit kılmaktadır.


Suudi Arabistan’daki idam kararlarının politik analizi
Uluslararası, bölgesel ve yerel ölçeklerde siyaset, ekonomi ve sosyoloji birçok aktörden ve yapıdan etkilenmektedir. Bu anlamda aktörlerin mi yapıların mı siyasetin, ekonominin veya sosyolojinin gidişatını belirleme noktasında muktedir olduğu oldukça tartışmalı bir konu olagelmiştir. Fakat şüphesiz aktör ve yapının sıfır toplamlı bir oyun olmadığı dolayısıyla ikisinin de birçok meselede etkin olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Suudi Arabistan’ın 2015 sonrası yaşadığı değişim/dönüşümü incelemek, aktör-yapı teorik çerçevesini anlamlandırmak için önemlidir. Yapı denilince aktörlerin dışında gerçekleşen veya aktörleri, olayları sınırlayan, biçimlendiren, yön veren sistem kastedilmektedir. Dolayısıyla Suudi Arabistan’da 2015 sonrası gerçekleşen dönüşüm/değişime imkan veren, bunu mümkün kılan ve yönlendiren yapı gelişmeleri büyük ölçüde etkilemektedir. Yapı bağlamında tartışılması gereken birçok konu bulunmasına rağmen Suudi Arabistan ölçeğinde aktör-yapı ikilisinden hangisinin aktörün daha etkin olduğu birçok analizci tarafından ileri sürülmektedir. Bu anlamda ABD’deki başkan değişikliği ve bu değişikliğin küresel, bölgesel (Ortadoğu) ve yerel (Körfez) yansımaları, aktör temelli açıklamaları Suudi Arabistan’da yaşanan gelişmeleri anlamlandırmayı kolaylaştırmaktadır. Trump’ın başkanlığı Obama’dan alması ve Körfez-ABD hattındaki kırıkların onarılmasıyla birlikte statükocu/devrim karşıtı bloklar güçlenme ve genişleme fırsatı bulmuştur. Bu anlamda Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan Arap devrimlerinden öğrendikleri tecrübelerle refleksel stratejiler yerine önleyici stratejiler belirlemiştir. Sudan ve Cezayir örneklerinde olduğu gibi devrim karşıtı bloklar kendilerine yakın klikleri siyaseten etkin kılarak devrimlerin bölgesel ve yerel çapta engellenmesini sağlamıştır. Suudi Arabistan ve BAE halk devrimlerini Mısır’da darbeyi finanse ederek desteklerken, devrimleri destekleyen dini figürlere alternatif isimler ortaya koyarak ve “ılımlı İslam” adı altında muhtelif projeleri organize ederek her türlü devrim dalgasının karşısında durmaktadır. Bu anlamda Müslüman Kardeşler’i ve Suudi Arabistan merkezli Selefi ekole rakip aktörleri hedef tahtasına koyan Riyad ve Abu Dabi için Katar Trump’ın da yardımlarıyla 5 Haziran 2017’de başlatılan ambargoyla abluka altına alınmıştır. Fakat özellikle Trump’ın İran ile gerginliği hatsafhaya çıkarması, Mısır’ın Aljazeera muhabirini serbest bırakması, Katar’ın Suudi Arabistan’da gerçekleştirilen zirvelere çağırılması ve BAE’nin Nisan 2019’dan beri deniz sularında hapsettiği Katar’a ait gemileri serbest bırakması gibi gelişmeler beraberinde bazı soru işaretlerini getirmiştir. Acaba Suud-BAE bloku Katar’a, İhvan’a dolayısıyla siyasal İslam’a yönelik siyasetinde değişikliğe mi gidiyor? Aslında bu soru Kral Selman’ın 2015’te tahta gelişiyle birlikte birçok çevrede tartışılmıştı. Kimileri İran tehdidinin öncelenmesi hasebiyle Suud’un siyasal İslam paranoyasından vazgeçebileceğini dile getirmişti. O dönem Halid Meşal’ın Suudi Arabistan’a ziyaretlerde bulunması, İhvan’ın Yemen ayağı olan Islah’ın Suudi yetkilerle temaslarda bulunması bu anlamda önemli gelişmeler olarak kaydedilmişti. Fakat Kral Selman yönetimi siyasal İslam’a yönelik klasik Suud tutumunu devam ettirmiştir. Küresel ölçekte Trump’ın İhvan’ı terör örgütü olarak ilan etme niyetinin gerçekleşmeye yakın olması, bölgesel ölçekte halk hareketlerinin henüz tamamen susturulamamış olması Suud’un siyasal İslam ile mücadelesini sürdümesine neden olmuştur.
 
Tehditlerle mücadele yöntemleri
 
2015’te önce savunma bakanı daha sonra I.Veliaht olan Muhammed bin Selman ile birlikte Suudi Arabistan iç siyaseti küresel gündemin ana konuları arasında girmiştir. Ritz-Carlton otelini modern bir hapishaneye çeviren bin Selman, kendisine yönelik tehdit olan, tehdit oluşturma potansiyeli taşıyan veya tehdit olabileceğini düşündüğü her türlü isme işkence yaptırmıştır. Aiz el-Karni gibi Sahve üyesi isimleri zorla kendine biat ettirmiştir. Birçok “Şii”yi mesnetsiz iddialarla idam ettirmiş ve geniş çaplı operasyonlarla gücünü konsolide etmiştir. Bu anlamda bin Selman kendisine muhalefet eden ve eleştiren isimlerin kimilerini ortadan kaldırmış, Cemal Kaşıkçı gibilerini dünyanın gözü önünde vahşice öldürtmüştür. Dolayısıyla tehditlerle mücadelede sert güç unsurlarını kullanılmıştır. Siyasete boyun eğmeyenlere yönelik sert güç kullanımı Suudi Arabistan sınırlarında kalan alimlere de yansıtılmıştır. Suud toplumunda ve küresel çapta karşılıkları olan Sahve alimleri de bu süreçte cezalandırılmıştır. 2017’de başlatılan yolsuzluk operasyonu çerçevesinde tutuklanan Selman el-Avde ve beraberindeki Sahve hareketi üyesi alimlerin idam edileceğine dair haberler basında yer almaktadır. Peki bu alimler kimdir? Ortak özellikleri nelerdir? Hangi suçlardan dolayı idam ile yargılanıyorlar? 
 
Sahve’nin tarihsel serüveni
 
Sahve, Arapça uyanış anlamına gelmektedir. Suud toplumunu monarşiye karşı “demokrasi” ile “uyandırma” potansiyeli taşımasından dolayı tarihsel olarak Suud rejimi harekete soru işaretleriyle yaklaşmıştır. Hareket 1990’lı yıllara kadar rejim karşıtı pozisyon almamıştır. Fakat ABD askerlerinin Suudi Arabistan topraklarına davet edilmesine karşı çıkmasıyla birlikte Sahve hareketi 1990’lı yıllarla birlikte küresel çapta ün kazanmıştır. Hareket içerisinde birçok alimi, akademisyeni, gazeteciyi barındırmaktadır. Bu konuda Madawi al-Rasheed’in Muted Modernist adlı kitabı hareket hakkında ve Suudi Arabistan’daki siyasal İslamcı kimlikler hakkında detaylı bilgiler vermektedir. Madawi’ye göre el-Avde başta olmak üzere birçok aktivist “kelime cihadı” gibi söylemlerle klasik Suud Selefiliğinden ayrışmaktadır. Bu durum onları “ılımlı” yaparken bin Selman ve sert politika yanlısı kraliyet ulemasına tehdit oluşturmaktadır. Ünlü gazeteci Cemal Kaşıkçı öldürülmeden iki gün önce verdiği röportajda el-Avde’nin ılımlı haliyle idam edilebileceğini söylemiştir. Nitekim bin Selman kendisinden başka “ılımlı İslam” ve siyasal söylem istememektedir. Hareketin İhvan ile arasında entelektüel ve siyasal anlamda etkileşim içerisinde olması da hareketi bin Selman açısından tehdit kılmaktadır. Öte yandan Mansur Casim el-Şemsi’nin “Islam and Political Reform in Saudi Arabia” isimli kitabında Sahve’nin önemli figürlerinden Sefer el-Havali, Selman el-Avda, Nasır el-Ömer incelenmiştir. Bu isimlerin en ayırt edici özelliği ve kendilerini bin Selman nezdinde tehdit yapan şey Suudi Arabistan’da devrimle değil, uzlaşma ile siyasal reformların yapılması gerektiğine inanmalarıdır. Dolayısıyla Sahve uleması gerçekleştirilecek siyasal reformların şiddete başvurmadan, barışçıl ve kademeli bir şekilde yönetici elitle uzlaşarak başarıya ulaşacağını düşünmektedirler. 
 
Hareketin en önemli ismi olarak zikredebileceğimiz ve idam listesinde adı yer alan Selman el-Avde birçok çehreye göre reformist bir kimliktir. Twitter’da 15 milyona yakın takipçisi olan el-Avde özellikle Katar krizi ile alakalı olarak attığı tweet gerekçesiyle tutuklanmıştır. Hakkında 37 farklı suçlama bulunan el-Avde İhvan ve Katar’a yönelik klasik Suud duruşundan farklılaşarak olumlu tavır sergilemektedir. 1990’larda ABD’nin Suudi Arabistan topraklarına konuşlanmasını şiddetle eleştirip hareketin tohumlarını atan ve Suud uleması içerisinde Selefiliğin farklı bir kolunun oluşmasına ön ayak olan el-Avde önde gelen Sahve ulemasından birkaç alimle birlikte 1994-1999 arası hapis cezası almıştır. Serbest kaldıktan sonra “radikal” politikaları reddeden el-Avde el-Kaide’ye yönelik eleştirilerde bulunmuştur. Popülaritesi gittikçe artan el-Avde 2016’da İsveç’e yaptığı ziyarette eşcinselliğin haram olduğunu belirtmekle birlikte yasaklanmaması gerektiğini söylemiştir. Militan Selefiliğe ilham veren el-Avde’nin fikir dünyası yıllar geçtikçe değişime uğramış ve Suudi Arabistan’daki mutlak monarşinin değişmesi gerektiğini ve demokrasinin İslam’a uydurulabileceğini savunmuştur. 
 
Hareketin bir diğer önemli ismi Avad el-Karni asılacağı iddia edilen isimler arasındadır. Kral Halid ve İmam Muhammed ibn Suud İslam Üniversitelerinde akademisyenlik yapan vaiz el-Karni İslam hukuku üzerine çalışmış bir isimdir. El-Karni’nin bir diğer özelliği Filistin meselesi üzerine uzman olmasıdır. El-Karni el-Avde kadar olmasa da sosyal medyada ve Suud gençleri arasından popüler bir isim olarak göze çarpmaktadır. Twitter’da 2.1 milyon takipçisi bulunan el-Karni’nin 2012’den beri yurtdışına çıkma yasağı bulunmaktadır. el-Karni ABD’nin Irak işgalini kınayan ve Filistin’i savunan kampanyaların baş imzacısıdır. Dolayısıyla bin Selman’ın bin Zayid ve Kushner ile koordineli yürüttükleri Filistin’i işgal projesi olan Yüzyılın Anlaşmasına karşı bir duruş sergilemektedir. İdam edilecekler arasındaki son isim olan Ali el-Ömeri Sahve aktivistleri içerisindeki en genç isimler arasındadır. 46 yaşında olan ve eski bir Suudi büyükelçinin oğlu olan el-Ömeri televizyonda dini programlar sunmaktadır. Kahire merkezli 4Shbab (For Youth) isimli televizyon kanalının yöneticisi olan el-Ömeri Suud ve Arap gençleri üzerinde etkin bir isim olduğu bilinmektedir. Bu sebepten ötürü BM tarafından Gençlik ve İnsanlık İyilik Elçisi seçilmiştir. Eylül 2017’de tutuklanan el-Ömeri hakkında 30’a yakın suçlama bulunmaktadır. Bunlardan en dikkat çekeni el-Ömeri’nin Suudi Arabistan Krallığında terörist eylemler düzenleyecek gençlerden oluşan örgüt kurma girişimidir. el-Ömeri’nin ve diğer Sahve üyelerinin idam kararları aktivistlerin Yusuf el-Kardavi’nin başkanı olduğu ve Katar-İhvan ekseninin destekleyen Dünya Müslüman Alimler Birliğine üye olmalarından, statüko ve meşru olmayan yönetimlere karşı itaat eden ve sadakat gösteren Selefi İslam anlayışından da ayrışmaları, demokrasiye olumlu veya ılımlı bakmaları, Filistin meselesi başta olmak üzere birçok meselede Suud ailesini eleştirmeleri, toplumda, sosyal medyada ve İslam dünyasında tanınır olmaları haklarında idam kararı çıkarılmasına neden olmuştur. Öte yandan Suud halkının yaklaşık yarısının 30 yaş altında olması ve yüzde 50’den fazlasının Twitter başta olmak üzere birçok sosyal medya aracını aktif olarak kullanıyor olması Suud rejiminin Twitter’da ve gençler üzerinde etkileyici güce sahip isimleri kıskaca almasına neden olmuştur. Ayrıca Mısır devrimi başta olmak üzere sosyal medyanın halk hareketlerindeki rolü de Suud rejiminin Sahve üyelerine yönelik politikasını etkilemiştir. Sefer el-Havali, Nassar el-Ömer gibi isimleri de tutuklayan bin Selman ve ekibi gündemin İran’a yönelmiş olmasından fayda sağlamaktadır. Bölgesel konjonktürü fırsat olarak kullanan bin Selman ve ekibi potansiyel muhalefet edecek kimlikleri ortadan kaldırmaktadır. Dolayısıyla Suudi Arabistan, Sahve alimlerini asarak alimleri değil düşünceleri asmaya çalışmaktadır.